BİR CİNAYETİN ARDINDAN…
Ali ALTUNYAY
Mali Sayman
Emekli Emniyet Müdürü
Olay yerinde, çeşitli uzmanlardan oluşan karma bir ekip çalışmasının sağlanması, “Olay Yeri İnceleme” ile olay yerinin korunmasının önemini vurgulaması açısından gündemdeki bilim adamlarının cinayetleri iyi bir örnek teşkil etmektedir.
Bir çok televizyon ekranında oldukça geniş olarak gösterilen olay yeri, inceleme uzmanlarının çalışmaları esnasında, koruma şeridi çekilmiş olmasına rağmen, ilgisiz birçok kişinin koruma şeridinin içinde bulunduğunu üzülerek izledik.
Ancak, profesyonelce işlenen ve birçok boyutu olan böyle cinayetlerde, delil elde etme ve faili yakalama, adiyen işlenen diğer olaylara nazaran daha zordur. Genel de yapılan uzman görüş ve yorumlarında, profesyonelce işlenen cinayetlerde delilin, çok az veya hiç bulunmayacak şekilde planlı ve her türlü ihtimal düşünülerek eylemin gerçekleştirildiği düşünülmelidir. Bu nedenle bu gibi olaylarla yetkili yetkisiz tüm kişilerin olay yerinden başlayarak daha hassas, dikkatli ve görevlilere yardımcı olmaları hayati önemdedir.Çok az delil bulunabilecek bu tip olaylarda var olan küçük bir bulgunun kaybolması veya bulunamaması, olayı çözümsüz hale getirmesinin yanında toplumda güvenlik ve adalet sistemine karşı olumsuz bir havanın oluşmasına da neden olmaktadır.
Olay yerini koruma, sadece polisiye tedbirlerle yeterli olmadığı, toplumun tüm kesimlerinin bunu bir kültür, bir insanlık görevi olduğunu kabullenmesi gerekmektedir.
Katil ile maktul arasında olay öncesi direk veya dolaylı ilişkiler bulunabilir.Bunlar, haksız rekabet, alacak-verecek, aşk, kan davası gibi bir çok ilişki çeşidi olabilmektedir. Ancak profesyonel olarak işlenen cinayetlerde, tetikçi ile maktul arasındaki ilişki çok daha az yada hiç bulunmamaktadır. Olayı çözmede sadece olay yeri değil, olayla ilgili diğer ilişki ve bilgilerin yanında olay yerindeki teknik çalışma ve soruşturmada elde edilen bilgilerin birlikte değerlendirilmesinin önemi büyüktür.
Toplumu derinden yaralayan böyle elim bir cinayetin, duygusal boyutunun yanında, yurt genelinde huzur ve güvenliğin sağlanmasıyla görevli olan polisin, olayın faillerini, inceleme ve araştırmalar sonunda yakalayarak adalete teslim etmesiyle kamu vicdanı biraz olsun rahatlayacaktır. Polisin, delilden olayın failini tespit ederek yakalamasından duyduğu haz ile olayın, faili meçhul kalması ve yapılan çalışmaların boşa gitmesi sonucu duyduğu elemi ifade etmek oldukça zordur.
Toplumda, profesyonel olarak işlenen cinayetler, genelde “faili meçhul kalır” şeklindeki kanının değişmesi gerekir.Çünkü bu konu, toplumda güvenlik ve adalet sistemine karşı bir güvensizliğin oluşmasına neden olmaktadır.Bu güvensizliği ortadan kaldırabilmek için teknik olarak çalışmanın en önemli faktör olduğu bir gerçektir. Çünkü bir olayın, elde edilen delillerden yapılan analiz neticesi, olayın işleniş şekli ve özelliğine göre profesyonel veya adiyen bir cinayet olup olmadığının tespit edilmesi mümkün olabilmektedir.
Sağlıklı bir inceleme yapabilmek için olay yeri belli bir süre koruma altında tutulmalıdır. Özellikle profesyonel cinayetlerde delil bulmanın zorluğu, olay yerinin açık alan ve iklim özelliklerinin olumsuz olması gibi faktörlere rağmen, mevcut durumu konularında uzman kişilerle daha sağlıklı ve detaylarıyla değerlendirmek amacıyla en az birkaç gün süreyle olay yerinin korunmasının devam etmesi, gelişmiş ülkelerde üzerinde dikkatle durulan bir uygulamadır.
Daha önce Uğur MUMCU ve Uzeyir GARİH cinayetleri gibi televizyon ekranlarına taşınan olaylarda da, olay yeri ile ilgili çeşitli görüşler ileri sürülmüştü.Neticede bazı delillerin, olay yeri koruma şeridinin zamanında çekilmiş olmasına rağmen, iyi niyetle olsun veya olmasın, dikkatsizlik, tedbirsizlik, bilgisizlik veya sorumsuzluk gibi herhangi bir gerekçe ile olay yerinde çıplak gözle görülen yada görülmeyen bir çok delilin bulunduğu gerçeğine rağmen, bu gibi nedenlerle olay yerine girilmesi, delillerin yer değiştirmesi veya yok olmasına neden olabilmektedir.Halbuki, bu konuda mevzuat düzenlemesi ve bir çok etkinliklerle bilgilendirme ve çeşitli eleştiriler yapılmış olmasına rağmen toplum olarak bazı kriterlerin hala tam olarak yerleşmediğini bize göstermektedir.
Olayı çözmede iki ana yöntem vardır.Birincisi, olay yerindeki inceleme ve çalışmalarda, olayla ilgili somut ve maddi deliller toplanarak delilden faile gidilmesidir.İkincisi ise fail ve maktul arasında olay öncesi var olan ilişkilerin türü ve özelliğini soruşturma ve istihbarat birimlerinin araştırmalarında elde edilen ve somut delillerle desteklenen bilgilerden olayın çözülmesidir. Ancak bazen bu çalışmalardan da netice alınamayabilir.Burada olayı çözmede önemli bir faktör de ”halkın desteği”ni almada ortaya çıkmaktadır.Vatandaşların yapacağı tanıklık, ihbar ve vereceği eşkal bilgileri, olayı çözmede ayrı bir önem kazanmaktadır.
Ülkemizdeki teknik çalışmalarda, olay yeri inceleme ve kriminal laboratuar alanlarında azımsanmayacak kadar önemli mesafeler alınmıştır.Teknolojik gelişme sayesinde, birçok faili meçhul olay, delilden faile gidilmesi sayesinde çözümlenmiştir.Bu gelişme toplumda, hukuk devleti ve insan hakları bağlamında bir güvence oluşturmaktadır.
Bu konuda gelişmiş ülkeler düzeyine süratle ulaşmalıyız.Ülkemizdeki tüm il merkezlerinde Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlükleri kurularak faaliyete geçirilmişlerdir.Araç, malzeme ve personel yönünden eksikliklerin süratle tamamlanması, olayların kısa sürede aydınlatılmasına büyük katkı sağlamaktadır.
“Olay yeri inceleme ve korunmasında” uluslararası literatür ve uygulamaların da göz önüne alınarak önerileri birkaç başlık altında toplanmasında yarar vardır:
- Olay yeri koruma şeridi, sivil-resmi tüm otolarda bulundurulmalıdır.
- Olay yerinin korunmasının önemi, rütbeli rütbesiz tüm yetkililer tarafından göz önünde bulundurularak, olay yeri inceleme ve diğer uzmanlara yardımcı olunmalıdır.
- Teknolojik araç ve gereçler ile yetişmiş uzman personel için yapılan tüm masraflar, eğer olay yeri iyi muhafaza edilmemişse hiçbir işe yaramayacağı herkesçe bilinmelidir.
- Olay yeri inceleme uzmanları ile kriminal polis laboratuar uzmanları bir şekilde mevzuat düzenlemesi ve görevsellik alanında olay yeri inceleme, delilleri toplama ve değerlendirmede birlikteliğinin sağlanması, adli tıp uzmanları, biyolog, kimyager, yangın uzmanı, kriminalistik uzmanları ve üniversitelerin ilgili bölümlerindeki öğretim görevlileri vb gelişmiş ülkelerde olduğu gibi olayın şekli ve özelliğine göre oluşturulacak bir ekip şeklinde olay yerinde birlikte çalışmaları sağlanmalıdır.
- Görevde birlikteliği sağlama, sadece olay zamanında değil, olay çözümlenene kadar bu farklı birimlerin ortak bir koordinatör altında karma bir ekip şeklinde çalışmalarını sürdürmesi sağlanarak elde edilen yeni bir bilgi, ihbar ve delilden daha sağlıklı sonuç alınabilmesi için değişik uzmanlardan oluşan bu komisyonda değerlendirilmelidir.
Avrupa veya dünyadaki bir çok gelişmiş ülkede stadyumlarda tel örgü olmamasına rağmen kültürleri gereği saha içine girilmemektedir.Ülkemizde de Denizli’de Beşiktaş’la oynanan son kupa maçındaki gergin atmosfere rağmen, Denizlispor sahasında tel örgü olmamasına rağmen saha içine girilmemesi bize çok umut vermiştir.İşte bu kültürün tüm ülke sathına yayıldığı ve olay yeri gibi her alanda bilgi çağının gerektirdiği kriterlere tam olarak uyulmasını ne kadar özlediğimizi sanırım hepimiz paylaşmaktayız.
Meydana gelen bir olayı klasik yöntemlerle çözmenin ne denli çağ dışı ve zor olduğu artık tüm otoritelerce kabul edilmektedir.Polis teşkilatında çağın gerektirdiği teknolojinin her alanda kullanılması sayesinde olayların çözümü daha da kolaylaşmaktadır.Teknik çalışma, bilgisayarın her alanda kullanılması, iyi bir arşiv yapılanması ve konusunda uzman personelin olayı soruşturması vazgeçilmez bir değişim sürecidir. Özellikle; Eğitim, Bilgi İşlem, Olay Yeri İnceleme, Kriminal Polis Laboratuarları ve İstihbarat gibi birimlerin önemi her geçen gün daha da artmaktadır.Bu yapılanma sürecinin hızlanması ne kadar çabuk olursa evrensel kriterleri yakalamamız o kadar daha kolay olacaktır.
Bu izahlardan sonra güncel olan bazı konulara da değinmek istiyorum. Türkiye’de sağlanmaya çalışılan güvenlik ve huzur ortamını da bozarak ülkede istikrarsızlık ve ekonomik gelişmesini de engelleyerek bazı çevrelere de mesaj verilmesine maruz olduğuna inandığımız, son zamanlarda meydana gelen olaylarda hunharca katledilen bazı araştırmacı gazeteci ve bilim adamlarımızın öldürülmesinden sonra olay yerinde gerekli tedbirlerin alınışını, delillerin muhafaza ve toplanmasında görülen aksaklıklar ile her önüne mikrofon uzatılanın beyanat verme hevesinde oluşlarıyla, bazı medya kuruluşlarının bu tür olaylarda, topluma uzman olarak tanıttıkları, bazı kişilerin yanına bilim adamlarımızı katmak olayın seyrini değiştirebilecek ve de toplumda yanlış bir kanının oluşmasını sağlayacak yayınların zamanla azalmakta olduğunu izledik.Bu tür olaylarda medyamızın da sorumluluklarının bilincinde olmaları en halisane temennimizdir.
Polisimizin de ilk olaylardan itibaren çğdaş ve gelişmiş ülkelerin polislerini geçmek için başlattığı çağdaş ve bilimsel eğitimini sürdürerek geliştirdiğini, uzmanlaşmaya önem vererek delilden sanığa gitmek için, olay yerinin incelenmesini ve delillerin bozulmadan, şekil ve yerleri değiştirilmeden nasıl muhafaza edileceğinin bilincinde olarak öncelikle kendi can güvenliği için, olay yerinde biyolojik ve kimyasal tehlikelere karşı da gerekli tedbirlerini alarak, soruşturmacıları ve toplumu yanlış yönlendirmemek için, gerektiği kadar bilginin, gerekli zamanda verilmesine özen gösterilmesinin de gerekliliğine inanmaktayız.
Polis Okullarının Polis Akademesine bağlanarak 2 yıllık Polis Meslek Yüksek Okuluna dönüştürülmesi ile isabetli bir adım atılmış olmakla birlikte bu okullarda okutulan dersler ile içeriklerinin de, çoğunluğunu çeşitli üniversitelere bağlı fakültelerde, branşlarında uzmanlaşmış ve objektiflikleri ile bilimsel kariyerleri kanıtlanmış, bilim adamlarından almak üzere, Akademimiz bilim adamları ve uzman emniyet mensuplarımızdan oluşacak bilim komisyonlarınca, gelişmiş çağdaş ve medeni dünya devletlerindeki uygulamalar, ülkemizdeki mevcut yasalar ve de AB ne uyum için değişecek yasalar da dikkate alınarak objektij şekilde yeniden gözden geçirilmesinde yarar bulunduğu düşünülmektedir.
Bundan bir süre önce Adana’da toplumun ve polisin gözü önünde karısını 52 yerinden bıçaklayan şahsın bu hareketinin polisçe anında önlenemediğinin televizyonlarda gösterilmesi ile, yine dama çıkarak kendini bıçaklayan bir şahsa da uzun süre müdahale edilemediğinin, bilahere şahsın etkisiz hale getirilmesine rağmen anında üst araması yapılmadığı gibi elleri de kelepçelenmediğinden polislerin arasından sıyrılarak cebinde sakladığı 2. bıçakla TV.Kameramanına saldırdığının canlı olarak yayımlanmasından öncelikle toplumda polisin yetersiz olduğu şeklinde yanlış kanı hasıl olmakta ise de;
Bunların;
Toplumsal mutabakatı sağlamak için tartışmaya açılmadığı gibi uzmanların görüşleri dahi alınmadan, salt AB ni tatmin için bir paket halinde alel acele yapılan son Anayasa değişikliğinden kaynaklandığı kanısındayız.
Anayasımızda yapılan son düzenlemelerden bazılarının tersine işleyerek insan haklarının korunmasını da tehlikeye düşüneceği görülmektedir. Suçlarla mücadele yani güvenliğimiz ve insan hakları bir birine ters düşen kavramlar değildir. Bu durumda hakların en başında yer alan yaşama hakkımız dahi garanti edilmiş değildir.
A.B.liğine ve insan hakları alanındaki iyileştirmelere karşı olmadığımızı özellikle belirttik.
Anayasamız yapılan bu değişiklikle;
“Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya bir kaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunda yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça kimsenin üstü, özel kağıtlar ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz” şeklinde yapılan Anayasa değişikliği ilk bakışta son derece olumlu gözükmektedir. Oysa yeni düzenlemeye yakından bakıldığında ve uygulamadabırakınız işlenmiş suçlarla mücadeleyi; önleyici kolluk hizmetlerinin dahi yapılamaz duruma sokulmuş bulunduğu gözükecektir.
Gerçekten bir canlı bombanın polis tarafından fark edilmesi halinde etkisiz hale getirilmesi mümkün olamayacak, bu durumda dahi yazılı emir alınması gerekecektir.(Prof.Dr. Bahri Öztürk Çağın Polisi Sayı 13.)
Yapılan bu Anayasa değişikliklerine uygun olarak CMUK nun uygulanmasının polisi zor ve tereddütlü durumda bıraktığı böyle durumlarda olaya müdahale eden polisin insan haklarını ihlal ederek kötü muamelede bulunduğu şeklinde ki şikayete maruz kalınarak konunun AB. İnsan hakları mahkemesine kadar taşındığı görülmekte olduğundan bu görüntülerin oluşunu önleyecek ve polisin olaya müdaheledeki tereddütlerini de giderecek düzenlemelerin bir an önce yapılmasında yarar bulunmaktadır.