Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

MODELDEN -TEMSİLE POLİS VİZYONU

Hulusi ÇELİK

3.Sınıf Emniyet Müdürü

Sınıflar Şube Müdürü

Polis Koleji Müdürlüğü

 

Atamızın nasihatı “ İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır” olduğu için biz de; bu yazımızda kendi dünyamıza ve mesleğimizin hayatımızla ne kadar barışık olduğuna bakalım. Evimizde iyi bir baba mıyız, örnek davranışlar içinde miyiz,  elbiselerimiz tatil günlerinde daha temiz ve ütülü mü, balkonumuz evimizin aynasımı, kültürümüzü yansıtıyor mu?(Eskiden balkon çiçek yarışmaları yapılırdı, evin hanımefendileri  çiçeklerdeki renk, koku ahengiyle tanınırdı.)  Polis Lojmanlarındaki balkonlarımız kültürümüzün göstergesi değil miydi?  Dışardaevimizin boyasını görenler niçin “Polisin eğitimi yeterli mi?” diye soruyorlar?  Eski polis abilerimiz kıraathanelerin önünden geçerken insanlar  onları ayakta selamlıyorlarmış, babamı yolda bekleyen polisi arabasıyla istediği yere bırakması, toplum hizmeti yapmış duygusuna kapılmasına neden olan şey neydi acaba? Resmi kıyafetle caddede gezerken, şapkanın tabancaya takılı olması elinde yahut şapkasız olarak vatandaşın önünde olmamız bize olan haklı itimadı artırır mı sizce? Meslek büyüklerine saygı duymayarak, onları eleştirerek, öğrendiği dört kelimeyi de ondan öğrendiğini unutarak, on dört on beş yaşlarındaki çocuğun babasını eleştirmesi gibi kendini yenileme mi, yoksa ulaşacağımız çok şeylerin, aşılacak tepelerin işareti midir? Kimseyi eleştirmeden herkesten bir şeyler öğrenmeliyim ve bunu hayatımıza yansıtmalıyımmı demeliyiz. Unutmayalım öğrendiğimiz her kelime, yaşadığımız her olay, tecrübe çocuklarımıza anlatılacak bir hikaye olarak dağarcıklarımızda kalsa bababalık görevini de layıkı ile yapma şansını yakalayacağız.

Marifet; vicdanın kültürü, marifet bilginin insana mal olması deme ise. Bilginin rafine edilmesi, yorumlanması, yani toplumu bozacak, parçalayacak, insanları üzecek her türlü olumsuz hadiseyi önceden görmek, tedbirini almak bizim genel yeteneklerimiz.

Bilgili olmak zorundayız, hislerimiz, duygularımız arızasız olmalı; kendini iyi yetiştirmemiş, güncel olayları takip etmekten aciz , kitap okuma kültürü sıfır, hiçbir sosyal kültür yönü bulunmayan, dünyaya yiyeceklerin penceresinden bakan, ne ailesine, ne toluma, ne amirine, ne kendisine bir harf bile hesap vermemiş, İnsanlık değerlerinin, kendi hayatı ile barışık yaşayıp yaşamadığını öğrenme şansını bulamamış ise bu insanların hizmet verdikleri şüphelidir. Vazifemizi şuurla yapıp,yapmadığımızı ilk önce kendi vicdanımızda temize çıkarmalıyız.Yoksa kusurlar çokluğuna göre normale dönüşebilir. Bu da topluma zarar vermeye hazırlanan mikroplara fırsatlar verir. Görevdeki ciddiyet  yaşarken ortaya koyacağımız istek ve gayret caydırıcı gücü yanında, bize olan itimat ve sevgiyi de artıracaktır. Toplumun içinde yaşayan bizlerin aynı zamanda, bir eğitici, öğretici, konumunda olduğumuz unutulmamalıdır.

 

Bizi ilgiyle izleyen çocukların hayallerinde temiz, dürüst, çalışkan, vefakar, cefakar, sebatkar tutumumuz gelecek nesillerin de yetişmelerine katkıda bulunacaktır.

Devleti temsil eden bizler perişan bir görüntüden kurtulmalıyız. Bu da ayakkabımızın boyasından başlayarak , saç, sakalımıza, evimizin kapı tokmağından, balkondaki güllere uzanmalıdır.

Görevimizi yaparken perişaniyet, çaresizlik, bunaltı, stres, vb.  hislere kapılmamanın tek çaresi bilgili, eğitimli, donanımlı olmaktan geçiyorsa yenilenmeyi bilmeliyiz, kötüleri örnek almak yerine bilgili,doğru insanları örnek almalı,onlara iltifat etmeliyiz.

Kendi sağlığımıza,kullandığımız malzemelerin temizliğine dikkatin yanında mesleki bilgiler ve bu bilgileri  doğru alabileceğimiz bir kılavuza da ihtiyaç vardır.

Mesleki olarak bir alanda uzmanlaşma ve devamlı araştırma  içinde olma, üretme duygusunu hiç yitirmeme, hatta boş zamanımız varsa bunu ailemizle birlikte onlara hayatı sevdirerek ve hep hedefler koyarak devamlı dinamik ve ayakta tutmakta çok önemli bu aksiyon bizi de etkileyerk kendimizi hep yenileme şansını bize sağlayacaktır.

Dış dünyada güvenlik güçlerinde ne varsa onun bizde de olmasını istemek, elalem yapıyor biz niye yapamıyoruz düşüncesi aklımızdan çıkmamalıdır.

Çalışma ahlakı yani tabiri ile meslek etiği, çalışma takvimine, yani emirler, tamimler, genelgeleri çok iyi incelemeli ve birlikte uymalıyız, bunları bir ihtiyaca binaen ortaya çıkan belki de çalışma hayatımızı kolaylaştıracak meslek sıhhati açısından uyulması  şart koşullar alarak algılamalıyız. İnsani muamale, yarın her dairede bizim göreceğimiz veya gelecektaçocuklarımız için göstermemiz gerekli olmazsa olamazlar içinde yer almalıdır.

Toplumlarda sıcaklığı, hayata bağlılığı,bayrak,vatan,millet sevgisini oluşturacak ,

şefkat, adalet, insaf, insan sevgisi gibi hasletler hayatımızın her anında yer etmeli yaşam şekli olmalıdır.

Zamanı iyi kullanmalı; en büyük silah olduğu kadar,  en büyük zayıflılık verimlilik veya hantal yapılaşmanın başlangıç unsuru olmuştur

Teşkilatın en büyük sorunu; elemanlarımızı seviyeli, ileriyi gören, adımlarını ona göre atan, sabretmesini bilen,  formatı gelişmiş, her soruya çözüm getirebilen, toplam kaliteyi yakalamış eleman yetersizliğidir. Amacımızı, herkesin anlamasını ve karşıdakinin bütün sorularımıza cevap vermesini ve bunların istediğimiz gibi olmasını istiyoruz. Bu da kendimizi iyi tanıtmadan geçiyor

Avrupa’da A.B.D.’de savcılar sorularına evet-hayır cevabını beklerler, yorumlarla etkilenmeye izin vermezler ama sonuç bizim çıkardığımız sonuçlardan daha kesin ve delillerle doludur.

Bir müdürüm “Vicdanımın savcısı karşıdakinin avukatıyım” derken kişisel değerlendirmesini de fedakarlık ve olgunluğunu anlatıyordu, ama benim aklımdan.

Ancak devlet ve kanun adına iş yaparken: Kendimiz, fikrimiz, duygumuz, kültürümüz, inancımız, vs. işe karışmamalıdır. Tek bir hakimiyet ortaya çıkmalı kanunların verdiği yetki dahilinde delillerle sonuca ulaşma, objektif, gerçek sonuç …

Kısaca bütün yüklerin altında ezilmemek için kanunlarımıza şartsız itaat, meslek ve devlet büyüklerimize mevzuatları şart koşarak sonsuz güven ve itaat ancak o zaman yükler hafifleyecek. Duygusal davranışlardan kurtulup, profesyonel davranış şekillerinin herkes tarafından algılanıp benimsenmesi, çözümlerin anahtarı olacaktır.

Toplu itaat güçtür ve bu güce devletimiz ve halkımız layıktır. Çünkü biz ne kadar güçlü isek halk okadar hürdür, baskıcı idareden uzaktır. Gücümüz ve bilgimiz, tekniğimiz, araç ve gereğimiz zayıfladıkça görev alanımızdaki insanlara eziyet ve kabalık ederiz. Bu da ne bize ne devletimize yakışmaz. 

Bu bir takım oyunu bize verilen görevi en iyi yapmanın şartı alanımızda eğitim çalışma, tekrar ve bilimsel yeniliklere açık, aydın çağdaş polis olmak dergimizin adının vurguladığı çağın polisi,devrin dönemin,kişinin,zümrenin vs.. değil çağın polisi olmalıyız.