SU

 

 

Ahet SARKIŞ[*]

 

Size birileri Yeryüzünde kaç tür su vardır? Diye bir soru yöneltse nasıl karşılık verirdiniz? Soruyu saçma bulurdunuz. Soruya cevap vermezdiniz. Birkaç çeşit der geçerdiniz. Yeryüzüde onsekiz tür su vardır diye cevaplandırırdınız. Evet doğru söylediniz. Yeryüzünde bulunan suyun tam 18 (onsekiz) türü vardır.

 Şimdi bunları açıklamaya çalışalım.

Bu güne kadar yapılan araştırmalar sonucunda: doğada üç hidrojen izotopu bulunmaktadır. Bunların her biri oksijen ile birleşebilmektedir.O halde suyun üç farklı türünden söz edilebilir:Protiyum-döteryum-tritiyum.H2O-D2O-T2O

Ayrıca, moleküllerinde bir atom protiyum ve bir atom döteryum, ya da bir atom döteryum ve bir tritiyum bulunan "KARIŞIK" sular da olabilir...
Böylece "SU ÇEŞİTLERİ" artar:HDO-HTO-DTO

 Öte yandan suyun içerdiği oksijen de üç izotopun bir karışımıdır. Oksijen-16, Oksijen-17, Oksijen-18 En çok birinci izotopa rastlanır.Oksijenin bu çeşitliliği dikkate alındığında,listeye daha 12 tane "OLASI SU" eklenebilir.
Bir göl ya da ırmaktan bir bardak su aldığınızda, bardağınızda "ONSEKİZ FARKLI SU" türü bulunduğunu asla düşünmezsiniz...
O halde su, kaynağı ne olursa olsun farklı moleküllerin bir karışımıdır. Bunlardan en hafifi: H2O16,ve en ağırı: T2O18'dur.
Kimyacılar bu onsekiz çeşit suyun her birini saf olarak hazırlayabilmektedirler.

Hidrojen izotopları özellikleri bakımından birbirlerinden belirgin bir biçimde farklıdır. Peki, acaba suyun farklı türleri için durum nasıldır? Onlar da bazı noktalarda birbirlerinden ayrılırlar. Örneğin, yoğunlukları, donma ve kaynama noktaları farklıdır.
Yine doğada farklı su çeşitlerinin bağıl miktarı her yerde ve her zaman farklıdır.
Örneğin, bir ton çeşme suyunda 150 gram ağır döteryum suyu D2O bulunur.
Pasifik Okyanusu'nda bu miktar çok daha fazladır. Yaklaşık 165 gram.
Caucasian buzul dağlarından alınan bir ton buz 7 gram ağır su içerir, bu miktar bir metre küp nehir suyunda bulunandan daha çoktur.Kısası suyun izotop bileşimi yerine göre değişir. Bunun nedeni, doğada çok sayıda izotop yer değiştirme
işleminin sürekli olarak gerçekleşmesidir. Farklı hidrojen ve oksijen izotopları çeşitli koşullar altında sürekli birbirlerinin yerlerini alırlar.

Bu kadar çok çeşitte başka bir doğal bileşik bulunabilir mi? Hayır Yoktur!
Tabii ki, en çok protiyum suyu ile ilgileniriz. Ama suyun diğer türleri de gözardı edilemez. Bazıları ve özellikle ağır su D2O pratikte geniş uygulama alanı bulur.
Nükleer reaktörlerde, uranyum parçalanmasına neden olan nötronların yavaşlamasını sağlamak için ağır su kullanılır. Bunun dışında, bilim adamları çeşitli su türlerini izotop kimyası alanındaki araştırmalarında kullanırlar.

 

Vücudumuza gerekli suyu nerelerden alırız...   Vücudumuzun su ihtiyacı metabolizma, yiyecek ve içeceklerden karşılanır. Metabolik su, besin öğelerinin metabolizmaları sonucu oluşur. Metabolik suyun miktarı, diyetin bileşimine göre değişir. Diyetin proteine göre karbonhidrat ve yağın yüksek olması, metabolik su miktarını artırır.
Birçok içecek %85'ten fazla su içerir. Sebze ve meyvelerin ise %75-90i sudur. Etler, çeşidine bağlı olarak %50-70 oranında su içerir. Pişirme yöntemi bu değeri düşürür.
Yetişkin bir kişinin günlük su gereksiniminin 6 bardak kadarı sıvılardan, 4 bardak kadarı da yiyeceklerde bulunan sudan karşılanır. Çorba, süt, ayran, çay, kahve, bitki çayları, meyve sulan, günlük sıvı alımında önemli yer tutar. Su yerine kolalı içecekler, çay ya da kahve içmek, suya olan gereksinimi
karşılamadığı gibi artırabilir de. Bu tür içeceklerin içerdiği kafeinin, vücuttaki suyu atma özelliği vardır. Meyve suları ise içeriklerinde bulunan şekerin su çekici özelliğinden dolayı, sindirim kanalında fazladan sıvı gereksinimi yaratabilirler. Bu nedenlerle günlük sıvı gereksinimini karşılayacak en doğru ve sağlıklı kaynak sudur.
Sıvı alımını mutlaka düzenli tutmalıyız. Meyve suları , bitkisel çay  size su içmek sıvı almak için hem iyi bir bahane , hem de lezzetli bir seçenektir. Ancak salt olarak "su" içmeyide unutmayacağız. Cildiniz,kalbiniz,kilonuz için hemen her konuda su.

Gün boyu içilecek 2 litre su, enerji oluşumunu artıracak ve zayıflamaya yardımcı olacak, besin maddeleri ve oksijeni taşıyarak organ ve dokuları koruyacaktır. 
“Aç karnına içilen su, organizmayı zararlı toksin maddelerden arındırır. Bağışıklık sisteminin görevini yapabilmesi için su gerekir. Bu özelliği ile zinde ve dinç kalmada yardımcı olur. Cildin nem ve elastikiyetinin düzenlenmesinde rol oynayan su, kadınların korkulu rüyası haline gelen selülit oluşumunun önlenmesinde ilk sırayı alır. Su, emziren kadınlarda, süt üretimini artırır.”
Sıcak havalarda vücut sıcaklığını düzenleyici olarak çalışan suyun gün içinde 10-12 bardak tüketilmesi, su içmek için susamanın beklenmemesi gerekmektedir.
Su miktarında azalma oldukça, vücutta depolanan yağ miktarı artmaya başlar. “Vücut özellikle geceleri su almadığı için, sabahları uyanınca hemen bir bardak su içilmesi gerekir. Öğlen ve akşam yemeklerinden önce içilecek bir bardak su, iştahı bastırıp, mideyi doldurur ve sindirime iyi gelir. Spor yapmadan önce içilen bir bardak su da yine metabolizmayı çalıştırırken, kas glikojeninin tükenmesinin önüne geçer. İdrarla zararlı maddelerin atılmasını sağlayan su, tükürük ve mide salgısında bulunarak, besinlerin sindirilmesinde görev alır. Hücre ve kas dokularını güçlendirir. Zararlı maddeleri dokulardan uzaklaştıran su, cildi gerginleştirip, parlaklık kazandırır.”

Susamayi Beklemeyin...  Vücudun suya ihtiyaç duyduğunun sinyali olarak, “susuzluk hissini” almak büyük bir yanılğıdır. Çünkü, insan beyni, vücudun su eksikliği yaşadığını ne yazik ki yeteri ölçüde alğılamaktan acizdir. Ayrıca, insanlarda susama hissi, bir bardak suyla bile ortadan kalkar ve içtigimiz su bedenimizin suya doymasına yeterli olmayabilir.
  Oysa hayvanlarda durum böyle değildir. Örnegin katırlar, yük taşırken kaybettikleri 18 litre suyu, 5-6 dakika aralıksız su içerek yerine koyarlar. Insanlar ise örnegin, 3,5 litre suyu terle kaybettiklerinde, duyduklari susuzluk hissini sadece 0,5 litre su içtiklerinde bile bastıirabilirler. Eger su gereksiniminin bir göstergesi olarak sadece susama duygusu dikkate alınırsa % 3,5 kayıbın yerine konulması 12 ila 24 saat gerektirebilir. Her zaman hissedilenden daha fazla suya ihtiyaç oldugu unutulmamali. Bu ihtiyaç eger alkol, çay, kahve içme alışkanlığı varsa daha da fazladır. Alkol, çay, kahve benzeri içecekler de, bazı ilaçlar gibi böbreklerin daha çok su atmasına neden olurlar. Sonuçta vücudun su kaybı daha fazla olur. Doktorlarin buna yönelik olarak önerisi alkol, çay, kahve içildiğinde ekstradan bir onun kadar da su içilmesidir. Vücuttan kaybedilen suyu yerine en kolay koyabilecek içecek sudur.

Günlük su kaybı... Insan vücudu gün boyunca sürekli su kaybeder. Günlük kayıp miktarı ortalama 2.5 litre (200 ml'lik bir su bardağıyla hesaplandığında, 12-13 su bardağı) kadardır. Su kaybının yolları ve miktarı şöyledir:

Idrarla su kaybi 1- 1.5 litre ( 5-7 su bardağı)

Solunumla su kaybı 350 ml (yaklaşık 2 su bardağı)

Terlemeyle su kaybı 0.5-1 litre (3-5 su bardağı)

Dışkı ile su kaybı 180 ml (yaklaşık 1 su bardağı)  Kaybedilen su, diğer içecekler, katı besinler ve besin ögelerinin vücutta yanmasından oluşan su ile yerine konmaya çalışılır. Insanlar yedikleri katı gıdalardan gün boyunca 3-4 su bardağı kadar su alırlar. Besinlerin vücutta yanması sırasında ise yaklaşık 1 su bardağı kadar su oluşur. Su ve diğer içecekler kalan su ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olurlar. Yaşamsal faaliyetlerin sürdürülebilmesi için su kaybının gün içinde mutlaka yeniden yerine konması gerekir.

Su eksikliğinin sinyalleri... Vücut su eksikliğini şu sinyallerle işaret eder:

-Bulantı

-Kusma

-Bas ağrısı

-Sürekli sıcaklık hissi

-Dudaklarda ve dilde kuruma hissi

-Seyrek veya az idrara çıkma ve idrar renginin koyulaşması

-Sersemlik

-Deride kuruma

-Kaslarda ve eklemlerde acıma hissi

-Vücutta kalori oluşumunda yetersizlik

-Sürekli sindirim sistemi sorunları

-Kas tonusun da azalma, sürekli yorgunluk, sersemlik hissi ve kas krampları.

 

Su, vücudumuzda sayısız fonksiyonlar gerçekleştirir. Yetersizliği, çok önemli sağlık sorunlarına yol açar. Vücudumuzda gerçekleşen kimyasal olaylar için bir ortam yaratan suyun, besin öğelerinin hücrelere taşınmasında, artık maddelerin hücrelerden taşınmasında, vücudun toksinlerden arınmasında çok büyük bir önemi vardır. Enerji oluşumunda rol alan su, aynı zamanda vücut ısısı yükseldiğinde de deride ısıya dönüşerek/vücudun ısı dengesini sağlar, deriye canlılık verir. Dolaşım ve boşaltım sistemimizi düzene sokar, bağışıklık sistemini güçlendirir. Kaybedilen mineralleri vücuda geri kazandırırken, yeni hücre üretimini de hızlandırır.
Yeterli su içilmeyip, vücut su gereksinimini karşılayamadığında, harcadığı sıvılardan tasarrufa gider. Dolayısıyla vücudun zehirli maddeleri ter ve idrar yoluyla dışarı atma kapasitesi düşer.

Su kaybı = Dehidratasyon...  Su yetersizliği sonucu vücudun susuz kalması "dehidratasyon"dur. Vücudu için yeterli suyu alamamış kimseler kendilerini hasta, yorgun, bıkkın ve halsiz hissederler. Aşırı durumlarda bir miktar sıvı alımı bile hızlı bir iyileşme sağlar.
Kabızlık, kuru ve döküntülü deri, burun tıkanıkları,yenileyen idrar yolu enfeksiyonları, kuru öksürük, baş ağrısı, böbrek taşları, yeterli su içirmediği zaman sıkça karşılaşılan sorunlardır. Vücuttaki susama mekanizması, dehidrate olmadan su içmemizi sağlar. Ancak susama hissi, vücut gerçekten çok susuz kaldığında da ortaya çıkabileceğinden, çok da güvenmemek gerekir.
Özellikle yaşlılarda bu mekanizma daha az etkilidir. Bu yüzden düzenli su içmeyi alışkanlık haline getirmek çok önemlidir.
Yoğun egzersiz sırasında, susama mekanizması gerçek gereksinimin gerisinde kalır. Böyle durumlarda susama, su kaybımn iyi bir belirleyicisi değildir. Ağır işlerde çalışanlar veya sporcular gibi ağır fiziksel aktivitesi olanlar, susama mekanizması çalışmadan su ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. Yerine konmayan az miktardaki sıvı kaybı performansı bozabilirken, daha da kötüsü sıcak çarpması ve ölüme bile neden olabilir.
Dehidratasyonun diğer nedenleri, uzun süren kusma, ishal, ateş gibi hastalıkların yanı sıra yüksek protein diyetleri veya fazla alkol tüketimidir. Alkol ve yüksek protein içeren diyetler fazla miktarda idrar oluşumuna neden olurlar. Fazla miktarda alkol tüketiminden sonra hissedilen aşırı susama bunun sonucu olarak görülür.     

 

 



[*] Makine Mühendisi, Tema Ankara Şube Gönüllüsü