DOĞRULAR VE YANLIŞLAR
Kemalettin ERTAN[*] |
Mutluluk Reçeteleri-2
Resmi giysi bir ayrıcalıktır.
Yapılan hizmet; işin özelliğine, yapılışına ve sergilenişine göre değerlendirilir.
Övüncü de riski de vardır.
Resmi giysi denince ilk akla gelenler, askerler ve polislerdir. Ayrıca, posta, itfaiye, gümrük, belediye ve özel güvenlik gibi hizmet birimleri ile polislerimizin yardımcıları bekçilerimizde var.
Askerimiz en çok sevilip sayılan, sempati ve güven duyulan resmi giysili bir hizmet dalıdır. Bu güçlü bağın bir sebebi de, her ailede en az bir askerimizin olmasıdır.
Polisimiz ise, ceza yazan soruşturup araştıran, yakalayıp sorgulayan bir hizmet biriminin mensupları olarak art niyetlilerin sempatisinden uzak kalsa da, en çok güvenilen kuruluşlardan biridir.
Resmi giysili görevlilerin , özelliklede polisin tavır ve davranışları yakından izlenir. Sergilenen tüm doğru ve yanlış etkinlikler, görevliyi de bağlı olduğu kuruluşu da doğrudan ilgilendirir.
Her güzel görüntü takdir toplar. Buna karşılık küçük de olsa yanlışlar kolay kolay bağışlanmaz.
Bir öğrencinin sınavdaki iki yanlışı bir doğrusunu götürürmüş. Ama, bu yanlışı halkın huzurunda sınav veren bir polis yaparsa, bir yanlışının bile bir çok doğrusunu götürdüğü gerçeği ile karşılaşırız.
Resmi giysi, sıkıcı ve rahatsız edicidir. Bunun bir çarpıcı örneği, sık sık dile getirdiğimiz, mendil kadar şapkanın elde yada belde taşınmasıdır.
Bu nedenle poliste çoğunluğun resmi giysiden hoşlandığı söylenemez.
Yeri gelmişken bir anı.
Yıl 1981-1983 Askeri Yönetim dönemi.
Bir ara, sivil giyimi gerektiren hizmetler dışında tüm personelin resmi giysi ile görev yapmaları emri çıkarıldı.
O tarihlerde Teftiş Kurulu başkanıyım. Müfettiş arkadaşlarımız “Bir müfettiş nasıl resmi elbise giyer, böyle uygulama olur mu?” diyerek tepki göstermişti.
Sakin olmalarını konuyu ilgililere ileteceğimi söyledim. Alacağım yanıtı zaten biliyordum. Şimdilik emrin değiştirilmesi konu edilemezdi.
Şöyle bir hayal edin. Genel Müdür Yardımcıları dahil, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı tüm birimlerdeki personelinin yüzde doksanına yakınının, öğle paydosu, akşam-sabah işe geliş-gidiş saatlerinde, Bakanlıklar ve Kızılay’da, sonrada diğer semtlerde halkın arasına karıştığını göz önüne getirin.
Halk önce” Ne var, ne oluyor?” diye şaşırmış,sonra da alışır gibi olmuştu. Ama, yadırgama ve tedirginlik devam etmişti.
Nitekim bir süre sonra bu uygulamadan vazgeçildi. Bu olay da göstermişti ki, poliste çoğunluk resmi giysi ile görev yapmaktan haz duymuyor.
Ancak, geçim kaynağımız, dolayısıyla işimiz bu ise,giysimizi de işimizi de severek yapmak zorundayız.
Kimseyi işini severek yapmaya zorlayamayız.
Ama işin sahibi isterse, severek iş yapmanın yollarını bulabilir.
Bunun ne kadar önemli olduğunu bir örnekle açıklayalım.
Varsayalım halktan biri olarak Ankara Ulus’ta görevli bir trafik polisini izlemektesiniz.
Giyim kuşamı, tavır ve davranışları, dikkati ve ciddiyeti ile devlet gücünü en iyi şekilde temsil ettiğini görüyor, gururlanıyorsunuz.
Ancak, aynı görevlinin, kırmızı ışıkta geçen yayalarla ilgilenmediği , yani bırakın ceza yazmayı uyarı da bile bulunmadığını ve hatta başını çevirerek görmezlikten geldiğini fark edip, bu kez de üzülüyor, kızıyor ve kınıyorsunuz.
Şimdi soruyorum, bu arkadaşımızın sergilediği o güzel görüntüler, bir yanlışla silinmeli midir?
Hani televizyonda “… buzdolabınız varsa vardır,yoksa yoktur.” Diye bir reklam var ya, işte onun gibi bizimde bir reklamımız olmalı.
“görev mahallinde polis, ya vardır ya yoktur.”
Yoksa sorun değil, varsa ondan bekleneni yerine getirmek zorundadır.
Yanlışsız yapılan görev, mutluluğun bir başka yoludur.
Sevgili dostlar,
Yarınlarda var olursak, resmi giysi konusundaki kişisel görüş ve önerilerimizi yazmaya devam edeceğiz.