Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

BİLEN Mİ, BİLMEYEN Mİ? OKUYAN MI, OKUMAYAN MI?

 

                                          Bahri DURABAY

                                             Başkomiser

                            Rize Bilgi İşlem Şube Müdür V. 

 

         Bilenle bilmeyenin bir olmayacağının inancını taşıyan ve bu inancı tam olarak  idrak eden insanların oluşturduğu bir dünyanın özlemiyle yanan birçok insan vardır sanırım.

        Gelişimin ve değişimin dillerden düşürülmediği zamanımızda, bu yönde projelerin geliştirilmesi şart haline gelmiştir. Eğer gerçekten en üst seviyeye çıkmayı hedefliyor ve gelişen ve değişen dünyanın gerisinde kalarak yarış dışına taşmak istemiyorsanız, devamlı ileriyi gösteren projeler üretmek zorundasınız.

       Ancak, üretilecek tüm projeler ve atılacak tüm gelişim ve değişim adımları, onun idrakinde olan insanlarla ve o insanlardan kurulu bir kadro ile mümkün olacaktır.

       Bilmiyorsanız öğrenmelisiniz. Daha önce öğrenmişten istifade etmek de bir nevi çözümdür ama, başkalarının ayakları ile  ancak onların yürüdüğü yere kadar gidebilirsiniz. Başkalarının gözleriyle ancak onların baktıkları yerleri görebilirsiniz. Yine başkalarının aklı ile ancak onların düşünce ufuklarının çapına göre açılabilirsiniz.

      Eğer öğrenmiyor, size yardım edilmesini bekliyorsanız ve birde yapılan yardım hakkında da ileri geri fikir yürütüyorsanız, kendinizi ciddi olarak gözden geçirmelisiniz. Ayrıca bilmiyor ve bilenin de tenkidini yapıyorsanız, yine ciddi bir onarıma ihtiyacınızın olduğu gerçektir.

            Şunu da hatırlatmak lazım, hatta elzemdir sanırım; tenkit etmek için daha iyi bilmeli, tenkit ettiğimiz insandan daha önde olmalıyız. Birisinden daha iyi değilsek, onu tenkide de kesinlikle hakkımız yoktur. Hele hele bilmediğimiz işler için birde kendisinden yardım bekliyorsak …

            İleriyi gören ve daima mükemmele yelken açan insanların en temel özelliği,  çok iyi okumalarıdır. Okumayı nefes almak gibi önemli ve hayati görmeleridir. Ancak, ne teessüf ki zamanımız kitap küskünleri ile dolu. Bırakın haftayı, ayda bir kitap, hatta yılda bir kitap bile okumayan o kadar insan var ki.

         “Okumayanın karşısında kitap gibi sessiz ol!” “Okumuyorsan tartışmayalım” gibi öğütleri ile Mevlana ne güzel değinmiş okumanın önemine.

            Değer bilmek, kadir kıymet bilmek okumakla mümkün olur. Yol görmek, yol göstermek okumakla olur. Ufuk olmak, ufuk açmak okumakla olur. Gelişmek ve geliştirmek, değişmek ve değiştirmek okumakla olur.

         Çevresinde bulunan yaşlı ve bilge insanlar hakkında ileri geri konuşan gence bir ders vermek isteyen Dhu Nun, adamı yanına çağırıp, parmağındaki yüzüğü çıkartıp verdi.     “Şimdi git bunu pazara götür ve bir altına sat” dedi.

         Genç adam pazara gitti, ama hiç kimse yüzüğe on gümüşten fazla vermiyordu. Döndü ve bilge adama durumu anlattı. Bilge adam yüzüğü almadı ve bu sefer onu bir kuyumcuya gönderdi.  Yüzüğün fiyatını öğrenmesini istedi.

            Kuyumcuya giden adam, yüzüğün bin altın olduğunu öğrenince çok şaşırdı.

            Dhu Nun artık taşı gediğine koymalıydı. “Dünyadaki her varlığın değerini anlaman için çok çalışıp okuman, o işin uzmanı olman gerekir” diyerek ona bir yaşam dersi verdi.

         Değer bilmek için o konuda uzmanlaşmak, uzmanlaşmak için de okumak lazımdır. Her konuda konuşmak önemli değil, önemli olan bildiğin konuda konuşmaktır. “Bir şey biliyorsan söyle ibret alsınlar, bilmiyorsan sus ki insan sansınlar”

          Dünyanın ancak bilgi ile abad olacağının altını çizerek, bilginin temelinin ancak okumakla atılacağının önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Gelişimin ve değişimin temeli düşüncenin gücüne bağlıdır. Düşüncenin gücü ise, okumanın gücüne bağlıdır.

           Boş durmayalım. Daima hızlı koşmanın ve her gün bir önceki günden daha hızlı koşmanın yolunu arayalım.

        Afrika ormanlarında bir aslan ve bir ceylan sabah gözlerini açar. Her ikisinin de aklında o gün bir önceki günden daha hızlı koşmak vardır.

         Ceylan düşünür; dün kendisinden yavaş koşan ceylan yakalanmıştır. Dolayısı ile bugün sıra kendisinde olabilir ve düne göre daha hızlı koşmalıdır.

        Aslan düşünür; dün en yavaş koşan ceylanı yakalamıştır ve açlıktan kurtulmuştur. Ama  bugün en yavaş koşan, dünkü ceylandan hızlı koşan bir ceylandır. O halde dünden daha hızlı koşmalıdır ki aç kalmasın.

          Her ikisi de hayatta kalmak için bir önceki günden fazla bir şey yapmalıdır.

       Bizler de bu hayatta yem olmamak için ve gelişmek için bir önceki günden hızlı, verimli, kültürlü ve etkili olmak zorundayız.

         Bilenle bilmeyenin bir olmayacağını kavramak, öğrenme azmimizi arttıracaktır. Bilmemek sorumluluk getirmez gibi düşünülse de, gelişimin temeli bilmekten geçer. O halde hep okumak ve devamlı öğrenmeye çalışmak çok önemlidir.

      Unutmayalım; bilenle bilmeyen , okuyanla okumayan , düşünenle düşünmeyen, gelişen ve değişenle gelişip değişmeyen, hızlı koşanla yavaş koşan hiçbir zaman aynı olmadı ve insanlık var oldukça da olmayacaktır.