DEMOKRASİ VE DEVLET MEMURUNUN GÜVENLİĞİNDE BİR ÖRNEK
Özgüner POLAT
Emekli Emniyet Müdürü
Genel Sekreter
Geçmişi ilk çağlara, kurulması ise 19.yüzyıla kadar uzanan ve dar anlamda “halk yönetimi” veya “halkın halk tarafından yönetilmesi” olarak tanımlanan demokrasi, genel anlamı ile “yönetilenlerin yönetimi biçimlendirme ve bu hakkı kullanmayı olanaklı kılan” yönetim şeklidir.
Demokrasi ile yönetilen devletlerde en iyi yönetim şekli ise “hukuk devleti” dir. Hukuk devletinde, yönetim hukuka bağlıdır. Hukuk devleti yönetilenlere hukuk güvenliğini sağlayan devlet düzenidir. Hukuk devletinde devlet, yalnız hukuku koyan bir varlık değil, aynı zamanda koyduğu kurallara da bağlı olan bir devlettir.
Hukuk devletini, derebeylik rejimini esas alarak belli bir toprak parçasının askeri yada bir takım hizmetler karşılığı olarak elde edilen yönetim olan mülk devleti ile devletin koyduğu hukuk kurallarına bağlı olmadığı, güç ve yetkilerin takdire dayandığı ve yargısal denetimin uygulanmadığı Polis Devletinden ayrırıcı özelliği devletin kurallara bizzat kendisinin de uyarak güvence sağlamasıdır. Nitekim devletin gücünü temsil eden kamu idarelerinin iş ve eylemlerinin yargı denetiminde bulunması hukuk devletinin en önemli özelliklerinden biridir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “ Cumhuriyetin nitelikleri” kenar başlığı altında düzenlenen ikinci madde de; Türkiye Cumhuriyetinin toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmektedir.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda da, devlet memurlarına güvenceler getirilmiş, memurluk mesleği yasa ile düzenlenerek keyfilik önlenmiş ve memura güvence sağlanmasına rağmen, Ülkemizde polis açısından olaya bakıldığında “kanun adamı” olan polisin iş ve eylemlerine her kesimden müdahele de bulunulduğu görülmektedir. Bunların başında ise siyasi çevreler ve medya baskı grubu gelmektedir. Günümüz koşullarında görev yapan polis, hukuken doğru yaptığı bir işlemde dahi muhatap kişinin tehdit, baskı veya yapılan işi saptırarak kamuoyuna yansıltılmasından endişe etmektedir.
Demokrasi ve hukuk devleti uygulaması ile polisin yaptığı görevin etkinliği ve kanun adamı özelliği itibarı ile 09.07.2000 tarihli Hürriyet Gazetesinin 24 uncu sayfasında “Blair’e polisten azar” başlığı ile yayımlanan haberde “ İngiltere Başbakanı Tony BLAİR ve Cherie, sokakta alkolden sızan 16 yaşındaki oğulları Euan nedeniyle karakola gidip, ifade verdiler. Blairler, komiserin oğullarını sert bir dille uyarmasını da sessizce dinleyip, evlerine döndüler.” Denilmektedir.
İngiltere’de yaşanan bu olayın gerçekliği çeşitli ulusal ve uluslar arası basında da haber konusu olmuştur. Bir ülke başbakanın dahi, kanunlar karşısında uygulayıcısı olan polise gösterdiği saygı ve ünvanını kullanmayarak oğlunu azarlayan polise herhangi bir müdahele de bulunmaması demokrasi örneği olarak dikkat çekicidir.
Ülkemizde bir kamu görevlisi yasaları uyguladığı zaman neler olur veya neler oluyor hep görüyoruz, okuyoruz ve yaşıyoruz. Ülkemizde bırakın Başbakanın oğluna yasa uygulamayı, iktidardaki partinin İl başkanına veya İl Yönetim Kurulundan olan bir üyeye yasayı uygulamaya kalkın kıyamet kopar. İl heyeti bakanın makamına oturur Vali’yi dahi görevden aldırıncaya kadar Ankara’yı terk etmezler. Valilerin, Emniyet Müdürlerinin bu girişimler karşısında hukuki bir güvenceleri yoktur.
Sevgili meslektaşlarım hepinizin başına buna benzer olaylar gelmiştir. Ben örnekleri sıralamak istemiyorum, bir örnekle yetineceğim. Akademi Başkanımız sayın Tuncay YILMAZ’ın Mersin Emniyet Müdürlüğünde yaşadığı olay en ibret vericisidir.
Demokrasi ve hukuk devleti önce siyasilerin kafalarında oluşmalı. Bu oluşum olmadığı takdirde en iyi yasaları çıkarsanızda bir metre ilerleme olmaz. AB’ne girmekte bir fayda getirmez. “Yasa bana zarar veriyorsa uyguluyamazsın,” “Sen benim kim olduğumu biliyormusun” soruları kamu görevlisine yöneltildiği sürece hukuk devleti olamayız.
Tony BLAİR olayı gibi bir olay yaşıyamayız. Hukukun üstünlüğünden, hukukun her kişiye eşit uygulandığından bahsedemeyiz.
Üst yöneticilerimizin her türlü baskıdan yakınıcı olduğunu biliyoruz. Üst yöneticilerin kendilerine uygulanmasını istemedikleri hukuk ve yasa dışı yapılmak istenen baskılardan astlarını korumaları gerekir.
Yorum okuyucularımızındır.