YÖNETİCİ Mİ ? LİDER Mİ ? YÖNETİM –YÖNETİŞİM
| A.Tekin AKIN[*] |
21.yy’da Kurum ve Kuruluşların önünde, yanında veya gerisinde olan idarecilerin konumu tartışılıyor. Çünkü takım oyunu oynayarak birlikte sorumluluk alıp paylaşan, vizyon ve misyonu ile karizmasını öne çıkaran kişi kurumunu da kara geçirmekte, yada öne çıkarmaktadır.
Günümüzde yöneticilik kavramı değişerek, otoriter, cezaya dayalı babacan, tatlı- sert yönetim artık geride kalmıştır. Hala, bu yöntemlerle yöneticilik yapıyorsanız eğer, 30 yıl geriden gidiyorsunuz demektir. Çünkü 21. yy da yöneticilik ile katılımcı yönetim özdeşleşmiştir. Emrindeki ve yönetimindeki ara amirlerine danışmayan, fikrini sormayan, üzerinde oturduğu altın madeninin farkında olmayandır. Her bir birey, ayrı ayrı yürek ve beyin olup yüzlerce beyin ve yüreğin aynı anda çalışması, bilginin gücünü ortaya koymaktadır. Katılımcı idareci kelime karşılığı, lider kavramı etrafında yoğunlaşmaktadır.
Bilginin elde edilmesi ve kullanımı yanında, 21.yy modern yönetiminde gerek kamuda, gerekse özel sektörde ( personel rejimi açısından ) sınıflandırma tamamen ortadan kalkmaktadır veya acilen kalkacaktır. Personel rejiminde kariyer ve liyakat ilkesi mutlaka uygulanmalıdır. Hatta uygulanmış olması gerekmektedir. Başarıyı değerlendirme ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile merkezi otoritenin ortadan kalkarak, yerel insiyatif ve organlarının ön plana çıkması kaçınılmaz olacaktır. Sivil Toplum Kuruluşları (STK) NGO(Nongoverment organızation) olarak, artık 21.yy yönetiminin içerisindeki öncelikli yükselen değerlerdir. Yönetim alanında vizyon ve misyon üstlenecek kurum ve kişileri anlatan aşağıdaki öykü, konumuzu tamamen anlamlandırmaktadır.
”Marmara sanayi bölgesinin kalbi olan Gebze’de, sanayide üretim yapan fabrikalarından birinin, yönetim kurulu üyesi kar ve zarar hesaplarını incelerken, fabrika müdürünün aylığı dikkatini çekmiş ve bunu aşağıya çekmek istemişler. İçlerinden üç kişi seçerek fabrika müdürünün neler yaptığını tespit ederek bu konuda alınacak karara göre hareket etmeye karar vermişlerdir.
Üç kişilik heyet sabahleyin sessizce fabrikaya giderek, fabrika müdürünün odasına girmişler, gördükleri manzara ise:
Fabrika müdürü elinde sigarası, ayakları masanın üstünde etrafa halka halka dumanlar yaymakla meşgul, masanın üstünde ne bir dosya, ne de bir kağıt var. Elinde tespihini de arada bir sallamakta .
Belirli süre kendisiyle oradan buradan konuşan kurul üyeler bu zaman zarfında müdürün hiçbir işle meşgul olmadığını ve yalnızca birkaç basit telefon konuşması yaptığını fark etmişlerdir.
Kurul üyeleri idare meclisine, fabrika müdürünün yanında bulundukları üç saat zarfında hemen hemen hiçbir şeyle meşgul olmadığını, böyle basit bir iş için verilen 10.000 Euro aylığın işletmeye masraf getirdiğini belirtmişler.
Sonuçta; fabrika müdürüne maaşının yarısını teklif etmeleri üzerine, bunu kabul etmeyen müdür işten ayrılmıştır.
Yeni maaşla çalışmayı kabul eden birkaç istekli arasından bir aday, fabrika müdürü olarak tayin edilir.
Üç ay sonra kurul üyelerine gelen üretim sonuçları da şaşırtıcıdır. Üretimde, dikkati çekecek kadar bir düşme başlamış ancak kurul üyeleri, fabrika müdürü yenidir bu kadar acemilik olur diye düşünmüşler.
Altıncı ayın sonunda üretim sonuçları bir hayli düşmüş. Eski kurul üyeleri yeni fabrika müdürünü odasında ziyaret etmişler . Adamcağız kan- ter içinde, bir elinde telefon, öteki eli
evrak imzalamakla meşgul, başıyla gelenlere oturmalarını işaret etmiş. Gelen giden o kadar çok ki, müdürle doğru dürüst konuşmaya bile imkanları olmamış.
Fakat kurul üyeleri; ”Böyle canla başla çalışan bir müdür başta olduğu müddetçe işlerin düzelmemesi için hiçbir sebep yoktur, biraz daha bekleyelim.” diye düşünmeye devam etmişler.
Sene sonu gelmiş, her zaman kar eden fabrikanın bilançosu zararla kapanınca, yönetim kurulu üyeleri birbirine girmişler ve işi yeniden inceleyerek başka kurul üyelerini görevlendirmişler.
Yeni kurul üyeleri bu kez, müdürün odasına değil fabrikaya gittiklerinde, iş başında bekleyen insanları görmüşler, sebebini sorduklarında, aldıkları cevap şu olmuş;
Yeni bir döküme başlayacağız, fabrika müdürü ben gelmeden başlamayın dedi, bizde bekliyoruz, herhalde elektrik atölyesinden bir türlü ayrılmaya vakti olmadı.O sırada gözleri yaşlı bir ustabaşına ilişmiş, adamı şöyle bir kenara çekmişler ve fabrikanın eskiye nazaran daha kötü çalışmasının sebeplerini sormuşlar.Yaşlı ustabaşı içini boşaltma ihtiyacını uzun zamandır hissetmiş olacak ki;
-Baylar, eski müdürümüz teferruatla uğraşmaz, ileriye ait planlar yapar, işi bize bırakır, bizde normal zamanlarda onu rahat bırakırdık; içinden çıkamayacağımız ani ve olağan üstü bir problemle karşılaştığımız zaman ona başvururduk, o zamanda bilirdik ki, o bizim bu problemimizi çözecek.
O hakiki fabrika müdürü idi. güler yüzlü, sigarasını içer, bizlerle şakalaşır, bütün çalışanları düşünürdü.
Şimdiki müdürde çok dürüst, iyi niyet sahibi hatta çok daha çalışkan ama o hiç birimize inanmıyor, her işin kendisi tarafından görülmesini istiyor. Yanı o, bizim yerimize usta başılık yapıyor, tabi bizde amele çavuşu mertebesine düşüyoruz, hadi neyse buna da
aldırmayalım, ama fabrika müdürlüğü boş kalıyor. Elinde sigarası ileriyi görmeye çalışan tedbir alan, düşünen ve karar veren müdürün yerinde kimse yok.
Eski fabrika müdürünü tekrar oraya getirmek isteyen yönetim kurulu, bir senelik acı tecrübesinden sonra, 10.000.Euro yerine 20.000. Euro ile müdürü gelmeye razı etmişler.”
Kötü ya da başarısız bir yönetici, iyi yöneticiden daha pahalıya mal olmaktadır. Kurum ve kuruluşlarda, özel veya kamu sektör açısından, lider-yönetici kavramlarında bir benzerlik vardır. Kamu sektöründe yöneticiliğin terk edilip, liderliğin (lider-önder) özel sektörde kurumsal kavramına ve profesyonel yönetimin karar alma sürecine doğrudan ağırlığını koyduğu artık bir gerçektir.
Bilgi çağında, küresel sistem tanımı içerisine girmeyen hiçbir ekonomik sistem ve ülke kalmamıştır. Ütopik komünizmin yerini, artık radikalizm (köktencilik) ile terörizm yerleşmiştir.Değişen ve gelişen sistemin içersinde yer alan, Ülkelerin siyasi konjonktürünü – eko politik yapısını-belirleyen DİGİTALLEŞME; bizi, günlük yaşantımızda yönetişime, dolayısıyla bilgi çağına götürmektedir. Yönetimin yeni yüzünde yönetici değil, lider vardır. Karar verme sürecinde Lider mi? Yönetici mi? “önceliği, artık tartışılmaktadır.Digital yönetimde-bilgi çağında; merkezdeki güç, taşraya yayılmıştır. Kitle ve kütlelerin yerini Önce İnsan, her şeye rağmen İnsan, İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın felsefesindeki “BİREY” almaktadır.
Alvin Toffler¹’in * 3.DALGA Teorisi ile Bob STONE² * yönetiminde ki lider-önder kavramlarına getirdiği açık ifadeler, artık dünya devlet yönetimine getirilen paradigma’nın boyutlarını göz önüne sermiştir.
Jules Verne’nin kehaneti nasıl gerçekleşti ise, ünlü Futurog (gelecek bilimci) Toffler’da 21. yy’a-bilgi çağına- damgasını vurduğu fikir platformunda, bilginin yönetişim içersindeki rolü giderek tırmanmıştır.
1980’lerdeki bilgiye erişim sonucu, dijital yönetiminin gündemi işgal etmesinin ilk habercisi olarak;sadece ülkeler değil, uluslararası kurumsallaşmış kurumlar da,artık bilgiyi elde ettiği ölçüde güçlenmiştir.Olduğu yerde duran dünya, hızla gelişen dünyaya göre artık, geriye gidiyor demektir.
İşte bilgi ile yönetişim arasındaki ilişki Türk bürokrasisinde de yerini almıştır.Başbakanlığın (03.01.1992 tarih ve 1 nolu)* Genelgesinde, ”Devlet-Vatandaş ilişkileri” konusunda, idarede her kademede uyulacak ve esaslar belirlenmiştir. Buna göre : ”Vatandaş Devlet kapılarında güler yüzle karşılanacak, problemin çözümü için her türlü çareye başvurulacak, eğer çözüm yoksa, neden çözülmediği kendisine izah edilecek ve çözülebilmesi için yapılması gereken hususlar vatandaşa anlatılacak,” Bu gün git yarın gel” şeklinde bir muameleye kesinlikle izin verilmeyecektir.
“Devlet kapılarının,yani vatandaşın müracaat ettiği kayıt memurundan Başbakan’a kadar tüm müracaat kapılarının, Banka, Hastane, Kooperatif, STK, Askerlik Dairesi, Belediye, Vergi Dairesi, Nüfus, Tapu, Pasaport, Trafik vb. birimler halkın günlük yaşantısında büyük yer tutan her türlü vatandaş müracaatlarına sonuna kadar açık bulundurulması esastır. Vatandaş Benim Müşterimdir hakim anlayışındaki hizmet sunan görevli, güler yüzlü ve tatlı sözlü olacaklardır. Müşteri velinimetimdir diye yola çıkarak hizmetin en seri, en çabuk ve rantabl yürütülmesinden, tüm müracaat mercilerinin, yukarıdaki şekilde çalıştırılmasında ve çalışmasından idarenin her noktasında görev alan amirler sorumludur.”ifadesi yer alır.
E-devlete giden yolda, kamu kurumları olarak izlenmesi gereken yöntem ve politikalara ışık tutmak, kurumsal olarak bilişim alanında yapılan çalışmalar ve bunların vatandaşa yansımaları, güvenlik-bilişim ekseninde sorunlar ve çözüm önerilerinin tespit edilmelidir.Ulusal boyutta anılan konuların değerlendirilmesi ile Avrupa Birliğine girme ile sınırlı kalmayıp, hatta Dünya e-yönetim çerçevesinde , bilginin paylaşılması sonucu Türk Polisi olarak paradigmamızı artık net bir şekilde ortaya koyabiliriz.Bugün Europol , İnterpol, Uspe, İpa gibi Uluslar arası kurumlarla yapılan iş birliğinde; yurttaş ve ülke memnuniyeti kavramları ön plana çıkmıştır.
Toplam Kalite Felsefesini İlke edinen Giresun Polisi, empatik ilişkiye son derece önem vermektedir. ”Önce insan ve her şeye rağmen insan” hakim anlayışı, görev alanındaki hizmeti sunarken adeta, alfabesi olmuştur.Toplum Destekli Polis anlayışının ürünlerini almaya başlamıştır.Üstlendiği misyonu yeni vizyon ile sürüklemelidirler.Vizyonu ve ufku olmayan yönetici değildir. Yöneticilik, Liderliğin ilk basamağını oluşturmaktadır. İnsanların şu veya bu sıfatı taşıması önemli değildir, önemli olan o sıfata ve gösterilen teveccühe layık olmasıdır. Vizyonu olmayan kurum önderi, toplumun önünü açamaz. Yürütme organı olarak yürütülen güvenlik hizmetlerinde vatandaş odaklı; yurttaş memnuniyetini esas alan hizmet anlayışında; liderlerin üstlendiği rol çok önemlidir.
21.yy’da hızlı iletişimin, yönetişimle birlikteliğinde Yetki devri ve Delegasyonun tam olarak uyğulanması sonucu, zamanlamayı (Timing) en iyi şekilde kullanmış olacağız. Lider ,Yönetişim içerisinde Yetki devrini – Sorumlulukla birlikte mutlaka kullanmalıdır. Türk bürokrasisinde aşağıdaki örnek bir gerçeği yansıtmaktadır.
- AB’ye girme aşamasında Türk Bürokrasisinde klasik tanımlara hepimiz aşinayız.Son günlerin moda tanımı ile “Yurdun insanına” na Türk yöneticisinin kapısı daima açıktır: Sekreter girer, geleni haber verir. ziyaretçi gelir, odacı çay getirir, imza için ya da bir şey sormak ve onayını almak için astları gelir. Dolayısıyla yönetici bir yandan imza atar, imza atarken telefonla konuşur, geleni başıyla selamlar eliyle buyur eder.Hatta aynı anda 2-3 işi dahi yapabilir.Cep telefonunu da cevaplamayı ihmal etmez.Yöneticinin bir dakikası boş değildir. Yine de günlük işleri bitiremez ve çantasıyla akşam eve iş götürür ve evde dahi dosya inceler. Tek kelimeyle yöneticinin hiç vakti yoktur, çünkü gelen zarfları dahi açan, her evrakın havalesini bizzat yapan, her evraka imza atan yönetici çoktur.
- (Osman Gazinin Kayınpederi) Edebali’nin; “İnsanı yaşat ki-Devlet yaşasın” geleneği Yüzyıllardan beri süre gelmektedir. ”İnsanı yücelt ki ,Devlet yücelsin” hükümet proğramında da yerini bularak, Kamu Reform tasarısının temel taşını oluşturması fevkalade memnuniyet vericidir. İnsana önem veren kurum ve kuruluşların Liderleri; belirlenen hedefe doğru alınan soluklu yolculukta beraberinde takım oyunu oynayan ekip arkadaşları ile beraber hareket etmektedir.
21. yüzyılın yükselen değeri; “İnsan hak ve onuru, çevre bilinci ile uzlaşma, mutabakat (ebrulaşmak3), ortamının sağlanması hakim anlayışıdır.Ortak karar alma ,uygulama ve denetleme sürecindeki ebrulaşma, uygun ve birlikte hareket etmek açısından artık kaçınılmazdır.Su ile boya arasındaki ilişkinin kağıda uygulanması sonucu ortaya çıkan mutabakat, bir sürecin ifadesidir.Ebrunun tarihteki yeri ve tanımı ekte, açıklanmış olup, 21.yy’ın yönetişiminde rol alan lider ile ebru arasındaki ilişki-ebrulaşma-olarak açılmıştır.Bu süreçteki lidere Ülkemizden bir örnek vermek istiyorum.
Lider, artık alacağı kararı geleneksel süreçte değil,işin ve hizmetin özelliğine göre, yaşadığımız bilgi çağı olgusunu dikkate alarak uygular.İnsanlığa,yurttaş ve kurumlara götürülecek hizmetlerin kent bilgileri, % 80 oranında harita tabanlı olup,akıllı dijital haritalarda ve veri tabanlarında depolanmaktadır.Bugün Ankara’nın Askeri ve Mülki bölümlerinde, kolluk olarak özellikle Emniyet Genel Müdürlüğünde , Belediyelerde,(Büyükşehir Belediyelerinden ;Bursa,Aydın,İzmir,İstanbul,Ankara gibi büyük kentlerde)liderin aradığı bilgi, elinin altındadır.Aranılan mekana ait bilgilere 5N-1K gibi sorgulama sonuçlarına ulaşılabilir.Gelişen internetle birlikte, uydu teknolojisi, (CPS) Coğrafi Bilgi Sistemi ile hızlı ve kolay biçimde işi planlar ,uygular ve denetler.
Planlamanın tarifinde “kıt kaynakların” en rabtabl biçimde kullanılması tam olarak dijitalleşme ile birlikte gerçekleşmiştir.Havada ve yerde uçuşan ve oluşan bilgi ;planlama, yönetim, üretim, güvenlik mühendisliği diye adlandırdığımız kolluk hizmetleri, sağlık,çevre yaşam ve turizminde de ,kent bilgi sistemi içersinde kararı verecek kurum liderleri tarafından paylaşılarak yararlanılmaktadır.Bilgi kıskançlığından mutlaka uzaklaşılmalıdır.Bazı illerimizde yapmış olduğum Polis Müdürlüğüm sırasında,Atanmış bazı yöneticiler ile, seçilmiş yöneticilerin (Belediye Başkanı) Kent Bilgi Sistemini(KBS) paylaşmaya yanaşmaması,yönetişimden bizi uzaklaştırmaktadır.Örneğin;
Devlet Karayolunda meydana gelen trafik kazalarında ,olay yerine anında getirilmesi gereken cankurtaranın ve uzman ekiplerin, en kısa zamanda, kaza yerine ulaşması, ilk yardımla tekrar hastaneye dönmesi, sadece zaman faktörü ile irdelenmemelidir.Yol ağı bilgisi,hastanenin yerleşimi,sağlık personelinin niteliği ,trafiğin Pick-Hour diye adlandırdığımız, kaza anındaki yoğunluğun muhtemel kazanın yaratacağı beklenmeyen yol tıkanıklığı gibi olumsuzluk nedenleri oluşmaktadır.Kolluk kuvvetinin kaza yerine intikali, olay yerindeki kaza sonrası oluşacak mustakbel kazaların önlenmesi için aldırılacak tedbirler de;Vatandaş odaklı müşteri memnuniyetini esas alan Toplum Destekli Kamu hizmetleri çerçevesinde ele alınmalıdır.
İnsan hayatı ,kamu hizmetinden önde gelir.Hiçbir hizmet,insan yaşamı kadar öncelik ve önem taşımaz hakim anlayışı Yargıtayın son yıllarda örnek kararlarında sıkça görülmektedir.Yani yararlı bir hizmetin karşılığı olarak,insan ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez.İlk yardım hizmetlerinde acilen kolluk+sağlık+kent belediyeleri birliği mutlaka sağlanmalıdır.Sağlık,ulaşım,kent bilgi sistemi,güvenlik ile koordinatörlük gibi kavram ve kurumların ,mutlaka uygulama birliği içersinde olmalıdır.
Biz, lider-önder olmamız gereken ,YÖNETİŞİM içersinde yer alanlar(yani yönetici değil,lider olması gerekenler) bazı olaylarda da karar vererek, uygulama sürecinde de hızlı ve sağlıklı bir çağdaş kent bilgi sistemi olan modelden mutlaka yararlanmalıyız.Bu konuda (TBD) Türkiye Bilişim Derneği’nin hazırladığı örnek projelerin, zaman içinde hayata geçerek, bilgi bankasından yararlanan kurumlardaki liderlerin,bilgi güç olduğunu hissettirerek topluma uygulandığında mutluluk ve refah getireceğine inanıyoruz.
İnsanı; yaşadığı çevreye ve ikisi arasındaki ilişkiler bütünü içinde mutabakatı sağlayan hakim yönetim anlayışını (Yönetişim)’i üstlenen lider – önderler, bizi (AB) Avrupa Birliğine götürecek kadroda yer almalı ve sayılarının artması gerekmektedir. Kısaca, lider ile yönetici arasında birleşen ve ayrılan yönleri, aşağıdaki biçimde sıralayabiliriz.
Yönetici (Her yerde , her konuda çokça görebileceğimiz.)
1-Gücünü bulunduğu Makamın yeterliliğinden alan,
2-Dikkatli hareket ederek ve kesin olmayandan çekinen kısa vade de başarılacak hedef ve amaçlara
odaklanmakta olan,
3-Kurumun mevcut durumunu muhafaza eden ve sürekliliğini sağlayan,
4-Kurum tarafından belirlenmiş olan hedeflere ulaşmak için çalışan,
5-Başarı için sisteme dayanan,
6-Denetime güvenip ve doğru iş yapan,
7- Kurumun öncelikle yüksek kademelerinde bulunan kişidir.
Lider ise ;(Özlem duyulan ve farklı beklentilere cevap verebilenlerin sayılarının artmasını bekliyoruz)
1-Gücünü kişilik özellikleri ve kişisel ilişkilerden alan,
2-Kendi tasarlamış olduğu hedeflerle örgütünü iyi duruma getiren,
3-Başarı için insan unsuruna dayanarak hareket eden ve karar veren,
4-İnsanına güvenen ve doğru işler yapan,
5-Yönetişimin yapısını değiştiren ve geliştirme için araştıran,
6-Sonuçları ve süreklilik ilkesinin yaşaması için çalışan,
7-Yönettiği Kurumun her basamağında bulunabilen,
8-Değişiklik yapan ve en önemlisi risk alan,
9-Yükselen değer ve beklentileri uygulamada öncelik tanıyan,
10-Uzun vadede kurumunun neyi başarabileceğinin hayalini kuran kişiler iyi birer yönetici ve liderdir.
Kent yöneticilerinin halkın ihtiyaçlarını doğru ve zamanında belirleyebilmesi yapacağı yatırımlarda sağlıklı kararlara ulaşılabilmesi, kurum ve vatandaşlara ait bilgilere hakim olarak,çağdaş kent yönetimini gerçekleştirebilmesi; iyi bir Kent Bilgi Sistemi (KBS) ile mümkün olacaktır.Bu nedenle her idareci, yurttaşına modern bir kent yaşamı sunabilmek için ,”bilişim çağı”nın gereğini yerine getirerek,Kent Bilgi Sistemleri’nin sağladığı avantajlardan sonuna kadar yararlanma yolunu seçmelidir.
Artık Avrupa Birliğine girme aşamasında olan Türk Devleti, Milleti tüm kurum ve kuruluşları ile birlikte Türk Polisi, dolayısıyla GİRESUN Polisi üstlenmiş olduğu vatandaşın huzur ve güvenini, can, mal emniyetini sağlarken 159. yaşında olmanın verdiği haklı gururu da yaşamaktadır.
Vatandaş odaklı müşteri memnuniyetini esas alan, tek bir merkezde hizmetin en iyisini (Kalitelisini) en kısa zamanda, en az maliyetle ve en güvenli şekilde sunan GİRESUN POLİSİ; çalışmalarını hızla sürdürmektedir. Polisin ihtiyacı olan, özlük hakları ile beklentilerine cevap verecek yeniden yapılanma içinde iyi yönetişim ve lider anlayışının, teşkilatımızı mutlu sonuca götüreceğine kalben inanıyorum.
e-mail :atakin@egm.gov.tr – atakin55@hotmail.com.
www:giresunemniyet.gov.tr
ALVİN TOFFLER¹;¹Büyük bir düşünür ve ünlü bir gelecek bilimcisidir. oBilgisayarların hızlı yükselişi, PC’ler ,elektrot ajanlar,sanal gerçeklik,bu günkü elektronik şebekeler,videolar,henüz 700 kullanıcısı varken gelecekte internetin günlük yaşantımızı nasıl etkileyeceği;kablolu televizyonların yayınlaştırılması ile ilgili olarak 1960’lı yılların başında açıkladığı görüşleri kendisinin ne denli büyük bir gelecek bilinci olduğunun en önemli kanıtıdır.3.dalga teorisi ile dünya gündemine oturmuştur.
BOB STONE²;Clinton’un yardımcısı Al Gore’un Beyaz Saray Kalite Danışmanı olan Bob Stone “Kamudaki değişime hükümetin önderlik etmesi gerekir,oda hükümetin başı başbakanlıktır.”ifadesin dede belirtildiği gibi Türkiye’nin kalite Ceo’larının uygulama birimlerinin ,başına getirilerek yeniden yapılanma içersinde Türk ,bürokrasisinin hantal yapısının ortadan kaldırılması,kırtasiyeciliğin azaltılması hedefimiz ve özlemimizdir.
EBRU3; Kâğıt süsleme sanatlarının en önemlilerinden biri. Bütün Osmanlı sanatlarında olduğu gibi usta-çırak usulü ile öğrenilen ve sanatçının iradesi dışında birçok değişkenden etkilenen bir sanattır.Ebru; renklerin suyla dansının yarattığı bir ahenktir aslında. Bazı kaynaklar ebrunun, yüz suyu anlamına gelen “ab-ı ru” sözcüğünden, bazı kaynaklar ise Orta Asya dillerinden Çağatayca’da hareli görünüm, damarlı kumaş ya da kağıt anlamına gelen “ebre”den geldiğini söylese de en yaygın kanı, kelimenin kökeninin Farsça; bulutumsu, bulut gibi anlamına gelen “ebri” den gelmekte olduğudur. Her ne şekilde isimlendirilse isimlendirilsin insanlara da isim olan ebru, gizemli bir ahenk taşıyor.Zorlu ve emek isteyen bir sanat olan ebru, geri dönüşü olmayan, tekrarı olmayan, çok değişkenli bir sanattır.Birçok eski eserde süsleme amacıyla kullanılan ebru, geleneksel el sanatlarımızdan olmasına rağmen yakın zamana kadar unutulma tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Dünya çapında çeşitli milletler tarafından sahiplenmeye başlanmış, bazı ülkelerde ebru yapımı sırasında kullanılan malzemeleri üreten firmalar boy göstermişti.Ebru sanatında son devrin piri Mustafa Düzgünman gerek yetiştirdiği öğrencilerle gerek bu sanata kazandırdığı anlayışla manevi hazinelerimizden birinin yaşamasında büyük rol oynamıştır.Günümüzde ebru yükselen bir değerdir.
[*] 1.Sınıf Emniyet Müdürü, Giresun İl Emniyet Müdürü