Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

ÇAĞDAŞ POLİS EĞTİMİ

 

 

 

 

İsmail EROL

Komiser

Samsun 19 Mayıs Polis Mes.Yük.Ok.Md.lüğü

 

 

         Polis Meslek Yüksek Okullarında görevli olan öğretim elemanları için   Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığında periyodik olarak düzenlenen “İnsan Hakları Bağlamında Eğiticilerin Eğitimi” konulu etkinliğe           24 Mart- 4 Nisan 2003 tarihleri arasında katıldım. Programı düzenleyen ve yöneten eğitim Dairesi Başkanlığımızda görevli 4. Sınıf Emniyet Müdürü Metin VAROL, Çağdaş Polis Eğitimi konulu dersi işlerken gruplara verdiği konuları, grubumuz adına ben anlattım ve bu anlattıklarımın yazılı metine dökülmesi talebi oluşunca yazma gereğini hissettim.

         Esasında Polis Meslek Yüksek Okullarında bulunan bizlerin eğitim anlayışına bakış açılarının ortak payda da eşit olduğunu tahmin ediyorum. Tabi ki her insanın kişilik anlayışı, eğitim anlayışı farklıdır. Benim ortak payda dediğim okullarda bulunuş amacımız. Eğitimcilik bir gönül meselesidir. Ürünümüzü o anda göremezsiniz. Fabrika çıktısı gibi o an kalite kontrolü yapamazsınız. Onun için eğitimin süreci daha uzundur. Eğitim beşikten mezara kadar uzanan bir süreçte insan yaşamının ve uyumunun bir parçası değil mi?

         Polislik eğitiminde misyon-strateji-araçlar ve vizyon konularının tartışıldığı grup toplantımızda Polisin, misyonunu yakalayabilmesi için eğitim kurumlarında aldıkları eğitimlerden yola çıkılması gerektiği görüşü daha ağır bastı. Biz polis okullarında niçin varız? 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 3201 Sayılı Emniyet Teşkilatı ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyat Kanunu gereği için mi? Hayır biz bu kanunları ve diğerlerini özümserken ihtiyaç duyulan insan ilişkilerini ve idealistlik hasletlerini geliştirmek için varız.

         Hepimizin bildiği bazı kıstasları bir sıra halinde sizinle paylaşmak istiyorum. Polis Meslek Yüksek Okullarında VARLIK SEBEBİMİZ:

 

         1. Öğrencilerimizin okulu sevmesini sağlamak için varız.

 

Polis Meslek Yüksek Okullarına gelen öğrenciler,  burada ilköğretim heyecan ve sevgisini bulamayacaklardır. Çünkü 18 ve daha üst yaş grubunda olan gençlerimiz hayatın gerçekleri ile yüz yüze gelmişlerdir. Ailelerin koruyuculuğu kalkmış, kendi başına yaşamaya karar verme ve aile olma gerçeklerini görmeye başlamıştır. Üzüldüğünde annesi – babası yanında olmayacaktır artık. İşte bu şartlarda gerek meslek bulmak, gerekse İnsana olan sevgisi ve hizmet etmek duygusu çerçevesinde okumaya gelen öğrenciler karşılarında, kendilerine –  meslektaşları olacak gençler – gözüyle bakan bizleri görüyorlar. İlk intibanın önemini hepimizin bilmesi ve uygulaması gerektiği gerçeğiyle bu gençlerin okulu sevmeleri bizlerin elinde, Okulumuzda okuyan öğrenci mezun olduğunda gitmeyecek. Gelecek. Bize gelecek, meslektaşımız olacak. Birlikte çalışacağız.

 

2. Öğrencilerin birbiriyle kaynaşıp etkilenmesini / etkilenmelerini sağlamak için varız.

 

         İnsanlar birlikte yaşarlar. “Güzellik bakanın gözündedir.” Demişler. Genellikle birbirlerini tanımadan farklı kültürlere sahip olarak aramıza gelen gençlerimizi bir arkadaşlık ve dostluk ortamı içerisinde tutarak onların birbirleriyle kaynaşmalarını sağlayabiliriz. Sağlamalıyız da. Polislik hizmetleri toplu yapılan hizmetlerdir. Bir tutanağın en az iki görevli tarafından tutulması, bir ekibin veya devriyenin en az iki görevli tarafından icra edilmesi gerçeği, birlikte çalışmanın zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Her insanın bir dünyası, bir ufku vardır. Eğer onları kaynaştırabilirsek, ufuklarını açarsak, gerek birlikte çalışmalarında, gerekse halkla bütünleşmede daha başarılı ve mutlu olurlar.

 

         3. Uygun eğitim ortamları sağlamak için varız.

 

         “Bir atı zorla suya götürebilirsiniz. Ama ona zorla su içiremezsiniz.” Diye bir veciz sözün anlamını paylaşmak istiyorum. Zil çalınca öğrenci zorunlu olarak sınıfa girmektedir. Ama o öğrenciye uygun eğitim ortamı hazırlayamadığınız sürece ona bir şey öğretemezsiniz. Eğitim ortamından kasıt fiziksel ortamın yanında ruhsal ortamın da uygun olması zorunluluğudur. “Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz”, yeni derse hazır mısınız? Hazır olmayan birisine o an nasıl motivasyon yapılır. Zaman yeter mi, ortam müsait olur mu bilmiyorum ama bir şey yapıp onu hazırlamak gerekir. Yoksa eğitime katılmış gibi görünmeden başka, sınıf  içerisinde hiçbir etkileşimde bulunulmadan ders süresi bitmiş olur. Hedefe ulaşmak için öğrenme ortamlarının hazırlanması ve eğitici hazır bulunuşluk düzeyinin yükseltilmesi gerekmektedir.

 

         4. Öğrencilerin derse katılmalarını sağlamak için varız;

 

 Daha önce birbirlerini tanımayan, kültür ve sosyal yaşamları konusunda ortak paydaları çok az olan öğrencilerin toplanmış olduğu sınıfta öğreticiye büyük görevler düşmektedir. Uygulamada mesleki disiplin anlayışının da etkisi altında kalan öğrenciler soru sormaktan ve görüşünü açıklamaktan çekinmektedir. Genel kültür olarak çocukluk ve delikanlılık döneminde susmalarını, gençlik ve üniversite döneminde de konuşmalarını istediğimiz gençlerin özellikle derslere katılmalarını sağlamak için çekinmemeleri gerektiğini, doğruluğuna inandığı ve savunduğu bir bilginin kendi aleyhinde kullanılmayacağını bildiğinde konuşmamak veya katılmamak gibi ben düşüncesi olmayacağını zannediyorum.Öğrencilerimizin üretkenliklerine yardımcı olmalı ve teşvik etmeliyiz. Hizmet, bilim, fikir, alternatif davranış modelleri üretmelerine yardımcı olmalıyız.

O zaman, güven gerekli, saygı gerekli, düşüncesinin, tepkisinin, fikrinin alt yapısın bilmek için fırsat vermek gerekli. Sabırlı olarak onları dinleme durumunda, fikirlerine saygı gösterildiği durumda konuşacaklarını ve katılacaklarını tahmin ediyorum. Eğer konuşmuyorsa alt yapısındaki olumsuzlukları belirlemek onun derse katılımını sağlamak, toplum önünde sahip olduğu bilgiyi savunmak ve tartışmak becerisini kazandırmak zorundayız. Vatandaşına kendi hak ve hukukunun

 

 

anlatamayan, vatandaşın sorun ve sorularına cevap veremeyen Polisten ne bekleyebiliriz ki. O zaman onu yetiştirmek bizin görevimiz.

 

         5. Öğrendiklerini uygulamaya dönüştürebilecek şekilde yetiştirilmelerini sağlamak için varız.

        

Sosyal bilim olan güvenlik hizmetinin polislere öğretilmesi ve öğretilenlerin uygulanabilmesi 21. Yüzyıl Polisini en büyük hedefidir.

         Halkla birlikte olan ve görevinin her aşamasında yaptığı işlemlerden halkımızı olumlu ya da olumsuz olarak etkileyecek polisin öğrendiklerini uygulayabilmek aşamada yetiştirilmesi ve kadroya gönderilmesi gerekmektedir. 70 milyonluk bir nüfusa sahip ülkemizde belki de vatandaşlarımızın çoğunluğu ömründe, polis ile olumlu ya da olumsuz şartlarda bir defa karşılaşmaktadır. Durum böyle olunca, küçük bir yanlışlık veya hatadan dolayı bozulan veya yaralanan ilişkiyi bir daha düzeltme fırsatı olmayacaktır. Öğrencilerimizin öğrendikleri bilgiyi uygulayabilme becerisi geliştirilmelidir. Uygulama aşamasında da hata yapılmamalı.Onun için bazı davranış modelleri çok iyi özümsenmeli, “günaydın hanımefendi, beyefendi, nasıl yardımcı olabilirim” demek hiç de zor olması gerek.

 

         6. Ders araç ve gereklerinden faydalanmalarını sağlamak için varız.

 

 

         Bütün bilimlerin temelinde anlatmak ve dinlemek yatmaktadır. Ancak anlatılanların kolay anlaşılmasını sağlamak için göze de hitap eden, anlatmayı ve öğrenmeyi kolaylaştırıcı materyaller de kullanılmaktadır.

         Hiç unutamadığım bir anımı paylaşmak istiyorum. 1991 yılında Van ilinde görev yaptığım günlerde, Valilik onayı ile Temel Trafik Bilgisi dersi vermek için gittiğim bir ilk okulda 2 tane ankesör vardı. Okul müdürüne 2 ankesörün okul için fazla olduğunu söylediğimde müdür “Okulumdaki bütün öğrenciler telefonla konuşmayı ve ankesör kullanmayı biliyor.” dedi.

         O zaman kolay öğrenmek, öğrenilenlerin kalıcı olmasını sağlamak için eğitime ayrılan bütün kuvvetlerin eğitim amaçlı olarak kullanılması gerekmektedir. Varsın bozulsun. Varsın eksilsin. Amaç bu değil mi zaten. Belki de bazı depolarda kullanılmayan, bozulur diye kutusu bile açılmamış, yurtdışından ithal edilmiş ekipmanlar vardır.

         21. yüzyılda bilgisayar, projeksiyon, slayt, tepegöz,  faks, fotoğraf makinesi, kamera, VCD, DVD, video, çağrı cihazı, telsiz, cep telefonu gibi cihazları kullanamayan polisin 21.Yüzyıl    polisliğine ekleyecek fazla bir değeri olmayacağı kanısındayım. Olaya bir de şu açıdan bakmak gerekir. Teknolojinin getirdiği her ekipman kullanılmalı mıdır?  Vaziyetten vazife çıkarmak gerekir. Hangi birimde hangi ekipmanın mevcudiyetinin gerekliliğini günün şartları belirler. Eğer o şartlara göre alınmış bir teçhizat varsa kullanılmalı, kullanılanlara öğretilmelidir.

 

 

 

 

         8. Öğretim elemanlarının istekli olmalarını temin için varız.

 

         Polis Meslek Yüksek Okullarının eğitiminde üç unsur mevcuttur. Bunlar öğrenci (öğrenen), öğretim elemanı (öğreten) ve idaredir.

 

         Gerek atanmış, gerek anlaşmalı olan ve gerekse gönül dostluğu için olsun, öğretmek için Polis Meslek Yüksek Okullarında bulunan öğretim elemanlarının istekli olmasının temin edilmesi gerekmektedir.

         Hedef kitle olan öğrenciye bilgi aktarımında bulunacak öğretim elemanının geçmiş, günlük ve ileriye dönük kaygısı olmamalı, öğrenciye sorunlarını değil bilgilerini aktarmalıdır. Öğretim elemanlarının öğretmeye istekli olmalarının temini ile sağlanır. Kullanılan yerler, istirahat, çalışma, araştırma, geliştirme, sekreterlik hizmetlerinin yeterli olması öğretim elemanlarının verimli çalışmasını sağlayacaktır. İleriye dönük motivasyon çalışmaları yapılmalıdır. Eğer üniversitelerde olduğu gibi kariyer yapılamıyorsa bu açıklık başka maddi ve manevi desteklerle kapatılmalıdır. Öğrencisi ile, bilimi ile, geleceği ile bütünleşmiş ve sorunlarını yaşam standartlarında çözen bir öğretim elemanının etrafına olumlu sinyallerin gönderme yeteneği her zaman canlı tutulmalıdır.

        

9. Öğrencilerin istekli olmalarının temin etmek için varız.

 

Gerek kamu, gerekse özel sektörde olsun eğitime yapılan yatırımların bütçe içerisinde en büyük payı aldığı bilinmektedir. Bu kadar yatırımın amacı, bu kurumlarda eğitim gören ya da görecek olan öğrencilerin daha iyiyi daha kısa zamanda, daha kalıcı ve kaliteli olarak öğrenmelerinin teminidir.

         Yukarıda da bahsetmiştim. “Bir atı zorla suya götürebilirsiniz. Ama ona zorla su içiremezsiniz.”

         Öğrencilerin okula gelme amaçlarının içerisinde öğrenme ve istek konusu 4.-5. sıralarda olabilir. Bu çok önemli ve etkili değildir. Mesele öğrencileri sınıfa aldıktan sonra onların öğrenmeye istekli olmalarının sağlanmasıdır. Kendimizi ne kadar zorlarsak zorlayalım öğrenmek istemeyen öğrenciye ne öğretebiliriz ki. O zaman öğrencileri istekli olmaya motive etmek gerekli. Burada da öğrencinin günlük eğitimine, sorunlarında arınmış, gece rahat bir ortamda dinlenmiş, sabah temizliğini ve kahvaltısını yapmış, sorunlarını çözmüş olarak sınıfa gelmiş olması gerekmektedir. Sınıfların ve derslerin çekici olması dersi veren  öğretmenin elindedir.

         Öğrenci öğretmen, üst – ast, öğreten – öğrenen ilişkisinden ziyade bilgi paylaşımı, görüşlerin tartışılması, doğru olanların belirlenerek davranış haline getirilebilecek şekilde şekillenmesi gerekmektedir. PMYO’na alınan öğrencilerin yaşları 18-23 arasında olmaktadır. Gerek yaşadığı ortam, gerekse kişilik olarak henüz düşünce ve anlama olgunluğuna erişememiş, gençlik sorunlarını ve bunalımlarını üstünde atamamış öğrencilerimizin olması muhtemeldir. Kişilik gelişimine katkıda bulunmak, paylaşmayı bilmek, değer vermek, yardımcı olmak, sıkıntıları paylaşmada “yanınızdayım” imajını vermek, ekonomik sorunlarına çözüm bulmak, kültürel alt yapısına saygı göstermek öğrencinin öğrenme yolundaki engellerini aşmaya yardımcı olacaktır.

 

         10. Öğrencilerin kendi başlarına karar verebilecek ve uygulama yapabilecek seviyeye gelmelerini temin için.

 

         Bir anekdot anlatarak konuya başlamak istiyorum. Sınıf komiseri ve Temel Trafik bilgisi dersi görevlisi olarak 9 aylık bir eğitim süresince mezun ettiğimiz bir öğrencimiz görevine başladığı ilk gün bir devlet büyüğümüzün konutunun önüne nöbetçi olarak gitmiş. Görevindeki birinci günün akşamı beni aradı. O gün kendi başına  o kadar çok karar vermek zorunda kalmış ki. Ama bütün işlerin üstesinden geldiğini, başarılı olduğunu, bu başarısını da aldığı eğitime, eğitim süreci içerisinde de kendi ayaklarının üzerinde durması, kendine ve olaylara ait kararları kendi vermesi sonucunda ulaştığını beyan etmiştir.

         Polis olarak günlük görev süreci içerisinde bir çok konuda karar vermek zorunda kalan polisleri bu yetenekle yetiştirmek zorundayız. Kanunların verdiği yetkiyi dahi kullanırken bir başkasına sorup emir alma zorunluluğunu hisseden polisimizin yetiştirilmesinde eksiklikleri mevcuttur diyebiliriz.

         En kötü kararın kararsızlıktan  daha iyi olduğunun bilinci içerisinde, eğitim aşamasında verdiğimiz kararlarla öğrencilerimize örnek olmamız yanı sıra, öğrencinin gerek kendi, gerekse eğitimleri ile ilgili kararları vermeleri konusunda serbest bırakılması onun gelişimini sağlayacaktır.

 

         11. Mezuniyet sonrası halkla bütünleşmek, eğitim sürecinde ise mensubu olduğu halktan kopmamak fikrini aşılamak için varız.

 

         Polislik hizmetlerinde toplam kalite halka verilen hizmetin, kabulü ve değeri ile ilgilidir. Halka iyi hizmet vermek için başta halkımızın, verilen hizmeti bilmesi ve onun kalitesini ölçmesi gerekmektedir.

         Üniforma giyilerek yapılan hizmetlerde, hizmet yapanlar devamlı halkın içerisinde olmaları, onlarla bütünleşmiş ve onların; “olmazsa olmaz” desteğini almaları gerekmektedir. Toplum destekli polisliğin dünyada uyguladığını, ülkemizde de kültürel alt yapısının oluşturulduğunun, eğiticilerin bu konuda bilgilendirildiğini ve toplum destekli polislik teriminin kullandığını görüyoruz.

         Toplum destekli polisliğin temelinde halkla bütünleşmek kaçınılmaz bir gerçektir. Esasında toplum destekli polislik terimi yeni olmasına rağmen, her zaman halkla iç içe olunması gerektiğinin bilinci içerisinde olmanın mutluluğunu hepimiz yaşıyoruz. Polislik insanlık için vardır. statüsü ne olursa olsun polislik hizmetlerinden faydalanmayan bir insan düşünülemez. O halde Polis Meslek Yüksek Okullarında yetiştirdiğimiz öğrenciye kültürümüzün zenginliğini, görev yaptığı ve yapacağı her yerdeki insan örneklerini ve bütünleşmenin gereklerini anlatmak zorundayız.

         Genç ve dinamik bir yaşta aldığı polis eğitimini görevinin gerekleri doğrultusunda uygulayan polisimiz, kendini halktan soyutladığı anda başarılı olamayacaktır. “Olduğu gibi kabul etmek” olgusu doğrultusunda insanına hizmet eden polisimiz görevinde başarılı olacaktır.

         Göreve gitmeden önce Polis Meslek Yüksek Okullarında 2 yıllık bir eğitim geçiren öğrencimiz, bu iki yıllık süre içerisinde tatillerini vatandaşlarımızın arasında geçirmektedir. Burada bir geçiş dönemi içerisinde olan öğrencimizin kendisini yaşadığı toplumun bir parçası görmesi doğrultusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Hafta sonu tatilini polis evinde oyun oynayarak geçiren bir öğrencimizin halkla iç içe olmak açısından pek çaba sarf etmediğini düşünüyorum. Zira şehir iznine giderken topluca aynı araçlarla gidip gelmeleri toplumdan kopmalarına ve toplumdan ayrı bireylermiş gibi kendilerini algılamalarına sebep verecektir.

         Bu itibarla daha Polis Meslek Yüksek Okulu öğrencisi iken en az 20 yıllık bir süre ile yapacağı polislik hizmetine daha şimdiden halkın içerisinde başlaması, halkla bütünleşmesi için imkanlar tanınması gerekmektedir.

 

         12. Kılık kıyafetin etkileyici unsurunu benimsemelerinin temini için varız.

 

         Giyimine göre polislik hizmetlerini sivil ve resmi polis diye iki kategoride inceliyoruz. Üniformalı polis de, çalıştığı hizmet branşına göre değişik üniforma çeşitleri giyebilmektedir. Törenlerde ise Tören üniformaları giyilmektedir.

         Üniforma, bir ayırım işaretidir. “İnsanların kıyafetleri ile karşılandıkları, fikirleri ile uğurlandıkları” vecizesi bu açıdan da değerlendirilebilir.

         Değişik sosyal grup ve statüler içerisinden gelerek Polis Meslek Yüksek Okullarında eğitime alınan öğrencilerimize burada hukuki normlar çerçevesinde mesleki davranışlar kazandırarak görev yapacağı hizmetin gereği olarak da üniforma giydirilmektedir.

Üniforma, toplumumuzda devamlı saygı görmüş ve birçok insanın idealini süslemiştir. Bu itibarla üniformaya olan saygı devamlı ön planda tutulmaktadır. Ancak mesleki yaşam dikkate alındığında 24 saat görev yapan bir personelin, iş çıkışında evine giderken kıyafetinin de sabah göreve geldiği gibi olması gerekmektedir. Bizi karşısında gören vatandaşımız 24 saatlik bir görevin akabinde evimize gittiğimizi bilmemektedir. Bilmek zorunda da değil zaten, PVSK Ek 4. madde: “Polis görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde, hizmet branşı, yeri ve zamanına bakılmaksızın bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, sanık ve suç delillerini tespit muhafaza ve yetkili zabıtaya teslim etmekle görevli ve yetkilidir…..” denmektedir.

         Polislik görevi, profesyonel bir görevdir. Yasaların verdiği görevleri her zaman yerine getirilmek zorundadır. Başka türlü düşünmek mümkün değildir. O zaman Polis Meslek Yüksek Okullarında üniforma ve kıyafet konusunda neler yapabiliriz. Öncelikle polisliğin ismi ve dış görüşü dışında hiçbir bilgisi olmayan, üniformanın temizlik ve tazeliği duygularını kalbinin bir tarafında tutarak başka etkenlerin de tesiri ile Polis Meslek Yüksek Okullarına gelenlerin ilk karşılaştığı bizler, yani okul çalışanları davranışlar ile örnek olmalıyız. Giyimimizle, üniformaya saygımızla örnek olmalıyız. Bu duyguyu devamlı ön planda tutmanın yanında işlemek gerektiğine inanıyorum.

 

         13. Düzgün hitabet ve ikna kabiliyeti kazandırmak için varız.

 

 İnsanlar konuşarak, hayvanlar koklaşarak anlaşırmış. Hayvanlar için doğru ama günümüz atmosferinde sıkıntısı ve sorunu olan insanların konuşarak anlaştıklarını söylemek pek mümkün gözükmektedir. Bu da karşılıklı etkileşim içerisinde olan insanların haklılık paylarını ön planlara çıkararak daha fazla hak elde etmesinden kaynaklanmaktadır.

 

Bütün bu olumsuzluklara rağmen hiçbirimizin aksini düşünemediği “tatlı dil yılını deliğinden çıkarır” atasözü çerçevesinde yoğunlaşmak istiyorum. Bireylerin önce kendi iç dünyaları ile barışık olmaları gerektiğini biliyoruz. Biraz danarsist  olan yeni kendini beğenen insan artık toplum içerisinde sevilebilecek, dinlenebilecek, fikirlerinden istifade edebilecek duruma gelecektir.

Görevi gereği her zaman vatandaşla iç içe olan polis empatiyi bilmelidir. Vatandaşını doğru olarak tanıyabilmeli ve onu anlayabilmelidir. Onu anladığı sürece iletişimde sıkıntı olmayacaktır. Görevimiz gereği birlikte olduğumuz insanımızın seviyesi bizden farklı olabilir. O zaman onun seviyesine göre hitap ederek ona yaklaşarak, görevimizi kimsenin hak ve onurunu zedelemeden yapabiliriz ve yapmamız gerekir zaten.

Çocukluğumuzdan beri “yasak”lar ile büyütülüyoruz. İyi! Yasak ama niye yasak. Zaten insanlarımızın yasaklara karşı sıkıntısı var. O halde yasak yerine davranışın uygun olmadığını, daha doğru davranışın destekleneceğini söylemek hiç zor olmasa gerektir. Yasaklarla büyüyen, yasaklarla eğitim alan bir gencimizin orta ve yüksek öğretiminde yine yasaklar dünyasında yaşamanı, onu ileriki yaşantısında yasakları benimsemiş ve uygulanış bir pozisyona sokacaktır.

Bu olumsuzlukları gidermenin temelinde düzgün hitabet yani karşımızdakinin anlayacağı dilde konuşma, herkes tarafından ön plana çıkacaktır ki bu da esas sorunu çözmüş olacaktır. İyi konuşmak, iyi ikna yapmak için iyi etkileşim içinde bulunmak gerekmektedir. Bu vasıfları kazanmanın yolu da okumaktan, anlamaktan, dinlemekten, anlatmaktangeçmektedir. Bunları yapmak için de insan sevgisini, insan olmanın haklı gururunu yaşamak ve paylaşmak gerekmektedir.

 

14. Paylaşmalarını öğrenmelerini sağlamak için varız.

 

Toplu olarak yaşanan ve çalışılan yerlerde bölüşmesini bilmek birlikte yaşamanın en önemli şartıdır. Her zaman ”ben” yerine her zaman “biz” demek, hayatın ve görevin daha mutlu yaşanmasını sağlayacaktır. Polis mesleğinde paylaşma dediğimizde, görevin paylaşılması, arkadaşlığın, dostluğun, acı ve kederin paylaşılması, istihkakın paylaşılması,çalışma şartlarının paylaşılması düşünülmelidir.

         Polislik mesleğini icra eden polislerimiz değişik kültür ve aile yapılarından gelerek, Polis Meslek Yüksek Okullarında 2 yıllık bir süre zarfında sosyal yaşantılarından farklı bir bürokrasi ve kültürel yapı içerisinde gelişimlerini sürdürmektedirler.

         Polis Meslek Yüksek Okullarında eğitilen öğrencilerimizin paylaşma yolunda iyi eğitilebilmeleri için kendilerine tanınan imkanların ve verilen istihkak ve olanakların bir sıra dahilinde ve adilane dağıtılması onların paylaşmayı öğrenmelerini sağlayacaktır. Toplu yaşanan yerlerde işlemlerin bir sıra halinde yapıldığı ve sırası geldiğinde hakkını alacağını bilmesi  onu rahatlatacaktır.

2 yıllık bir süre içerisinde Polis Meslek Yüksek Okullarında eğitilen ve istihdam edilen öğrencilerin kendi hak ve hukukunu özümsemiş ve idrak etmiş olarak, beraber yaşadığı, ve birlikte olmak zorunda kaldığı arkadaşlarının haklarına saygı göstermesi alacakları eğitim ve planlı davranış ile mümkün olacaktır.

 

        

15. Eleştiriye açık olma, bilgiye ulaşma yollarının temini için varız.

 

         Her zaman, herkesi eleştiririz. Yaptıklarını beğenmeyiz de kendimizi eleştirmez, hatta yaptıklarımızın doğru olduğumu savunuruz. Hani bir söz vardır. “kirpi, yavrusunu pamuğum pamuğum diye severmiş” doğrudur ama gerçekleri de görmek gerekmektedir. Her şeyin hızla değiştiği ve geliştiği sosyal yaşamda daha doğrulara daha iyilere ulaşmak için eleştiriye açık olmanın gerekliliğini savunuyorum. Buna imkan verilmelidir. Ancak mesleki disiplin, etik ve hiyerarşiksistem zarar görmemelidir.

         Öğrencilerimize bunu kazandırmak için kendimizin eleştirilmesine, bilgimizin eleştirilmesine fırsat vermeliyiz. Artık, öğretmenin anlattığı, öğrencinin dinlediği ve dinlediği her şeyi tartışmasız kabul ettiği bir eğitim sisteminin yetersiz olduğunu ve değerini yitirdiğini bilmemiz gerekir. Zaman zaman çoğumuzda başkasına sormama ya da her şeyi ben bilirim duygusu hakimdir. Hal böyle olunca liderlik vasfından uzaklaşılmaktadır. Bir şeyi bilmekten daha iyisi ve doğrusu, aranan şeyin nerede bulunabileceğidir. Bu itibarla bilgiye ulaşmak için gerekli bütün yolları kullanılması gerekmektedir. Hazır bilgiyi yeniden hazırlamanın zaman kaybından başka bir sonucu olmamaktadır. Bu itibarla bilgi çağı diye ifade edilen bilgi toplumunun bilgi polisleri olmamız, bilgi polisliğini daha ileri seviyelere götürecek polisleri yetiştirebilmek için bilgi ulaşım yollarını açmamız gerekmektedir.

 

         16. Mesleki bilgi ve tecrübeye ulaşımı sağlamak için varız.

 

         Polislik hizmetinin sosyal bir bilim olduğunu yukarıda açıklamıştık. Mevcut bilgilerinizi yaşadığımız tecrübelerle birleştirerek Polisiye olayların insan haklarına ve hukuka uygun olarak çözülmesini sağlamaktayız. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki; gerek sosyal gerekse hukuki yönden her zaman gelişmekte ve yenilemekte olan polis biliminin her zaman tecrübe ile devam ettirilmeyeceği bir gerçektir. Yıllar önceki hukuka ve sosyal yaşama göre zamanında çözülmüş olan hukuki bir sorunun bugün aynı şartlarla çözülmesi mümkün olmayabilir veya hukuka aykırı olabilir.

         Polis Meslek Yüksek Okullarında eğitim görmekte olan öğrencilerimizin kendi yeni ve doğru bilgilerinin, kadrodaki ast-üst ve amirlerinin bilgi ve tecrübeleriyle bütünleştiğinde, sorunların daha kolay çözüleceği, hukukun herkese eşit olarak uygulanacağı gerçeği görülecektir.

         Bazı davranış modelleri çok zor da değişse, değişmektedir. Tecrübelerin de günün şartlarına göre yeniden değerlendirmesinin yapılması gerekmektedir. Tecrübe sahipleri hızla değişen mevzuatı takip edemediklerinde; tecrübeleri mevcut bilginin gerisinde kalacaktır ve işe yaramayacaktır..

         Polislik mesleğinin temel eğitiminin verildiği Polis Meslek Yüksek Okullarında bilimin ve hukuku en doğrusunu her zaman öğretmeliyiz. Bunun öğretirken de tecrübenin faydalarında yararlanmalıyız. “Bizim zamanımız da böyle idi” sözü günün hukuk  ve sosyal bilimi ile birlikte işlenmelidir. Eğer bizim zamanımızda böyle olan konu bugünkü hukuka ve sosyal yapıya uygunsa diyecek fazla bir şey olmayacaktır.

 

 

 

         17. Hepimiz insanız ve “İnsanlık için varız” imajını yakalatmak için varız.

 

         Polislik hizmetlerinin müşterisi insanlardır. İnsanlarımız iç ve dış etkenler sebebiyle farklı konumlarda karşımıza çıkmaktadırlar. Hukukun her insana eşit olarak uygulanması, hukuki normların muhafaza edilmesi durumunda hiçbir vatandaşımızın buna olumsuz bakma ve karşı çıkma hakkı yoktur.

         Polislik hizmetine, devletin milletine güvenlik hizmeti ulaştıran bir birimin hukuki görevleri gözüyle baktığımızda – öyle bakmamız gerekiyor zaten- yasaların verdiği görev ve yetkileri yerine getirmekten başka bir uygulama kalmamaktadır. Yasaların verdiği görevler yapılırken, yasaların verdiği yetki sınırları içerisinde kalmalıdır.

         Polislik insanlık için vardır. Sanayinin, teknolojinin, bilimin, doğanın, ruh yapısının polisliği olmaz. Tüm bunların içinde ve çevresinde bulunan insanların karşılaştıkları sorunların ve olayların polisliği vardır. O zaman sorunu yaşatmamak ve büyütmemek gerekir.

         İnsan olmak, insan olabilmek insanlara iyi şeyler yapabilmek, insan olarak yaşayabilmek esasında hiç de zor şeyler değil. Ah bir anlayabilsek, anlatabilsek, uygulayabilsek

 

18-Profesyonelce düşünmeyi sağlamak için varız.

 

Duyarlılık ve duygusallık terimlerini hepimiz biliyoruz. İşin derinine inildiğinde ise, toplum olarak duygusal ağırlıklı olduğumuzu zannediyorum.

Ancak polislik gibi bir mesleğin düşünce ağırlıklı olarak yapılamayacağı bir gerçektir. Duygusallıktan ayrılıp duyarlı davranış sergilediğimizde işimizde daha sağlıklı kararlar vereceğiz.  Daha başarılı olacağız.

Duyarlılık:Hukukun verdiği ölçüler çerçevesinde yine hukukun verdiği görevleri yapmaktır.Yani profesyonel davranmaktır. Profesyonellik insan olma hasletlerini etkilememekte daha ziyade güven artırmakta, bu bağlamda da saygı ve sevginin gelişmesinde katkıda bulunmaktadır.

Günlük yaşam içerisindeki olaylar, duyarlı davranan bir polisi etkilemez ve etkilememelidir

Aracının sigortasını yaptırmamış bir sürücüye “Hadi sizi affettim.Bir daha olmasın.” deme yetkisi bir polisin var mı? Tabii ki hayır. Bu veya buna benzer bir sürü yanlışlıkları yapılıyor. Profesyonel davranış içerisinde kuralların olduğu gibi ama herkese uygulanması gerekir ve öyledir de.

Sizinle kısa bir anektodu paylaşmak istiyorum.1996 yılında ülkemizde gerçekleştirilen Habitat-2 toplantılarında görevli iken görevin ilk gününde  çay ikram ettiğimiz Birleşmiş Milletler Polisi Tercümanı çağırarak “Arkadaşlar çok teşekkür ederim. Ama şu an görevim başındayım. Çay içemem. Lütfen onlar da içmesinler.” Diyerek bizi ikaz etmişti. O günden beri profesyonellik davranışım ve düşüncem üzerinde çok gelişmeler oldu.

         Bir paylaşımda daha bulunmak istiyorum. Yine aynı toplantılarda çalıştığım binaya girmek için, o binaya girişin serbest kartı ve silah taşıma kartı  yakaya takılması gerekiyordu. Karargahı çalışma binamızda olan üst düzey  BM polis görevlisi (onu hepimiz tanıyorduk) her sabah geliyor. Polis yıldızını gösteriyor. Silahını ve silah taşıma kartını gösteriyor ve binaya öyle giriyordu. Binaya giriş çıkış yapan mutfak ve temizlik görevlilerine kart taktırmak için yaptığımız çabaları düşünüyorum da. profesyonellik üzerine çok daha çalışmamız, uygulama yapmamız gerektiğine inanıyorum.

         21. yüzyılı yaşıyoruz. Bilgi toplumu diye hedeflerimizi belirliyoruz. Ama profesyonel davranış konusunda standardı yakalayamadığımızı üzülerek belirtmek istiyorum.

 

         SONUÇ

        

Tüm olumsuzluklara rağmen 21. yüzyılın güzelliklerini yaşamaya çalıştığımız dünyamızda coğrafyası itibariyle çok kritik bir bölgede, bir taraftan globalleşen dünyanın parçası olmaya, diğer taraftan da insanımızın huzur ve refah içerisinde yaşamaya çalışan ülkemizde, insanlarımıza güvenlik hizmeti veren Emniyet Teşkilatımızın eğitim kadrosunda çalışan bizlerin, yukarıda açıklamaya çalıştığımız duygularla bütünleştiğini zannediyorum.

         Girdiği ve başardığı sınavdan başka, polislik konusunda hiçbir bilgi birikimi olmayan gençlerimiz Polis Meslek Yüksek Okullarına geldiğinde, karşılarında ilk olarak Sınıf Komiserlerini ve kendilerine eğitim verecek olan biz eğiticileri görmektedirler. İlk intibanın hayata bakış açısında ne denli önemli olduğunu biliyoruz. Bu itibarla mesleki beraberlik alanında gördüğü ilk insandan iyi intibalar edinmesi o gencimizin ufkunu açacaktır.

         Davranışlardaki profesyonellik kararlılık ve insan sevgisi gençlerimizin polisliği daha iyi özümsemelerine, daha iyi sahip çıkmalarına ve edindikleri sağlam duygular çerçevesine, hizmet edeceği vatandaşına karşı daha nazik,daha kararlı daha profesyonel davranmalarına sebep olacaktır. Bundan eğitimciler de, polisler de, vatandaşlar da memleketimiz de, dünyamız da kendine düşen mutluluk payını alacak ve daha mutlu olacaktır.