Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

DOĞRULAR VE YANLIŞLAR

 

 

 Kemalettin ERTAN[*]

 

           YAZANLAR-YAZILANLAR

 

            Yıl, 1950.

            Yer, Manisa Emniyet Müdürlüğü 3.Şube Şefliği odası.

            İçeri girdim, kapıyı kapadım, beklemeye başladım.

            Komiser ve başkomiser rütbesinde üç dört kişi hararetli bir tartışma içindedir. Bir ara içlerinden biri, yumruğunu masaya vurduktan sonra;

            -Boşuna tartışıyoruz arkadaşlar, poliste edebiyat olmaz.

            Dedi ve beni fark edip ne istediğimi sordular.

            (Vekil öğretmen olmak için belge tamamlıyordum. Bu rastlantı, polisliğe yönlendirilişimin de hikayesidir.)

            Yıl, 2004.

       Yukarıdaki olayı bugüne uyarlarsak; tartışılan oda personel şube müdürlüğü, tartışanlar da değişik sınıftan emniyet müdürleri olacaktı.

            Ve acaba içlerinden biri, “poliste edebiyat olmaz” der miydi?

            Sanırım bu sorunun en belirgin yanıtı elinizdeki dergidir.

            Artık her alanda olduğu gibi, edebiyat konusunda da söz sahibi olmuştur polisimiz.

            Çağın Polisi Dergisinde değişik türde bir çok yazı yayınlanır. Ve her yazı kendine özgü bir önem taşır.

            Bu yazılar, kişisel görüşüme göre “Araştırma” ve “Düşünce” yazıları olarak iki ana bölümde incelenebilir.

            1-Araştırma Yazıları

           Ayrıntılı incelemeleri ve istatistiki bilgileri içerdiklerinden okuyanları yorsa da, konu üzerinde çalışanların ve meraklılarının fazlasıyla ilgisini çeker. Ayrıca gerektiğinde başvurulacak kaynak olarak ta önem taşırlar.

            2-Düşünce (Fikir) Yazıları

        Bilgi ve deneyime dayalı olarak; yaşamı, insan ilişkilerini ve güncel konuları içeren görüş ve düşüncelerin açıklandığı yazılardır.

           Türü ne olursa olsun her yazı, yoğunluğu ölçüsünde harcanan bir emek ve göz nurunun eseridir.

         Yazılarını büyük bir zevkle okuduğum yazarlarımızı isimlendirmenin, onları gururlandıracağını biliyorum. Ayrıca, reklama ihtiyaçları olmadığını ve bu yazıya sığamayacak kadar çok olduklarını da.

           Yine de hoşgörünüze sığınarak, sadece 27.sayıdan birkaç örnek vereceğim.

        Bir polis olarak; “Bana ne Fransız polisinden”, “Bana ne Kıbrıs’tan”, yada “ Bana ne Teftiş Kurulu’nun çalışma düzeninden” diye bilir miyiz?

       Öyleyse; araştırmacı yazar dostlarımız Sayın Erdoğan Alıveren, Sayın Mustafa Yiğit, Sayın Ali Kolat ve Sayın Tuncer Özyer’in yazılarına,

         Ve yine Sayın Fazlı Öcal’ın “Tükenmek”, Sayın Ahmet Güzel’in “Sorumluluk Duygusu” ve Sayın Ayça Bilgiç Demetgül’ün “Başarıya giden yol; Empati” başlıklı yazılarına,

          Şayet okuma olanağınız olmadıysa bir göz atmanızı öneriyorum.

         Bilgi ve deneyimlerinden yararlanacağımız çok arkadaşımız var. Yazmayı sevmeseler de yada yazma olanakları olmasa da banda alınan konuşmalarını yazıya dönüştürebilirler. Teknik hızla ilerliyor. Belki benim bilmediğim başka yöntemler de var.

***

           Bu arada yazarı belli olmayan eserleri de unutmayalım.

        Kitap haline getirilen eserlerin yazarları genellikle bilinir. Ya yazarı belli olmayanlar? Yani kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer anonim eserler.

        Çoğunlukla birden fazla kişinin görev aldığı, işin çoğunun, araştırma inceleme ve yazı işlerini yürütenlere yüklenildiği, yoğun ve yorucu çalışmalar sonunda oluşur bu eserler.

            Ve ne yazık ki, toplumun hizmetine sunulduklarında, emeği geçenlerden hiçbirinin ismini göremezsiniz bu kitaplarda.

            Bu adsız kahramanları ve tüm yazanları saygı ile selamlıyorum.



[*] Emekli Emniyet Müdürü