SANIK KAÇARSA
Feyzullah ARSLAN[*] |
Çok eskiden karakollarımızda bekçi başlarımız vardı. Bekçibaşları genellikle istihbarat ve araştırma görevlileri de olduklarından sivil görev yapabiliyorlardı. Suçlular genellikle o günün imkanları bir polis nezaretinde adli makamlara araçsız sevk ediliyordu.
Bir karakolun polis memuru, ruhsatsız silah taşımak suçundan bir sanığı mahkemeye çıkarmak üzere iş yoğunluğu fazla olan adliyeye getiriyor ve adliyede kalabalıkta beklerken sanığı kaçırıyor. Polis, kara kara düşünmeye başlıyor, o o sırada aynı karakolun bekçibaşısı polis memurunu görüyor ve durumu öğreniyor. Bekçibaşı meslektaş olarak polis memuruna yardımcı olmak istiyor. Evrakı inceleyip firarı sanığın kimliğine bürünüyor ve polis memuruna hitaben:” Sanık olarak beni mahkemeye çıkart, suç nevine göre serbest bırakılma şansı fazla, serbest bırakılırsam sorun kalmaz. Hakim beni tutuklarsa beni kaçırırsın. Sanık kaçmış olur. Zaten önceden sanığı kaçırdığın için değişen bir şey olmaz” diyor. Polis memurunun fazlaca yapacak bir şeyi olmadığından şansını demek için bunu kabul ediyor. Bekçibaşı hakimin karşısına geçiyor. Hakim evrakı inceleyip sanığın hüviyetine bürünen bekçibaşına hitaben:”Şu kılık kıyafetinden, boyundan posundan utan. Niçin silah taşıyorsun? Sana yakışıyor mu?” diye çıkışıyor. Bekçibaşı ise boynu bükük, üzgün ve kendini acındıracak bir ifadeyle “Oldu bir defa hakim bey, çok üzgünüm. Çoluğum çocuğum bana muhtaç, bir daha silah taşımayacağım” şeklinde cevap veriyor. Bunun üzerine hakim, sanığın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar veriyor. Polis memuru bu karar çok seviniyor. Silahı adli emanete, evrakı mahkeme kalemine teslim edip, hiçbir şey olmamış gibi karakola görevine geri dönüyor. Görüldüğü gibi alaylı bekçi mektepli polisten daha becerikli…
KAYNAK:Metin DEMİR
Emniyet Müdürü
BAKKALI CİNLER ŞEYTANLAR BASTI
Şanlıurfa’da 1985 yılında, gece işten gelen Asayiş Ekipler Amiri Başkomiser, evinin sokağındaki bakkaldan saat:22.30 sıralarında alıveriş yaparken telsizini bakkalın tezgahının üzerine bırakır. Paketleri alıp hesabı ödedikten sonra elleri dolduğu için telsizi unutarak çıkar gider.
Eve geldiğinde telsizi unuttuğu aklına gelir, hemen bakkala geri döner. Ancak bakkal kapatıp gitmiştir. Başkomiser, bakkalın telsizi kaçırdığını düşünerek hemen bir araştırma yapar, bakkalın adresini tespit eder ve karakol ekibini bakkalı yakalamak için görevlendirir.
Bakkal olayı anlatırken verdiği cevapta:
-Ağabey, dükkanda gaipten sesler geliyordu. Cinler,şeytanlar dükkanı bastı diye hemen dükkanı kapatıp kaçtım.
Dünya hali, biri cinden şeytandan korkuyor, diğeri telsizim çalındı diyor. İkisi de kötü niyetli, ikisi de yanlış düşünüyor.
KAYNAK:Tahir AKIL
KURNAZ POLİS
1973 yılının sonlarında araçlar üzerinde uygulama yapan iki polis memuru, Ereğli Kömür İşletmeleri’ne ait bir servis otobüsünü durdurur. Arama yapmak için içeri giren memurlar, otobüsün arka koltuğunun altında bir tabanca görürler. Polislerden birisi tabancayı almak için eğildiğinde, diğeri onu koltuğundan tutarak durdurur ve yolculara dönerek:” Beyler, bu koltuk altındaki parayı hanginiz düşürdü?”diye sorar. Yolculardan ikisi hariç koltuklarının altına bakarlar. Polis memuru yan yana oturan ve eğilmeyen iki yolcuyu alıp Karakola götürür ve yapılan sorguda silahın bu şahıslardan birisine ait olduğu tespit edilir.
KAYANAK:Hasan KÖPRÜLÜ
Emniyet Müdürü
EVLENMEK VAADİYLE BİR GENÇ KIZIN ONURUYLA OYNAMAK
Eskişehir’de görev yapan Asayiş Şube Müdürü’nün en çok uğraştığı konu, suç isimlerinin doğru dürüst koyulmaması sorunuydu. Bu nedenle her karakolda Türk Ceza Kanunu bulundurulmasını zorunlu tutan Şube Müdürü, bunun denetimini de bizzat kendisi yapmaktaydı. Adli yazışma görevlileri yine de suç isimleri koyarken Türk Ceza Kanunu’na değil, kendi yaratıcılık yeteneklerine başvuruyorlardı.
Eskişehir Çarşı Karakolu görevlilerinden Osman da bu yolu seçmişti. Karakola ağlayarak gelen bir genç kız, bir kişiden şikayetçi olmuştu. Bu kişi, bir yılı aşkın bir süredir arkadaşlık ettiğini bilmekte ve ileride evleneceklerini düşünmekteydi. Adeta nişanlı gibiydiler.
Gel gelelim, genç kız bir gün terkedilmişti. İçinde bulunduğu durum gerçekten zordu. İnsan içine çıkacak hali kalmamıştı. Üstelik duygusal olarak da yıpranmıştı. Polis Memuru, klasik bir “evlenme vaadiyle kızlık bozma” suçu ile karşı karşıya kaldığını düşünmüştü. İşleme başlayacaktı. Tam genç kızı doktora sevk edecekken, genç kızın direnmesiyle karşılaştı. Osman’a, şikayetçi olduğu genç adamla hiçbir zaman cinsel ilişki kurmadığını söylüyordu. Bunun üzerine Osman, genç kıza ”Bu durumda işlem yapamayız, suç oluşmamış” dedi. Genç kız kendi kendini yerden yere atmaya başlamıştı. Devletin, kendisine ve namusuna sahip çıkması gerektiğini söylüyordu. Polis memuru Osman şaşırıp kalmıştı. En sonunda genç kızın ifadesini almaya karar verdi ve daktiloya bir kağıt koyup başladı yazmaya, sıra suçun konusuna gelince kendince bulduğu isim şuydu:
Suçun Konusu:”Evlenmek vaadiyle bir genç kızın onuruyla oynamak.”
KAYNAK:Cevat Cihat KÜÇÜK
Burhaniye İlçe Emniyet Müdürü
HIRSIZLIĞIN BÖYLESİ
1996 yılında Güngören İlçe Emniyet Müdürlüğü mıntıkasında emniyet suistimal yoluyla bir hırsızlık olayı meydana gelir. Yaşlı bir kadının evinde meydana gelen bu hırsızlık olayı filmlere konu olacak niteliktedir.
Sabah saat 10.00 civarında doktor kıyafeti giymiş bir erkekle, hemşire kıyafetli bir bayan, yaşlı bayanın ziline basarlar, bu arada yaşlı bayan evde yalnızdır. Gelen şahıslar önce kendilerini tanıtırlar:”Günaydın. Biz Merkez Sağlık Ocağı’ndan geliyoruz. Mahallede sağlık taraması yapıyoruz ve şikayetlerinizi dinliyoruz” derler. Yaşlı bayan bu işe çok sevinir: “Doktor ayağıma kadar gelmişken, tepeden tırnağa bir muayene olayım, üstelik de parasız.”diye düşünür ve gelen sahte hemşire ve doktor:”Evladım, benim romatizmam var, tansiyonum yüksek, üstelik de kalp hastasıyım” der. Hırsızlar bayanın şikayetinin dinledikten sonra: “Tamam teyzeciğim, sen şöyle kanepeye uzan, ben seni bir kontrol edeyim. Yalnız kan dolaşımını etkilediği için bu yüzüklerini, bileziklerinin ve kolyeni çıkar” derler.
Yaşlı bayan üstündeki tüm altınları çıkarır ve bayan hırsıza verir. Bu arada erkek hırsız kontrollerini sürdürmekte ve çeşitli sorular sormaktadır. Sahte doktor, sahte hemşireye dönerek:”Tansiyon aletini ambulansta unuttuk,getiriver de teyzemin bir de tansiyonunu ölçelim” der.bayan hırsız aşağıya iner ve aradan beş dakika geçer. Erkek hırsız yaşlı kadına:”Galiba hemşire aleti bulamadı, ben ineyim, hem aleti hem de sana birkaç ilaç getireyim. Sen bu şekilde uzanmana devam et. Sakın kıpırdama” der.
Aradan 15 dakika geçer. Gelen giden olmadığı için yaşlı bayan kanepeden kalkar ve aşağı iner. Baktığında kimseleri göremez. Dolandırıldığını anlar ve karakola giderek şikayette bulunur. Her beyaz gömlekliyi doktor sanmamak gerek.
KAYNAK:Mustafa ÜLKAR
Polis Memuru