Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

POLİSİN EĞİTİMİNDE YENİ DÜZENLEMELER

Tuncay YILMAZ

Polis Akademisi Başkanı

 

 

Çağımızda insan yaşamını etkileyen en önemli etmenler, bilimsel gelişme, bilgi birikimi ve hızla gelişen teknolojidir. Bilim ve teknolojinin artan bir hızla başarı sağlaması, çağdaş insanın çevresini hızla etkilemekte ve yaşamını da hızla değiştirmektedir. Bu değişiklik ve gelişmelere ayak uydurabilmek, ileri düzeyde bilgi ve mesleki yeterlilik gerektirmektedir. Bu aşamada, kamu görevlilerinin çağdaş kamu hizmetleri gereklerine göre yetişmeleri, kamu kesiminin başta gelen sorumluluklarından birisidir.

Toplumsal yapıdaki işleyişin değişmesi ve beklenti düzeylerinin giderek artmaya başlaması, toplumla yakın bir ilişki içerisinde bulunan ve güvenliğin sağlanmasından birinci derecede sorumlu olan polisin rolünün de önemli ölçüde değişmesine sebep olmaktadır. Özellikle toplumla ilişkilerin ve iletişimin düzenlenmesinde polisin sahip olduğu nitelikler ön plana çıkmaktadır. Bugün dünyada pek çok ülkede kurum ve kuruluşlar sahip oldukları insan gücünün ön plana çıkan tutum ve davranışları ile tanınmakta yada tanımlanmaktadır.

Bu bağlamda 2001 yılında yürürlüğe giren Polis Yüksek Öğretim Kanununu değerlendirdiğimizde polis eğitimi açısından önemli yeniliklere ve yeni düzenlemelere rastlamaktayız. Bu yenilikler, polis eğitim ve öğretim sisteminin bir çatı altında toplanması, Polis Meslek Yüksek Okullarının iki yıla çıkarılması ve polislerimize ön lisans düzeyinde eğitim verilmesi, lisans düzeyinde eğitim ve öğretim yapan Güvenlik Bilimleri Fakültesinin oluşturulması ve yüksek lisans düzeyinde öğretim yapan Güvenlik Bilimleri Enstitüsünün oluşturulması olarak sıralanabilir. Bu düzenlemeyle polis eğitim sisteminde şekilsel düzenlemenin yanında, işlenecek dersler ve bu derslerin müfredat içerikleri bakımından da polisimizin en nitelikli şekilde yetiştirilmesine yönelik, teşkilatımızın da ihtiyaçları göz önünde bulundurularak kapsamlı bir çalışma yürütülmektedir.

Müfredat hazırlıklarının yanında, ders kitapları ve polisiye alanda bilimsel inceleme ve araştırmalar bakımından Polis Akademisini ve teşkilatımızı zengin kılacak yayınlara da büyük ağırlık verilmektedir. Polis Akademisinin öğretim kadrosunu zenginleştirmede, yeni unvan ve sayıda öğretim görevlisi kadrosunun ihdası ve akademik personele emniyet hizmetleri sınıfından mastır ve doktora yapmış olan teşkilat mensuplarının öğretim görevlisi olarak ilave edilmesi, kanunun teşkilat eğitimine getirdiği olumlu katkılardandır.

Ancak, kanunun amacı her ne kadar polis eğitim sistemini 21. yüzyılın ihtiyaçlarına cevap verebilecek biçimde çağdaş kılmak olsa da uygulamada bugün bazı sorunlar karşımıza çıkmaktadır.

Bunların en başında Akademimiz 4652 sayılı kanunumuzla birlikte üniversite  olmuştur; ancak, üniversiteyi temsil eden en yetkili organın rektörlük, rektörün de üniversitenin bilimsel hüviyetinin temsilcisi olduğu düşünüldüğünde ve rektörlerin statüsü, devlet hiyerarşisindeki yerleri dikkate alındığında kanunda, Polis Akademisini üniversite statüsünde temsil eden Akademi Başkanının sorumluk ve yetkileri ile rektörün sorumluluk ve yetkileri arasında olması gereken paralellik tam olarak sağlanamamıştır.

Aynı zamanda, Polis Akademisinin idari yapılanmasında, görev, yetki ve  sorumluluklar bakımından fakülte, enstitü ve yüksek okullar da bulunmakla birlikte bunlara yapılan bazı atama ve görevlendirme gibi görev yetki ve sorumluklarda, Akademi Başkanının doğrudan doğruya yetkisinin olmadığını görmekteyiz. Oysa yeni kanunla birlikte Akademi Başkanına verilen görevler ona adeta eğitim sisteminin işleyişinin ve düzenlenmesinin tüm sorumluluğunu vermektedir. Daha açık ifadeyle görev ve sorumluluğa eş değer yetki verilmediği görülmektedir.

Polis Yüksek Öğretim Kanununda açık ve net olarak belirtilmeyen bir nokta da Emniyet Hizmetleri Sınıfından olup da eğitim hizmet sınıfında çalışacak personelin atama durumlarının belirtilmemiş olmasıdır. Bu anlamda yıllarını eğitim hizmetlerine vermiş bir rütbeli personelin yarın karakolda çalışma ihtimali yada bilimsel çalışmalarını yarıda bırakıp kadrodaki herhangi bir göreve gönderilmesi de söz konusudur.

En önemli konulardan birisi de Polis Meslek Yüksek Okullarına ilişkin yapılan düzenlemede eğitim süresi iki yıla çıkarılmıştır. Ancak bu okulların öğrenci seçiminde de özellikle askerlikle ilgili belirgin ölçüler getirilmesinde yarar vardır. Bu yapının ilerde kaynak temini, eğitim sürecinin devlet bütçesine yüklediği maliyet, mesleğe başlangıç yaşının yükselmesi gibi sorunlar yaratacağı düşünülmektedir.

Yine uygulamadaki göze çarpan sorun, başkanlık ve dekanlığın görev yetki ve sorumluklarının sınırları kanunda tam belirlenememiş olmasıdır.

Anayasamız da Polis Yüksek Öğretim Kurumlarının YÖK sistemi dışında tutulmasına rağmen, tüm sistemin aslında doğru bir tercihle YÖK sistemine bağımlı hale getirilmesi ama yapının YÖK’e dahil olmaması, ayrı ve önemli bir sorun olarak değerlendirilmelidir.

Yine hizmet içi eğitim programları ve yurt dışı eğitim programlarının hazırlanmasında ve düzenlenmesinde Polis Akademisine planlama yapacak yetkilerin verilmediğini ve ayrıca Genel Müdürlüğümüzde mevcut ve ayrı daire başkanlıklarına bağlı olarak, aslında bir öğretim kurumu niteliğinde hizmet veren eğitim birimlerinin (Trafik Araştırma Merkezi, TADOC, Parmak izi, Bomba, Kriminal Laboratuar vs. gibi)  Akademi çatısı altında alt öğretim birimi şeklinde toplanması yoluna gidilmediğini görmekteyiz.

Sonuç olarak, 4652 sayılı kanunun polis eğitim ve öğretiminde niteliğin arttırılmasına yönelik önemli katkılar sağladığı söylenebilir. Ancak, Polis Akademisi, kanunun uygulanmasında görülen ve yukarıda sözü edilen aksaklıkların giderilmesiyle, teşkilata daha nitelikli personel yetiştirecek, aynı zamanda “güvenlik” anlamında uluslararası bir statü kazanacak, eğitim politikasında birlik ve bütünlük sağlanacak, kaynak tasarrufunda bulunulacaktır.