Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

DOĞRULAR VE YANLIŞLAR

 

 

Kemalettin ERTAN[*]

 

CEHALET(Cahillik) VE ZAMANA UYUM

            Cehalet Arapça bir  sözcüktür. Türkçe karşılığında bilgisizlik yada bilmezlik.

Bence bu sözcükler cehaleti tanımlamakta yetersiz. Zira gerçek cahillerin yanı sıra, nice yüksek tahsilli “okumuş” dediğimiz cahillerimiz olduğu gibi yüksek tahsilli olmasa da, zeka ve yetenekleri ile  kendini geliştirmiş olan okumuşlarımız da var.

Bu nedenle, cahille okumuş arasında bir sınır belirleme yanlış olur.

Eskiden işe alımlarda lise mezunları ön sıradaydı. Bu gün ise lisan bilen doktor ünvanlı üniversite mezunları bile iş bulmakta zorlanıyor.

Bu durum gerçekten cahillerimizin azalması açısından sevindirici olsa da, yüksek öğrenimdeki kalite düşüklüğünün de etkisi ile bazı çağa ayak uyduramayan yada yanlışı seçen okumuş cahillerimizin artmasına engel olamıyor.

Silah yapımı, satımı ve de kaçakçılığı bir bakıma savaşı ve terörü desteklemektedir. Silah savunma aracıdır ama aynı zaman da yaşamları yok eden, ocakları söndüren bir felaket aracıdır.

Terörü destekleyenlerle, uyuşturucu maddeleri üreten, kullanan ve satanlara göz yumanlar arasında bir fark yoktur.

Sevgili dostlar,

Gönlümden hep güzel şeyler yazmak geçiyor ama, ne yazık ki gidişat bunu engelliyor.

Gelin şimdi bir süredir Dünya’da ve Ülkemizde olup bitenlere şöyle bir göz gezdirelim.

1-Hemen hemen her gün içimizi karartan haberle yatıp kalkıyoruz. Bilhassa terörün acımasızlığı yüreğimizi sızlatıyor.

Patlayan, patlatılan bombalar, mayınlar, silahlı baskınlar, soygunlar ve sabotajlar yüzünden ölenler, öldürülenler, sakat kalanlar.

Din ve mezhep kışkırtıcılığına yönlendirilenlerden; tekbir getirerek günahsız insanların başlarını kesenler yada bir vatandaşımıza yaptıkları gibi kafasına kurşun sıkarak vahşice öldürenler. Ve yine canlı bomba olarak ölenler ve bunların öldürdükleri insanlar ile yakıp yıktıkları mekanlar.

Ne yazık ki, bu eylemleri yapanların çoğu Müslüman.

Ancak, kesin olan o ki, insan öldürmeye cevaz vermeyen, iyiyi, güzeli ve doğruyu gösteren ”Kuran”ın olmasının istediği Müslümanlardan değil bunlar.

Asıl suçlular ise, saf ve cahil insanların dini duygularını kullanarak, beyinlerini yıkayıp, şartlandırdıktan sonra “ Allah adına” eyleme yönlendiren perde arkasındaki çıkarcı, acımasız vicdansızlardır.

Huzurumuzu bozan  başkaları da var.

Yanlış olduğunu bildikleri ve inanmadıkları şeyleri, çıkar için yada inatları yüzünden doğruymuş gibi savunan, bu amaçla çeşitli senaryolar hazırlayıp kafa karıştıranlar ile dini duyguları sömürerek, yarattıkları güvensizlik ortamından yararlanmayı planlayanlar var olduğu da bilinenlerden.

Sadece kendilerinin ve yakınlarının çıkarını düşünerek yaşamak isteyenlerin mutluluğu; çürük zeminler üzerine kurulu binalara benzer. Küçük bir sarsıntıda bu binalar, içindekilerle birlikte yıkılabilir.

2-Kazalar

Kazaların  çoğu önceden bilinir ve görünür.

Karayollarında her gün, her hafta, her ay ve her yıl onlarca, yüzlerce ve binlerce insanımız ölüyor.

Kahin değiliz ama biliyoruz ki, dünyamızın başına bir hal gelmezse , bu yıl olduğu gibi gelecek yılda binlerce insanımız ölecek, bir çoğu da sakat kalacak.

Çözüm belli:Kurallara uymak.

Yani, kırmızı ışıkta geçmezsek , hız ve hava koşullarına uyarsak, hatalı sollama yapmaz, alkollü araç kullanmazsak, araçlarımızı, yollarımızı ve işaretlemeleri  uygun halde bulundurursak, yasa ve yönetmeliklerin  gösterdiği diğer yasaklara ve önerilere uyarsak kaza olur mu?

Olduğunda da bunun adına” Görünmez kaza” denir mi?

İkinci sırada demiryolları var.

Son zamanlarda ardı ardına meydana gelen tren kazaları, demiryollarının sıralamadaki yerini iyice pekiştirdi.

Denizlerde ve havada olan kazalarda biliniyor.

Ya iş kazaları? Doğa olayları(deprem, sel, heyelan gibi)?

Çoğumuzun önemsemediği iş kazalarının oranı trafik kazalarının çok çok üstünde.

Sonuç hep aynı. Suçlular da belli.

Yeterince eğitilmeyen, kurallara uymayan ve uymamayı da bir marifet sayan insanlar. Yani sen, ben ve o.

Yaşatandan da biz, öldüren de. Anlatımı zor bir çelişki ve acı bir gerçek.

Yine de çözüm var.

Önce içtenlik(samimiyet), sonra da azim ve irade ile inanarak, inandırarak ve güvenerek güvendirerek hizmet üretmek üzere kolları sıvamak.

İnanç durumunuzu  sorgulayacak  değilim. Bir “Yaradan”ın varlığına inanır yada inanmazsınız. O sizin bileceğiniz iş.

Ama ben inanıyor ve diyorum ki;

Bu alemi, dünyayı, yaşam için gerekli olan dünyayı çevreleyen hava tabakasını ve canlı cansız tüm varlıkları yaratan bir Tanrı (Allah)var.

O, insanlara akıl, diğer canlılara içgüdü vermiş ve yattıkları arasındaki ilişkiyi düzenleyen bir denge kurmuştur.

Kafanızı karıştırmak istemiyorum ama ara sıra evreni ve  yaratılanları şöyle bir gözlemleyin. Eminim ki bir çok soruya yanıt bulamayacaksınız.

En mükemmel varlık olan insan , O’nun yarattıklarından hiç birini meydana getiremez.

En son ”gen” ler keşfedildi. Bu kadar ayrıntı birçok görev yüklenmiş olan küçücük beynimize nasıl monte edildi acaba?

Çeşitli dokulardan oluşan bir böceği, bir kuşu yada insandaki gözü, böbreği yada karaciğeri yapabilir misiniz? Böylece organ nakli sorununu da çözmüş olurdunuz.

İnanmaktan söz edince din konusu devreye girer.

Tanrı’nın emirlerini içerdiğine inanılan dört din kitabı var. Zebur, Tevrat, İncil, Kuran. Ve dört peygamber. Davut, Musa, İsa ve Hazreti Muhammed.

Dini konularda konuşarak yazarak yorumlarda bulunmak hiç de kolay değildir. Hele  benim gibi yeterli derecede bilgi sahibi değilseniz.

Zira bu konuda karşı görüşe sahip olanlar o kadar çok ki, söyleyip yazdıklarınızdan ötürü sizi göklere çıkaran da olur, yerin dibine sokan da.

Onun için olabildiğince Allah’la aramıza başkalarını sokmamaya, özellikle de cahil ve riyakar fanatiklerden uzak durmaya gayret etmeliyiz.

Dua etmek. Tanrı’dan yardım dilemek çoğunluğun başvurduğu bir yöntemdin. Özellikle zor durumda iken rahatlamanın, huzura ermenin yoludur dua etmek.

Ancak sıkıştığımız, üstesinden gelemediğimiz konularda aklımızı kullanarak çözüm aramak varken, inşallah maşallah diyerek işlerimizin çözümünü “Allah’a havale” etmek doğru bir seçim değildir.

Peygamberimizin ”Deveni sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a emanet et” dediği gibi.

Her şey, zamana uyumlu, yerinde ve kararında olursa güzeldir.

 

 

 



[*] Emekli Emniyet Müdürü