Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Sürücü Eğitimi ve Terörleşen Trafik Kazaları

image002 (1)            Bilindiği üzere, elan yürürlükte bulunan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun yürürlüğünden önce, karayolunda araç kullanacakların eğitiminin her hangi örgün bir şekli yoktu. Adaylar konuya dair edindikleri yayınlardan yararlanarak trafik ve motor bilgisi konusunda anlatıma dayalı yazılı sınava tabi tutularak söz konusu her bir dersten asgari 70 puan almaları halinde direksiyon sınavına geçebiliyorlardı. Direksiyon sınavının her hangi bir eğitimi de yoktu ve aday kendisini şu veya bu şekilde sınava hazırlayarak komisyon önüne gelmekteydi.

            Gerek yazılı ve gerekse direksiyon sınav komisyonu, Emniyet Teşkilatından rütbeli bir personelin başkanlığında, şayet rütbeli personelin bulunamaması halinde ise PolisMemuru rütbesindeki bir personelin başkanlığında olarak Karayolları Teşkilatından (1) ve Şoförler Derneğinden de keza (1) üye olmak üzere üç kişiden oluşturulmaktaydı. Aday, bu sınavını azami iki yıl içerisinde başarmak zorundaydı. Aksi halde, dosyası yanıyor ve o kişi tekrar ve sil baştan sınava hazırlanmak durumunda kalmaktaydı.

            2918 sayılı kanunun yürürlüğü ile birlikte sınav komisyonları, aynı minval üzere cereyan edecek olan sınavlar için tamamı Emniyet Teşkilatı personelinden oluşturulankeza üç kişilik bir komisyon eliyle yürütülmeye başlandı. Bu arada direksiyon sınavı, pist ve karayolu sınavı şeklinde iki aşamalıya dönüştürülmüş oldu. Komisyonların bu şekle dönüştürülmesinin yegâne sebebi, sınavlar konusunda ciddi haklılığa dayalı olarak hemen her ortamda konuşulan rüşvet iddialarının sorumlusunu teke indirgeyerek işin önünü almaktı. Tam olmasa da, kısmen başarılı olunduğu söylenebilir. Zira bu işin vatandaş boyutu her zaman ve her yerde olduğu gibi burada da o önemini koruyordu. Şayet hatırlanacak olursa, 12 Eylül Müdahalesinin bir numaralı ismi Sayın Kenan Evren, o sıkıyönetim halinde dahi bu işi önleyemediklerini çok veciz olarak sebep ve sonuçları itibariyle bir açık hava toplantısında itiraf etmek zorunda kalmıştı. Ona göre düşünün artık.

            Mimarları, aynı zamanda trafikten de sorumlu Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Sayın Necdet ADIBELLİ ve o tarihte tek başkanlık olan Trafik Dairesi’nin başkanı Sayın Abdullah ALDOĞAN olan bu 2918 Sürücü Eğitimi ve sayılı Kanun uygulamasına göre, başta sınavlar olmak üzere sürücülük konusunda bir örgün eğitime geçilmesi ve bu eğitimin de her alanda olduğu gibi Milli Eğitim Teşkilatına tedricen devredilmesi söz konusuydu. Ve netice olarak böyle oldu. Ancak, umulan sonuç elde edildi denemez. Sebebi ise, Milli Eğitim tarafından hazırlanan mevcut modelin isabetli olmaması ve revizyona muhtaç birçok yanının var olmasına rağmen her ne hikmetse bir türlü düzeltilmemiş olmasıdır. O kurumlarda hasbelkader ders veren biri olarak bunu burada tartışmaya açmak niyetinde değilim. Ama mutlaka tartışılması gereken fevkalade önemi haiz bir mesele olduğunu da kaydetmeliyim. Zira bu hizmeti yüklenmiş bulunan kurumlar, maalesef derse devamı tüm çabalarına rağmen sağlayamamaktadır. Sadece bu işin işlemlerini ifa etmekteler o kadar. Kimi aday tahsilliyim deyip derse devamı gereksiz görürken, kimi aday da çalıştığı yerden izin alamadığı bahanesiyle özellikle teorik derslere katılmamaktadır. Direksiyon eğitimine kendisini muhtaç görenler bu dersi alıyor ancak bu işin sınavı ise pek akılcı gözükmemektedir. Uzun lafın kısası, umulan sonuca ulaşılamamış ve “dağ fare doğurmuş” olarak eski modelden beter bir durum ortaya çıkmıştır. Eski modelde sürücülük daha kaliteli oluyordu demek, bühtan olmasa gerek. Bunun aksini iddia edenler, sürücülüğü meslek edinmiş (şoför) kişiler üzerinde anket yapabilirler.

            Esasen bizim bu yazıyla amaçladığımız husus, konuya dair işitsel ve görsel modele dayalı ve hakkında kanun hükmü bulunuyor olmasına rağmen söz konusu eğitimin bu yanının es geçiliyor olması meselesi olduğu için sözü o mecrada sürdürmek istiyoruz.

          Bakınız bu konuda emek sarf ederek meseleyi ciddi ve milli bir mesele olarak kabul edip konuyu TBMM gündemine taşıyan ve buna ikna edilen kanun koyucu nasıl bir hüküm vazetmiştir: “(Değişik: 21.5.1997- 4262/4 md.) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yayın yapan ulusal, bölgesel, yerel radyo ve televizyonlar, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 4.maddesinin, 1 inci fıkrasının (p) bendi gereğince yapacakları haftalık eğitim programlarının en az 30 dakikasını trafik eğitimi ile ilgili programlara ayırmak zorundadır. Bu fıkra hükümlerine uymayan ulusal, bölgesel, yerel radyo ve televizyonlar hakkında 13.4.1994 tarih ve 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” (Bkz. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 125.md. son fıkra).

          İşte buyurun size kanun emri. Allah aşkınıza lütfen söyleyin. Böyle bir etkinliğe tanık olunuyor mu? Burada her hangi bir kurum ve kuruluşun işleyişine veya işletilmesine dil uzatmak asla amacımız değildir. Esasen haddimiz de değildir. Ama gelin görün ki kendilerine tevdi olunan bu ciddi konuda hemen her kes “lal-ü ebkem” bir haldedir. Sadece mobese kameralarının kayda aldığı akıl almaz görüntüler, ne yapıp edip temin edilerek halkın gözüne sokulmaktadır o kadar. Hâlbuki hemen her gün her birimizin yakın veya uzak akrabalarından birileri bu yolla hayata veda etmektedir. Bir mukayese yapıldığında dağdaki ve ovadaki birkaç veya birçok akılsızın yarattığı terörden daha fazlası, devlet menşeli ve “Sürücülük Belgesi” tabir olunan bir belgeyi elinde bulunduran benzer bir güruh açıktan açığa halkın kullandığı mekânlarda ölüm saçmaktadır.  Bu konuda her hangi bir rakam vermenin hiçbir anlamı yok. Zira mesele, hemen her kesin malumudur ve pervasızca hepimizin gözü önünde ve adeta dalga geçerek her türlü can ve mal tehlikesi sergilenmektedir. Bu cinnet sebebiyle, hayat merdivenin daha ilk basmağında canlarına kıyılan bebeklerin dahi var olduğu cümlenin malumudur. Buna rağmen her kes suskundur. Ve sanki kendi gününü bekler gibidir. Hiç kimse merak etmesin, dilemeyiz ama o gün mutlaka bizleri bulacaktır.

          Bu gidişata mutlaka dur denmelidir. Evvel emirde, yukarıda yürürlüğe konulan yasanın amaç ve gerekçelerine göre söz  konusu eğitimin şekli ve içeriği mutlaka ama mutlaka yeniden gözden geçirilmeli ve buna göre düzeltilmelidir. Orta dereceli okullarda verilmesi keza kanun gereği olan Trafik Derslerinin, sadece sürücü belgesi sahibi olan kişilere tevdi edilmesiyle yetinilmeyerek, behemehâl bu konuda her bakımdan seviyeli eğitime sahip kişilerin ders vermesi sağlanmalıdır. Bir hercümerç halinde cereyan eden direksiyon sınavlarının amaçlanan seviyede verilmesi sağlanarak; mesele, düz yolda gerçekleştirilen bir iki turla yetinilen halden kurtarılmalıdır.  Diğer taraftan, sürücüye asla ve kat’a hiçbir faydası olmayan Motor Bilgisi Dersinin kaldırılarak bu derse ayrılan saatlerin trafik veya direksiyon eğitimine eklenmesinin bir nebze de olsa yararına inanılmalıdır.

          Yukarıda söz konusu edilen kanun hükmüne uymayanlar hakkında ise,  Kabahatler Kanunu’na bir hüküm ilave edilerek işin murakabesi mülki idare amirliklerine tevdi edilmelidir. Zira mevcut hükmün bu haliyle sadra şifa bir sonuç oluşturmadığı söz konusudur. Bilindiği üzere zaten trafiğin murakabesi de bu amirliklere tevdi edilmiş değil midir? O halde davul da tokmak da aynı kişinin eline verilmelidir.

          Diğer taraftan resen veya yargıç kararına göre olan trafik cezaları daha da etkili hale getirilerek, bu konuda resen yetki kullanacak olan personelin kötü niyetle hareket edebileceği varsayımından vazgeçilerek personele mutlaka güvenilmelidir. Yanlış yapanların yanlışına göre de paralel yaptırımlar getirilerek mesele buna göre   regüle edilmelidir.

          Bu cümleden olarak trafik polisine yardımcı olmak ve trafik meselesine aranan çözümler babında ihdas edilen Fahri Trafik Müfettişliği müessesesine gönül vermiş kişiler olan FTM’lere tevdi edilen tutanak formatlarında yer alan adres beyanı   hanesinin, keza bu kişilere güvenilerek kaldırılmasının bu gönüllülerin işini daha da kolaylaştırılacağı düşünülmelidir. Zira bu kişilerin hemen her bir sokağı -hele bir de aracıyla seyir halinde ise- tespit etmesi ve bilmesi hiç mümkün değildir. Sırf bu sebeple ciddi kural ihlal eden sergerde sürücülerin cezalandırılamadığının söz konusu olduğu, hatırdan çıkarılmamalıdır.

          Yediden yetmişe hemen her kesin bildiği üzere; mevcut uygulama, gerek eğitim şekli ve denetimi bazında ve gerekse yollardaki sürücünün denetimi bazında baştan aşağı bir keşmekeş halindedir. Bundan dolayı da birçok masum, sırf zapturapt altına alınmayan/alınamayan bu sistem sebebiyle hayata veda etmektedir. Unutmayalım ki, bu yolla ölen %90 insanımız mazlum mesabesindedir. Mazlumun açılımı ise zulme uğrayan demektir. Her devletin ve devlet adına yetki ve sorumluluk yüklenenlerin görevi ise zulmü yok etmektir. Şer mihrakı bu zulümden uzak kalmak için hep birlikte dua etmeliyiz. Zira şimdilik bundan maada şansımız yoktur. Böyle bir şerden uzak kalabilmek dilek ve temennimiz, herkes içindir. Bir bela halini almış olan ve adına kaza (!?) denen bu terörün bir gün bitirilmesi ümidiyle! Bu ümidin yolu, hiç şüphesiz iyi bir eğitim ve akilâne bir bilinçle mümkün olsa gerek.