Milli Mücadele’de Kahraman Bir Polis Müdürü Eşi:
Zekiye Hanım
|
Dr. Ali DİKİCİ* |
Giriş
30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros
Mütarekesi’ne göre, ülkemiz yer yer işgal edilmiş; düşman çizmesi altına giren
yerlerde, masum insanlarımız öldürülmüş; evleri, barkları yakılıp yıkılmış; ırz
ve namusları ayaklar altına alınmıştır. Türk milleti işgal altındaki
vatanlarını kurtarmak için Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde kadını ve
erkeğiyle büyük bir mücadeleye girişmiş ve elde kalan bu son vatan toprağını
düşmandan temizlemek için sayısız kahramanlık örnekleri sergilemiştir. Vatan ve
millet söz konusu olunca, Türk milletinin erkekleri
kadar cesur ve basiretli kadınları da milli mücadelede vatan ve bağımsızlığını
canla başla korumak için mücadeleye atılmışlar, birer cesaret, fazilet abidesi
gibi erkeklerinin yanında bulunmuşlar, bu kahraman kadınlar
yiğitlik ve kahramanlık örnekleri sergilemişlerdir.
Ülkenin kurtuluşu için yürütülen bu
topyekûn mücadelede Türk polisi de yerini almış ve üzerine düşen görevleri layıkıyla
yerine getirmiştir.[1] Türk polisinin yürüttüğü
bu kahramanca mücadelede birçok polis eşi de geri kalmamış ve onlar da ülkenin
kurtuluşu için var güçleriyle bu mücadeleye destek vermişlerdir. Bu kahraman
Türk polisi eşlerinden birisi de Kastamonu Polis Müdürü Halil Bey’in eşi Zekiye
Hanım’dır.
Millî
Mücadele’nin başlangıcı olarak kabul edilen 19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren,
yurdun çeşitli yerlerinde olduğu gibi, Kastamonu ve çevresinde de, bu hareketi
desteklemek amacıyla çeşitli cemiyetler kurulmuştur. Bu cemiyetlerin başta
gelen amacı; halkın millî bilincini kuvvetlendirerek, Anadolu’da başlayan
bağımsızlık hareketini madden ve manen desteklemelerini sağlamaktı. Kurulan bu
cemiyetler arasında yer alan Kastamonu
Müdafaa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti”nin düzenlediği bir kadınlar mitingi ve bu
mitingde Zekiye Hanım’ın yaptığı konuşma bu yazının konusunu teşkil etmektedir.
Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti ve Hanımların Çalışmaları[2]
Millî Mücadele’nin başlamasından sonra Kastamonu, 16
Eylül 1919 tarihinde Kuva-yı Milliye ile birleşmiş ve 27 Eylül 1919’da
Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti’nin şubesi burada fiilen kurulmuştur.[3] Buna
bağlı olarak, milliyetperver ve vatansever Kastamonulu hanımlar çalışmalarını
daha plânlı sürdürebilmek için bir araya gelmişler, Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti
yararına gösterilecek bir filmin biletlerini satmak üzere bir komite
kurmuşlardır.[4] Bu komitede görev alan
hanımlar, muhtemelen Müdafaayı Hukuk Cemiyeti kadınlar şubesinin kurucuları
olmuşlar ve 26 Eylül - 19 Ekim 1919 tarihleri arasında cemiyetin kadınlar
şubesini faaliyete geçirmişlerdir. Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti
teşekkül ettikten sonra, hanımlar Millî Mücadele ile ilgili çalışmalarına
başlamışlar, çeşitli toplantı ve mitingler düzenleyerek yetkili mercilere
telgraflar çekmişlerdir. Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti’nin Zekiye
Hanım’ın başkanlığında gerçekleştirdiği bu faaliyetlerden en önemlisi 10 Aralık
1919 tarihinde düzenledikleri kadınlar mitingidir.
Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Hanımlar Cemiyeti’nin
Düzenlediği Miting[5]
Yurdumuzun yabancılar tarafından işgal edilmesini ve
oralarda yapılan vahşetleri protesto etmek maksadıyla bir miting yapılması
plânlanmış ve bu maksatla miting tertip heyeti kurulmuştur.[6] Bu
komitede görev alan kadınlar şunlardır:
1.
Zekiye Hanım (Polis Müdürü Halil Bey’in eşi).[7]
2.
Kâmuran Hanım (Defterdar Ferit Bey’in eşi)
3.
Saime Hanım (Sağlık Müdürü Ferruh Bey’in eşi)
4.
Bedriye Hanım (Maarif Müdürü Talat Bey’in eşi)
5.
Münire Hanım (Vilayet Mektupçusu Fuad Bey’in eşi)
6.
Refika Hanım (Fırka Kumandanı Miralay Osman Bey’in kızı)
7.
Neyyire Hanım (Reji Müdürü Ömer Bey’in kızı)
10 Aralık 1919 çarşamba günü Darülmuallimat (Kız
öğretmen okulu) bahçesinde üç binden ziyade Kastamonulu kadın bir araya gelmiş;
ülkemizin işgalini ve yapılan insanlık dışı vahşetleri şiddetle protesto
etmiştir.
Mitingde; tertip komitesi başkanı olarak Zekiye Hanım,
Darülmuallimat Müdiresi Hikmet Hanım ile yardımcısı İclal Hanım ve Fırka
Kumandanı Miralay Osman Bey’in kızı Refika Hanım birer konuşma yapmışlar ve
olaylardan duydukları üzüntüleri dile getirmişlerdir. Gazetelerdeki yer darlığı
nedeniyle sadece Zekiye Hanım’ın konuşması yayınlanmış; diğerlerine yer
verilememiştir. Bu konuda Kastamonu gazetesi şunları yazmıştır: “Miting heyet-i
idaresini teşkil eden hanımefendiler tarafından irâd edildiğini beyan ettiğimiz
nutukların cümlesini aynen derce, sütunlarımız müsait olmadığından yalnız reise
Zekiye Halil Hanımefendi’nin nutkunu derc ile iktifaya mecbur kalıyoruz. Diğer
hanımefendilerin aflarını temenni ederiz”.[8] Aynı
şekilde Açıksöz gazetesi de, sadece Zekiye Hanım’ın konuşmasını yayınlamış;
diğer hanımların konuşmaları ve çekilen telgrafları, yer darlığı nedeniyle
yayınlayamadığını yazmak gereğini duymuştur.[9]
Miting tertip heyeti başkanı Zekiye Hanım, yaptığı
kısa ve ateşli konuşmada, işgalleri ve yapılan vahşetleri şiddetle kınamış ve
gerekirse vatanı kurtarmak için kendilerinin de cepheye gideceklerini ifade
etmiştir. Zekiye Hanım’ın konuşması aynen şu şekildedir:
“Kardeşler, hemşireler!
Daha bir sene evvel kırmızı rengi ile başımızda
dalgalanan ulu sancağımız, görüyorsunuz ki siyahlara, matemlere büründü.
Muharebe meydanlarında vatan ve din uğrunda binlerce evlâdımızı gömdükten
sonra; haktan, adaletten bahseden Avrupalıların, bir seneden beri, yenildik
diye başımıza açmadıkları felâket kalmadı.
Haktan en çok bahsedenler, haksızlığın en büyüğünü
yaptılar. Daha dün bizim gibi refah ve saadeti; evi, barkı olan İzmir’deki
dindaşlarımız, beyaz saçlı kadınlarımız, kundaktaki yavrularımız Yunanlıların süngüsünden
geçti. Her tarafı yüksek minarelerinden beş vakitte ism-i celâlullah bağıran
Adanamız, Antalyamız ve en nihayet güzel Ayıntab, Maraş, Urfamız elimizden
alınmak isteniyor.
Hanımlar!
Büyük felâketlerimiz önünde evlâtlarımızın,
kardeşlerimizin kanıyla suladığımız yurtlarımızın işgaline, kardeşlerimizin
felâketine susacak mıyız?
Hayır hanımefendiler! Mağlubuz, silâhımız yok, fakat
göğsümüzde imanımız, bütün dünyayı halkeden Allahımız var.
İşte biz de imanımıza ve Allahımıza istinaden
haksızlara haksızlıklarını yüzlerine vurur ve cihan huzurunda ilân ettikleri
adaleti taleb ederiz.
Hanımlar!
Biz, dünyayı kanlara boğan, insanları tavuklar gibi
boğazlayan erkeklere müracaat edecek değiliz.
Bizim gibi şefkatle, merhametle düşündüklerine şüphe
etmediğimiz İtilâf devletlerinin büyük kadınlarına müracaat edecek ve birer
telgrafla, bize yapılan haksızlıkları yazacak ve anlatacağız. Eğer onlar da
hakkımızı teslim etmezlerse, evlâtlarımızın kanlarına kendi kanımızı
karıştırarak erkeklerimizle bir safta, dinimiz ve istiklâlimiz için ölecek;
haksızlara, zalimlere tarihin lanetlerini terkederek şehâmetle öleceğiz”.[10]
Basına yansıyan miting kararları ise şu şekildedir:
1. Mütarekeden beri memleketimizin uğradığı haksızlıkların tamiri esbabının
istiklâli için icâbedenlere irâdât-ı seniyelerinin şerefsüdûr ve sünûh
buyurulması istirhamına dair zât-ı akdes-i hilâfetpenâhiye bir arîza-i
telgrafıye keşidesi.
2.
Hukuk-ı meşrûamızın teminine delâlet buyurmaları zımnında İngiltere ve İtalya
kraliçeleri hazerâtıyla Madam Wilson ve Madam Puankara’ya telgraflar keşidesi.
3.
İşbu telgrafların birer suretlerinin matbuat-ı Osmaniyye ve ecnebiyye ile
İtilâf devletleri mümessillerine tebliği istirhamına dair sadâret-i uzmâya bir
telgraf keşidesi.[11]
Mitingde alınan bu kararlar doğrultusunda; padişaha ve
sadrazama telgraflar çekilmiş ve bilgi verilmiştir. Ayrıca ABD Başkanı Wilson
ile Fransa Cumhurbaşkanı Poincare’nin eşine ve İngiltere Kraliçesine birer
telgraf gönderilmiş ve işgaller kınanmıştır. Bu telgrafların diplomatik bir
üslûpla kaleme alındığı görülmektedir. Söz gelimi, Fransa ile tarihteki ikili
ilişkilere değinilmiş; Amerika’ya ise Wilson Prensipleri hatırlatılarak
bunların ne olduğu sorulmuştur. Bu telgrafların hepsi, Kastamonu gazetesinde
aynen yayınlanmıştır. Gazetedeki bir ifadeden, İtalya Kraliçesi ile Hindistan
İmparatoriçesine de telgraf gönderildiği anlaşılmaktadır.[12] Miting
sonrasında Padişah’a
çekilen telgrafın metni şu şekildedir:
“Cenâb-ı Hak,
zât-ı akdes-i hümâyûnlarım taht-ı muallâ-yı saltanat-ı Osmaniyye’de kemâl-i
mes’adetle edebnisîn buyursun, âmin.
Kastamonu Müslüman kadınlarının akdettiği muazzam bir
mitingde, İngiltere ve İtalya kraliçeleri ile Madam Wilson ve Madam Puankara’ya
telgraflarla müracaata karar verildiğini arz ve iblâğa ve mütarekeden beri
memleketimizin düçâr olduğu taarruz ve tecâvüzden müteessir ve me’yus olarak
hukuk-ı meşrûamızın tanınmasını ve şimdiye kadar yapılan haksızlıkların bir an
evvel tamiri esbabının istikmâli için icâb edenlere irâde-i keramet ifâde-i
hilafetpenâhilerinin şerefsüdûr ve sünûh buyurulmasını istirhâmâmat mücâseret
eyleriz. Ol babda ve kâtıbe-i ahvalde emr-uferman şevketin, kudretli,
padişahımız efendimiz hazretlerinindir.”[13]
Sonuç
Bilindiği gibi, Kurtuluş Savaşı yıllarında eli silah
tutan erkekler cepheye koşmuşlar, geride kalan kadınlar ise askerin giyim,
kuşam ve erzakını hazırlamışlar, cepheye silah ve cephane taşımışlardır. Bunun
yanı sıra birçok ilde kadınların başını çektiği protestolar ve tel’in mitingleri
düzenlenmiştir. Kastamonu’da Polis Müdürü Halil Bey’in eşi Zekiye Hanım’ın başkanlığında
düzenlenen büyük kadınlar mitingi de Milli Mücadele’ye verilen desteği ve
vatanın kurtuluşu için her türlü fedakârlığa hazır olduklarını göstermesinin
yanı sıra birçok noktadan önem arzetmektedir.
Birincisi, hanımların bu tür bir faaliyete katılmakta
gösterdikleri azim ve kararlılıklarıdır. Üçbinden fazla kadını bir araya
toplamak, hangi devirde olursa olsun son derece zordur. Üstelik bu toplantının
bir taşra vilayeti olan Kastamonu’da gerçekleşmiş olması daha da dikkat
çekicidir.
Burada unutulmaması gereken konulardan birisi,
şüphesiz ki o günlerin havasıdır. Çünkü her kadının eşi, kardeşi, çocuğu veya
hiç değilse bir yakını ya şehit düşmüştür veya yaralanmıştır. Kısaca ifade
etmek gerekirse, her evde mutlaka bir üzüntü kaynağı bulunmuştur.
Bütün bunlardan ayrı olarak, bu kadınların kültür
seviyelerinin yüksekliği de bu mitingde kendini göstermiştir. Zira
katılımcılıkta en büyük etkenlerden birisi şüphesiz, kültüre ve bilgiye dayalı
bilinçlenme faktörüdür. Mustafa Kemal Paşa’nın henüz Ankara’ya gelmediği
tarihlerde sergilenen bu hareket, Kastamonulu hanımların millî şuurlarının ne
kadar yüksek olduğunu açıkça göstermektedir. Ancak bu, sadece onların değil,
bütün Türk kadınlarının da ortak heyecanı olarak kabul edilmelidir.
Kadını ve erkeğiyle bu vatanı bize armağan eden bu
yüce insanları bir kez daha rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
* 4. Sınıf
Emniyet Müdürü, Şanlıurfa, dikiciali@yahoo.com.
[1] Bu konuda detaylı
çalışmalar için Bkz. Eyüp Şahin, “Kurtuluş Savaşında Türk Polisi”, Polis Dergisi, Sayı: 47, Yıl:12,
(Ocak-Şubat-Mart 2006), ss. 44–60; “Milli Savaşta Türk Polisi”, Polis Mecmuası, (Cumhuriyetin 10.
Yıldönümü Özel Sayısı), Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü, Yıl: 20, Sayı: 286,
Ankara, 1933; A. Nihat Dündar, “Kurtuluş Savaşı Döneminde Polis (İstiklal
Madalyalı Polisler)”, EGM İç Hizmet Bülteni, Yıl: 19, Sayı: 180,
(Ekim-Kasım-Aralık 1993), ss. 113–122; Eyüp Şahin, Türk Polisinin Erdem Mücadelesi ve Kahraman Polisler, APK Dairesi
Başkanlığı, Yayın No. 152, Ankara, 2001; Eyüp Şahin, Türk Polis Teşkilatının Şanlı Geçmişinde ve Cumhuriyete Giden Yolda İz
Bırakan Polisler, Ankara, EGM Yayın No: 371, 2004.
[2] Faruk Söylemez, “Millî
Mücadele Döneminde Kastamonu'da Kurulan Cemiyetler”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, Sayı: 34, Cilt:
XII, Mart 1996.
[3] Açıksöz Gazetesi, 28 Eylül 1919.
[4] Açıksöz Gazetesi, 19.10.1919, sayı: 17
[5] Bu yazının alındığı kaynak
için bkz: Mustafa Eski, “Kastamonu’da Yapılan İlk Kadın Mitingi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.
IX, Sayı: 27 (Temmuz-Kasım 1993).
[6] Kastamonu Gazetesi, 18.12.1919, sayı: 2331
[7] Mustafa Kemal Kastamonu
bölgesinde ve Kastamonu il merkezinde gevşeklik ve zayıflık belirtileri görülmeye
başlayınca, Kastamonu'ya güvenilir ve güç sahibi bir subayın gönderilmesini
Ankara'da bulunan Ali Fuat Paşa'dan rica eder. Bunun üzerine Fuat Paşa,
Kastamonu Bölge Komutanı sıfatıyla oraya Albay Osman Bey'i gönderdi. Kastamonu
ve Dolayları Komutanı olarak göreve başlayan Albay Osman Bey, 16/17 Eylül
gecesi, Kastamonu’dan Mustafa Kemal’e çektiği telgrafta Polis Müdürü Halil
Bey’in yanında olduğunu ve kendisiyle işbirliği ettiğini belirtmiştir. Albay Osman
ayrıca Kastamonu’daki polis sayısı kırk olarak vermektedir. Bkz. Kemal Atatürk,
Nutuk (1919 – 1927), Bugünkü dille yayına hazırlayan: Zeynep Korkmaz,
Atatürk Araştırma Merkezi yayını, Ankara, 2000, s. 114.
[8] Kastamonu Gazetesi, 18.12.1919, sayı: 2331
[9] Açıksöz Gazetesi, 14.12.1919, sayı: 25.
[10] Kastamonu Gazetesi, 18.12.1919, sayı: 2331; Açıksöz Gazetesi, 14.12.1919, sayı: 25.
[11] Kastamonu Gazetesi, 18.12.1919, sayı: 2331.
[12] Kastamonu Gazetesi, 18.12.1919, sayı: 2331.
[13] Kastamonu Gazetesi, 18.12.1919, sayı: 2331