Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

21. YÜZYILA DAMGASINI VURAN DÖRT BÜYÜK TERÖR OLAYI ;

 ‘ Öyle bir zamanda yol alıyoruz ki ;

   sonsuzluk son gibi her an önümüze çıkabilir. ‘

 Remzi KOÇÖZ[*]

 

            11 Eylül 2001  New York / ABD ;

                                                    

21.yüzyıla millenyuma girdiğimiz ilk yılda terör bu kez uygarlık dünyasını hedef aldı. Batı Dünyası gözlerinin önünde yok edilen, akıtılan  kanları görmezden gelirken birden sarsıldı, şok oldu. Bu kez silah ellerinde patladı. Hem de şok edici, bir kabus gibi… İnsan aklının alamayacağı bir vahşilikte, hem de sivil ve masum insanlara karşı…

11 Eylül, ABD’de gerçekleştirilen dünyanın en büyük terör eyleminin tarihe kazınan kara günü. Terör kurbanı binlerce insanı yad etme-anma, yas günü. Dileriz dünya böyle bir vahşeti bir daha yaşamaz, bu dehşet son olur. Bu olayı yaşamaktan öte düşünmek ve hatta kurgu olarak sinema yapmak bile ürpertici geliyor insana.

            İnsan nasıl da böylesine vahşileşiyor acaba, nasıl tanıdığı- tanımadığı, yaşlı-genç, çoluk-çocuk, kadın-erkek demeden insanların hayatına son verebiliyor. Hem de binlercesinin… Akıl denilen, irade denilen, zeka denilen olgular nasıl o insanı durduramıyor, kararından vazgeçiremiyor. Düşündükçe insan beyni, hafızası bu tür bir vahşeti kabullenemiyor.

            İnsanlık savaş gibi terör olgusu ile de insanlığın bireysel çıkarlarına yönelişinin var oluş sonrası karşılaştı. Kin ve nefret düşmanlığı doğurunca, o da savaş denilen olguyu insanlığın karşısına çıkardı. Anlaşamadığınız, sevmediğiniz kişileri, kimseleri, toplumları, ülkeleri, yaralamak, güçsüz bırakmak, teslim almak, yok etmek için bir araç oldu Savaş. Onunla insanlar, uygarlıkları, yaşayanları yok ettikleri gibi çağ açıp, çağ kapattılar. Anlaşamadıkları hususları, savaşla çözümlediler. Gücü olan, gücü yeten güçsüzü zayıfı perişan etti, tutsak etti, köle yaptı. Tarih sayfalarına adını kahraman diye yazdı. Ne diye mi? Her zalim lider, kendi geleceği için, en güçlü ve en büyük olmak için; başka ulusları güçsüz bırakarak, tarih sayfalarından silerek, Kan dökerek, vahşet yaparak milletlerin soyunu, neslini kurutarak, barışı yok ederek tarih sayfalarına geçtiler.

            20.yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan Dünya savaşı yetmemiş gibi, ikinci çeyreğini bitiremeden yirmi yıl sonra yeniden ikinci bir dünya savaşı yaşadı insanlık. Bu savaşta bilim alanı içinde insanlık yararına kullanılması için bulunan Atom, bombaya dönüştürülerek insanlık zararına kullanılarak binlerce insanın yok olmasına, sakat kalmasına neden oldu.

            Dünya bu acıları yaşayarak Barış denilen olguyu aramaya başladı. Kin ve nefretin yerine dostluğu, kardeşliği ön plana çıkardı. Bu kez soğuk savaş yılları başladı. 21. yüzyıla yarım asır kala insanlık barışla tanışmaya yüz tutarken soğuk savaşla, onun uzantısı olan Terörle tanıştı. Ülkeler bu kez bölgesel savaş yapsalar da, Terörün yapmış olduğu tahribatı durduramayacaklardı. Terör olgusu tüm dünyayı soğuk savaş yılları içerisinde a’dan z’ye kasıp kavurdu. Terör, kimi ülkelerde etnik, milliyetçi, dinsel, mezhepsel, ideolojik adlarla ortaya çıksa da bu kez o ülkelerin insanları birbirlerini, kardeş- kardeşi yok etmeye başladı.

            Dünyanın önde gelen dev ülkeleri çevresindeki küçük, güçsüz, bağımsız olamayan ülkeleri kendilerine uydu yaparak kullandılar. Bu ülkelerin insanlarını, kendi içlerinde sattıkları silahlarla birbirlerine kırdırarak, kendi ekonomilerine güç katıp, daha da büyüyerek süper güç oldular.

            20. Yüzyılın son çeyreğinde de Türkiye bu terörün acımasızlığını dinsel, mezhepsel, ideolojik etnik vb. adlarla yaşadı. Binlerce, on binlerce evladını kaybetti. Ekonomik kalkınmasını sekteye uğrattı. Batı dünyası bu kan gölüne çanak tutup kendi güçlerini pekiştirdiler. Bizim dışımızda ki bizim gibi ülkeleri de içsel sorunları ile Terör olgusuyla tanıştırıp seyretme ötesi vahşeti, katliamları dışarıdan desteklediler, tetiklediler. Ondan sonra da karşımızda durup çağdaşlıktan, uygarlıktan bizlere nasihat edip ders vermeye, akıl satmaya kalktılar. Onlar maskelerini çıkarıp barbarlıklarını gizleseler de, gerçek yüzlerini tarih hiç ama hiç unutmayacaktır.

            İşte 21.yüzyılın ilk yılı adına  ister dinsel, ister ideolojik terör deyin, ne derseniz deyin insanlık tarihinin en büyük, en akıl almaz vahşetine sahne oldu. Hiçbir düşünce, hiçbir ideal böyle bir vahşeti haklı kılamaz; haklı  çıkaramaz. Buna kimse süper dünyadan, süper güçten öç alma şeklinde bakamaz. Bu olsa olsa insanlık dışı, iç güdüsel dürtülerin vahşice bir yansıması olarak, insanlık tarihine kapkara bir leke olarak geçer.   Şu da unutulmamalı ki; terörü hazırlayanlar, er geç kendi kazdıkları kuyuya kendileri de düşer, başkalarına yaşattıkları acıyı kendileri de yaşar…     

 

 15 KASIM 2003  İstanbul ;

 

Türkiye bu günü terörle yaşıyor. İstanbul’da sabah saatlerinde Şişli ve Galata-Kuledibi sinagoglarına yönelik bomba yüklü araçlarla yapılan terör saldırısı sonucu 20’nin üzerinde insan hayatını kaybederken 300’e yakın insan da yaralanıyor. Musevilerin kutsal gün olarak kabul ettikleri Cumartesi günü sinagog da ibadetleri ve ergenliğe geçişle ilgili 13 yaş törenleri nedeniyle kalabalık oluşturdukları tarih ve saatler saptanarak eylem gerçekleştiriliyor. Yaklaşık 11 ve 17 yıl öncesi yine bu sinagoglara karşı iki kez saldırı düzenlenmiş, insanlar katledilmişti. Bu üçüncü saldırı ise daha vahşice ve de ağırdı. Çevredeki ev-işyeri-araçlara zarar vermiş, sokaktan geçen insanları bile etkilemişti. İlk başta doğal gaz patlaması olarak düşünülen olayın sonuçta terör eylemi olduğu ve de uluslar arası desteği olan Dinsel terörün uzantısı olarak  akla gelen ilk isim: El Kaide örgütü idi. Böyle büyük bir eylemi ancak bu örgüt organize-finanse edip gerçekleştirebilirdi. ABD’nin Afganistan ve Irak’taki konumu, İsrail’in Filistin üzerindeki baskısı, terör eylemi için yeterli gerekçelerdi. Belki de Türkiye son yılların en büyük terör olayını yaşıyordu. PKK terörünün buna benzer toplu intihar saldırıları, Çarşı Mağazası benzeri sabotajlar sonucunda insanlar ölmüştü. Ardından Hizbullah örgütünün terör eylemleri gündeme damgasını vurmuş, örgüt lideri ve merkezine yönelik gerçekleştirilen İstanbul operasyonuna misilleme olarak Diyarbakır suikastı terörle mücadele unsurlarına yönelik en büyük eylem olarak yer aldı. Bu yeni saldırı ise; aynı saatlerde iki ayrı sinagog’a İstanbul gibi yerde kitlesel bir saldırı şeklinde tıpkı Amerika-Oklahoma da Kör İmamın yönlendirdiği gökdelen suikastı gibiydi. Kayıpların az olmasının sebeplerinden biri de hafta sonu olmasıydı. Yoksa İstanbul işgününde daha ağır bir kayıp yaşardı.

 

İstanbul’daki vahşet ile ilgili yorumları görsel ve yazılı basından, uzmanlardan günlerce dinliyoruz. Türkiye’yi yeni açılımlar bekliyor. Uluslar arası Terörle mücadele gündeme geliyor. İnsan hakları tellalleri bizim yerimize kurban verselerdi belki daha çok ses gelecekti. Zaten biz bu konuda yeterince kayıp vermiş, sıkıntılar çekmişiz. Terör belası yaşamımızın bir parçası olmuş, bulunduğumuz coğrafya bizi huzur içersinde yaşatmamış. Bu bölge insanlığın var oluşundan beri terörü, kıyımları, savaşları en acımasızca yaşamış.

 

Evet 15 kasım gününe terör damgasını vuruyor. Dünyaya Türkiye’den İstanbul’dan mesaj veriyordu. Kan ve ölüm…

 

 20 Kasım 2003   İstanbul ;

 

Terör bugüne de damgasını vuruyor. Yine İstanbul, yine dinsel terör. Bu kez İngiltere konsolosluğu ve İngiliz HSBC Bankası önünde patlatılan benzer kamyonetler, ilk etapta 27 insanın ölümüne, 455’e yakın kişinin yaralanmasına etken oluyor. Böylelikle terör, 15 Kasım’ın yaralarını saramadan ikinci darbeyi vuruyor. Ve bu peş peşe gelişen katliam dünyayı sarsıyor. Siyasi iktidarın dinsel teröre, şeriat yapılanmasına prim vermemesi bunları azdırıyor. Hizbullahı, İbda/C si,  İslami Cihat’ı, El Kaidesi birleşiyor: Türkiye’yi vuruyor.

Terörün kökünün kurutulması gerekirken Avrupa, insan hakları adıyla Türkiye’nin terörle mücadelesine darbe vuruyor. Onlara özgürlük savaşçıları, düşünce özgürlüğü adıyla maddi manevi destek veriyor. Bize silah ambargosu koyuyor. Bir yandan da kendi ülkelerinde kendilerine karşı eylem yapılmaması için saldırmasın diyerek adamları el altından besliyor “Bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” diyorlar. Ama o yılan sonunda kendilerini de sokacaktır. ABD El Kaideyi yaratıyor-besliyor-büyütüyor, sonra da elinde patlıyor. İsrail, Hizbullahı-Haması besliyor; elinde patlıyor. Fransa Asalayı destekliyor, Orly havaalanı katliamını yaşıyor. Bunun gibi örnekleri sıralayabiliriz. O zaman bugün bana yarın sana…

 

11 Mart 2004  Madrid / İSPANYA ;

 

İstanbul’da intihar saldırıları sonucu gerçekleştirilen incelemeler sonucunda terör eylemlerini düzenleyenlerden iki kişinin El kaide-Taliban bağlantısı kesinleşirken, bu gün İstanbul’daki eylemlerin benzeri bir vahşet İspanya’nın Madrid kentinde üç ayrı tren istasyonunda insan dolu vagonlarda patlatılan bombalarla İspanya sarsıldı.  İlk etapta 200 ölü, 1250 yaralı. Bu eylemin arkasında İspanyol kamuoyu Eta terör örgütünü beklerken resmi kaynaklar El-kaide olduğuna dair açıklamalar yaptı.

Terör 11 Martta bu kez Avrupa’da boy gösterir. İstanbul’daki bombalı saldırılar sonrası Türkiye’ye gelmekten  çekinerek terörün isteğine hizmet eden Avrupa, şimdi kendi kıtasında bu vahşet yaşanınca ne tür bir davranış sergileyecektir? Ayni gün Ankara’da UEFA kupasında Gençlerbirliği futbol takımımız İspanyol Valencia’yı 1-0 yenerken “Rövanş için terörden korkumuz yok, 25 Mart’ta İspanya’dayız.” diyerek teröre karşı ders verici davranış sergiler. Ardından tüm İspanya ayağa kalkarak Madrid’e akın ederek terörü lanetler. İspanya geçmişte de teröre karşı buna benzer toplumsal tepkiler ortaya koymuş, yek vücut olmuştur. Ancak Avrupa bütün olarak kendi dışında oluşan terör olaylarını kınamak dışında, daha somut, sorunu giderici çözümlere yanaşmamaktadır.

 

Bu anlatımlar bize terörün siyah, beyaz, yeşil, kırmızı gibi renklerinin olmadığı; etnik, bölgesel, ulusal, dinsel, mezhepsel vb. isimlerle tanımının yapılmaya çalışılmasının teröre sempati, sosyal statü sağlayacağı sonucuna götürür. Tıpkı senin takım, benim takım iyi gibi senin benim teröristin daha iyi gibi bir ikileme, kısır çekişmeye götürmemelidir.

 

 

 



[*] 2.Sınıf Emniyet Müdürü, Hukuk Müşavirliği