BİR İNSAN HAKLARI ÇÖZÜMLEMESİ – II KLASİK DEMOKRASİ (Yİ KAVRAMAK)
Mustafa ÖZKAVAK Komiser Öğretim görevlisi |
“Özgürlük, yasalarca yasak edilmeyeni yapabilmektir.”
Montesquieu
Giriş
Çağdaş devletlerin dayandığı hukuki ve siyasal bir rejim olan demokrasi latince bir deyimdir. Halk anlamına gelen “demos” ile egemenlik anlamına gelen “kratos” sözcüklerinden oluşur. Sözcük anlamında demokrasi, halkın kendi kendini yönetmesi, halk iktidarı demektir.
Buradan hareketle diyebiliriz ki; demokrasi, egemenliğin asıl sahibinin halk olduğu, halkın bu egemenliği bizzat kendisi ya da temsilcileri eliyle kullandığı, egemenliği ya da siyasal iktidarı kullananların yine halk tarafından çeşitli yollarla denetlendiği bir rejimin adıdır. Yani demokrasi de halk hem yöneten hem de yönetilen, bir anlamda da hem denetleyen hem de denetlenen durumundadır.
Demokratik bir devlette, hukuk düzeni içerisinde yürütülen siyasal iktidarda, siyasal özgürlük esastır. Ünlü Fransız düşünür Montesquieu’e göre özgürlük, yasalarca yasak edilmeyeni yapabilmektir. Bu nedenle özgürlük iktidardaki çoğunluğa olduğu kadar, iktidar da olmayanlara da tanınmıştır diyebiliriz.
Klasik demokrasi de özgürlük, hem bir amaç hem de bir araçtır. Bu nedenle klasik demokrasi de özgürlüğü yok etme özgürlüğü yoktur. Dolayısıyla hiç kimsenin bir başkasının özgürlüğünün başlangıç noktası sayılan alanı ihlal etme lüksü ve de gücü yoktur. Kısaca demokrasinin amacı, halkın tam anlamda, yani ideal anlamda özgür olmasıdır. Bir başka deyişle ufuk çizgisini yakalayabilmektir. Ancak şu da bilinmelidir ki, demokrasilerde hiçbir zaman hiçbir yerde tam olarak oybirliği ile desteklenmiş bir yönetim olamayacağı için gerçek anlamda ideal özgürlüğe ulaşılamayacak, dolayısıyla ufuk çizgisi hiçbir zaman yakalanamayacaktır.
Klasik demokrasinin temel ilkesi, insan hakları ve kamu hürriyetleri olmuştur. Çünkü insan onuru bu tip rejimlerin konusunu oluşturan en önemli bir unsurdur. Hatta bu konunun önem ve değerine 1982 Anayasamızın başlangıç kısmında da değinilmiştir.
Demokrasilerde yöneticiler, erdemli, adaletli, haksızlık yapmayan, tarafsızlık yani objektif davranma kabiliyeti etrafında hareket etmelidir. Çünkü yönetici hem yasalarla bağlı olduğunu hem de idare ettiği toplumun içinden geldiğini ve bu toplumun kendisinden beklentileri olduğunu unutmamalıdır.
İlk defa Atina sitesinde ortaya çıkan klasik demokrasi, uzun süre terk edildikten sonra, 17. yüzyıldan itibaren Kara Avrupasına ve oradan da dünyaya yayılarak bugünkü yaygın biçimde uygulamaya girmiştir. Yine aynı yüzyıldan itibaren J.Locke, Montesquieu, Jean-Jacques Rousseau, Emmanuel Sieyes, Tocqueville ve daha bir çok düşünürün yazı ve gayretleriyle gelişen klasik demokrasi bir takım ortak özellik ve nitelikler kazanmıştır.
Günümüzde demokrasi, klasik ve siyasal görünümünden günümüzde hiçbir şey kaybetmeden, ekonomik ve sosyal hak ve özgürlüklerin teminat altına alınmasıyla ekonomik ve sosyal bir boyut ve çağdaş bir nitelik kazanmıştır. 1982 Anayasası, Cumhuriyetin temel niteliklerini saydığı ikinci maddesinde de ülkemizin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirterek günümüzün çağdaş devletleri sınıflandırmasında bir yeri olduğuna değinmiştir.
Klasik Demokrasinin Özellikleri
1. Klasik demokrasilerde kural olarak iktidar (yönetme) hakkı, çoğunluğu elde eden siyasal iktidara bırakılmıştır.
2. Klasik demokrasi bir ideolojik akım değil, bir siyasal rejim, bir yönetim biçimidir. Dolaysıyla siyasal iktidar tek ve resmi bir ideolojinin uygulayıcısı ve temsilcisi değil, halkın açıkça benimsediği ve kabul ettiği toplumun bir ürünüdür.
3. Klasik demokrasi insan aklının bulduğu ve düzenlediği akılcı ve çağdaş bir siyasal kurumdur.
4. Klasik demokraside her şey insanların mutluluğu için olduğundan, devlet ve kurumları bunu demokratik yollarla sağlamakla yükümlü birer araçtır.
5. Klasik demokrasinin egemen olduğu her ülkede toplumsal, siyasal ve ekonomik koşulların birbirinden farklı olmasından dolayı bir uygulama birliğine rastlanamaz.
Klasik Demokrasinin Temel İlkeleri
Klasik demokrasinin aşağıda sayılan temel ilkelerinden herhangi birinin eksik olması halinde gerçek anlamından uzaklaşacağı muhakkaktır.
a) Siyasal Çoğulculuk
Demokrasilerde herkesin düşünce ve inançlarını açıkça ortaya koyabilmesi çoğulculuk olarak ifade edilir. Demokrasilerde siyasal çoğulculuk, ancak karşı çıkar ve düşüncelerin aynı ortamda yer bulmasıyla mümkündür.Böylece bireyler ve toplumun tüm kesimleri öncelikle birbirleri ile ve siyasal iktidarlarla diyaloga, fikir alış verişine girebilir. Dolayısıyla siyasal iktidarın ele geçirilebilmesi için siyasal çoğulculuk yoluyla siyasal iktidar eleştirilebilir, ona karşıt görüşler ileri sürebilir ve seçim yolu ile sonuca ulaşılabilir.
b) Temsil
Milletin egemenliğinin aracılar vasıtasıyla yani temsilciler eliyle kullanılmasıdır. Diğer bir deyişle milletin egemenliğinin kullanma yetkisini tümüyle belirli bir dönem için seçim yoluyla oluşturulan parlamentoya bırakılmasıdır. Halk adına karar alma, seçim yolu ile işbaşına gelen temsilcilere bırakılmıştır.
c) Seçim
Demokrasinin temel ilkelerinden birisi de devlet iradesini oluşturacak siyasal iktidarın kullanılmasına geniş bir halk kitlesinin katılmasını sağlayacak yol olan seçimdir. Bu da ancak, genel, eşit, serbest ve gizli oy prensiplerinin uygulanmasıyla sağlanır.
Seçimler, seçmenlerin yani bireylerin siyasal iktidarı belirleme, yönlendirme ve denetleme aracıdır.
Günümüzde çağdaş,demokratik, hukukun üstünlüğüne inanan, insan haklarına saygılı çoğulcu toplumlarda seçim, halkın siyasi hayata katılmasında esaslı bir unsurdur.
d) Çoğunluğun Yönetme Hakkı
Klasik demokrasilerde çoğunluğun yönetme hakkı, belli bir süre devleti yönetme ve siyasal iktidarı kullanma hakkının seçim ile elde edilmesidir. Bu iş siyasal partiler yolu ile olur. Çoğulculuğu temsil eden, seçmene alternatifler sunan siyasal partiler hem temsilcilerin seçilmesinde aracı olur hem de halka aktif olarak yönetime katılma imkanı sağlar. Ayrıca siyasal partiler, kişilerin belli davranış, tutum ve önderler çerçevesinde toplanmasını sağlar. Dolayısıyla siyasal partiler demokrasinin vazgeçilmez öğesidir.
Ancak her seçim her zaman tek bir partiye çoğunluk sağlama yetkisi vermeyebilir. Bu durumda yani siyasal partilerden birinin çoğunluğu sağlayamaması durumunda koalisyon yoluna (ortak hükümet) başvurulur.
Çoğunluk, gelenekler, kamuoyu ve anayasa ile sınırlandırılmıştır. Çoğunluk aynı zamanda hukuka uygun hareket etmek zorundadır.
e) Muhalefet Etme Özgürlüğü
Klasik demokrasinin önemli özelliklerinden biri kuşkusuz, iktidara muhalefet edebilme, iktidara karşı iktidara aday olmak üzere değişik görüş ve düşünceleri ileri sürebilme özgürlüğüdür. Muhalefetin sesini kısarak, ya da serbest tartışma ortamını oluşturmadan sağlanan çoğunluk klasik demokrasiye uymaz. Diğer bir deyişle muhalefetin korunması, kural olarak görüşlerini açıklaması, çoğunluğu eleştirebilmesi, görüş ve düşüncelerini tam bir açıklık ve serbestlik içinde ortaya koyabilmesi ile siyasal iktidarın sınırlandırılması klasik demokrasinin gerçek anlamını vermektedir. Klasik demokraside muhalefet geleneklerin, kamuoyunun ve anayasanın güvencesi altındadır.
f) Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması
Hak, hukuk düzeninin kişiye tanıdığı yasal yetkidir. Özgürlük ise yasaların izin verdiği şeyi yapabilmek veya izin vermediği şeyi yapmaya zorlanmamaktır. Diğer bir deyişle özgürlük, bireyin hukuk kuralları ve toplum kuralları çerçevesinde bir diğer bireyin özgürlüğünün sınırlarına dikkat ederek serbest hareket edebilme kabiliyetine denir. Bu açıdan Temel hak ve özgürlükleri korumanın en iyi yolu, onu anayasal teminat altına almak yani yazılı hale getirmek, kişiyi iktidarın kuruluşuna, kullanılmasına ve denetlemesine ortak etmektir. Çünkü toplum içinde denetlenmeyen ,sınırlandırılmayan sınırsız özgürlük kaosdan, anarşiden başka bir sonuç vermez. Ayrıca siyasal iktidarın sınırlanmaması keyfi idareyi arttırabileceğinden milli birlik ve bütünlüğün koruması yönünden durumu daha da kötüleştirir.
g) Yasa Önünde Eşitlik
Yasaların toplum içindeki yeri, ekonomik gücü, toplumsal kökeni ne olursa olsun herkese herhangi bir ayrım yapılmaksızın uygulanmasıdır
Sonuç
Klasik demokrasi bir özgürlükler rejimi olup özgürlükler demokrasinin vazgeçilmez öğesidir. Bu çerçevede özgürlük anlayışı bireysel olan klasik demokrasiye göre, gerçek değer insandır.
Özgürlük, musluktan akan bir su gibidir.Ne zaman bu musluktan akan su azalırsa ya da kesilirse o zaman o suyun gerçek değeri anlaşılır. Ve insanlık temizlenip yenilemediği için yara almaya başlar. Bu çerçevede insanlığın yara almaması için hukukun olmadığı yerde özgürlük, özgürlüğün olmadığı yerde demokrasi olmaz anlayışının nesillerin bilinçaltına yerleştirilmesi lazımdır.
Dolayısıyla, çağdaş demokratik toplumlar, temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde ve korunmasında, çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık, muhalefetin korunması ve hukukun üstünlüğü anlayışı çerçevesi içerisinde ölçülülük ilkesini de göz önüne alarak birey yararı ile toplum yararı arasında adil bir denge kurmalıdır.
İşte bu denge bir devlet ve toplum düzeni içerisinde demokrasi anlayışıyla yaşayan bireylere hak ve söz sahibi olduklarını hatırlatarak, bu haklarını kullanmaları ve bilinçli bir vatandaş olma yolunda haksızlıklara karşı sözlerini söyleyebilmeleri için gerekli ortamı sağlayacak ve devlet kavramını işleten siyasal iktidara halkın hizmetinde ve yine halkın denetiminde olduğunun unutturmayacaktır.