Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

10 KASIM VE ATATÜRK

KONUĞUMUZ

 

Kemal YAZICIOĞLU

Ordu Valisi

Bugün varoluşumuzu borçlu olduğumuz yüce Atatürk’ü  kaybedişimizin üzerinden 65 yıl geçmiştir.       Her 10 Kasım, milletimize çaresiz bir özlemin derin acısını da beraberinde getirmektedir.

Ölmez eserleri, yıkılmayan ilkeleri ve inkılâplarıyla hayat verdiği bu aziz vatan topraklarında gönüllerimizi dolduran tükenmez sevgisiyle yaşarken O’nu arar ve O’nu anarız.

Daha bir çok 65 yıllar da böylece maziye akıp gidecektir. Ama o, destanlarla süslediği şanlı tarihimizin altın sayfalarında ve hayatını vakfettiği kahraman milletinin kendisi için minnet ve vefa ile çarpan kalbinde, eşsiz dehasının yarattığı eserleri ile bağımsızlığımızın bayrağı, uygarlığımızın değişmez önderi olarak yaşayacaktır.

Ulu önderimizin, “Beni görmek demek, behemahal yüzümü görmek demek değildir. Benim düşünce ve duygularımı anlıyorsanız bu kafidir” sözlerinden aldığımız güçle, bizlere armağan ettiği özgür yurdumuzu, en değerli emaneti Cumhuriyeti, uygarlığımızın ışığı ilke ve inkılâplarını koruma ve yaşatma azmimiz olacaktır.

İçinde bulunduğumuz 21’nci yüzyıl, büyük bilimsel buluşların, köklü toplumsal değişimlerin yanında bütün insanlığın bilinçlenme, uyanış ve demokratikleşme çağı olarak değerlendirilebilir. Hiç şüphe yok ki Yüce Atatürk, 21’nci yüzyılın bu büyük uyanışının öncülerindendir. Çağımızda birçok değerli düşünür, devlet adamı yetişmiştir. Ama, O’nun kadar çağını iyi sezen, ileriyi görebilen ve doğru yorumlayanı çok azdır.

Bir çağa damgasını vuran eşsiz insan, yalnız Türk milletine değil, bağımsızlık ve uygarlık savaşı veren bütün mazlum toplumlara da düşünce ve emelleriyle ışık tutmuş, yollarını aydınlatmıştır.

Yüce Atatürk son Türk Devletini kurarken sınıfsız ve ayrıcalıksız bir toplum yaratmayı hedeflemiştir. Türk insanını diğer totaliter rejimlerde olduğu gibi tek kalıp içerisinde görmek istememiştir. Bu nedenle en büyük eseri Cumhuriyetin temel ilkelerinin başında “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” ilkesi gelir. Yüce Atatürk ancak, millet egemenliğine dayanan bir yönetim şeklinin o ülkeyi her alanda geliştireceğine, yücelteceğine inanmıştır. Onuruna ve bağımsızlığına bu kadar düşkün bir millete ancak demokrasinin yaraşacağını düşünmüştür. Aziz milletimiz de bu güvene layık olmuş, Cumhuriyetin ve demokrasimizin varlığına yönelik her saldırıyı göğüslemesini bilmiştir. 

Osmanlı İmparatorluğunun yıkıldığı, Türk’ün tarih sahnesinden silinmek üzere olduğu, Türk Milletine yeryüzünde hiçbir coğrafya parçasının layık görülmediği bir ortamda Atatürk, “Kaderin insanı” olarak ortaya çıkmıştır. 

Atatürk, Türk milliyetçiliğini, Türk milli davasının temel taşı yaparak, milli duygu ve hasletleri tam bir olgunluğa eriştirmiş, milletin milli şuur ve benliğini hissettirerek milli bir devlet kurmuştur.

Böylece milliyetçilik, milli egemenlik ve milli bağımsızlık, Türk Milli Mücadele hareketinin temel yapısını oluşturmuş, fikir ve düşünce olarak da, ilke olarak da, esas unsurunu teşkil etmiştir.

Atatürk, Türk milliyetçiliğini tarihin akışı içinden çıkararak, ayağa kaldırmış, Türk milletine has değerlerle benimsemiş, siyaset prensipleri olarak uygulamaya koymuştur.

Türk Milletinin Atatürk’ü unutması imkansızdır. Önemli olan O’nu nasıl hatırlayacağıdır. Türk Milletinin bugün Atatürk’ten ilham ve güç alarak ulaştığı akılcı aşamada, O’nu tabulardan sıyrılmış bir insan olarak hatırlaması, O’na gerçekten layık olduğumuzu kanıtlayacaktır.

Atatürk’e böyle akılcı, bilinçli ve gerçekçi bir yaklaşımın yararları çoktur. Her şeyden önce, O’nun büyük değer verdiği Türk Gençliği’nin yaratıcı geleceği böyle bir yaklaşıma bağlıdır. Gençliğimizin, kendisi ve milletimiz için başarılı bir hayat yaratması, bir bakıma, yakın tarihimizin bu büyük kahramanını kendisine örnek alabilmesi, O’nun gibi davranabilmesiyle gerçekleşebilir. 

Yüce Atatürk,

Bugün de, her zaman olduğu gibi ve her günden daha fazla seninle iç içeyiz. Başlarımız; Türk olmanın engin mutluluk ve gururu ile dimdik, gözlerimiz; bize hedef olarak gösterdiğin idealde, Kalplerimiz; verdiğin inanç ve ateşle dolu, çizdiğin nurlu yolda sonsuza kadar hür ve bağımsız olarak el ele, omuz omuza ilerleyeceğiz.

İlke ve inkılaplarını korumak ve yaşatmak en kutsal andımız olacaktır. Aziz hatıran bütün tazeliği ve gönüllerimizi ısıtan sıcaklığı ile yüzyılları aşacaktır.

Sen Türk olmakla mutlu idin, Türklük seninle daha da mutludur.