Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Suriye’de Halk Rejimin Değişimesini İstiyor

polis_dergi_haziran_2013_018 polis_dergi_haziran_2013_019 polis_dergi_haziran_2013_020 polis_dergi_haziran_2013_021 polis_dergi_haziran_2013_022Bu sloganla ateşlenmişti Suriye’deki “Arap Baharının” fitili. Bu yanan fitil, 50 yıllık – soy ismi “Vahşi” olan ve sonra “Esad” (Aslan)’a çevrilmiş Hafız Esad iktidarı- bir hanedanlığın temellerini sarsmış ve iki yıldır yüz binden fazla insanın ölümü ve milyondan fazla Suriye vatandaşının göç etmesine sebep olmuştu. Suriye’de elli yıldır zaman zaman ayaklanmalar oldu fakat hep şiddete başvurularak -1982 Hama katliamı gibi- bastırıldı. Bu yeni isyan,  insanlık tarihinde hiç bir zaman rastlanmamış bir silaha sahipti. Bu yeni silah yeni iletişim teknolojilerinin ortaya koyduğu sosyal medya idi.  Bu ayki yazımın konusunu, sosyal medyanın Suriye’deki “Arap Baharına” etkisi oluşturmuştur.

Geçmiş dönemlerde dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir olayın dünyada yankı bulabilmesi için mutlaka geleneksel medyanın konuya yer vermesi gerekirdi. Bu yer veriş de çoğu zaman dünyadaki baskın ideolojilerin bakış açısına göre kurgulanırdı. Yeni iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda artık insanlar kendi kitle iletişim araçlarına sahipler. Kendi gündemlerini kendileri oluşturmaya başladılar. Bu yazımızın konusunu elbette yeni medyanın avantaj ve dezavantajları oluşturmuyor sadece kısa bir bilgi vermek amacıyla sosyal medyanın şuan ki durumunu sizlere aktaracağım.

Sosyal Medya İcat Oldu,  Mertlik Bozuldu

Sosyal medya araçları denilince ilk akla gelenlerin başında Facebook yeralmakta. Mark Zuckerberg isimli Harvard’lı bir üniversite öğrencisi sanal okul yıllığı mantığıyla bir site yaptı bu site dünyada en çok kullanılan sosyal medya aracı haline geldi. İkinci sosyal medya fenomeni Twitter ise, kullanıcıların mobil alışkanlıklarına hitap ederek onların söylemek istediklerini 140 karakterle anlatmalarını sağlıyordu. Twitter, olay gerçekleşirken, mevcut durumun içinden çıkmadan ve çok zaman harcamadan, haberi takipçilerine ve bütün dünyaya verebilen bir iletim mecrası oldu. Televizyon haberlerinin canlı bağlantılarında sık sık duymaya başladığımız 3G teknolojisi bu mecraya adapte edilince artık olayı canlı canlı sunmanın da yolu açılmış oldu. Twitter zamanla günlük hayattaki ben nerdeyim ne yapıyor umu takipçisine duyurmanın yanında politik aktiviteleri de kapsamaya başladı. Kendinden önceki sosyal medya araçlarının aksine, Twitter sokaklardaki siyasal eylemlerin içinden mesajları, sokağın sesini, sıcağı sıcağına mobil araçlar vasıtasıyla kullanıcılarına duyurabilmektedir. Kitle iletişim araçlarının etkisini azaltan kamuoyu önderleri bu anında yayınlardan dolayı devre dışı kalmakta ve haberler herhangi bir süzgeçten geçmeden kitleye ulaşmaktadır. 2009’da İran devlet başkanlığı seçimlerinde hile iddiaları ve muhalefete yapılan baskı, 2011’de Tahrir Meydanı’nı 50.000 kişinin işgal etmesi Twitter’ı sosyal medyanın zirvesine taşıdı. Bu olaylarda konvansiyonel medyada yer alamayan ne varsa Twitter üzerinden paylaşıldı, büyük paralar ödenerek elde edilebilecek fotoğraf ve videolar kolayca paylaşıldı. Arap Baharı ile diğer sosyal medya araçlarından ayrılan Twitter, Facebook’un kişisel alanı kamusal alanla birleştirerek başardığını, politik alanı kamusal alanla buluşturarak başardı.

Sosyal medyanın kamuoyundaki önemini, 2008 Amerika başkanlık seçimi, 2009 Moldavya Twitter devrimini, 2009 İran seçimi ve muhalefetin tepkisi, Haiti depremi ve yardım kampanyaları, Tunus Yasemin devrimi, Mısır, Libya, Yemen, Ürdün, Fas, Bahreyn, Irak hatta çok  bilinmese de Suudi Arabistan’ın kuzeyindeki tepkisel ayaklanmaların genel adı olan Arap Baharı sürecini gösterdi.

Sosyal medyanın diğer araçlarını şu şekilde devam ettirebiliriz; Instagram, MySpace, Linkedln, Friendster, Hi5, Friendfeed, Formspringa, Xing gibi sosyal ağlar, Şirket blogları, Cnet, TheHuffington Post, BoingBoing, Techcrunch, Kottke gibi bloglar, Youtube, Dailymotion, Google Videos, Yahoo Video It’s on gibi Video paylaşım ağları,1x, Flickr, Deviantart, photosig, Fotocommunity, Photo, Photodom gibi fotoğraf paylaşım ağları, Wikipedia, Intelipedia gibi Wiki tarzı bilgi paylaşım ağları gibi sitelerdir.

Araplar Sosyal Medyayı Hafife Aldılar

Kitle iletişim araçlarının toplum üzerindeki etkisi geçen son yüzyılda çok iyi biliniyordu. Otoriter rejimler ve diktatörler geleceklerini garantiye almak için bu iletişim araçlarına hâkim olmak için; yasak, sansür ve tek sahiplik gibi çeşitli yöntemler kullandılar. Son yüzyılın dikta rejimleri geleneksel basını sürekli kontrol altında tuttular fakat sosyal medyayı kontrol altında tutmak ellerindeki mevcut teknolojiyle mümkün değildi.  Aslında sosyal medyayı çok da önemsememişler, etkisini ve önemini idrak edememişlerdi.

Arap Baharı, ilk olarak Tunus’ta patlak verdi. 17 Aralık 2010 tarihinde, bir seyyar meyve sebze satıcısı olan işsiz bir üniversite mezununun, satış arabasına polisin el koymasından sonra 26 yaşındaki Muhammed Buazizi’nin kendini yakmasıyla başlayan protestolar, Tunus’ta son 23 yıldır iktidarda bulunan Zeynel Abidin Bin Ali‘nin ülkeden kaçmasıyla sona erdi. Tunus’ta gerçekleşen Yasemin Devrimi’nin ardından, kısa süre içinde Mısır’da da 30 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek koltuğunu bırakmak zorunda kaldı.  Mısır’da geleneksel medya kullanılamaz olduğunda[1], haberlerin akışı Twitter ve Facebook’ta yayınlanan mesajlar ile sağlanıyordu. Gelelim asıl konumuza, yani Suriye meselesine; Mısır’ın Tahrir Meydanında Hüsnü Mübarek’e karşı toplanan 50 binden fazla protestocunun sesleri bütün dünyada yankılandığı gibi Suriye sokaklarında da yankılanmıştı.

 

Suriye’de İsyan Dera’da Başladı

Suriye’de isyan ateşini, önce Dera ve çevresindeki Arap aşiretleri yaktı. Dera’daki iki bayan doktorun: “Hüsnü Mübarek düşmüş, Mısır’da yönetimi terk etmiş, darısı bizim başımıza…” gibi bir ifade kullanmaları, telefonlarının da Suriye İstihbarat örgütü El Muhaberat tarafından dinlenmesi ve sonrasında bu doktorların saçları kesilerek cezalandırılmaları ilk kıvılcımların çıkmasına sebep oldu.

 

Olayı protesto etmek amacıyla yaşları dokuz ila on beş arasında değişen bir grub çocuk tarafından, duvarlara “Halk, düzenin değişmesini istiyor.” sloganı yazıldı. Bu slogan şu anda Arap dünyasında en çok atılan slogandır ve bizimde yazımızın konu başlığını oluşturmuştur. Sosyal medyada bildirildiğine göre çocuklar içeri alınır, tırnakları çekilir ve türlü işkenceler yapılır. Dera bölgesindeki aşiretlerin reisleri, Dera’nın muhaberat sorumlusuna giderler ve bu çocukların bırakılmasını isterler. Ancak hakarete uğrarlar ve bunun üzerine bir sonraki gün bine yakın insan sokaklara dökülür. Çocukların bırakılmamasını ve aşiret reislerine yapılan bu hakareti protesto ederler. Tarih 15 Mart 2011 Cuma gününü göstermektedir. Suriyeliler bugüne Gazap günü demişler. Esad rejiminin gösterileri silahla bastırmak istemesi ve kan akıtması üzerine, meydanlar,“Halk rejimin düşmesini istiyor!” sloganlarıyla yankılanır. Güvenlik güçlerinin ilk müdahalesinde dört sivil hayatını kaybetmiştir.

Kısa süre içinde gösteriler önce Dera yakınındaki şehirlere, sonra da ülkenin her tarafına yayılmıştır. Esad ve destekçileri gösterilere katılanları silahlı çeteler, yabancı ajanlar ve teröristler olarak nitelendirmektedir. Olayların patlak vermesinden sonra Esad, televizyondan verilen ilk konuşmasında gösterilerin dışarıdan yönlendirildiğini iddia etmiştir.

 

Başlangıçta göstericilerin büyük çoğunluğunu ekonomik ve siyasi ihtiyaçları doğrultusunda, rejimin yıkılmasından ziyade ıslahıyla ilgili talepleri olmuştu bunun yanında rejimin meşruiyetini gösterilen şiddetle kaybettiğini bu yüzden en kısa sürede yıkılması gerektiğini savunan göstericilerde vardı.

 

Suriye Devlet Başkanı Beşer Esad başa geçtiği ilk yıllardaki ılımlı ve sağduyulu yönetici imajını kısa sürede kaybetti. Arap Baharı, Şam Baharına dönüşüyordu. Konvansiyonel medya iktidarın elindeydi. Muhalefetin olup bitenleri cep telefonları yoluyla dünyaya yayma işlemine sosyal medya aracılık yaptı.

 

Suriye’deki Haberler Sosyal Medya Yoluyla Dünyaya Ulaşıyor

Suriye’yle ilgili dünya kamuoyuna sunulan haberlerin yaklaşık yüzde sekseni sadece bölgedeki grupların sosyal medyayı kullanarak paylaştıkları video ve yazılardan derlenmekte. Yani bölgede çok az sayıda muhabir bulunmakta. Bazı bölgelerde bir iPhone’nun silah kadar değeri var ve muhalifler bunun bilincindeler.[2] Suriye’de yüzlerce muhalifin kendi bölgesinde Esad’a karşı direnmesini göz önünde bulundurursak konu daha iyi anlaşılacaktır. Hatta belli gruplar o kadar iyi organize olmuş biçimde kullanıyor ki sosyal medyayı, operasyonlar, çatışma anları, ihtiyaçlar ve kayıplar resim ve videolarla desteklenerek metin haline dönüştürülüyor. Bölgedeki diğer gruplar ise hem önlemini hem de desteğini verileri göz önünde bulundurarak hazırlıyorlar.

 

          Zaman zaman internet ve cep telefonu şebekelerinde kesintiler yaşanmasına rağmen genç Suriyeliler, haftalardır bilgisayarlarının ve cep telefonlarının başında ayrılmamakta,  Fırsat buldukça Facebook sayfalarını güncellemekteler. Muhalifler halen Twitter yoluyla mesaj göndermekte, insan hakları eylemcileriyle, gazetecilerle, ­dış ülkelerde yaşayanlarla temasa geçmeye çalışmaktalar. Genç Suriyeli muhalifler, yabancı gazetecilerin girişinin yasaklandığı ülkelerinden dünyaya neler olduğunu anlatmaya sosyal medya yoluyla devam etti.

ABD’den Muhaliflere Yazılım Programı Desteği

İstanbul Aydın Üniversitesi Ulusal Güvenlik ve Strateji Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü DoçDrSait Yılmaz Suriye muhaliflerinin Amerika dışişleri bakanlığı tarafından alınan ve Kanada dizaynlı yazılım programı Psiphon kullanarak Suriye deki İran-Çin destekli elektronik ordusuyla siber savaşa girdiğini söylemektedir. Ayrıca muhalif grup içinde bulunan batılı uzmanların telefon ve bilgisayar bağlantıları gerçekleştirdiği, internet bulutu oluşturularak sisteme nereden girildiğinin tespitini önlediği ve şifrelemeler yapmak yoluyla hükümet güçlerinin tespit yapmalarını engellediğini de belirtmektedir. Suriye muhalifleri ile İstanbul arasında Skype vasıtasıyla görüntülü iletişim kurulabilmekte ve bilgiler kriptolu link ile Muhaberat’a ulaşmadan gerekli yerlere gönderilebilmektedir. ABD internet özgürlüğünü sağlayarak Suriye’de sosyal medyanın kullanımının önünü açmaktadır. Suriye’deki muhaliflerin çoğu yurt dışı ile facebook ve Skype üzerinden görüştüğünden Pisphon, hem güvenli hem de hızlı ve kolay iletişim sağlamaktadır.

Suriye’de Esad iktidarı sosyal medyayı kısıntıya uğratabilmek için elinden geleni yapmış hatta kullanıcıların tespiti için özel hackerlerden oluşmuş görevlileri bile devlette tahsis etmiştir. İlk başlarda, iktidarın inatçı tutumu ile birlikte cep telefonu ile kayda geçmiş birkaç görüntü haricinde sosyal medyanın varlığından söz etmek pek mümkün değildir. Çekilen görüntüler de belirsiz cadde ve sokaklarda Suriye ordusunun ve güvenlik güçlerinin, muhalifler ile olan çatışmaları ve uygulanan kötü muameleleri gösterebilmiştir. Suriye yönetimi sosyal medyayı sadece propaganda yapmak için kullanmaktadır. Bunun en güzel örneği Suriye Güvenlik Güçleri’nden bazı şahısların ölüm görüntülerini korku salmak için sosyal medyada sunmuştur.

 

Suriye’de “At İzi İle İt İzi” Birbirine Karıştı.

Sosyal medyanın Arap Baharı’na etkisini gösteren bir örnek olan “Şam’da Eşcinsel Kız” adlı blog olmuştur. Cesaretli ve bilgili genç bir kadın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yönetimine meydan okumaktadır. İnternet üzerinden bloğu ile iktidara karşı tek başına mücadelesini başlatmıştır. 25 yaşında olan Emine Abdullah Araf El Ömer, hayatını devrime adamak istediğini söylemekteydi. Bloğu sosyal ağlarda büyük ilgi görmeye başlamıştı. Yazıları birçok haberlere konu olmuştur. Batılı gazeteler dâhil, Batı’daki bütün gazeteler bu bloğu örnek gösterip muhalif yanlısı birçok haber yapmışlardır. Fakat çok geçmeden gerçek öğrenilmiştir. Aslında böyle bir kız yoktur ve yazılarında ki düşünceleri de asılsızdır. Blog sahibinin asıl kimliğinin bir Amerikalı olduğu anlaşılmıştır.

Sonuç:

Lübnan’da sürgünde yaşayan Suriyeli internet aktivisti Rami Nahle, Suriye’deki ayaklanmaları İnternet’e giren gençlerin başlattığını, daha sonra bu eylemlere genci- yaşlısı, herkesin katılmaya başladığını söylemektedir. Suriye’de özellikle gençlerin sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanmaları sayesinde dünya kamuoyu olup bitenden yanlı ya da yansız haberdar edilmektedir. Suriyeli muhalifler tıpkı Arap Baharının etkisiyle yıkılan ülkelerde olduğu gibi sosyal medya yoluyla örgütlenmekte ve yine aynı medya ile Suriye’deki şiddeti dünyaya duyurmaktadır. Baas rejimlerinin hakim olduğu Ortadoğu ülkelerinin sıkı kontrolündeki halk, geleneksel medyayı kullanamadığı için tek çare olarak seslerini duyurmada sosyal medyayı ve yeni iletişim araçlarını kullanmışlardır. Yıkılmaz denen diktatörler, yıkıldıkça ezilen halklar bu yeni medyaya genciyle yaşlısıyla gereğinden fazla önem atfetmişlerdir. Öyle ki, Mısır’da Jamal İbrahim isimli bir baba, ülkesindeki değişimi Facebook devrimi olarak gördüğü için yeni doğan kızına “Facebook” ismini vermiş ve meydanlarda birçok gösterici “Facebook, Twitter vb” yazılı pankartlarla sosyal medyanın gücünü yöneticilerine tekrar hatırlatmışlardır.

Sosyal medyanın en büyük sorunu güvendir. Doğruluğunu, haberin verildiği anda teyit edemeyeceğimiz bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden çoğu zaman gönderilen mesajlarla kitleler yanlış yönlendirilebilmekte “at izi ile it izi” birbirine karışmaktadır. Geleneksel medyanın dünyada boy göstermeye başladığı emekleme zamanında amatör gazetecilerin haber kaynakları dedikodulara dayandırılmış ve gazetelere yıllar boyunca kitleler güvenmemişlerdi. Aynı durum günümüzde sosyal medyadaki dedikodu haberleriyle yaşanmakta. Her ne şekilde olursa olsun sosyal medya her geçen gün önemini arttırarak devam ettirmektedir. İnsanlar haberlerle ilgili ilk bilgileri bu medyadan almaktadır. Umarız bu güven problemi de yeni gelişen iletişim teknolojileriyle çözüme ulaşır.

Kaynakça:

Kutlu  Safa, Sosyal Devrim ve Suriye, Sosyal Medya Günlüğü, 09 Ekim 2012

Özbal, P. Bahar, Sosyal Medya Kullanımı: Sosyal Medya Nasıl Kullanılır? www.makalemarketi.com

Suriyelilerin ağzından Suriye Devrimi www.ustad.org.tr (2011)

www.gencbilim.com/Haber/Suriyede-Gencler-Sosyal-Medyadan-Yararlaniyor_179343.html

Yılmaz Sait, Suriye Olaylarının Perde Arkası http://www.turansam.org/makale.php?id=4978

Yüksel Okan, Suriye’de Psikolojik Savaş ve Medya, 29 Kasım 2011, Orta Doğu Uluslarası Medya Sempozyumu(2010)

 

 

 

 



[1] 27 Ocak 2011 gecesi, Mısır hükümeti, tüm internet ve cep telefonu iletişimini, sabit telefon hatlarını, bu kanallardan akan her türlü veri ve ses iletişimini kesti. Yani denetleyemedikleri uydu iletişimi dışındaki her şeyi… 2 Şubat 2011’de her şey “normal” sansürlü haline dönene kadar, tüm ülke küresel ağda bir kara deliğe dönüştü. İnternetin anlık kesintisinin bile bir ülkenin ekonomisine ne kadar büyük bir zarar vereceği biliniyor. Nitekim OECD Mısır’ın zararının yaklaşık 90 milyon dolara ulaştığını açıkladı. Ama gördük ki umutsuzluğa kapılmış, panik içinde bir iktidarın bu darbesi de işe yaramadı. Mısırlılar, internet faks köprüleri, amatör radyo, uydu telefonlarıyla kurup paylaştıkları gayri merkezi ağlar gibi tekniklerle bu kesintiyi bile aştı (http://www.gennaration.com.tr)

 

[2] Mısır örneğindeki gibi halk yürüyüş ve protestoları çoğunlukla sosyal medya üzerinden organize ederek gerçekleştiriyor. Bu bağlamda bunun eksi yönleri de var. Esed güçleri bazı ekipleri bu grupların verdiği habere gore operasyonlar düzenliyor. Bu da İki tarafında sosyal medyayı bazı durumlarda tattik olarak kullanmasının da önünü açmış oluyor. Ayrıca Tunus ve Mısır’da da olduğu gibi gerçekleşen politik diyaloglar ve devrimler esnasında yollanan ve anahtar kelimelerine göre filtrelenmiş milyonla ifade edilen tweetler burada da değerlendirmeye alınmıştır. Yani kısaca Suriye’deki savaşın bir kısmının da sosyal medya üzerinden gerçekleştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.http://www.gencbilim.com/Haber/Suriyede-Gencler-Sosyal-Medyadan-yararlaniyor_179343.html