ÇOCUK VE ÖZDENETİM
Nurdan ŞAHİN Komiser Yrd. Ankara Çocuk Şube Müdürlüğü |
Çocuğunuz kendi kendini yönetme yeteneği kazansın.
DİSİPLİN, çocuğu baskı altına alıp onu yönetmek değildir. Disiplin, çocuğun kendi özdenetimini yapabilecek bir seviyeye gelmesi, dışarıdan herhangi bir uyarıya gerek kalmadan bazı kurallara kendi kendine uyması demektir.
Uygulama tarzına göre, disiplini iki boyutta değerlendirmek mümkündür. Bunlar dış kontrollü disiplin ve iç kontrollü disiplin (öz denetim)
İç kontrollü disiplin, yani öz denetim, kişinin bazı kuralları benimsemesi ve dış uyarılara gerek kalmadan bu kurallara kendi kendine uyması veya uygulamasıdır. Kısaca, çocuğun kendi kendini yönetme yeteneği kazanması sağlamaktır. Esasen disiplin uygulamalarıyla varmak istenilen hedef budur. Çocukların kuralları benimsemeleri, ne yapıp ne yapılmaması gerektiğini bilip kendi kendilerine yapmaları, sürekli uyarı ve ikaza gerek kalmadan görevlerini yerine getirmeleri (mesela; diş fırçalama, banyo yapma, ödevlerini zamanında yapma, gece belirli bir saatte yatma, eşyalarını toplama vs.) Bu şekilde hem anne-baba sürekli ikaz ve kontrol rolünden kurtulur, hem de bu sebeple oluşabilecek sürtüşme ve problemler önlenmiş olur.
Anne-babasının yanındayken, dayak yada ceza korkusuyla sesi kesilen, anne-baba kontrolü kalkınca çığırından çıkan çocuk, bu özdenetim yeteneğini kazanmamış demektir. Diğer bir ifadeyle, doğru olanla olmayanı özüne sindirememiştir. Ancak bu durumun çocukta bir ölçü de olağan olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü çocuk, doğruyu yanlışı, öğrense bile, davranışlarını buna göre ayarlaması zaman alır. Bu sebeple ilk yaşlarda ana-baba kontrolü kaçınılmaz olmaktadır. Çocuk zamanla kendi isteklerini ve dürtülerini dizginlemeyi öğrenir. Yer, zaman ve şartlara göre neyin doğru neyin eğri olduğunu, kendisi tespit edebilir. Ancak arada bir yanılması da normal sayılmalıdır. Ceza korkusuyla da davranışlarına çeki düzen verebilir. Ancak sağlanan düzen sürekli olmaz. Bu sebeple çocuk eğitiminde ceza korkusu hiçbir zaman ön sırada yer almamalıdır. Düzenli ve sorumlu davranış öncelikle anne baba ve çocuk arasındaki anlayış ve güven temeline dayanmalıdır. Anne-baba ve çocuk ilişkisinde bu temel nitelik yoksa, tartışılan bütün yöntemler etkisiz kalır. Esasen güven ve anlayış ortamında sert ve aşırı yöntemlere gerek kalmaz. Arada bir beliren çocuksu yaramazlıklar kesin ve tatlı-sert yaklaşımlarla ele alınıp kolayca düzeltilebilir.
Otorite için güce gerek yoktur;
Anne – babalar “peki otoritemizi hiç kullanmayacak mıyız?” diyebilir. Sanki aniden ellerinden bir silah alınmıştır. Tabi ki kullanacak, ancak otorite, alışılagelmiş anlamda korkutarak, saygı elde eden çatık kaşlı bir güç değildir. Gerçek otorite, bir konu hakkında bilgi sahibi olan bir kimsedir. Mesela, bu kişi hukuk alanında bir otoritedir, deriz. Yani bu konuda bilgili, tecrübeli, güvenilir bir kişidir demeye getiririz. Ona danışır, sözünü dinleriz. Bir konuda otoriter olmak için yüksek tahsil yapmak şart değildir. Bir bahçıvan da bahçe, ekim, çiçeklik konusunda otoritedir, yani söz sahibidir. Ona başvurur danışır, fikrini sorar, sözünü dinleriz. İşte ev içinde de varmak istediğimiz gerçek otorite budur. Çocuğun sözüne ve fikrine güvendiği, baş vurduğu ve sözünü dinlediği kişi . Korku sebebiyle değil de bilgi, güven ve saygı sebebiyle. Dolayısıyla evde disiplini sağlamak için salt otorite ve güç kullanamaya gerek yoktur. Bu konuda bilgili olmak, bilinçli hareket etmek, tutarlı davranmak, aynı zamanda da sabırlı ve hoşgörülü olarak onu desteklemek yeterlidir. Bu tür yaklaşımla özdenetim daha sağlıklı ve kalıcı bir şekilde elde edilir.
Çocukların kurallara ihtiyacı vardır.
Esasen herkes gibi çocuklarında kurallara ihtiyacı vardır. Bunu bir trafik sistemi ile örnekleyebiliriz. Trafiğin nasıl işlediğinden haberi olmayan bir sürücü arabasına binip yola çıktığında, yolun sağından gideceğine solundan gidebilir, aşırı hız yapıp olmayacak sokaklara girebilir ve neticede trafiği alt-üst eder, kaza yapar ve pek tabi cezalandırılır. Buna engel olmak için trafiğe çıkmadan önce, bütün sürücüler trafik kurallarını öğrenir, neyin yapılıp neyin yapılmadığı benimser, hatta bu prensip ve davranışları deneyerek öğrenme devresinden geçerler. Bunun için de bir süre yanlarından tecrübeli sürücü oturup onlara yol gösterir.
Bu örneği ev içine aktarırsak, ev içinde hareket etmeye başlayan çocuk, ne yapacağını ve nasıl hareket edeceği, yani evin kuralları hakkında eğitim (açıklama) görmemişse haliyle yanlışlar yapacak ve bu sebeple ikaz edilecek veya cezalandırılacaktır. (kızma, bağırma vb.) Çocuk dene ve yanılmalarla, ne yapıp yapmaması gerektiğini öğrenecek ama her zaman sebebini öğrenemeyecektir.
Özdenetim eğitiminde ilk temel yaklaşım, çocuğa ne yapıp, ne yapmaması gerektiğini açıklamak, ona yol göstermek yani trafikte olduğu gibi onu, eğitimden geçirmektir. Yani temel prensip, prensip ve beklentileri açıklamak, ikinci temel prensip ise desteklemektir. Yani sürekli çocuğun kabul edilmez davranışlarına olumsuz tepki göstermek yerine, kabul edilir davranışlarını da takdir edip, pekiştirmek hiç değilse bu yoldaki çalışmalarını övmek ve desteklemektir. Sadece olumsuz tepkilerle büyüyen çocuklar, bir süre sonra isyan eder, karşılık verir, söz dinlemez olur ve daha da önemlisi hayat heveslerini yitirir, kendilerine güvenmez ve küskün olurlar. Bunun karşılığında, kabul edilir davranış ve çabaları takdir gören çocuklar, daha hevesli, mutlu ve güvenilir hareket eder ve daha kolay söz dinlerler.