Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

KOPENHAG KRİTERLERİ


  Ferruh ÖZCAN

Polis Bakım ve Yardım Sandığı Genel Müdürü                                                                                          

Son günlerde en çok konuşulan konulardan birisi de Kopenhag Kriterleridir.

“Kopenhag Kriterleri” Türkiye’de, daha çok siyasi kriterler olarak algılanmakta ve Avrupa Birliği (AB)’nin, Türkiye için özel olarak öne sürdüğü koşullar olarak değerlendirilmektedir. Oysa gerçekte AB karşısında aday ülke konumunda bulunan her ülke için üye olma koşulları niteliğini taşıyan kriterlerdir.

Kopenhag kriterleri üç başlık altında toplanabilir.

Birincisi, Siyasi Kriterler,

İkincisi, Ekonomik Kriterler,

Üçüncüsü, Topluluk Müktesebatına Uyum Kriterleri.

Bu kriterlerin açılımı şöyledir: 

1- SİYASİ KRİTERLER

AB’ye girmeye aday ülkelerden;

Siyasi kriterlerde demokrasi kavramı ile, siyasal çoğulculuk, ifade ve din seçme özgürlüğünü kapsayacak anayasal garantinin bulunması; çeşitli devlet birimlerinin normal işlevlerini yerine getirebilmelerine olanak sağlayan demokratik kurumların ve bağımsız yargı ve anayasal kurumların mevcudiyeti, değişik siyasal partilerin dönüşümlü olarak iktidara gelmelerine olanak verecek ve genelde muhalefetin rolünü tanıyan özgür ve dürüst seçimlerin gerçekleştirilmesi, istenmektedir. 

Bu kriterlere göre, hukukun üstünlüğü de kısaca adalete olan güvenin toplumda kurumsallaşmış ve topluma temel hukuk güvencelerini verebilen bir mekanizmanın ülkede yerleşmiş olması anlamına gelmektedir. 

İnsan haklarını tanımlayan unsurlar ise Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları Ve Temel Özgürlüklerin Korunması Hakkındaki Sözleşmesine taraf olunması ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvurunun kabulüdür. Bu çerçevede, temel özgürlüklerin tanınmış olması, dil, din, cinsiyet, ırk, ifade ve basın özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü, azınlık haklarının korunması ve hukukun karşısında kişilerin eşit konumda yer alması da insan haklarının referans noktaları olarak sayılmaktadır.

Azınlıklara saygı konusunda temel alınan iki unsur bulunmaktadır. İlki Avrupa Konseyi’nin Ulusal Azınlıkların Korunması Konusundaki Çerçeve Sözleşmesi, İkincisi de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 1993 yılında kabul ettiği 1201 sayılı Tavsiye Kararıdır. Bu Tavsiye Kararı doğrultusunda azınlık haklarının korunduğunu ve insan haklarına saygının gerçekleştiğini söyleyebilmek için şu unsurların var olması  gerekmektedir. Azınlıkların:

– Parlamentoda temsili,

–  Hükümette üye bulundurmaları,

–  Yerel yönetimlere katılmaları,

– İlk ve orta öğretimde kendi dillerinde eğitim görmelerine olanak tanınması,

–  İdari ve yargı da kendi dillerini kullanma haklarının yasal olarak verilmesi.

2- EKONOMİK KRİTERLER 

Ekonomik Kriterler arasında sayılan işleyen bir pazar ekonomisinin var olabilmesi için herşeyden önce serbest piyasa koşullarının sağlanması, rekabetçi fiyatların geçerliliği, ticaretin liberalizasyonu, piyasaya giriş ve çıkış serbestisi, fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunmasına yönelik bir yasal bir sistemin var olması ve iyi işleyişinin temini, fiyat istikrarı ve sürdürülebilir kamu finansmanı ve dış denge dahil makro-ekonomik istikrarın sağlanması, ekonomi politikasının temel ilkeleri konusunda toplumda kapsamlı bir uzlaşmanın ve tasarrufları üretime ve yatırımlara dönüştürecek gelişmiş bir finans sektörünün varlığı gerekmektedir.

AB içindeki rekabet baskısı ve piyasa güçleri ile rekabet edebilme yeteneğine sahip  olunabilmesi için ise aşağıdaki koşullar da aranmaktadır.

– Ekonomik birimlere geleceğe yönelik tahmin edebilme imkanını veren makro-ekonomik  istikrarın sağlanmış olması;

– Beşeri ve fiziki sermayenin yeterliliği;

–  Hükümet politikalarının rekabet gücünü etkileyebilme düzeyinin yüksekliği;

– Üyelik öncesi AB ile ticari entegrasyonun düzeyi ve ekonomide küçük işletme sayısının yaygınlığı.

3- TOPLULUK MÜKTESEBATINA UYUM KRİTERİ 

a. AB’nin siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmek:

Birliğin “ortak dış politika ve güvenlik” politikasına etkin bir katılım için aday ülkelerin buna hazır olması gerekmektedir. Ekonomik ve Parasal Birlik konusunda ise, merkez bankasının bağımsızlığı, ekonomik politikaların koordinasyonu, İstikrar ve Büyüme Paktına katılım, merkez bankasının kamu sektörü açıklarını finanse etmesinin yasaklanması gibi konularda üye ülkelerin aldıkları kararlara katılmak gerekmektedir. 

b. AB’nin aldığı kararlara ve uyguladığı yasalara uyum sağlamak:

– Gümrük Birliği, malların serbest dolaşımı, sermayenin serbest dolaşımı gibi ortaklık anlaşmaların da şartlara uyum sağlaması,

– Tek pazara geçişi gerektiren Topluluk müktesebatına uyum sağlaması,

– Topluluğun tarım, iletişim ve bilgi teknolojileri, çevre, ulaşım, enerji, taşımacılık, tüketici hakları, adalet ve içişleri, işgücü ve sosyal haklar, eğitim ve gençlik, vergilendirme, istatistik, bölgesel politikalar, genel dış ve güvenlik politikası gibi alanlardaki her türlü düzenlemesine uyum sağlanması.

KOPENHAG KRİTERLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

Kopenhag Kriterleri ilk olarak 21-22 Haziran 1993 tarihinde, AB’nin Kopenhag’da  gerçekleştirdiği Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinin sonuç belgesinde yer almıştır. AB, altı aylık her dönem  başkanlığı sonunda, o dönem başkanlığını yürüten ülkenin başkentinde geleceğine yön verecek bir devlet ve hükümet başkanları zirvesi yapmakta ve bu zirvelerde alınan kararlar “Zirve Sonuç Belgesi””olarak yayımlanarak uygulanmaktadır.

1993 Kopenhag Zirvesinin özelliği, AB’nin Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerini ve Kıbrıs’ı içine alacak şekilde genişlemesinin ilk kez bu zirvenin sonuç belgesinde yer almasıdır. Dolayısıyla, bu sonuç belgesinde daha sonra  “Kopenhag Kriterleri” olarak nitelendirilen, genişleme için öngörülen koşullara da yer verilmiştir.

Bu bağlamda, AB üyeliğini 1960’lardan başlayarak bir devlet politikası haline getirmiş bir ülke olarak Türkiye’nin söz konusu kriterleri 1993 yılından itibaren gündemine alması gerekirken, bu kriterler Türkiye’nin gündemine geçtiğimiz yılın sonunda, 10-11 Aralık’ta Helsinki de toplanan Avrupa Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesi sonunda,Türkiye’nin üye adaylığının resmen onaylanmasından sonra girmiştir. 

Avrupa bütünleşme sürecinin, 1950’li yıllarda başlamasına karşın, bütünleşme sürecine katılma talebinde bulunan ülkeler için gerekli koşulların 1990’lı yıllarda belirlenmesi, 1990’lı yıllara kadar AB’nin,  göreli olarak benzer ekonomik ve siyasi yapılara sahip ülkelerden oluşması ve AB’yi (o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu) kuran ülkelerin demokratik bir siyasi sisteme ve serbest piyasa ekenomisine sahip olduğu varsayımının yer almasıdır. Bu açıdan İspanya, Portekiz ve Yunanistan’ın farklılığı (AB’ye katıldıkları 1980’li yıllarda) göze çarpsa da bu üç ülkede de demokrasinin konsolidasyonuna yönelik siyasi iradenin kesin olarak var olması nedeniyle bu ülkeler için Topluluğun resmi belgelerinde özel koşullar yer almamıştır.

1979 – 1993 yılları arasında AB’nin, demokrasi ve insan hakları konusunda çeşitli bildiriler yayınlamış olmasına karşın, bu hususlar 1993 yılına kadar Birliğin kurucu antlaşmalarının içine dahil edilmemiştir. 1993 yılında, AB’nin Anayasa niteliği taşıyan Roma Antlaşması’na çok büyük değişiklikler getiren Maastricht Antlaşmasında demokrasi ve insan hakları konuları ilk kez yer almış, daha sonra 1997 yılında ise genel kurucu Antlaşmalara değişiklik getiren Amsterdam Antlaşması’nın 6. Maddesinde, bu unsurların AB üyeliği için vazgeçilmez olduğu net bir şekilde belirlenmiştir.

Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız “Kopenhag Kriterleri” 06 – 12 Mart 1995 tarihli Birleşmiş Milletler Kopenhag Toplumsal Kalkınma Deklarasyonunda ayrıntılı bir şekilde yer almıştır.

 

*Kaynak:

1-   Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Yayınları

2-   Birleşmiş Milletler Kopenhag Toplumsal Kalkınma Deklarasyonu

3-   Milliyet İnternet Sayfası.