Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

TOPLUM DESTEKLİ POLİSLİK (PROBLEM ODAKLI – PROAKTİF POLİSLİK)

 

Hakkı TUNCER

4.Sınıf Emniyet Müdürü

Ardahan Kaçakçılık ve org.Suçl.Şb.Md. 

Giriş

Amerika Birleşik Devletlerinde 1930’lu yılardan 1960’lı yıllara kadar geleneksel polislik de denilen profesyonel polislik uygulamaları uygulanmıştır. Bu modelin üzerinde durduğu hiyerarşik yapılar, çağrılara etkili cevap verme, standartlaşma ve motorize devriyelerin kullanımı polisiye operasyonların gelişimini sağlamış, saygınlığının ve verimliliğinin artmasına neden olmuştur.  

Ancak, 1960’lı yılların sonlarında başlayan toplumsal huzursuzluklar polisin bu tür sorunlarla mücadelede yeterli donanıma sahip olmadığını ortaya koymuştur. Böylece, birtakım akademisyen ve üst düzey polis yöneticileri Amerikan toplumunda polisin rolünü sorgulamaya başlamışlardır. Yapılan araştırmalarda, profesyonel polislik uygulamalarıyla elde edilen gelişme ve başarıların büyük oranının polisin hizmet etmeye yemin ettiği kesimin -yani toplumun- zararı pahasına elde edildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle de 1980’li yılların ortalarından itibaren profesyonel polislik dönemi gerilemeye ve toplum destekli polislik uygulamalarına yönelmeye başlanılmıştır. 

Tanım

Toplum destekli polislik nedir? Konu ile ilgili kaynaklarda farklı tanımlara rastlamak mümkündür. Ancak, bilinen üç tanıma göre toplum destekli polislik:

    • Problem çözmeye odaklanmak suretiyle sorumluluk ve etkinliği geliştirmeyi hedefleyen, müşteri odaklı hizmet sunma felsefesidir.
    • Önleme, problem-çözme, toplumla işbirliği ve ortak çalışmalar gibi faaliyetlerin yanı sıra, geleneksel kolluk uygulamaları özelliklerini de kapsayan polisiye servislerin sunulması suretiyle suç ve sosyal düzensizliğe odaklanan bir felsefedir.
    • Toplum destekli polislik, bir bölgeye atanan ve o bölge sakinleri ve o bölgede çalışan ve yaşayan esnaflar ile birlikte çalışmayı, onlarla buluşmayı kapsayan polislik metodu olarak da tanımlanmaktadır. 

Kırık Pencereler Teorisi (Broken Windows Theory)

Toplum destekli polislik modelinin en önemli unsurlarından birisi, belki de en önemlisi Profesör James Q. Wilson ve Profesör George L. Kelling tarafından geliştirilen kırık pencereler teorisidir. Kırık pencereler teorisine göre tamir edilmeyen kırık bir pencere ihmalin göstergesidir. 

Sosyal psikologlar ve polisler bir konuda aynı fikirdedirler: eğer bir binanın bir penceresi kırılmışsa ve tamir edilmeden bırakılırsa geri kalan bütün pencereler de kısa bir zaman sonra kırılacaktır. Bu durum hem suç oranın çok düşük olduğu iyi mahalleler, hem de sağlıksız mahalleler için geçerli olmaktadır. Pencerelerin kırılması her zaman büyük miktarlarda olmamaktadır. Çünkü, bazı bölgelerde cam kırmaya meraklı kişiler yoğun olmakta bazı bölgelerde ise pencereleri seven ve kırmayan kişiler çoğunlukta olmaktadır. Tamir edilmeyen bir pencere hiç kimsenin umursamadığının bir göstergesi olmakta ve pencere kırmanın bir maliyeti olmamaktadır (hatta bazıları için eğlence olabilmektedir). 

Stanford Üniversitesi psikologlarından Philip Zimbardo, 1969 yılında    kırık pencereler teorisini test etmiştir.  Üzerinde plakası olmayan bir otomobili motor kapağı açık vaziyette New York kentinin Bronx semtinde; benzer bir otomobili de Kalifornia eyaletinde Palo Alto’da bir cadde üzerinde park halinde bırakmıştır. 

 Bronx’taki araç, “terk edilişinden” 10 dakika içerisinde sokak serserileri tarafından saldırıya uğramıştır. Otomobile ilk müdahaleyi yapanlar anne-baba-erkek çocuktan oluşan bir aile olmuştur ve bunlar radyatör  ile aküyü çıkarıp almışlardır. 24 saat içerisinde araçta kıymetli ne varsa alınmıştır. Daha sonra araca zarar vermeler başlamış; camları kırılmış, parçaları sökülmüş, döşemeleri sökülmüştür. Çocuklar aracı oyun alanı olarak kullanmaya başlamıştır.  Bilinenlerin aksine, saldırı yapan yetişkinlerin çoğunluğu iyi giyimli, temiz ve beyazlardan oluşmuştur. 

Palo Alto’da bırakılan araç 1 haftadan daha uzun bir süre dokunulmadan kalmış, bunun üzerine Philip Zimbardo bir çekiçle aracın bir parçasını ezmiştir. Kısa bir süre sonra yoldan geçenler de katılmış ve birkaç saat içerisinde araç ters çevrilmiş, neredeyse tamamen harap edilmiştir. Yine, saldırganların genelini dış görünüşü iyi olan beyazlar oluşturmuştur.  

Sahipsiz mal, eğlence aramak için dışarı çıkan insanlar için ve hatta kendilerini yasalara saygılı ve bu tür şeyler yapmayı akıllarından bile geçirmeyen kişiler için  bir oyun oynama hatta yağmalama alanı haline gelmektedir. Bronx’da sık sık terk edilmiş araçlara rastlanılması, sık sık bir şeylerin çalınması veya zarara uğratılması gibi olaylar nedeniyle geçmişten gelen bir “nasılsa kimsenin umurunda değil” tecrübesi, özel mülkiyetin kıymetli olduğu ve zararlı hareketlerin pahalıya mal olacağının bilindiği PaloAlto’dan çok daha kısa sürede araca saldırı yapılmasına neden olmuştur. Fakat bu deneme şunu göstermiştir ki, toplumsal engellerin (karşılıklı saygı anlayışı ve medeniyetin gerektirdiği yükümlülükler) “kimsenin umurunda değil” anlayışının göstergesi olabilecek birtakım eylemler ile aşağıya indirilmesi sonucu bu tür saldırı olayları her yerde olabilmektedir. 

Profesör Kelling ve Wilson’a göre, kasıtlı olmayan birtakım davranışlar da toplum kontrollerinin bozulmasına neden olabilmektedir. Örneğin, evlerine özen gösteren, diğerlerinin çocuklarına değer veren ve istenmeyen misafirlere karşı güvenle karşı koyan, kararlı bir mahalle sakinleri birkaç yıl veya birkaç ay içerisinde misafir sevmeyen korkutucu bir ormana dönüşebilir.  Bir parça mal terk edilir, otlar büyür, bir pencere kırılır, yetişkinler kabadayılık yapan çocukları azarlamayı bırakır, kabadayılık yapan çocuklar bundan cesaret alır daha fazla kabadayılık yapmaya başlar. Aileler o mahalleden taşınırlar, onların yerine bekarlar taşınmaya başlar. Gençler sokak köşelerindeki dükkanlar önünde toplanmaya başlar. Dükkan sahibi orada durmamalarını söyler, gençler reddeder. Kavga çıkar. Çöpler birikmeye başlar. Dükkanların önünde insanlar içki içmeye başlar, zamanla da sarhoşlar kaldırımlarda yığılıp kalırlar ve orada uyumalarına ses çıkarılmaz. Yoldan geçen yayalara sopalarla, tava sapları ile yaklaşmalar başlar. 

Bu noktada, yabancılara şiddet saldırıları veya ciddi suç olaylarının gelişmesi kaçınılmazdır. Birçok kişi suçun özellikle de şiddet suçlarının artmakta olduğunu düşünmeye başlayacak ve davranışlarını da ona göre ayarlamaya başlayacaktır. Sokakları daha az kullanmaya başlayacaklar, sokakta yürürken de, etrafa dikkatli bakan gözlerle, sessiz dudakları ve hızlı adımları ile hareket ederek insanlardan uzak duracaklardır. “Sakın karışma”. Bazı sakinler için bu tür uzaklaşmalar çok da önemli olmayacaktır, çünkü mahalle onların “evi” değildir sadece “yaşadıkları bir yer”dir. Fakat diğer insanlar için durum öyle değildir. Onlar için yaşam dünyevi uğraşlardan ziyade diğer sakinler ile olan irtibatları ile, güvenilebilir birkaç arkadaşları ile bir araya gelmeler ile anlam bulmaktadır.

Bu durumdaki bir bölge kriminal faaliyetlere açık hale gelmiş demektir. İnsanların gayri resmi kontrol mekanizmaları ile halkın davranışlarını düzene koyduğu yerlerin aksine, uyuşturucu alış-verişleri başlayacak, fahişeler ortaya çıkacak ve otomobiller soyulmaya başlayacaktır. Sarhoşlar bu işi eğlence olarak gören gençler tarafından, fahişelerin müşterileri ise bu işi kasıtlı yapanlar tarafından belki de cebir kullanmak suretiyle soyulacaklardır. Kap-kaç olayları da başlayacaktır. 

Yapılan araştırmalar yaşlı kimselerin gençlere oranla çok daha az oranda suç mağduru olduklarını göstermektedir. Çünkü çoğunlukla kapalı kapılar ardında oturmakta ve sokağa çıkmamaktadırlar. Genç erkeklerin yaşlı kadınlardan daha fazla saldırıya uğramalarının nedeni de daha karlı veya daha kolay hedef olmalarından değil sokaklarda daha çok olmalarından kaynaklanmaktadır. 

Toplum Destekli Polislik Ve Suçlarla Mücadele

Suç, tek bir kurum tarafından çözülmesi mümkün olmayan karmaşık bir sosyal problemdir. Suç probleminin karmaşık yapısını tanımakla, polisin bu problemin çözümünde sorumluluğu taşıyan tek kurum olmadığını da kabul etmiş oluyoruz. Suç oranındaki artıştan tek bir polis memurunu hatta bir polis birimini sorumlu tutmanın haksızlık olduğunun da farkına varırız. Bu durumda bir ikilem ile karşı karşıya kalırız; öyleyse sorumluluk kimin olmalıdır? Geleneksel polislik uygulamaları bütün suçla mücadele gayretlerini polisiye yöntemlere dayandırmaktadır. Yani, polis suçla mücadele rolü ile özdeşleşmiştir ve genellikle de başarılardan kendine pay çıkartmış, başarısızlıklarda sorumluluktan kaçma eğilimi göstermiştir. 

Toplum destekli polislik, gösterilen çaba altında ezilmeden suçla mücadeleyi hedefler ve mücadele için suçun daha rahat başa çıkılabilir küçük parçalara ayrılması hedeflenir. Görevli memurlar küçük coğrafik bölgelerden ve belirli projelerden sorumlu tutulur. Böylece, problemli noktalar belirlenebilir ve problem çözümünde gösterilen ilerleme ölçülebilir. Görevli memurlar halka karşı değil halk ile birlikte çalışma imkanı bulur, toplumun bireyleri ile ilişkiler geliştirir ve sadece kendi kurumlarına değil topluma karşı da sorumlu hale gelirler. Görevli memurların sosyal ve fiziksel düzensizliklere duyarlı olmaları ile de suça imkan veren durumlar gittikçe azalır. Toplumun yaşam kalitesinin geliştirilmesinin kumülatif etkisi suç seviyesini azaltır. Bu süreç içerisinde de polis daha etkin suç savaşçıları haline gelir.

Suçlarla etkili bir şekilde mücadelede polis yönetimi sistemi de önemli bir yer tutmaktadır. Geleneksel polisiye sisteminde asıl olan polise yapılan çağrılara cevap verme yani reaktif yaklaşım vardır. Toplum destekli polislikte ise, önleyici ve proaktif yaklaşımı esas olarak alınmakta ve bilgiye dayalı olmaktadır. Polis teşkilatları genellikle açık sistemlerdir. Yani, çevrelerinde bulunan toplum ile inter-aktif ilişki içerisindedirler. Bu da polis birimlerinde toplum destekli polisliğin uygulanabilirliğini göstermektedir. 

Profesör James Q. Wilson ve Profesör George L. Kelling durumun motorize devriye uygulamaları ile değil de yaya devriye görevlendirmek suretiyle daha etkin biçimde sağlanacağını iddia etmişlerdir. Teorik olarak araç içerisinde devriye görevi ifa eden görevli yaya devriye görev yapan memurla aynı oranda gözlem yapabilmektedir. Yine teorik olarak, motorize görev yapan görevli yaya devriyenin konuştuğu kişi sayısı kadar kişilerle konuşabilmektedir.  Fakat gerçekte durum böyle değildir. Devriye otomobili polis-halk diyaloğunu olumsuz etkilemektedir. 

Araç içerisinde devriye görevinde durum çok farklı olmaktadır. Vatandaş ile olan diyalog genellikle camın aşağıya indirilmesi suretiyle araç içerisinden yapılmaktadır. Aracın kapısı ve camı bir bariyer gibi polis ile vatandaş arasında kalmakta ve ikisini ayırmaktadır. Bazı memurlar bu bariyerin avantajını kullanmakta ve belki de farkında olmadan yaya oldukları durumdakinden daha farklı davranmaktadırlar. Yine yapılan araştırmalar göstermiştir ki vatandaşların çoğu polislerle konuşmaktan hoşlanırlar. Bu durum onlara kendilerinin önemli olduğu hissini verir ve duydukları birtakım haberleri paylaşma fırsatı tanır. Bir kimseye yaya olarak yaklaşmak araç içerisinde yaklaşmaktan daha kolay olmakta ve birtakım bilgiler elde etmek için daha rahat ortam yaratılmaktadır. Bölgede meydana gelen olaylar hakkında bilgi almak için resmi bir araç ile gidip bir şahıstan bilgi almak onu ihbarcı olarak göstermek anlamına gelebilir. Halbuki yaya olarak gidip gözden uzak bir yerde kısa bir görüşme yapmak daha yararlı olacaktır. 

Ayrıca, genellikle vatandaşlar polisi çağırdığında devriye aracı gelmekte, nadiren birisi tutuklanmakta fakat suç ve düzensizlik azaltılmamaktadır. Daha sonra vatandaşlar polis müdürüne şikayette bulunmakta, polis müdürü de personel sıkıntısı olduğundan bahsetmekte ve mahkemelerin önemsiz suçlarda tutuklama yapmadıklarını veya ilk suçlarını işleyenleri tutuklamadıklarını söylemektedir. Olaya vatandaş gözüyle bakıldığında, ekip otosu ile olay mahalline gelen polis ya etkisiz kalmakta, yada polis umursamaz davranmaktadır. Polise göre ise, vatandaşlar bu tür olayları hak eden kötü niyetli kişilerden oluşmaktadır. Sonuç olarak vatandaşlar kısa bir süre sonra polisi aramayı bırakacaklardır, çünkü “onlar bir şey yapamamaktadır”. 

Polis genel olarak vatandaşı hasım olarak görmektedir. Yaya devriye uygulamaları ile, halkın çoğunluğunun aslında iyi insanlar olduğu, geleneksel polisiye yöntemler nedeniyle toplumun sadece küçük bir kesimi ile –yani şüpheliler, belki de hayatlarının en kötü anını yaşamakta olan mağdurlar ve daha da kötüsü kendi mağduriyetlerine neden olan mağdurlarla- karşılaşıldığı anlaşılmaktadır. 

Oysa, yaya devriye memuru kendisini sokaktaki insanlardan ayrı göremez, eğer kendisine yaklaşan olursa ancak kendi kişiliği ve üzerindeki üniforması olacaklar üzerinde etkili olabilir. Ne gibi bir durumla karşılaşacağından asla emin olamaz; adres  sorulabilir, yardım istenebilir, ihbarda bulunulabilir, alaycı bir yaklaşım olabilir ve hatta tehdit edici bir hareket olabilir. Yaya devriye uygulaması sayesinde polis sadece olay olunca değil, günlük yaşamda da halk ile içiçe olmakta, halkın polise olan güveni daha da artmaktadır. Toplum destekli polislik sayesinde memurlar vatandaşlarla problem yaşanmayan durumlarda da etkileşim halinde olmakta ve memurlar çok çeşitli insanlarla karşılaşabilmektedirler. Başka bir ifade ile, eskiden görevlerini yaparken karşılaşmadıkları birçok iyi insanlarla karşılaşma imkanı bulabilmektedirler.  Ayrıca, küçük çapta olayların tespiti, olayların belirtilerinin tespiti, halkın güven duyması ve bilgi vermesi, halkın bilinçlendirilmesi yönünde de faydaları bulunmaktadır. 

Çağdaş polis teşkilatlarında organize suçlarla mücadelede de yaya devriye görevlilerinin büyük bir önemi bulunmaktadır. Çünkü, devriye polisleri görevli bulundukları mahallelerde meydana gelen küçük çaptaki olaylara karşı ilgisiz olurlarsa ve organize suçlarla bağlantılı olabilecek münferit olayları rapor etmede kayıtsız davranırlarsa görevlerini etkili bir şekilde yerine getiremezler. Diğer taraftan, münferit olayları, fuhuş ve kumar gibi suçlara dair işaretler olması halinde bunları ilgili birimlere rapor ederlerse, bu yöntemle derlenen bilgilerin analizi sonucunda bir suç örgütünün yapısı eksiksiz olarak ortaya çıkarılabilir. 

Suçlarla etkin mücadelede önemli faktörlerden birisi de halkın bilinçlendirilmesidir. Eğer toplum içinde yaşadığı mahallede devam etmekte olan yasadışı faaliyetlerden haberdar değilse, bütün polisiye faaliyetler faydasız olacaktır. Bu nedenle, mahalle halkının bölgelerindeki yasadışı faaliyetlerin kapsamı konusunda bilgili olmaları, polisin bu tür faaliyetlere karşı duyarsız olmaları durumunda polisler üzerinde baskı kurmalarına da neden olacaktır. 

Problem Odaklı Polislik (POP)

Tanımından da anlaşılabileceği gibi Problem Odaklı Polislik, toplum destekli polislik  uygulamalarının temel stratejisidir. Bu stratejiye göre toplumun problemlerinin tahlil edilmesi ve bu problemlere uygun çözümlerin üretilmesi amacıyla polis ve halk işbirliği yapmalıdır. Bölgenin problemlerini belirlemek ve belirlenen problemlerin üzerinde çalışılabilir çözümlerinde işbirliği yapmak için polis ve vatandaş birlikte çalışır. Polis memuru, mahalleleri ve toplulukları kendi problemlerini çözebilmeleri yönünde hareket ettiren ve vatandaşları birbirlerini korumak ve yardımcı olmak için cesaretlendiren bir katalizördür. 

Toplum destekli polislik modelinin profesyonel polislik uygulamalarından en önemli farkı çağrılara cevap vermeye dayalı reaktif yaklaşımdan uzaklaşarak suç ve düzensizliğin nedenlerine yönelik proaktif yaklaşımı benimsemesidir. Yani reaktif yaklaşım modelinden proaktif yaklaşıma geçilmesidir.  Tanımından da anlaşılacağı gibi toplum destekli polislik, problemlerin gerek belirlenmesi gerekse belirlenen bu problemlerin etkili bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için polis ve vatandaş işbirliğini gerektirmektedir. 

Peki problemler nasıl belirlenecek ve çözüm önerileri geliştirilecektir? Problem nedir diye bir topluma sorulduğunda, genelde o toplum problemleri “tekrarlanan olaylar veya endişe yaratan konular” olarak tanımlar. 

Bu problemler SARA Modeli adı verilen 4 aşamalı bir işlem ile ele alınabilmektedir.

Bu aşamalar:

    • Scanning (Tarama): Problemler tespit edilir, tanımlanır.
    • Analysis (Analiz): Problemlerin tahlil edilebilmesi için problemle ilgili olabilecek her türlü sorular sorulur.
    • Response (Cevaplandırma): Dikkatli bir şekilde yapılan analize dayalı olarak önceden denenmiş bir çözüm önerisi denenir.
    • Assessment (Değerlendirme): Değerlendirme yapılarak uygulanan yöntemin problemi çözüp çözmediği veya azaltıp azaltmadığı tespit edilir. 

Toplum destekli polislik uygulamaları ile toplumun kalitesinin yükselmesi ve buna bağlı olarak da suç oranının azaltılması hedeflenmektedir. Suç oranının azalması ile de toplumda suç korkusu azalacak ve yaşam kalitesi artacaktır. Polisin sorumluluğu ve etkinliği daha da artacaktır.

Toplum destekli polislik uygulamalarının test edilmesi

Toplum destekli polislik uygulamalarında başarı, tamamen o toplumun ve uygulayıcı birimin özelliklerini bağlı olmaktadır. Ancak, genel olarak 4 aşamalı olarak uygulamanın başarısı çeşitli sorular sorularak test edilebilmektedir.

Bu aşamalar  şunlardır: 

1. Organizasyon

2. Toplum

3. İşlem

4. Şikayetler ve problemler

  • Organizasyon:

Polis teşkilatı gerçekten toplum destekli polislik için kararlı mı? Polisler iyi bir eğitimden geçirilmiş mi, yoksa yüzeysel bir eğitim programına mı 杧önderilmişler? Görevlilere verilen eğitim onların sokakta karşılaştıkları durumları yansıtıyor mu? İyi bir eğitim alınmış olsa dahi kurum personelinden bu eğitimi günlük yaşamlarında uygulamalarını bekliyor ve onları bu konuda destekliyor mu? Polislere ihtiyaç duydukları zaman ve kaynaklar sağlanıyor mu?

  • Toplum

Gerçekten de “toplum destekli polislik” mi uyguluyorsunuz? Toplumun üyelerinin problemlerin belirlenmesinde ve çözümünde sesleri duyuluyor mu, yoksa topluma polisçe uygun görülen problemler ve öncelikler üzerinde mi duruluyor? Kimin belirlediği konular sürecin ilerlemesine yön veriyor? Toplum ne istiyor? Bunu nereden biliyorsunuz? Gerçekten de toplumu mu dinliyorsunuz, yoksa sadece en yüksek çıkan sesleri mi duyuyorsunuz?

  • İşlem (süreç)

Rutin faaliyetler, diğer birçok yönetim felsefelerinde olduğu gibi, toplum destekli polisliğin de düşmanıdır.  Geçmişte kullanılan birtakım yöntemlerin tekrar kullanılmaya çalışılması başarısızlık getirir. Halbuki, araştırmak, etkili olabilmek için sürekli araştırmak gerekmektedir. Toplum üyelerinden oluşan bir koalisyon kurulmalı ve eskiden kullanılan yöntemlerin yeni problemlere çözüm olması beklenmemelidir. Genellikle iki nedenden dolayı toplum bireyleri ortaklaşa yürütülen faaliyetlerden bıkkınlık gösterebilirler. Birincisi, seslerini duyuramazlar ve bu durum bıkkınlık yaratır. İkincisi, daha önce ilgilerini çeken konulara değinilmiş ve böylece ilgilerini çekecek bir şey kalmamış olabilir. Bu durumda, şartların iyileştirildiği ve buna bağlı olarak da vatandaşın o konulara ilgisinin azaldığı söylenebilir. Yani başarılı olunmuştur.

· Şikayetler ve problemler

Asla şikayetler bitmez. Her zaman şikayet edecek bir şey bulabiliriz. Bir problem, onu düzeltmemiz için motive olduğumuz şeydir. Problemler üzerinde çalıştığımız sürece başarılı olma şansımız da artmaktadır. Şikayet ve problemleri nasıl ayırt edebiliriz?  Şikayetler, insanların hakkında konuştukları şeylerdir. Problemler ise, insanlar tarafından hakkında yapılması gereken şeylerdir. Eğer bir konunun sadece birkaç taraftarı varsa o muhtemelen bir şikayettir, problem değildir.  Bizim problemler üzerinde durmamız gerekmektedir. Toplum destekli polislik herkesin problemini çözemez. Toplumun kendi çabalarına destek olmadığından şikayet eden polis de muhtemelen toplumu kaygılandıran konular üzerinde çalışmıyor demektir. Polislerin dikkat etmeleri gereken bir konu, ele alınan ilk problem üzerinde fazla gayret göstererek topluma kararlı ve ciddi olduklarını göstermeleri gerekebilmektedir.  İlerleyen zamanlarda ise, toplum destekli polislik problemlerin çözümü için toplum içerisindeki kaynakların yetkilendirilmesi işlemidir. Sonuç olarak, toplum destekli polislik “vatandaşa” değil, vatandaş ile birlikte yapılan bir işlemdir. 

Sonuç

Sonuç olarak, yalnız polisin değil halkın da belirli suç grupları tarafından kullanılan yöntemlerdin haberdar olmaları gerekmektedir. Çünkü, ancak bu şekilde o toplumun vatandaşları sokak seviyesi suçlular üzerinde baskı kurabilir ve onların yasadışı eylemlerini engelleyebilirler. Suçlarla mücadelede yaşanan başlıca zayıflık olarak güvenlik güçleri ile vatandaşların eğitim eksikliği görülmektedir. Aslında, hiçbir güvenlik birimi bir mahallede meydana gelen olayı o mahalle sakinlerinden daha iyi gözlemleyemez. Birçok suç türü, çeteler arasında meydana gelen kavgalar da dahil olmak üzere, o mahallede hatırı sayılır kişilerin yardımı ile azaltılabilir. Toplum destekli polislik, mahalle halkına polislik yapmayı değil, polis ve halk arasında karşılıklı işbirliği ortamı yaratan onlara hizmet etmeyi gerektirmektedir. 

Bu bağlamda,  toplum destekli polisliğin suç oranlarının azaltılmasının yanı sıra, “toplumu rahatsız eden her şey”e dikkat edilmesi suretiyle organize suçlarla mücadelede de önemli bir yeri olduğu değerlendirilmektedir. Toplum destekli polislik uygulamaları sadece suç oranlarında azalmaya neden olmakla kalmayıp, polislerin vatandaşları rahatsız eden diğer konulara da odaklanmalarını sağlamaktadır.

Toplum destekli polislik savunucuları olduğu kadar şiddetle karşı çıkanlar da bulunmaktadır. Elbette toplum destekli polislik uygulamasının polis teşkilatlarınca kabul edilmesi zaman alacak, başarılı örnek uygulamaların artması kabul edilirliğini daha da kolaylaştıracaktır. Ayrıca, toplum destekli polislik tam olarak anlaşılamamakta ve kamuoyuna sokaklarda daha fazla polis görevlendirilmesi şeklinde sunulmaktadır. Oysa,  toplum destekli polislik topluma dayalı problem çözümü olarak ele alınmalıdır. 

Toplum destekli polislik, başarılı olabilmek için beş büyük grubun topyekün kararlılığını gerektirir:

  • polis,
  • vatandaş,
  • ticaret, medya, siyasi liderler gibi alt gruplar,
  • osyal hizmet temsilcileri ve
  • toplumun diğer kurumları.

Proaktif yaklaşımı benimser, yerel yönetim anlayışı mevcuttur ve kişisel çalışma esasına dayanır. Tam hizmet anlayışı ile sokaklardan yağmacıları temizlemeyi ve sadece belirtilere cevap verme yerine nedenlerine yönelmek suretiyle uzun-vadeli problemleri çözmeyi hedefler. Toplum destekli polislik, vatandaş ve polisin bölgelerinin problemlerini çözmeye yönelik müşterek çaba göstermeleri ve buna bağlı olarak da vatandaşların ifade ettikleri ihtiyaçların giderilmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması esasına dayalıdır. Toplum destekli polislik görevi ifa eden polis memuru kendisini ve vatandaşları eğitmek suretiyle uzmanlık görüşünü vatandaşlar üzerinde zorlamadan hem bir uzman hem de bir eğitimce rolü üstlenmiştir.

Toplum destekli polislikte temel kaygılar ise: çözülmesi gereken problemlerin tanımlanmasında vatandaş katkısı, problem çözümü faaliyetlerinin planlama ve uygulama aşamalarına vatandaş katılımı ve vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığına karar vermeleridir. 

*Not:

Bu makale, yazar Hakkı TUNCER Emniyet Genel Müdürlüğünden burslu olarak Amerika Birleşik Devletleri, Kuzey Texas Üniversitesinde Uyuşturucu ile mücadele alanında Yüksek Lisans yaptığı sırada görmüş olduğu dersler ile aşağıda belirtilen kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.

KAYNAKLAR:

Bonnie Bucqueroux and Drew Diamond. Community policing is our best bet against terror. http://www.policing.com/op-ed.html

Community Policing Pages 2003 Edition Volume 8, Number 2 http://www.concentric.net/~dwoods/

Woods DeVere (2002) Implementing Community Policing

http://www.concentric.net/~dwoods/implcp.htm

James Q. Wilson and George L. Kelling. Broken Windows. The police and neighborhood safety

Susan Trojanowicz and Robert Trojanowicz (998). Theory of Community Policing  http://www.concentric.net/~dwoods/theory.htm

Swanson, R.C., Taylor, R.W., & Territo, L. (2001). Police administration: Structures, processes, and behavior. Upper Saddle River, New Jersey: Prentice-Hall, Inc.