Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

ÇOCUK


Gülhan DEMİR

     Kom.Yrd.

                  Samsun Emniyet Müdürlüğü

 

Çocuk ne demektir? Neden çocuğun gelişimi bu kadar önemlidir? İlk  önce bu soruları sorarak başlamak isterim. Çünkü; bütün dünya ülkeleri ve kendi ülkemizde de, çocuk üzerine düzenlemeler yapılmış, kurallar konulmuştur. Tabi ki bunlar olması gereken kurallardır, hatta eksik olduğu dahi söylenebilir.

Çocuk; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Çocuk Haklarına Dair Sözleşme de de tanımlandığı gibi, sözleşme uyarınca uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.

Bu nedenle  kanunlarca bir takım özel haklara sahiptir. Çocuğa kanun tarafından verilen bu özel haklar toplum hayatına da yansımaktadır. Kuşkusuz toplumun temelini oluşturan ailenin çocuğun gelişimi açısından önemli bir payı vardır. Çünkü çocuk temiz bir ayna gibidir. Karşısında neyi görürse onu kapar ve yansıtır. Çocuklar bir ailenin, dolayısıyla da toplumun en değerli varlığıdır. Bir ülkenin geleceği, hazinesidir. El birliği ile bu toplumun hazinesi olan çocuklarımıza sahip çıkılmalı ve hazinen gelişmesi için çaba gösterilmelidir. Daha sonra tamiri zor trajik sonuçlara  meydan vermemek için başta anne ve babalara, sonra topluma önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Özellikle toplumun belli bir seviyeye çıkarılması için, anne baba adaylarının eğitim kalitesinin yükseltilmesi gerekmektedir. Çünkü annesinden yeni doğmuş bir çocuk boş bir kaset gibidir ve bilgi açlığı içinde kıvranır. Onu bilgilendirecek olan anne babanın iyi yetişmesi gerekmektedir ki, kendi çocuklarını yetiştirecek bilgi ve beceriye sahip olsun. Aile bireylerindeki uyumsuzluk çocuğa yansıyacak onun gelişimini olumsuz etkilemesine sebep olacak ve durum yıllardan beri süregelen sorunlar sosyal dengelerin bozulmasına sebep olacak, sosyal dengenin bozulması da ekonomik imkansızlık gibi nedenlerin ortaya çıkması aileden topluma uzanan bir çöküşün başlaması demektir. Dolayısıyla aile kavramının önemi daha iyi idrak edilmelidir.

1.Dünya savaşından bu yana çocuklarla ilgili yapılan çalışmalar hakkında kısa bir gezinti yapalım. 1.Dünya savaşından sonra dünyada gerçek barışın sağlanmasına katkıda bulunmak amacıyla ülkeler bir araya gelip, bugünkü Birleşmiş Milletlerin temeli olan Milletler Cemiyetini kurdukları zaman öncelikle barışçı ve mutlu bir toplumun inşası gereği dikkati çekerek bunun temelini oluşturmak için milletlerin uymalarını istedikleri yaşam standartlarını tespit etmeye çalıştılar. Bu arada toplumun temel taşı olan çocukların her türlü ihmal ve istismardan özellikle korunma haklarını vurgulamak ve onların her hal ve koşulda yetişkinlerden daha özel olarak ele alınmaları gerekliliğinden hareketle bir uluslar arası Çocuk Hakları Bildirgesi hazırladılar. 26 Eylül 1924’de Milletler Cemiyeti Genel Kurulunda kabul edildi. Çocukların yaşatılmaları gelişmeleri ve korunmalarının uluslar arası düzeyde temel ilke olarak ilk defa ele alındığı bu beş maddelik bildirgeyi imzalayan Devlet Büyüklerinin arasında Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal de yer alıyordu. 1928 yılında Atatürk Çocuk Hakları Bildirgesini imzalamış ve çocuklara verdiği değeri 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını armağan ederek göstermiştir. Ayrıca 2.Dünya Savaşı sonucu yaşanan yıkım ve acıları gidermek ve Dünya Barışı için uluslar arası işbirliği idealini gerçekleştirmek için Birleşmiş Milletler (UN UNİTED NATİONS) kurulmuştur. Savaşın ardından aç, evsiz ve yoksul insanların yaşadığı bölgelerde yeni doğan bebeklerin yarışı 1 yaşına gelmeden ölüyordu. Bu nedenle kurulan uluslar arası çocuklara acil yardım fonu (İCEP) 11 Aralık 1946’ da Birleşmiş Milletler bünyesine sürekli katılmış ve UNİCEF adını almıştır. Unicef’ in çalışma ilkesi bütün çocuklara eşit düzeyde yardım yapılması çocukların her tür sosyal ayrımın üzerinde tutulmasıdır. Bu nedenle yalnız savaşta yada çatışma ortamlarındaki çocuklara yardımcı olmak değil aynı zamanda yoksullukla önlenebilir hastalıklarla da mücadele etmektedir. Dünya ülkeleri ve toplulukları UNİCEF desteği ile çocuk sağlığı, beslenmesi ve eğitimini geliştirmede önemli ilerlemeler gerçekleştirmektedir.

Birey ve toplum arasındaki olumlu ilişkiler aile aracılığı ile kurulabileceğinden aile temel toplumsal kurumdur. Çocuğun geliştirilmesi, eğitilmesi ve toplumun sağlıklı bir üyesi haline getirilebilmesi için en uygun ortam ailedir.

Toplumun temel değerleri aile aracılığı ile yeni kuşaklara aktarılır. Anne babanın ve ailedeki diğer bireylerin tutum ve davranışları bu ilk yaşantıların örülmesinde büyük önem taşır. Dengeli, duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu aile ortamında yeterli sevgi içinde büyüyen çocuklar gelişimleri için gerekli deneyimleri elde edebilirler. Çocuğun sosyal kişilik kazanabilmesinde çocukluk yıllarında kendisine tanınan deneyim ve fırsatların önemi büyüktü. Bu dönemde çocuk sosyalleşirken kendisine bir model gereksinimi duyar. Kişiliğinin gelişmesi ve karakterinin oluşumunda en yakın model anne babalardır. Bunun için anne ve babanın kişilik yapısı sosyal çevresi ve yaşantısı çok önemlidir. Hatta çocuk anne karnındayken dahi dış etkenlerden etkilenmektedir. Özellikle annesinin bulunduğu ruh hallerini, heyecanlarını, korkularını yada mutluluğunu, huzurunu bebekler ilk aylardan itibaren hissederler. Çocuk doğumuna iki ay kala dışarıdaki sesleri de algılamaya başlar ve doğduğunda anne ve babaların seslerinden tanıyabilirler. Yani çocuklara iyi bir model oluşturulabilmesi için anne babalara çok önemli sorumluluklar düşmektedir. Çocuk yetiştirmek özen isteyen bir iştir. Nasıl olsa yetişir diyerek onların sadece giyim kuşam ve beslenmesi ile ilgilenmek eksik bir anlayışın ürünüdür. Çünkü çocukların eğitimi artık anne karnında başladığından, ihmal edilen her dakikanın ardından sorumluluk biraz daha artıyor. Çocuklarla geçirilen zamanın uzun olması önemli değildir. Önemli olan zamanın nasıl kullanıldığıdır. Çocukların yetiştirilmesinin önemine binaen çoğumuzun bildiği bir öyküyü paylaşmak istiyorum.

Yıllar önce kentin birinde bir aile yaşarmış, bu ailenin en küçük oğlunun bir gün canı yumurta istemiş, komşularının kümesinden habersiz bir yumurta almış eve getirmiş, annesi hiçbir şey sormadan yumurtayı oğlunun elinden alıp pişirmiş. Daha sonra annesinin getirdiği yumurta karşısında kendisine hiçbir şey söylememesinden dolayı eve daha başka şeyler çalıp getirmeye başlamış. Ve bir zaman sonra çocuk profesyonel hırsız olmuş. Ve yine bir gün hırsızlık yaparken yakalanmış. Çok hırsızlık olaylarına karıştığı için idam cezasına çarptırılmış. İdam edilmeden önce çocuğa son isteğini sormuşlar. Çocukta annesinin yanına gelmesini istemiş. Annesi yanına getirilmiş. Annesinden dilini uzatmasını istemiş. Annesi dilini oğluna doğru uzattığında, annesinin dilini kesmiş. Neden böyle yaptığını sorduklarında, ilk çaldığım şey yumurta idi, eğer annem komşusunun bahçesinden çaldığım bir tek yumurtayı eve nereden getirdiğimi sormuş olsaydı, bütün bunlar başıma gelmeyecekti…

Sonuç olarak; çocuk haklarını korumak, toplumca çocukların istismarı ve ihmalinin önlenmesi ve yardım edilmesi için ilgili kamu kurumları ile sivil toplum örgütleri birlikte hareket etmeli, çocuklarımızın bedene ve ruhen sağlıklı yetiştirilebilmeleri için gayret gösterilmelidir.

KAYNAKÇA:

1-Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Metni

2-Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Ulusal İlk Rapor Ankara 1999 Türkiye

3-Shçek Çocuk Dergisi 1997