Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Konuğumuz

 

Trafik Sorununa Bir Farklı Bakış…

 

 

Zafer DURUSOY[*]

 

Her büyük kazanın ardından trafik konusunu biraz konuşur, sonra unuturuz. Yetkililer dikkatsiz sürücüleri suçlayan demeçler verirler. Entellektüeller bir türlü adam olamayacağımızı tekrar, tekrar belirtirler. Biraz ah vah deriz. Sonra, çoğumuz hayatımıza kaldığımız yerden devam ederiz, yeni bir tedbir almadan. İlk bakışta görünüm böyle ama Trafik konusunda gerçek durum acaba nasıl?

Türkiye’de trafik konusunda bilimsel çalışmalar yapılıyor mu.? Master/Doktora çalışmaları var mı ? Bilmiyorum.? Bir süredir trafikle ilgili bazı istatistiksel bilgiler topluyor ve bu bilgileri kişisel gözlemlerimle kaynaştırarak anlamaya ve yorumlamaya çalışıyorum [1]. Her ne kadar, istatistiklerin tam ve doğru olduğuna emin olamasak da bu bilgilerin genel olarak anlamlı olduğunu düşünebiliriz.[2]

 

Grafik-1 Grafik 1965 yılından başlayarak trafik kazalarını, trafik yaralanmalarını ve trafik ölümlerini logaritmik olarak veriyor. Sol eksende sayılar onar kat artıyor. Aslında değişimler göründüğünden çok daha keskin. Örneğin, 1970 de 20,000. olan kaza sayısı 2000 de 500,000 lere ulaşıyor.

 

Öncelikle, Türkiye’de trafik kazalarının kayıtlar tutulmaya başlandıktan sonraki seyrine bir bakalım. Bir numaralı grafikten izlendiği gibi, son 15 yılda trafik kazaları sonucu oluşan ölümlerde ciddi bir azalma söz konusu. Trafik yaralanmaları da son 9 yıldır bir durgunluk/azalma eğilimine girmiş. Trafik kazaları ise son 4 yıldır azalma eğiliminde. Açıkça görülüyor ki, hep artma eğiliminde olan kazalar ve yaralanmalar da son yıllarda azalıyor. Bu verileri daha iyi değerlendirebilmek için şimdi sadece yıllara göre trafik ölümü istatistiklerine daha yakından bakalım. İki numaralı grafik yıllara göre trafik kazası ölümlerini sol eksende verirken sağ eksen de de toplam araç sayısını gösteriyor.

 

Grafik-2. Trafik kazaları nedeni ile rapor edilen ölümler sol eksende ve toplam araç sayısı sağ eksende yıllara göre veriliyor.

Bu grafikte görüldüğü gibi ekonominin hızlı büyüdüğü dönemler trafik kazalarında ve ölümlerinde bir artışı da getiriyor. 1977-1980 küçülme dönemi ve 1980-1987 büyüme dönemi bilhassa incelemeye değer görünüyor. Başka bir acı gerçek ise, 701i yıllarda araç sayısı çok az olmasına rağmen çok sayıda trafik ölümünün gerçekleşmiş olması. Örneğin 1977 yılında 7000 ölüm 2000 yılında 4000 ölüm olmuş, ama 1977 de araç sayısı 2000 yılına göre 10 kat daha azdı. Türkiyenin çok hızlı büyüdüğü 1987 yılında gerçekleşen 7600 ölüm bütün yılların en yüksek istatistiği ve bir dönüm noktası olarak izleniyor. Bu arada araç sayısı l milyonlardan 10 milyon gibi yüksek seviyelere geliyor. İzlediğimiz bilgiler 2001-2002 yıllarında da azalma eğiliminin -yaklaşık 3000 ölü ile- devam ettiğini göstermektedir. Kuşkusuz ülkemizde yaşanan ekonomik durgunluğun da bu azalmada önemli bir rolü vardır. Gerçekten de 2002 de gerçekleşen %71ik ekonomik büyümenin, kaza ölümlerinin hızla azalma eğilimini durdurduğunu grafik-2 de açıkça görüyoruz.

 

Trafik kazaları elbette yollarda hareket eden araçların sayısı ile orantılıdır. Ayrıca evin önünde duran araç ile sürekli hareket eden araç arasında da kaza potansiyeli açısından fark olacaktır. Dolayısı ile, kazalar ile yollardaki toplam araç sayısının ve bir aracın katettiği ortalama kilometrenin ilişkisi vardır. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde kazalar ve ölümler (Araç-km) başına verilir. Ayrıca, yaralanmalar ve ölmeler söz konusu olunca aracın içindeki ortalama insan sayısı da hesaba katılmalıdır. Kalabalık ailelerin araç sahibi olmaya başlaması nedeniyle, 1960lardan bu yana ülkemizde araç içinde seyahat eden insanların ortalama sayısının arttığını da izliyoruz.

 

Grafik-3. (K/A) kazaların, (Y/A) yaralıların ve (O/A) ölülerin 1000 araç başına sayısını veriyor. Böylece hem değişimlere daha gerçekçi bakılmış hem de batılı ülkelerle karşılaştırmalar yapılmış oluyor.

Kısacası, bu konuları derinlemesine incelemek, anlamak ve matamatiksel modeller üretmek ancak bilimsel yöntemleri kullanarak, ayrıntılı ve titiz çalışmalarla başarılabilir. Sadece iyi niyetli ve gayretli olmanın yetmediğini her alanda olduğu gibi burada da görüyoruz. Kaza, yaralı ve ölü istatistiklerini veren mutiak sayıları toplam araç sayısı ile bölersek araç başına ölü ve araç başına yaralı sayılarını buluruz. Hem araç sayısına hem de katedilen kilometreye bir ölçek olsun diye ülkemizde tüketilen toplam yakıt miktarına bölerek kaza, yaralı ve ölüm sayılarını 1000 araç-bir ton yakıt başına verebiliriz, batı ülkelerinde olduğu gibi. Ancak, Türkiye’de tüketilen yakıt konusunda sağlıklı istatistikler bulmak zor olduğu için sadece araç sayısına bölerek yetinelim.

Grafik-3’de görüldüğü gibi Araç başına kaza, yaralı ve bilhassa ölü sayıları şiddetle azalma eğiliminde görülüyor. Bu grafik okuma kolaylığı sağlamak için yinelogaritmik skalada çizilmiştir.

Dikey eksende sayıların katlanarak (üstel) değiştiğini unutmamalıyız. Bu grafikten araç başına kaza sayılarının 1999’dan bu yana açık bir azalma eğilimine girdiğini görüyoruz.

Ne oldu da Türkiye’de bu değişim gerçekleşiyor ? Cevap aslında tek değil çok yönlü; 1980 ‘li yıllardan başlayarak Türkiye’de yollara işaretlemeler yerleştirildi, TV’nin yaygın olarak izlenmesi toplumda bilinçlenme yarattı, araç emniyeti tedbirleri, ABS donanımı, emniyet kemeri ve hava yastığı kullanımı güvenliği arttırdı . Yollar genişletildi, çizgiler çekildi, tırmanma şeritleri yapıldı, trafikte eğitime önem verildi, sürücü belgesi alabilmek için eğitim şartı getirildi, önemli yerleşim merkezlerine otobanlar ya da uluslararası standartlarda tek yönlü yollar yapıldı, yollarda trafik kontrolleri arttı. Bu ve benzeri daha çok iyileştirici etken sayabiliriz.

Aslında trafik kazalarının çok yoğun ölümlere neden olduğu ülkeler Avrupa’da da var; Almanya ve Fransa bunların başında geliyor. Trafik kazalarının çok düşük olduğu ülkeler de var; Norveç, Finlandiya gibi. Ancak bizdeki kaza oranı, bu kadar iyileşmeye rağmen hala gelişmiş Avrupa ülkelerine göre 2-3 kat daha fazla. Tablo-1 ülke ve kaza verilerini -1998 yılı için- gösteriyor. (Ancak, bu tabloda sadece yaralanmalı-ölümlü kazalar verilmektedir. )

 

Öncelikle 2002 yılında geldiğimiz durumun çok çok daha iyi olduğunu belirtmeliyiz. Ölü sayısını 3000 ve araç sayısını 10 milyon alarak, 1998’e göre iki kat daha iyi, 0.30 gibi bir katsayı buluyoruz. Grafik-3’e bakarsak 1990’da 1.5 olan bin araç başina ölü katsayısının 2002 yılında 0.30 gibi Avrupa ülkeleri ile karşılaştırılacak bir seviyeye, 5 kat azalarak, indiğini görüyoruz. Elbette bu düşüşte ekonomik krizin ve azalan trafik akımının önemli bir rolü olduğunu kabul etmeliyiz. Gerçek iyileşme, ancak yıllarca devam edecek bir ekonomik büyüme döneminde belirlenecektir.

Daha fazla ve ayrıntılı bilgiler vermek de mümkün. Ama çok sayıda grafik, tablo ve sayılarla anafikri boğmayalım. Ülkemizde trafik kazalarının ve kazalarda ölümlerin gerçek sayısı büyük bir hızla azalıyor. Daha çok eğitim verir ve biliçlenme yaratırsak, daha çok çift yol yaparsak, uluslararası standartlara uyarsak, araç sayımıza göre 1500 ölüm/yıl olarak özetleyebileceğimiz gelişmiş ülkeler seviyesini yakalayabiliriz. Kanımca 2002’de gelinen nokta küçümsenemeyecek derecede başarılı bir noktadır ve ülkemiz insanının ne derecede değişime ve gelişime açık olduğunu göstermektedir.

Neler eksik ve daha fazla neler yapılabilir? En önemli sorunun taşıma sektörününde olduğunu biliyoruz. Türkiyede karayolları yolcu taşımada % 95 ve yük taşımada % 90 oranında kullanılıyor. Tablo-2 yolcu taşıma oranlarını ülkeler bazında yüzde olarak veriyor 1998 yılı için ;

 

ÜLKE

 

Karayolu

 

Demiryolu

 

Denizyolu

 

Havayolu

 

ABD

 

27

 

38

 

24

 

11

 

ALMANYA

 

58

 

22

 

12

 

8

 

TÜRKİYE

 

95

 

3.2

 

0.1

 

1.7

 

Öyle görünüyor ki, biz Deniz Yollarını ve Demir Yollarını pek kullanmıyoruz. İşte bu tablo düzelmeden trafikte kalıcı ve gerçek çözüme kavuşanlayız. Yük taşıyan kamyonlar büyük sorun. Amerika’da bir araç şehirlerarası yolda 50 km’den daha yavaş seyir edemez. Yoksa ceza görür. Ayrıca, eğer bir araç yavaş gittiği için arkasında 7 araçlık bir konvoy oluşursa, en öndeki araç sağa çekilip arkadakilere yol vermek zorundadır. Bizim yollarımızda arkasında uzun konvoylarla, 10 km/saathızla giden kamyonlar görüyoruz. Bu ve benzeri durumlar uluslararası standartlara hiç uymuyor. Bu şartiar düzeltilmeden uluslararası çizgileri yakalamak zorlaşıyor veuluslarası karşılaştırmalar yapmak anlamsızlaşıyor.

Grafiklerin özetini tekrarlayalım; “Türkiye’de trafik kazaları nedeniyle yaralanmalar ve ölümler büyük bir hızla azaldı ve azalıyor”. Aksini iddia edenlere rağmen bu ülkede güzel şeyler de oluyor. Sözlerimi bir büyük bilim adamının konumuza uyan anlamlı bir deyişi ile bitirmek istiyorum. “Hiç bir şey göründüğü gibi değildir”……..A. Einstein.

 

 

 

[1] Kişisel web sayfası ; www.yunus.hacettepe.edu.tr/~hzd

[2] Veriler EGM,DPT ve DİE’den alınmıştır.



[*] Prof.Dr. Hacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Bölümü.