Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Başarılı Meslektaş Çocukları Köşesi

Polis Kolejine girenler genelde orta ve dar gelirli aile mensuplarının çocuklarıydı. Belirli bir bölümü baba ve ağabey mesleğini seçen polis çocuk ve kardeşleriydi.

Keza günümüzde de yine bu mesleği seçenlerin önemli bir sayıda bu sınıflara mensup olan aile çocuklarından oluştuğu gözlenmektedir.

Bunun yanı sıra polis çocuklarından ,başka alanlarda da eğitim alanların polislik mesleği dışında da değişik alanlarda işler yaptıkları, yurt içi ve yurt dışında başarılı hizmetler verdiklerini gururla öğrenmekteyiz. Bu sayımızdan itibaren bu başarılı meslektaş çocuklarının hikâyelerini de oluşturulan köşemizde yayınlayacağız. Makalelerine dergimizde yer vereceğiz.

Bu sayımızda biri yurt içinde, diğeri yurt dışında yaşayan iki meslektaş çocuğuna yer vereceğiz. İlki, meslek büyüklerimizden emekli emniyet müdürü/vali Naci Parmaksız’ın geniş bilgi için www.temudder.org.tr üyelerimizi tanıyalım menüsüne bakınız) kızı ve kendisi de meslektaş olan, emekliliğinden sonra yazarlık yapan Elif Gülnur Parmaksız’ın kısa özgeçmişiyle, makalesine yukarıda “Misafir Yazar” sayfasında yer verilmiştir.

Diğeri de ülkemizin en köklü üniversitelerinden birinden mezun olduktan sonra yurt dışında medikal araç üreten bir şirket kuran ve geçtiğimiz yıl dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına alan ve halen bu etkinin sürdüğü COVID-19 test kiti geliştiren, üreten ve bunu ABD’deki en büyük laboratuar şirketine satan Serhat Pala ile yapılan aşağıdaki röportajdır.               Her birimiz gibi çocuklarının eğitim ve başarılarına katkıda bulunan ve destek veren meslektaşımız emekli emniyet müdürü İdris Pala’nın (geniş bilgi için www.temudder.org.tr üyelerimizi tanıyalım menüsüne bakınız)  konuyla ilgili görüşünü alarak, kendisini aşağıda röportajla tanıtacağız.

 İdris Pala: Çalışma uygar düşünceyle olunca başarı gelir. Aile olarak elimizdeki maddi, ama daha çok da manevi düşünceyle destekledik. Türk Gençliği’nin önü kesilmezse başarı gelir…İnşallah bu gençler, Ata’mızın dediği gibi,ülkelerini muasır medeniyet seviyesine ulaştırırlar.

1.Kendinizi tanıtır mısın?

2.Eğitim ve çalışma alanınız nedir?

İzmir’de 60.Yıl Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra, esim Zeynep (Antalya Anadolu Lisesi) ile 1992’de Boğaziçi Üniversitesi’nde ekonomi okurken tanıştık. O zaman amacım daha çok finans ve makro ekonomi konusunda profesyonel bir kariyer yapmak idi. Okulu bitirdikten sonra ben Interbank’ta ürün yönetimi ve stratejik planlamada, eşim de Deloitte & Touche de auditor olarak çalışmaya başladı. Profesyonel hayatımıza iyi başlamıştık ancak Amerika’dan yüksek lisans eğitimi  almak istiyorduk.

3.Türkiye’de alanınızla ilgili  herhangi  bir çalışma yaptınız mı?

Türkiye’de ikimiz de hiç alakalı bir konuda çalışma yapmadık. Açıkçası bu alanlar Türkiye’de daha konusu gecen şeyler değildi o zamanlar.

4.Ne zaman ABD’ye gittiniz, amaç ve hedefleriniz nelerdi?

Yüksek lisans alma amacı ile gittiğimiz Amerika’da öncelikle amacımız eğitim, arkasından iş tecrübesi kazanıp Türkiye’ye geri dönmek idi. Kaliforniya’nın San Diego şehrine geldik. Burası Amerika’nın en güzel şehirlerinden biri ve İzmir’i andıran bir iklime sahip. Master okuyabilmek için üniversitede asistan olarak çalışıp, hem de çalışma karşılığında burs alıp kısa zamanda bitirmeye çalıştık. Ekonomik imkânlar kısıtlı olduğu için fazla zaman geçirmeden okulu bitirmeye yönlendik. Okulu bitirir bitirmez amacımız birkaç yıl burada tecrübe kazanmak, ondan sonra Türkiye’ye geri dönmek idi. Sermayemiz olmadığı için, ilk basta şirket kurmak ve girişimcilik gibi amacımız çok fazla yoktu. İlk işim yeni kurulan küçük bir İnternetten Satış sayfasında pazarlama bölümünde çalışmak oldu. Zeynep de yönetim danışmanlığı yapan bir firmada başladı. Tam Amerika’da Internet Bubble dedikleri, birçok yeni internet şirketinin anlaşılmaz şekilde yatırım topladığı ya da hisse senedi artırdığı dönemin sonlarında idik. İşe başladıktan bir sene geçmeden, çıkan kriz sonucu ikimiz de islerimizi kaybettik. Çalışma iznimiz de bitmek üzere olduğu için, dönmemize kesin gözüyle bakıyorduk. Hatta bankada kalan son birkaç bin dolarımızın yarısını Amerika’yı bir daha gezme şansımız olmaz diyerek harcayıp, dönüş planlarımızı yapmaya başladık. Tam bu sıra da esim Zeynep girişimcilere destek olan bir vakıfta bir iş bulmayı basardı. Ben de bu sefer başka bir yere girip işi kaybetme şansından çekindiğim için iş hayatına ilk girişimcilik yaparak başladık. Bizi bugüne getiren yola o şekilde başlamış olduk.

5-Kaç yıldır ABD’de bulunuyorsunuz? Yaptığınız çalışmalar ülkemizde de yankılandı, nasıl başladınız, amaca ulaştığınızı düşünüyor musunuz?

Amerikan Rüyası denen bir şey vardır Amerika’da. Buraya başka ülkelerden hiçbir şeye sahip olmadan gelen göçmenler, girişimcilik yaparak hayatlarını kurar ve yanlarında başka Amerikanlıların çalışmalarına imkân veren is yerleri açarlar. Biz de kendimizi bu açıdan çok şanslı buluyor ve Amerikan Rüya’sını hayata geçirmiş olarak hissediyoruz. 1998’de sadece 4 bavul ile geldiğimiz bu ülkede kurduğumuz bir şirketi Amerikan’ın önde gelen Laboratuarlarından birine satacak hale gelmek hiç hayal bile edebileceğimiz bir şey değildi.

6.Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?

Girişimciliğin Türkiye’ de daha ilerlemesi için çalışan eğitim kuruluşları, dernek ve organizasyonlara destek olacak adımlar atmak istiyoruz. Türkiye’nin sahip olduğu dinamik insan gücü ve genç neslin, desteklenip güzel sonuçlar vermesi çok mümkün.

7.Bu çalışmaların, bir şekilde Türkiye’ye ulaşması mümkün mü? Bunun şartları ne olabilir

Türk insanin özünde girişimcilik var. Tarihe baktığımız zaman, Türk tüccarları ve girişimcileri birçok ürün ve icadın dünyanın birçok yerine yayılmasına katkı göstermiş. Bunu yenidünya ekonomisinden, yeni teknolojiler ile başarmamamız için hiçbir sebep yok. Sistematik ilerlemeler, girişimciliği Türkiye’de olumlu etkileyecektir.

8-Oğlunuzun da bazı güzel etkinlik ve başarıları oldu, bundan da söz etmek ister misiniz (şüphesiz kendisi cevaplayabilir) ?-Türkiye’deki akranlarına bir önerisi olabilir mi?

Kenan ve Arden, ikisi de bulundukları çevrelerde insanların birbirine yardim etmesi gerektiği bilinci ile büyüdüler. İkisinin ilgi ve hobi alanları çok farklı olsa da (biri Kaliforniya’ da kendi yaşıtları arasında en iyi birkaç uzun mesafe koşucularından, diğeri de 12 yaşında olmasına rağmen birçok profesyonel tiyatroda oynamayı basardı), insanların birbirlerine yardıim ettiklerinde bunun mutluluklarına nasıl katkıda bulunabileceğini genç yasta anladılar. İkisinin daha uzun yıllar bu bilinç ile olumlu şeyler yapmaya odaklanacağını tahmin ediyorum.

9.Sizleri örnek almak isteyen gençlere ne tavsiyede bulunmak istersiniz?

Hayatta tabi ki şans çok önemli bir faktör. Anne babanızı, çocuklarınızı seçemezseniz, ama esinizi seçebilirsiniz. Üniversite seçmedeki hassasiyetinizin en azından bir kısmını esinizi seçmeye de gösterin. Biz, hem aile hem de birçok farklı konuda şanslıydık, ama ne konuda şanssız olduğunuzu değil, ne konuda şanslı ve avantajlı olduğunuzu düşünün ve öyle ilerleyin.

Nerde duydum hatırlayamıyorum, ama şu prensibin bize çok faydası oldu. Önce aynaya sonra pencereye bakin. Yani önce kendiniz sonra başkaları hayatinizi etkiler. Zorluk ve başarısızlıklara da, cevaplara da bu sıralama ile bakmak lazım. Hayatınızı tam kontrol edemeyebilirsiniz ama hayatiniz sonuç itibariyle en çok sizin günlük karar ve odaklandığınız şeylere bakar.

Son alarak söylemek isteyeceğim bir şey de polis çocuğu olmak ile ilgili. Babamla aramda sadece 21-22 yas var, o yüzden onun polisliğinin en erken yıllarından, emniyet müdürü olduğu döneme kadar birçok anında yakınında oldum. Hayatım hep karakollarda babamı görmeye gitmek, müdürlük kapılarında beklemek ile geçti. Her rütbe ve birimden polisler ile tanıştım. Birçok arkadaşım da polis çocuğu idi. Böyle bir cemiyette büyümüş olmak büyük bir şanstı. Polislerin hayata farklı bir bakış acısı vardı gördüğüm kadarıyla. İnsanlığın hem en iyi hem en kötü yanlarını gördükleri için, bir an sert ertesi an yumuşak davranmaları gerektiği için, hayata farklı gözler ile bakabiliyorlar. Böyle bir ortamda büyümek, bana değişik ortamlarda daha esnek olma özelliği kazandırdı diye düşünüyorum.