PİŞKİNLİĞİN BÖYLESİ
Kemal ÇELEBİ[*] |
Emniyet Müdürlüğü yaptığım iller olsun, müfettişliğimde teftiş yada soruşturma nedeniyle gittiğim illerde, müdür yardımcılarının kendilerine yeterince değer verilmediğinden, yönetime gerektiği kadar sokulmadıklarından yakındıklarını, çalışmak istemelerine rağmen yetkilendirilmemekten şikayet ettiklerini sık sık gözlemişimdir.
Gerçekten de bazı Emniyet Müdürlerinin yardımcılarına yeterince görev vermedikleri, yetkilendirmedikleri, bağlı şubelere ilişkin görevlerde direk şube müdürlerini yada daha ast birim amirlerini muhatap olarak hiyerarşiyi zedeledikleri, makam ve kıdem esasını göz ardı ettikleri çok görülmüş ve duyulmuş işlerdendir. Bu nedenlerden dolayıdır ki teşkilatımızda müdür yardımcıları ile merkez ve okullarda müdür yardımcıları ile başkan yardımcıları görevlerinde isteksiz ve gayretten uzak tutuma itilmişlerdir.
Teftiş esnasında bir İl Emniyet Müdür Yardımcısı bana oldukça sitemkar şekilde müdüründen ve genel olarak teşkilattan yakınmıştı. Ne var ki aynı şahsın bir gibi kısa süre sonra İl Emniyet Müdürü sıfatıyla, hem de sınıf arkadaşı, devresi bir müdür yardımcısına davranışını gördüm ve hayret ettim. Önceki şikayetini hatırlatıp şimdiki davranışını sorunca da “ Onlar muavin, biraz pişsinler, böyle gerek….” Cevabını alınca demek kendiside müstahakmış dedim.
Teftişlerde İl Emniyet Müdür makamı, şubeler, karakollar, kantin vs. tüm birimler rehbere göre denetlenirken, müdür yardımcılarına yer verilmemiştir. Dolayısı ile Teftiş Raporunda değinilmez ve bir şey de yazılmaz. Ben son birkaç yılki raporlarımda Müdür Yardımcılarına da bölüm ayırarak teftişe tabi tuttum ve nasıl davranacaklarına dair sözlü ve yazılı uyarılar yaptım. Bir ilde bir müdür yardımcısının odasına çay içmek bahanesiyle girdim, kibar ve saygılı bir personel olmasına rağmen, kenara itilmişliğin ezginliği tavırlarından okunuyordu. Sohbet esnasında “Bak kardeşim, oturduğun oda, tertip ve düzen, göreve ilişkin arzu ve isteksiz halinle sana reva görülen muameleyi hak ediyorsun, müdür olmak kolay değil, buralarda pişeceksin, verilmese bile sen görev isteyecek ve yapacaksın, mesai bitiminde lokal yada meskene koşmayacak, karakol yada aktif birimlere uğrayacaksın, müdürün görevlendirmesini beklemeyeceksin, arzulu olduğunu göstereceksin. Önce şu dolaptan başlayacaksın, sana bağlı şubelere ait gelen ve giden emir, tamim ve mevzuatı acilen derleyip dosya ve klasörlere muntazam koyup dolduracaksın, şube müdürlerine senden habersiz emirleri şubelerine iletmemelerini şubeler çıkışlı emirleri de mutlak paraflayıp makama götürmelerini sağlayacaksın, müdüründen de devre dışı bırakılmamanı talep edeceksin, TMK şemasının sana bağlı şubeleri içerir bölümünü çerçeveleyip arkana asacaksın, gelen kişiler bağlı şube ve görevlerini bilecekler. Gerekirse cebinden harcayıp odanı makam odasına benzeteceksin, sen bir adım at ki başkaları iki adım atsın….” Diye nasihat ettim ve yol gösterdim. Teftişin bitiminde müdür yardımcılarının odalarının tarif ettiğim şekilde düzenlenmiş olduğunu hayret ve takdirle gördüm.
Elbetteki istekli, yetenekli ve çalışkan personel, fırsat verilir ve yol gösterilirse aşama gösterirler. Teşkilatta İl Emniyet Müdürlüğünün yolu mutlaka İl Emniyet Müdür Yardımcılığından geçmelidir. Yoksa benim müdürlüğümde olduğu gibi şube müdüründen doğrudan İl Emniyet Müdürü yaparsan, yada alakasız kişileri direk Emniyet Müdürü atarsan, kıdem ve liyakatı bir kenara itersen ve hiç umulmadık isimlerden kararname oluşturursan ne müdür yardımcısında ilerleme şevki ve umudu kalır, ne de ne oldum delisi müdürler müdür yardımcısına değer verir. Çünkü kıdem, liyakat, makam ve mevki mefhumları yeterince yer etmemiştir.
Ne var ki bazı yanlış ve haksız uygulamalar sonucu onuru kırılmış, rencide olmuş, kenara itilmiş, bazen de unutulmuş müdür yardımcıları yanında, sen ne yaparsan yap yine de ben İl Emniyet Müdürü olmayacağım dercesine isteksiz, beceriksiz, lakayt olanlara da rastlamak mümkündür. Kimi verdiğin yetkiyi aşar, kimi verilen görevi umursamaz, kimi disipline uymaz, kimi nerde ne yapacağını bilmez, her çeşit personele rastlamak mümkündür. Örnek o kadar çok ki hangisini yazarsın?
Bana derler ki hep sana mı rastlıyor? Rastlıyor ki anlatıyor ve yazıyorum.
Bunlardan çok garipsediğim ve unutamadığım bir hatıramı naklediyorum.
Efendim, bir İl’e Emniyet Müdürü olarak atandım, göreve başladım. Çocuklarımın tahsilleri nedeniyle eşimi ve çocuklarımı Ankara’da bırakmıştım. Bir hafta sonra İl’in Valisi okulların açılmasına daha 1-2 ay olduğunu, bu zaman zarfında ailemin de getirilmesinde yarar olduğunu, onay alınmak suretiyle araçla 1 hafta izinli olarak Ankara’ya gidip ailemle dönmemi önerdi. Bende memnuniyetle uygun buldum. Bir tanesi valilik onaylı 2 müdür yardımcısı vardı. Benden önceki müdür yokluğunda hep kıdemsiz ve valilik onaylı arkadaşı vekil bırakırken ben daha kıdemli asil müdür yardımcısını vekil bırakarak izine ayrıldım. İzin dönüşümde 2 müdür yardımcısı ve şube müdürleri makama geldiler, çaylar içilirken masanın üzerinde “Sn.Kemal Çelebi-İl Emniyet Müdürü.” Yazılı zarf gözüme ilişti. Açtım okudum. Pek bir şey anlayamadım tekrar okudum. Bazı personelin fısıldaşıp kıs kıs gülüşleri de gözümden kaçmadı. Yazı şöyle idi. “Genel Müdürlüğün ….. ilgi emrinde üst düzey personelce tutulacak nöbet ihdas edildiğinden, tarafınızca tutulacak nöbet tarihleri aşağıda belirtilmiştir. Nöbetiniz esnasında il merkezinden ayrılmamanızı, telsizi yanınızda bulundurmanızı ….. vs. önemle rica ederim. Ad, Soyadı, Em.Md.V.” Arkadaşa döndüm ve “ Nöbeti size ben yazarım, sen nasıl müdürüne nöbet yazabilirsin, il emniyet müdürü nöbet tutar mı? Bu nasıl anlayış ve nasıl bir cürettir?” diye sorduğumda, gayet rahat ve pişkin bir eda ile… “Ben müdür vekili değil miyim, zaten 1 nöbet izninde kaynadı, ötekini usulen tutarsın olur biter, kaldı ki kendime de yazdım ve nöbetin birini tuttum, ötekini de tutacağım…” demez mi? “Bak kardeşim ben izinde iken sen vekilsin, ben olmadığıma göre nöbet niye yazdın? Döndüm senin vekaletin bitti hangi sıfatla yazdın?” diye sordum. Ve ekledim. “Giden müdürün neden kıdemli olmana rağmen seni vekil bırakmadığı şimdi anlaşıldı, demek ki müstehakmışsın.”
İster inanın ister inanmayın, atsan atılmaz, satsan satılmaz cinsinden bu tür personeli ne yaparsın? İl Müdür Yapar mısınız?