ÇOCUK
ÇOCUK
Nurdan ŞAHİN
Komiser Yrd.
Ank.Em.Md.Çocuk Şube Müdürlüğü
Aile hayatının en güzel meyvesi çocuktur. Çocuk , aile gülünün bülbülüdür. Çocuk , yarının büyüğü , toplumun en kıymetli bir uzvudur. Sıhhatli olduğu, ahlaki ve insani değerlere sahip olarak yetiştirildiği takdirde güven ve emniyet duygusunun temsilcisi olmanın yanında ; ırkı, rengi ,dini ne olursa olsun insana insan olduğu için değer verecek ve insanı insan olarak kardeş kabul edip, kendi hak ve özgürlüğü kadar başkalarının da hak ve özgürlüğünü tanıyacaktır.
Aksine ihmal edilir, terbiye edilmez ise varlığımızdan bir parça olan o yavru, nefret edilen bir varlık olarak karşımıza çıkacaktır.
Bu gün şikayet ettiğimiz gençler , dünün ihmal edilen çocuklarıdır.
Toprak kendisine ekilen hemen her şeyi bitirmeye uygun olduğu gibi , çocukta her şey olmaya deyimli , yetenekli bir varlıktır.
Çocuğun kabiliyeti ilim ile gelişir. Ailenin yönlendirmesine göre çocuk, toplum için yapıcı veya yıkıcı olur.
Esas itibariyle çocukta , hep iyinin ve güzelin nüveleri vardır. Kötü ve çirkin gibi görünen şehvet , öfke ve intikam gibi şeyler bile bir bakıma dolaylı güzellikler için fidanlık hükmündedir.
Çocuğun kişiliğinde sağlanan bu güzelliklerin bahar çiçekleri gibi ortaya çıkması, ondaki potansiyel kabiliyetlerin olumlu yöne kanalize edilmesi ve bunun için akıl ve iradenin “doğru çizgi” ‘ de kullanılması var oluştaki sırrın çözülmesi varlıktaki iç içe istihdamların olumlu cevap bulması , vicdan huzur ve güven ortamında kavuşması , şüphesiz terbiyecilerin sorumluluğu altındadır.
Ailelerin sorumluluğu kadar gerek resmi, gerekse özel kreşlerin bu konuda sorumluluğu çoktur. Çocuk hakları sözleşmesine göre çocuklara angarya yüklenemez, örneğin; oyuncaklarını topla, bardağını çanağını götür, Sokaklarda dilen, otolar arasında satış yap para getir gibi… zor kullanarak veya tehditle yaşı gereği yapmaması gereken işler yaptırılamaz.
ÇOCUK HAKLARININ ÖNEMİ VE ANLAMI
Ülkeler, maddi ve manevi mutluluğa ulaşmak ve barış içinde yaşamak istiyorlarsa olanaklarının çoğunu, çocukların sağlıklı büyümelerine ve yetenekleri doğrultusunda geliştirilmelerine ayırmak zorundadırlar. 1990 Dünya Çocuk Zirvesinde de belirtildiği gibi çocuk; masum, duyarlı ve bağımlı bir varlıktır. Aynı zamanda da meraklı, canlı ve umut doludur. Bu dönemini neşe ve huzur içinde oynayarak, yeni şeyler öğrenerek ve gelişerek geçirirse, ikiside hem kendisini mutlu kılar hem de toplumun mutluluğuna ve refahına katkıda bulunur.
Bir toplumun mutluluğu ve refahı ile ilgili olan çocuğun ve çocuk haklarının korunması sorunu, tüm dünyada günümüzün en önemli sorunlarındandır. Bir toplumda çocuklar kötü muamele görmekte, ihmal ve istismar edilmekte ise, o toplumun kültürü geri kalmış bir kültür olarak değerlendirilebilir. Buna karşın çocuklara değer veren, onlara sağlıklı büyüme ve gelişme olanakları sağlayan toplumlarda ilerlemekte olan bir kültürden söz etmek yanlış olmaz.
Çağdaş uygarlığın ve toplumun bu kadar önemli bir unsuru olan çocuğun yetişmesi, bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaksâl gelişimi ile ilgili önlemlerin alınması yanında, onun aile ve toplum içindeki yerini düzenleyen hukuk kurallarına da bağlıdır. Bu kuralların insan onuru, saygınlığı ve özgürlüklerine uygun olmasında, çocuğun olduğu kadar toplumunda yararı vardır. İşte bu nedenledir ki, çocuk eski devirlerden bu yana hukukun ilgilendiği bir varlık olmuştur.
Çocuk hukuku, özel hukuk, ceza hukuku, sosyal hukuk ve kamu hukuku ile uluslar arası bildiri ve sözleşmelerde bulunan ve çocukların haklarını düzenleyen kuralların bütününden oluşur.
Çocuk hakları ise özel hukuk, sosyal hukuk, kamu hukuku ve uluslar arası hukukta yer alan kuralların çocuklara tanıdığı yetkileri kapsar.
Çocuk hakları, yetişkin haklarıyla çelişki içinde değildir; tersine insan hakları hukukunun bir parçasıdır. Çocukların diğer insanlara karşı özel haklara sahip olması değil, gelişme gereksinimleri nedeniyle özel insan haklarına sahip olması anlamına gelir.
Bu bakımdan çocuk hakları, insan hakları öğretisinde olduğu gibi, doğal hukuk ve pozitif hukuk yaklaşımları ile ele alınabilir.
Doğal hukuk, insanın insan olması nedeniyle bağımsız bir değere, dolayısıyla da doğuştan getirdiği haklara sahip olduğunu kabul eder. Doğal hukuk yaklaşımı açısından çocuk hakları, çocuğun hem insan olmasından, hem de bakıma, korunmaya ve yetiştirilmeye muhtaç olmasından kaynaklanan haklardır. Bu haklar, insanlığın belli bir gelişme çağında teorik olarak bütün çocuklara tanınması gereken ideal haklar listesini içerir. Bu ideal liste çeşitli ülkelerde değişik ölçülerde pratik değer kazanmış ve uygulama alanına geçmiş bulunabilir. Fakat bu anlamda çocuk hakları denilince, daha çok olması gereken alanda kalan ya da yalnızca çocuk hakları ile insan hakları bildirilerinde yer alan ulaşılacak hedefler programı akla gelir Bu noktadan hareket edilince çocuk haklarını; çocuğun insan olması, aynı zamanda da bakıma ve özene gereksinim duyması nedeniyle doğuştan sahip olduğu hakların tümü şeklinde tanımlayabiliriz.
Pozitif hukuk ise, belli bir dönemde, belli bir toplumda organize biçiminde fiilen uygulanan hukuktur. Pozitif hukuk ile doğal hukuk örtüşebileceği gibi, pozitif hukuk haline dönüşmemiş doğal hukuk kuralları da olabilir. Doğal hukuk, pozitif hukukun âdil olmadığının iddia edildiği her dönemde tekrar gündeme gelir ve yeni pozitif kuralların yaratılmasında etkili olur.
Pozitif hukuk açısından bakıldığında çocuk hakları, kanunlarda ve uluslar arası sözleşmeler de ayrıntıları ile düzenlenen, belirli bir güvenceye ve özellikle de yargı organlarınca gerçekleştirilecek koruma yollarına kavuşturulan haklardan oluşur. Devletlerin iç hukuklarında yer alan kanunlarda ve uluslar arası sözleşmelerde düzenlenen haklar, pozitif hukukun tanıdığı haklardır. Ancak, çocuk hakları konusundaki gelişme, insan haklarından daha farklı olmuştur. Şöyle ki, çocuk haklarını uluslararası alanda ve devletlerin iç hukuklarında güvenceye almayı amaçlayan ve bir pozitif hukuk metni olan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de (çocuk hakları sözleşmesi) daha önce doğal hukuktan sözü edilmeyen haklara da yer verilmiştir. Böylece çocuk hakları alanında pozitif hukuk, doğal hukukun önüne geçmiştir, denilebilir.
Çocuk hakları, çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlâki bakımlardan özgürlük ve saygınlık içinde, sağlıklı ve normal biçimde gelişebilmesi için hukuk kuralları ile korunan yararlarıdır.
ÇOCUK SORUNLARI
Çocuk Haklarına dair sözleşme, tarihte en yaygın biçimde onaylanmış insan hakları sözleşmesidir. Bugün dünya çocuklarının yüzde doksanaltısı sözleşmeyi onaylayan, dolayısıyla çocukların haklarını tanıyıp bunları koruma yükümlülüğü altına giren ülkelerde yaşamaktadır. Sözleşmeyi henüz onaylamayan ülke sayısı yalnızca ikidir. Bu ülkeler Somali ve Amerika Birleşik Devletleridir.
Bütün çocukların sözü edilen bu haklara sahip olduğunu söyleyebilmek için dünyadaki tüm çocukların durumuna göz atmak gerekir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından benimsenmesinden kısa bir süre sonra 1990 yılında, New York’ta “Çocuklar İçin Dünya Zirvesi” toplandı. Toplantıya katılan 71 ülkenin devlet ve hükümet başkanları ve diğer yetkililer gelecek on yıllık dönemde gerçekleştirilmesi planlanan yirmi yedi hedef belirlediler. Bu hedeflerden özel önem taşıyan; “beş yaşından küçük çocuk ölüm hızlarının”, “anne ölümlerinin”, “beş yaşından küçük çocuklar arasında beslenme yetersizliğinin”, “yetişkinler arası okumaz-yazmaz oranlarının azaltılması”, “herkese ilköğretime erişim olanakları sağlanması”,”herkesin temiz su olanaklarına kavuşması”, “özellikle güç koşullardaki çocuklara yönelik koruyucu önlemlerin geliştirilmesi” hedeflerinin 2000 yılana kadar gerçekleştirilmesi gerekiyordu. 1990 yılından bu yana, belirlenen bu hedeflerin bir çoğunda önemli ilerlemeler gerçekleşti. Bugün 125 ülkede, bir çocuk neslinin yüzde sekseni kızamık, tetanos gibi çocuk hastalıklarına; beş yaşın altındaki çocukların üçte ikisinden fazlası yani 470 milyon çocuk, çocuk felcine karşı aşılandı.Artık dünyada on iki milyon çocuğun iyot eksikliği nedeniyle zihinsel engelli olma riski bulunmuyor. Çocuklalara küçük yaşta çiçek aşısı yapıldığndan bugün, Dünya’da “çiçek hastalığı” kalmamıştır.
Bu on yıllık süreçte okula giden çocuk sayısı, tarihteki en yüksek değerine ulaştı. Ancak gerçekleşen bu olumlu değişiklere rağmen çocukların sorunları hala devam ediyor.
Çocuk sorunlarının temel nedenlerini incelediğimizde karşımıza ilk olarak yoksulluk ve dünya düzeni çıkıyor. Bu nedenlerin yanı sıra eğitimsizlik, hizmet götürme kanallarındaki yetersizlik ve hükümetlerin yanlış ve yetersiz politikaları da önemli bir etkiye sahip.Yoksulluk, her gün hayatta kalma uğraşısının verildiği karanlıklar dünyasıdır. Bugün gelişmekte olan ülkelerdeki yoksulluğun en önemli nedenlerinin başında, yıllık harcamaların yarısının silahlanma ve askeri etkinliklerle dış borç ödemelerine ayrılması gelmektedir. Yapılan araştırmalar gelişmekte olan ülkelerin toplam askeri harcamalarının yaklaşık 145 milyar dolar, borç-faiz ödemelerinin de 178 milyar dolar olduğunu gösteriyor. Bu miktarlar yeryüzündeki yoksulluğu on yıl boyunca önleyecek ve çocukların yiyecek, barınma, temiz su ve eğitim gereksinmelerini karşılayacak kadardır. Ayrıca önümüzdeki yıllarda dünyada bir çok çocuğun karşı karşıya kalacağı sürekli beslenme bozukluğunu ve elverişsiz sağlık koşullarını ortadan kaldırmak için her yıl sadece 2,5 milyar dolar ayrılması gerekmektedir. Söz konusu bu miktar, yoksul dünyanın silahlanma harcamalarının ancak yüzde biridir. Ayrıca bir ülkede çocuk işçiliğinin görülme oranı o ülkedeki yoksulluk oranıyla doğru orantılıdır. Ekonomik sıkıntı içindeki pek çok aile ek gelir sağlamak için çocuklarının eğitimini yarıda kesip, onları çalıştırmak durumundadır. İş verenin ucuz iş gücünü çekici bulmaları da çocukların küçük yaşlarda iş hayatına atılmalarında önemli bir etkendir.Yirminci yüzyılın en güçlü ekonomik olgularından biri olan küreselleşme, çarpık yapısıyla yol alırken yoksulluk içinde yaşayanların sayısını artırmaktadır. Piyasalar ulusal sınırları aşıp yayılırken, elinde yatırım yapacak kaynak ya da küresel kültürde yararlanabilecek becerileri olmayanların, yaşamları daha da güçleşmektedir. Eskiden yoksulluk için de yaşayanlar, bugün iki kat daha fazla yoksullukla karşı karşıya kalmaktadır.
Çocuk sorunlarında yoksulluğun dışında önemli bir pay da eğitimsizliktir. Eğitim, gelişimi hızlandırma, yetenekleri ortaya çıkarma , insanları güçlendirme ve haklarını koruma bakımından diğer girişimlere oranla tek başına oldukça önemli bir etkiye sahiptir.
Ancak pek çok çocuk için eğitim, olabileceği ve olması gerektiği gibi sevgi dolu , heyecan ve enerji verici şekilde değildir. Ayrıca milyonlarca çocukta okula gitme şansına sahip değildir. UNICEF tarafından hazırlanan “ Dünya Çocuklarının Durumu 2000” raporuna göre 130 milyon çocuk okula gidememektedir. Bu da dünyanın bazı yerlerinde bilişim çağından söz edilirken dünyanın bazı yerlerine ise okulun henüz ulaşmamış olduğunu göstermektedir.
ÇOCUK HAREKETLERİ
On dokuzuncu yüzyıla kadar çocuk , küçük bir yetişkin olarak algılanıyordu. Aydınlanma çağıyla birlikte kendine ait düşünme biçimi , algılayışı, ilgi ve gereksinimleri olan bir varlık olarak kabul edilmeye başlandı. Bu düşünce zamanla gelişerek, her çocuğun bir çok beceriye sahip olduğu ve bu becerilerin desteklenmesi , çocukların istismar edilmemesi , bir birey olarak değer verilmesi gerekliliği ortaya çıktı.
Günümüzde çocuğu anlamak ve çocuğa daha iyi olanaklar sunmak amacıyla bir çok kuruluş , bir çok çalışma ve proje gerçekleştirmektedir.Ancak ne yazık ki , bu çalışmalar dünyanın bütün çocuklarına ulaşamamaktadır. Bütün bu çalışmalar dünyadaki tüm çocuklara ulaşabilmesi için daha büyük ve daha geniş katılımlı hareketlerin gerçekleşmesi gerekmektedir.
1990 yılında gerçekleşen “ Dünya Çocuk Zirvesi “ ne katılan ülkeler çocuklar için gerçek de kayda değer ilerlemeler sağlamışlardır. 1990 yılından günümüze , 117 ülke çocuklar için ulusal eylem planı hazırlamış, Orta ve Güney Amerika ‘ da on yedi ülke çocuk haklarına ilişkin önemli düzenlemeler yapmıştır. Bu gelişmelere örnek olarak bir çok çalışma daha eklenebilir.
Ancak elde edilen bütün bu kazanımlara karşı dünyanın bir çok yerinde Çocuk Hakları Sözleşmesi’ ne uygun davranılmamaktadır. Bu durum hükümetlerin, çocuk haklarını yaşama geçirmedeki ahlaki ve yasal yükümlülüklerini yerine getirmemeleri ya da bu konudaki yetersizlikleridir. Bu yetersizlikler, beş yaşından küçük binlerce çocuğun önlenebilir nedenler dolayısıyla ölmesine yol açmaktadır. Ayrıca UNICEF raporuna göre 1999 yılında çoğunluğunu çocukların ve kadınların oluşturduğu otuzbirmilyon mülteci, şiddetli çatışmaların ortasında kalmıştır. Ayrıca hükümetler temel sosyal hizmetler için gerekli ödeneği ayırmakta da yetersizdir. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerde yaşayan milyonlarca çocuk , yaşamaları ve gelişmeleri açısından vazgeçilmez önem taşıyan temiz su , eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun kalmaktadır.
Çocukların yaşadıkları bu sorunların ortadan kalkabilmesi için , çocukların bekleyemeyeceği göz önünde bulundurularak, bir an önce büyük ölçekli toplumsal hareket oluşturacak politikaların oluşturulması gerekmektedir. Burada tüm dünya ülkelerinin hükümetlerine, konuyla ilgili yetkililerine , sivil toplum örgütlerine ve tüm insanlığa önemli görevler düşmektedir.
Çocuktur; bozacak, kıracak, dökecek, kirletecek büyükler hoş görecek onun kişiliğini yitirmesine neden olmayacak. Bu konuda büyük anneler ve dedeler çok hassas davranıyor. Çünkü gençliklerinde, çocuk büyütme “Anne ve Baba” olma deneyimleri yoktu. Kazandıkları deneyimleri torunlarında uyguluyorlar.
Kaynaklar
1-Akar aslan, Mediha, “ Ana hatlarıyla Çocuk Hakları ve Çocuk Hakları Mevzuatı “ Alfa Yayınları. İstanbul, 1997
2-Küresel Çocuk Hareketi , “ Çocuklar İçin Evet Deyin “ UNICEF Genel Dökümanı 2001
3-Dünya Çocuklarının Durumu 2000, UNICEF Yayınları 2000