Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

POLİS- MEDYA İLİŞKİLERİ[1]

Fazlı ÖCAL[2]

 

“Medya ile savaşan bir kamu görevlisi, aslında hizmet ettiği halkla savaşır.”

W.Churchil

 

Ülkemizde son günlerde yaşanan terör eylemleri ve doğal afetler medyanın kamuoyu üzerindeki etkisini çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Kamuoyunu etkileyebilen, yönlendirebilen böylesine bir güce karşı duyarsız kalmak ancak ve ancak duyarsız kalanlara zarar verebilir. Özellikle güvenlik hizmeti veren bir teşkilatın mensupları  sık sık birlikte oldukları medya mensupları ile birlikte yaşamayı, birlikte çalışmayı, paylaşmayı ve dayanışmayı öğrenmek durumundadır. Mensubu olduğumuz ırkın özelliklerini taşıyan bireyler olarak pek çok ilişkimizde yaşadığımız aşırılığı, medya ile ilişkilerimizde de zaman zaman  görmek mümkündür. Bazen çok yakın olunarak en yakınlarımızı bile almadığımız bürolarımızda kahve ikram ederiz, en gizili bilgileri paylaşırız, bazen de düşmanımıza bile yapmadığımız muameleyi yaparız.

Polisiye Olaylar ve özellikle kriz durumları haber niteliğinin yüksekliği nedeniyle haber peşinde koşan basının fazlası ile dikkatini çeker.  Olay yerinde çok fazla sayıda basın mensubunun bulunması polis tarafından dikkat edilmesi gereken bir husustur. Çünkü basının bazı davranışları olay açısından polisin ve diğer sivillerin güvenliği için tehlike oluşturabilir. Ama basın mensuplarına gereksiz kısıtlamalar da uygulanmamalıdır.

Medya ile polis arasındaki ilişkinin temelinde  bilgi paylaşımı vardır. Muhabirler bilgi almak için görevlilere, görevliler de bilginin vatandaşlara doğru ulaşması için muhabirlere ihtiyaç duyarlar.  Medya zamanında ve doğru bilgi ister. Bir olayın, krizin  yönetimi aşamasında Olay Yeri Amiri bunu sağlayacak konumdadır. Kabul etmek gerekir ki bilginin yayılması için günümüzün güvenlik teşkilatları  medyaya ihtiyaç duymaktadırlar. İster trafik konusunda olsun isterse daha önemli suçların önlenmesinde vatandaşlara ulaşabilme konusunda medya desteği büyük önem taşır.

Medyanın davranışlarını en sert biçimde eleştirenlerin başında  güvenlik teşkilatları vardır. Bir polisin medyayı bir konuyu aktarış biçimini aşırı, sansasyon yaratıcı, dengesiz ve taraflı  olmakla suçlayıcı sözlerini sık sık duyarız. Böyle bir durum her zaman medyanın hatası mıdır? Yoksa bilgi akışının ve işbirliğinin önceden sağlanamamış olması  da bir hata mıdır?

Polis Yöneticileri  sık sık deneyimsiz ve beceriksiz bir muhabirin haberlerinin özellikle terör eylemleri olmak üzere olaylara müdahaleye ve alınan tedbirlere zarar verdiğini söylerler. Haklı da olabilirler. Muhabirler ve editörler çok tehlikeli biçimde davranarak  haber atlatma veya farklı haberlere ulaşmak amacıyla bir terör olayında teröristlerle veya rehinelerle irtibat kurmaya çalışabilirler. Burada sorulacak soru “İstenmeden de olsa Polis Yöneticileri buna müsaade etmiş midir, yoksa bunu önlemek için önceden plan yapmışlar mıdır?”

Medya ve polis arasındaki ilişkiler öteden beri birbirine karşıt olmuştur. Medyanın olayla ilgili bilgi alma konusundaki aşırı ısrarı ve Polisin “sessizliği” sadece bu iki grubu birbirinden ayırmaya hizmet etmiştir. Polis Medya ilişkilerinin her iki taraf için yararlı olması polisin konuyu iyi yönlendirmesine bağlıdır. Özellikle haber almada uydu sistemine dayanan araç-gereçlerinin kullanımı ile dünyayı avucunun içine almış medyadan  pek çok haberi saklamak mümkün  olmadığı gibi, sessiz kalarak pek çok önemsiz bilgiyi saklamaya da gerek yoktur.

Muhabirler de işlerini yapmak ve haber toplamak zorundadırlar. Bu görevlerini yapabilmek için ellerinden geleni yapacaklar, kendilerine engel olunması halinde ısrarcı olacak, hatta saldırganlaşacaklardır. Belki saldırı  asılsız, yalan haberle olacaktır. Taleplerine cevap alamamaları ve saldırganlık ne vatandaşın ne polisin ne mağdurların ne de kendilerinin işine yaramayacaktır.

Medya ile ilişkileri düzenlemek için bir olay çıkmasını bekleye gerek yoktur. Medyanın kendi kuralları olabilir ama yöneticiler de yönetmelik ve yönergelerle işleyişi düzenleyebilirler.  Medya ile ilişkileri sağlıklı yürütebilmek,  muhabirlerle saygıya dayalı iyi ilişkiler geliştirmeye, onların ihtiyaçlarını tahmin etmeye  ve olabildiğince karşılamaya bağlıdır.

Basın Sözcüsü:

Polis birimleri çok başarılı faaliyetler yürütebilirler. Ancak bu faaliyetlerin  medya tarafından kamuoyuna yansıtılacak olmasından dolayı  medyaya düzenli bilgi desteği sağlamak için bir basın sözcüsüne ihtiyaç vardır. Basın sözcüsü seçilecek kişinin medyaya bakış açısı ve yaklaşımının olumlu olmasına dikkat edilmelidir. Basın sözcüsünün insan ilişkileri iyi olmalı,  muhabirlerle yakın ilişki kurabilmelidir. Bir olay yada kriz meydana gelmeden önce faaliyet planları düzenleyici metinler ve talimatlar hazırlanırken medya ile ilişkiler ve basın sözcülüğü konusu da belirlenmelidir.

Sözcüler mümkünse olay çıkmadan seçilmeli ve sözcünün muhabirlerle yakınlaşmasına fırsat tanınmalıdır. Bir doğal afet, bir terörist olay yada başka bir kriz ortamında ilk defa muhabirlerle karşılaşan bir sözcü kendisini zayıf ve savunmasız hissedebilir ve bunun sonucunda da hatalar yaparak problem doğurabilir. Başarılı bir medya ilişkisi için sihirli formül yoktur. Basın sözcüsü yerel medyanın etkinliklerini, işleyişini ve organizasyon yapısını tanımalı, onların muhabirleri ve editörleri ile temas kurarak görevi ile ilgili onları bilgilendirmelidir. Onlar telefon açtıklarında telefon hattının diğer ucunda sıradan bir insan değil basın sözcüsünün olduğunu bilmelidirler.

Basın sözcüsünün medya ile iletişiminde ihtiyaçları belirlenmeli/tahmin edilmeye çalışılmalıdır. Olayın mahiyetine göre olay yerinde telefon makineleri yada seyyar baz istasyonu kurdurulması, tuvalet ihtiyacı için önlem alınması, olay yeri merkezden uzaksa su ve yiyecek ihtiyacının, elektrik ihtiyacının karşılanması, varsa uyku ihtiyacının karşılanması konuları düşünülmelidir. Bu ihtiyaçların karşılanması halinde medya mensupları bir arada ve belli bir merkezde kalacaklar ve memnun olacaklardır. Her seviyede görevlilerde bu imkandan yararlanacaklar ve muhabirlerin sızlanmalarından kurtulacaklardır.

Kriz durumlarında ideal olan basın sözcüsünün en azından telefonla bile olsa her an (24 saat) ulaşılabilir olmasıdır. Bunu sağlayabilmek için birden fazla basın sözcüsü tayin edilebilir. Bir kişi merkezde medyaya bilgi vererek yöneticilere yardımcı olurken, diğeri olay yerinde bulunan muhabirlere bilgi vererek olay yerinde görevlilerin rahat çalışmalarına  yardımcı olabilir. Ancak her ikisin de sürekli iletişim halinde bulunması zorunludur. Aynı konuda farklı iki haber ortalığı karıştıracaktır.

Bir basın sözcüsünün başarısı polis etkinliğinin gizliliği  ile medyanın ihtiyaçları arasındaki dengeyi sağlayabilmesine bağlıdır. Önemli olaylarda veya kriz durumlarında olay yerindeki yönetici konumundaki kişi (Olay Yeri Amiri) ve Basın Sözcüsü ilk iş olarak basın mensupları için belirli bir yer ayırmalı ve görevli tüm polislere bu yeri duyurarak basın mensuplarını buraya toplanmalarını sağlamalıdır. Medya için ayrılan yer polis etkinliklerine yakın olmalı ama etkinliklerin yerine getirilmesine engel olmamalı, yolunu tıkamamalıdır. Kabul etmek gerekir ki kameramanlar ve foto muhabirleri olay yerini görüntülemek isteyeceklerdir. Bunun amaçla seyirci kalabalık için hazırlanan çemberden ayrı, mümkünse olay yerini gören bir yer kameramanlar için belirlenmeli ve olayla ilgili bütün açıklamaların burada yapılacağı kendilerine bildirilmelidir. Eğer bu yapılmazsa sahip oldukları teknik imkanlarla yürütecekleri  etkinlikler, operasyon bütünlüğüne zarar verebilir.

Muhabirlerin olayla ilgili haberleri zamanında ve tatmin edici yeterlilikte almaya ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla basın sözcüsünün mesai saatleri dışında da açıklama yapabilmesi gereklidir. Basın sözcüsü yada diğer görevliler muhabirlere yalan söylememelidir. Muhabirler kurum içerisindeki diğer haber kaynaklarından haberi teyit etmeye çalışacaklar, haberin yalan çıkması halinde kurumun imajı sarsılacağı gibi basın sözcüsünün de güvenilirliği kalmayacak, gerekliliği tartışılacaktır.

Büyük medya kuruluşlarının orada olması küçük ve yerel medyanın ikinci plana atılması sonucunu doğurmamalıdır. Çünkü büyük medya kuruluşları olay bitince gidecekler ama yerel medya ile her zaman birlikte olunacaktır. Medya kuruluşlarına farklı davranıldığı izlenimi, basın sözcüsüne güveni sarsacaktır.

Olay ilgili açıklanmasında sakınca olmadığına karar verilen ilk bilgiler Olay Yeri Sözcüsü tarafından süratle medya mensuplarına açıklanmalıdır. Yeni bilgilerin iletilmesi uzun zaman alırsa muhabirler başka kaynaklara yönelebilir, senaryo üretebilir, konu uzmanlarına veya akademisyenlere canlı yayında yorumlar yaptırarak vatandaşın kafasını karıştırabilirler. Bütün bunlar   basın sözcüsünün güvenilirliğini azaltabilir. Basın sözcüsü yeni bir haber vermeyi planladığında muhabirlerin zaman sıkıntısını dikkate almalıdır. Açıklama eğer programlı bir haber saatine yakınsa  yapılacak açıklama canlı olarak yayınlanabilecektir.

Bir sistem kurulduğunda eğitim görmüş tecrübeli medya mensupları kurallara uyacaklardır. Örneğin ateş etmeden  veya göz yaşartıcı bomba kullanılmadan önce olay yerindeki medya mensupları haberdar edilmeli ve önlemlerden bilgi verilmelidir.

Medyanın Görevi:

Muhabirler işleri gereği rekabetçi insanlardır. Haber alanında da ciddi rekabetler yaşanır. Kameramanlar ve fotoğrafçılar olay hakkında önemli görüntüler almaz iseler uzun süre işlerinde kalamazlar. Bir fotoğraf, bir kare görüntü bile bu rekabette önemli fark yaratabilir. Bilgiyi ilk öğrenen ve haber olarak kamuoyuna ilk duyuran insan olmak isterler. Bunun için de bilgi alabilmek için hiçbir engeli tanımayacaklar, her kaynağı araştıracaklardır.

Kriz ortamında hem güvenlik görevlileri hem de medya mensupları  kamu görevi yaptıkları düşüncesine sahiptirler. İki gurup arasında zaman zaman çekişmeler yaşanmış ise de  sonuçta kimse kazanamamıştır. Eğer bir güvenlik teşkilatı görevle ilgili kayba yol açmadan medyanın isteklerini akılcı bir ölçüde  yerine getirilmesini sağlarsa o zaman her iki taraf da kazanabilir.

Muhabirler, kriz durumunda görevlilerin nasıl önlemler aldıklarının, nasıl etkinlikler düzenlediklerinin bilinmesinin vatandaşların önemli bir hakkı olduğunu düşünürler. Ancak vatandaşın bilgi alma hakkı kadar doğru bilgi hakkı da olduğuna da inanırlar. Bu nedenlerle kriz durumunda haber aktarırken üç durumla karşılaşırlar. Bunlar;

-Durumu daha da zorlaştırmadan nasıl haber elde edecekler,

-Hükümetin onları kullanmasını nasıl engelleyecekler,

-Vatandaşın olaya dikkatini çekmek ve olayı olduğundan daha büyük göstermeden olayı nasıl yansıtacaklardır.

Bir çok muhabir hassas ve önemli bir olayın önemsenmeden geçiştirilmemesi gerektiğine inanır. Olay hakkında vatandaşlar yeterli bilgilendirilmedikleri taktirde konu ile asılsız söylentilerin haberin yerini alacağını ve bu durumun vatandaşları yanıltacağını ve krizi  farklı etkileyerek büyütebileceğini  düşünürler.

Rehine alınan olaylar başta olmak üzere terörist eylemlerin önemli bir gerçeği seyirciye ihtiyaç duymalarıdır. Teröristler hedefine ulaşabilmek için kendi haklılığını ve güçlülüğünü, insanlara iletmek ister. Bunun için medya en önemli araçtır.

Burada akla bazı sorular gelebilir.

-Eğer medyada teröristlere ve terör eylemlerine yer verilmeseydi töreristler  saldırılarının sayısını ve boyutunu artırmak isterler miydi.?

-Teröristler mesajlarını yaymak için medyayı kullanıyorlar mı?    

Medya, terör haberlerinin verilmemesinin terörist eylemlerin sayısının azalmasına katkı sağlamayacağını düşünür. Ancak rehine olaylarında suçlular tarafından kullanıldıklarını da inkar etmezler.

Medya İle İlişkilerde Dikkat Edilecek Hususlar.

 

(Basına her zaman saygı duyarım.  Ama hiçbir zaman güvenmem.) 

Graham FULLER

-Medya mensupları telaş içinde çalışıyor iseler bilgileri elemeye ve değerlendirmeye tabi tutmadan rapor edeceklerdir. Bu tür acele haberler çoğu zaman Polis teşkilatı için olumsuz olmaktadır.

-Medya Polis Teşkilatı hakkında kamuoyunun oluşmasına yardım eder. Ancak son söz her zaman medyanındır.

-Medyanın polise karşı olumsuzluğunun büyük kısmı kötü niyetten değil bilgisizlikten kaynaklanır.

-Önemli olaylarda ve Kriz durumlarında bazı medya mensuplarının olay hakkında yanıltıcı haberler verip olayı olumsuz etkilemelerinin temelinde polis-medya arasında bilinen ve düzenli işleyen bir iletişim sisteminin ve prosedürün bulunmayışı  yatmaktadır.

Önemli Olaylarda ve Krizlerde Polis-Medya İletişimi.

-Geniş kapsamlı önemli olaylarda sözcü üst düzey görevlilerden seçilmelidir.

-Bütün bilgiler toplanıp merkezi bir yerde belirlenen sözcü tarafından açıklanmalıdır.

-Düzenli basın açıklamalarında plan yapılmalıdır.

-Muhabirlerin görevlerini yapabilmeleri için yeterli bilgi verilirken bile bilgi akışının kontrolü elde bulundurulmalıdır.

-Medya mensupları her zaman basın sözcüsüne ulaşabilmelidir. Diğer görevlilerin denetimsiz bir şekilde sağda-solda olayı anlatmalarına izin verilmemeli, yapılacak açıklamalara kişilerin değil teşkilatın görüşü yansıtılmalıdır. Bazen medya mensupları önemli konularda basın sözcüsünden değil Önemli Kişilerden bilgi almak ister. Onların bu istekleri mümkün oldukça karşılanmalıdır. Ancak Önemli kişilerin yapacağı açıklamalar da mümkünse aynı yerde yapılmalıdır. Üst düzey yöneticiler gerekli olduğunda önemli konularda etkili şekilde medya mensupları ile konuşabilmelidirler. Bu konuda deneyimsiz yada eğitimsiz olarak medya mensuplarının karşısına çıkmaları halinde  olumsuz sonuçların doğabileceği  de göz ardı edilmemelidir.

-Mümkün olduğunca olayla veya teşkilat etkinlikleri ile ilgili olumsuz haberler de sözcü tarafından verilmelidir. Eğer olumsuz haberleri basın kendisi bulup ortaya çıkarırsa gerçeklerin hasır altı edildiği sözleri ortada dolaşacaktır.

-Off the Record  “kayda geçmemek üzere” beyanatlar verilmemelidir.

Sonuç.

Bugüne kadar medya ile polis arasındaki anlaşmazlıkların temelinde bilgisizlik değil düzensizlik vardır. Polis medya ilişkilerini, yetki ve sorumluluklarını belirleyici bir yazılı bir metin bulunmamaktadır. Medya karşısında polisi fazlası ile kısıtlayan emir ve talimatlar varken,  medyayı sınırlayan sadece manevi müeyyidesi bulunan basın etik ilkeleri vardır.

Sorun elbette ki çözümsüz değildir. Bir masanın etrafında anlaşmak, uzlaşmak, çözüm bulmak düşünce-duygusu ile bir araya gelen insanlar en olmazı bile olur hale getirebilirler. Yeter ki destek, ve dayanak bulabilsinler.

 



[1] ÖCAL F. (2003). Kriz Yönetimi Kurs Notu.

[2] Eğitim Daire Başkanlığı, Şube Müdürü.