19 MAYIS KENTİ SAMSUN’DA ATATÜRK VE ANILARI
Alaeddin BULUT | |
Emekli Emniyet Müdürü | |
E.E.M.S.Y.D Samsun Şb.Kurucu Başkanı |
Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK Nutukta : “ Samsun’a çıktığım gün ülkenin durumu” başlıklı açıklamalarında ülkenin durumunu bütün açıklığı ile ortaya koymaktadır. Osmanlı ordusunun zedelendiğini, koşulları ağır bir ateşkes anlaşması imzaladığını , padişah ve halife olan Vahdettin’in kendi tahtını korumak için alçakça önlem araştırmakta olduğunu, Damat Ferit Paşa Başkanlığındaki hükümetin güçsüz,onursuz ve korkak olduğunu belirtmektedir.
Mustafa Kemal ATATÜRK bu koşullar altında 19 Mayıs 1919’da Bandırma vapuru ile Samsun’a çıkmış ve 18 arkadaşı ile birlikte Kurtuluş savaşını başlatmıştır. Bunun sonunda Türkiye Cumhuriyeti Kurulmuş oldu. Bu büyük bir onurdur. Bu onuru yaşıyoruz.
Ulu Önder’in Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bu kenti tam dört kez şereflendirmeleri ve “Ben Samsun’u ve Samsun Halkını gördüğüm zaman,memlekete ve millete ait bütün düşünce ve kararlarımın yerine getirilebileceğine dair bir defa daha kuvvetle inanmıştım. Samsun’luların hal ve durumlarında gördüğüm gözlerinden okuduğum vatanseverlik ve fedakarlık ; ümit ve tasavvurlarımı olumlu bir inanca götürmeye yetmişti…….” sözleri O’nun 19 Mayıs ve Samsun’a verdiği önem ve duyduğu güvenin ifadesidir.
Samsun şehri işte bu özellikleri nedeniyle “19 Mayıs Kenti ve Atatürk’ün Şehri” olarak anılmakta; özgürlük ve bağımsızlık meşalesinin alevlendiği bir yer olmaktan haklı bir gurur duymaktadır.
Bu vesileyle ;
Ömrünü ulusuna adamış, Vatanın kurtulması ve yücelmesi için çalışmış büyük insan Ulu Önder ATATÜRK’ün SAMSUN ve Çevresinde geçen anılarından bahsetmek istiyorum.
Söyle ki ;
SINIRLARIMIZ ÇİZDİĞİNİZ YERDEN GEÇER
Bütün yaptıklarını halktan alan ve halka veren Atatürk, sık sık yurt gezisine çıkardı. Bu gezilerde köy köy ,şehir şehir bir baba gibi karşılanır, baş üstünde tutulurdu. O da her yerde kendi izini, her köyde kendi eserini ve her gönülde kendisini bulurdu.
Atatürk yurt gezilerenin birinde Samsun’a da uğramıştı. Her ocak başında kondu,konuştu. Lisede de sınıflara girip çıktı.O yıllarda rahmetli Hasan Ali YÜCEL Bakanlık Müfettişi , Eflatun Cem GÜNEY de yönetici olarak müfettişin emirlerinde çalışıyordu.
Araştırmacı yazar Eflatun Cem GÜNEY anılarında, Samsun’da bir lisede geçen olayda, Atatürk Coğrafya dersinde çocuklardan birisine yurt haritası çizdirir. Tahtada bulunan çocuk kendisine güvenen bir rahatlıkla tebeşiri yürüttü,yürüttü ve umulmadık bir çabuklukla yurt haritasını yazı tahtası üzerinde çizgileştirdi. Atatürk şöyle bir baktı. Sonra tatlı,yumuşak bir sesele “Oğlum,dedi; Şu senin haritada bir yıllık yurt parçası sınırlarımızın dışında kaldı.”
Bu tomurcuk yavrunun körpe zekası bir çift mavi gözle kamaşmıştı. Bilerek bilmeyerek tebeşiri uzattı. Atatürk’de çocuğun titreyen parmaklarından aldı. Ve güney sınırlarımızı düzeltti. Herkes göz kulak kesilmişti, çizdiği sınır Hatay topraklarından geçiyordu. Çocuğa döndü :
“Böyle olmayacak mı ? dedi. Bu küçük çocuk büyük bir cevap verdi. “SINIRLARIMIZ ÇİZDİĞİNİZ YERDEN GEÇER” işte bu sorgu ,bu cevap yalnız o sınıfın değil bütün milletin yüreğini tutuşturan yeni bir ülkü meşalesi oldu.
Gerçekten Atatürk ta Lozan gününden beri Hatay için üzülüp duruyordu. Milli ahdimize, misakımıza göre yurt bütünlüğüne tek katılmayan yer orası idi. Hala Fransız mandası altında “Türküm” diye çırpınıp duruyordu.
O gün Samsun’da Hatay konusunu gündeme getirdikten sonra ,bunu büsbütün kendisine dert edinmiştir. Bir gün nasıl olsa olacaktı, olacaktı, fakat “Yurtta Barış,Cihanda Barış” bayrağını açtığı için , barış yoluyla olmasını istiyordu.
Atamızın aziz ve temiz ruhu şad olsun. Bir gün bir sınıf tahtası üstünde çizgilendirdiği Hatay , dilediği gibi barış yoluyla gerçekleşti 23 Haziran 1939 da Hatay bize ve biz Hatay’a kavuştuk.
HERKESİN MİLLETE İNANMASINI İSTERDİ.
Zaferden sonra yaptığı yurt gezisi sırasında Samsun’a uğramış ,orada Öğretmenlerle görüşüyordu. Öğretmenler adına konuşanların , kendisi hakkında çok övgü dolu sözler söyleyişlerini,sakin bir şekilde dinledikten sonra onlara şu cevabı vermişti.
– – Vatandışınız olan herhangi bir şahsı, istediğiniz gibi ,babanız gibi,evladınız gibi,sevgiliniz gibi sevebilirsiniz! Fakat bu sevgi ,sizin ulusal varlığımızı ,bütün sevginize rağmen herhangi bir kişiye ,herhangi bir sevdiğinize vermenize sebep olmamalıdır. Bunun aksine hareket kadar büyük hata olamaz. Ben, ancak görevimi yaptım. Bana bu ilham ve kudreti nereden aldığımı soruyorsunuz. Cevap olarak diyebilirim ki bugünkü uyanıklığı düne, geçmişe borçluyuz.Geçmişte bu Millettin çektiklerinden büyük ilham ve kudret kaynağı olamaz!…
HERŞEY SIRASINDA!….
Atatürk, 19 Mayıs 1919 yılında Havza’da bulunduğu sırada Ali Baba adlı bir kişinin Mesudiye Otelinde oturuyordu. Otel sahibi ,anılarını söyle anlatıyor:
“Bir gün ilçemiz Kaymakamı Fahri Bey beni yanına çağırttı.
-Mustafa Kemal Paşa senin otelini çok beğenmiş, hamamlarada yakın olduğunu söyledi.Oteli bir ay için kira ile tutmak istiyor, ne dersin?…. dedi. Ben de 150 lira istedim. Yaveri ile parayı gönderdi.
Bu sırada Pontuslular çok azgındılar. Her gün beş on kişiyi öldürüyorlardı.Şehir içinde bile halkı haraca kesiyorlardı.
Paşanın yanına girdim :
– – Paşa, dedim. Durumu görüyorsunuz.Bunlar bize çok eziyet ediyorlar. Buna hiçbir çare düşünmüyor musunuz?
– – Sabredin ,biz onları yola getireceğiz!…
– – Peki ama ne ile?
– – Herşey sırasında!….
– –
Atatürk’ün en büyük özelliklerinden biri de, herşeyin sırasını ve zamanını çok iyi bilmesi idi.
DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ
Devrim tarihi Atatürk’ün “19 Mayıs 1919 Pazertesi sabahı Samsun’a çıktım.” Cümlesi ile başlar. 16 Mayıs 1919 akşamı kırık bandırma teknesiyle yola çıkarken, bindiği vapurun batması tehlikesi kendisine söylendiği zaman ;
– – İstanbul’da tutuklanmaktan,batıp boğulmayı tercih ederim demişti.
– –
Samsun’a hasta ve bitkin bir halde gelmişti. Fakat en küçük bir zaaf göstermeden bir hafta Samsun’da kaldı.,sonra Havza’ya geçti. 26 Mayıs’ta ,yani ertesi günü Damat Ferit İstanbul’da Türkiye’yi büyük devletlerin mandası altına koymak planını ilan ederken O, Havzalılara ;
– – Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağım. Bizi öldürmek değil, diri diri mezara sokmak istiyorlar. Şimdiki çukurun kenarındayız. Son bir cüret belki bizi kurtarabilir. Zaten başka türlü de olsa geri dönmek imkanı yoktur!…… diyordu.
– –
Bu,Kurtuluş Savaşının başlangıcıydı. İki gün sonra emrindeki bütün kumandalara gönderdiği gizli bir emirle , “ Ulusal Kurtuluşu sarsan işgal ve ilhak gibi olayların bütün ulusa kan ağlattığını ,Ulusal ızdırabın baş edilmez bir hal aldığını , bu hallerin önlenmesini beklediğimizin dünyaya telgrafla ilan edilmesini” istedi.
Bu hareket derin akisler yaptı. Atatürk’ü acele İstanbul’a çağırdılar. O, uzun bir telgrafla Padişaha istifasını yolladıktan sonra 13 Haziran 1919 günü sivil elbise ile Havza’dan yola çıktı.
Yola çıkarken Havzalılara
– – Bugün artık bir üniforma sahibi değilim. Size evvelce de bildirdiğim gibi sadece bir millet adamıyım demiştim.
Bindiği eski ve açık otomobil Amasya yoluna giden tepelere tırmanırken henüz şafak atıyordu.
Bir hattıbala köyünde otomobilin motoru kaynamış, durup su değiştirmek gerekmişti. Atatürk otomobilden inmiş, beş on adım yaya yürümeye başlamıştı. Etraf alaca karanlıktan henüz çıkıyordu. Birbirini takip eden dağlar beyaz bulutların koynunda sabah uykularından henüz uyanmaktaydılar. O vakit ufkun pembe şafağını ilk yırtan ışıklar bir yüksek kayaya çıkmış, boz kalpaklı Mustafa KEMAL’i aydınlatırken yanındakiler onun şu marşı mırıldandığını farkettiler.
Dağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz akar,
Güneş ufuktan şimdi doğar,
Yürüyelim arkadaşlar.
Ulusumuzun 19 Mayıs ATAKÜRK’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını en içten duygularımla kutluyor, Başta Ulu Önder ATATÜRK olmak üzere bütün Şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.
Kaynak :
a) a) Nutuk
b) b) Samsun İl Kültür Mürülüğü Bülten ve Arşivi
c) c) Samsun Gazi İl Halk Kütüphanesi Dökümanları