KABAHATLER KANUNU VE UYGULANMASI (Konya
Örneği)
|
M.Salih TUZCU[*] |
A.Güvenlik-Hukuk Ekseninde “Kabahatler
Kanûnu” na Bakış
Güvenlik hizmetinin verilmesinde asâyiş ve huzurun
sağlanması ile ilgili olarak yerine
getirilen polisiye aktiviteler günümüzde önemli bölümlere ayrılmış ve bu
faaliyetler toplum yararı ölçü alınarak önem sırasında farklı farklı
derecelendirilmiştir. Güvenlik hizmetinin
verimli ve etkin sunulması hem toplumu oluşturan bireyler hem de varlık sebebi
“asâyiş” olan birimler ile sıkı sıkıya bağlı bir çizgide gerçekleşebilir. Tam
da bu noktada “kabahat” lerin suç seviyesine çıkmadan önüne geçmeye çalışan
“kanun” uygulayıcıları devreye girmektedir.
Gerek vatandaşlar gerekse kolluk kuvvetleri açısından
yeni bir güvenlik anlayışı öngören “Kabahatler Kanunu”, yürürlüğünden önce
“suç” kapsamında değerlendirilen ve “Türk Cezâ Kanunu” nun maddeleri içersinde târif edilen birçok
eylemi “kabahat” olarak nitelemiş ve bu fiillere dâir daha fonksiyonel
yaptırımlar getirmiştir. Söz konusu kanun ile kolluk kuvvetlerine adlî ve mülkî idâreye bağlı olmaksızın idârî
yaptırım karar yetkisi tanınmış ve polis, sokak suçlarının önlenmesinde mesâfe
kaydeder hâle gelmiştir. Bununla birlikte sâbıkalı kesimler üzerinde eskiye
oranla daha fazla hâkimiyet sağlanarak polis daha etkin ve otoriter bir konuma yükselmiştir.
Kanun koyucu, kanun uygulayıcılarının hukukî donanımını takviye etmiş, kolluk
kuvvetleri de adlî mekanizmanın yükünü hafifletmiştir.
Ülkemiz
genelinde meydana gelen suçların önemli bir kısmı, suçu alışkanlık haline
getirmiş sabıkâlı kişiler tarafından işlenmektedir. Bu durum hukuk, sosyoloji
ve etik gibi alanların “analiz” konusu olarak çok değişik yaklaşımlarla
açıklanabilir. Günümüzde bu konu ile ilgili genel kabul görmüş hükümlerden en
önemli bir tanesi; suç işleyen kişilere yeterince cezâ verilmediği, verilen
cezâların caydırıcı nitelikte olmadığı yönündedir. Diğer taraftan kanun
uygulayıcısı olan polisin suç ve suçlularla mücâdelede yetki bakımından noksan
bırakıldığı, bu durumun polisiye aktivitelerin ivmesine olumsuz etkide
bulunduğu da son yıllarda birçok kesim tarafından dillendirilmiştir. Medyada
yer alan yazılı, sözlü, görüntülü haberler netîcesi polis “âciz” bir pozisyonda
algılanır olmuş, madalyonun diğer yüzünde ise toplumda “mağduriyet” korkusu
artarak suç “engellenemez” bir olgu, suçlu ise “önüne geçilemez” bir kişi
seviyesinde düşünülür hâle gelmiştir. Tüm bunlara ilâve olarak, yargılama
safhasındaki prosedürün vakit ve iş gücü kaybettirmesi ve uzun bir sürede
sonuçlanması, mağdurlarda hakkını aramamak/arayamamak , suça meyilli kesimde
ise daha fazla/nitelikli suç işlemek
olarak etkisini göstermiştir.
B.
Kabahatler Kanûnu-Merkezli Süreç
Asâyiş ve huzur açısından yukarıda manzarasını
çizdiğimiz tabloyu değiştirmek adına “Kabahatler Kanunu” nun etkin bir şekilde
tatbîk edilmesi, güvenlik güçlerinin suç önlemede/suçla mücâdelede elini
güçlendirmek, toplum nezdinde polise olan güven hissini tazelemek, pekiştirmek,
suça meyilli insanları bu eğilimlerinden vazgeçirmek gibi neticeleri verebilecektir.
Ayrıca “işlem” açısından “hızlı, kolay uygulanabilir” özelliklere sâhip olan
kanun, “işlev” olarak da öngördüğü para cezaları ile alternatif bir maddî
kaynak niteliğindedir.
“Ağır cezâ gerektirenler” başta olmak üzere bir çok suç işlenirken, “kabahat” düzeyinde
eylemler ile uğraşmak, ilk bakışta gerek yönetenler gerekse yönetilenler
bakımından yadırganabilmektedir. Oysa aşağıda anlatılanlarla izâha
kavuşturulduğu gibi “Kabahatler Kanunu” güvenlik sektöründe yükselen değer
durumundaki “pro-aktif /önleyici polislik” anlayışına dayanan uygulamaların yol
hâritası niteliğindedir. 1990’lı yıllarda New York kentinde bu yöntem izlenerek
suçların azaltılması sağlanmıştır.
Kanunda târifi yapılan, şahsa ve mala yönelik suçların kökenindeki Sarhoşluk, Dilencilik,
Rahatsız Etme, Kumar, Gürültü, Silah Taşıma v.b. eylemlerin azalması, devlet
otoritesinin somut bir biçimde gösterilmesi ile eşzamanlı olarak mümkün
olabilmektedir. Kanunun yürürlüğe girmesinden önce “niteliksiz” olarak
değerlendirilen fiiller, gerek fâillerin taşıdığı benzer karakter yapıları gerekse fiillerin niceliği
bakımından etkin mücâdelenin uzağında kalmakta idiler. “Kabahatler Kanunu”
polise verdiği idârî yaptırım yetkisi ile onu “eylemden vazgeçirten” bir noktaya taşımakta, kabahati işleyene
verdiği maddî cezâ ile de onu “eylemden vazgeçen” bir seviyeye çekmektedir.Dolayısıyla
güvenlik ile suç arasındaki orantı da ideal kıvamda tutturulması boş bir
beklenti olarak kalmamaktadır.
C.Örneklerle Kabahatler Kanûnu
1-Sarhoşluk
Kabahatler Kanunu öncesinde sarhoşluk konusunda güvenlik görevlilerinin
kendilerinden bekleneni verememesi, suç olgusunun taşıdığı motifler gereği daha
büyük suçları işlemeye giden yolu aralamakta/açmakta idi. Suçlunun konumu ile
ilgili bir “empati” yapılacak olursa; suç maratonu nihâî hedefe (zengin olmak,
adam öldürmek, infial uyandrmak…vs.) varmak açısından bir engelli koşuya
benzetilebilir. Kolluk kuvvetlerinin müdâhalede yetersiz kalması suçluda bu
koşudaki engellerin “aşılabilir” olduğu düşüncesini tetikleyebilir ve hattâ “engelsiz”
olduğu fikrini bile uyandırabilir. Oysa Kabahatler Kanunu, daha “start” düdüğü çalar çalmaz suçlunun bu
sesi bir “polis/bekçi” düdüğü şeklinde duymasına imkân tanımaktadır. Eylem, suç
olmaya fırsat bulamadan durdurulmaktadır.
Sarhoşluk eyleminde
daha önceleri yalnız bir “îkaz” ile yetinilmekte ve mağdurların sâdece ihbâr
etme sayıları artmakta idi. Konu âdeta psikolojinin bir çok konusunda
mevzubahis edilen ve yazımızla ilgili olarak Âdalet Psikolojisinde önemli bir
yeri bulunan “Öğrenilmiş Çaresizlik/ Learned Helplesness” metaforu ile açıklanmaya
uygun hâle gelmişti:
Bir
laboratuarda deney yapılıyor. İçine bir büyük ve çokça küçük balığın olduğu
kocaman bir akvaryum konuyor. Haliyle büyük olan , acıktıkça küçükleri yiyor…
Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor, böylece akvaryum
ikiye ayrılıyor. Büyük balık bir tarafa, küçük balıklar da diğer tarafa
yerleştiriliyor.
Büyük
balık , cam bölmeyi geçmek ve küçük balıkları yemek için defâlarca deneme
yapıyor. Bu durum tam 28 saat boyunca sürüyor. Büyük balık , artık diğer tarafa
geçmek için mücâdele etmeyi bırakıyor. Deneyin sonunda cam bölme kaldırılıyor
.... Ve büyük balığın küçükleri yemek için hiçbir hamle yapmadığı
gözlemleniyor. Saatler geçtiği halde onları yemediği görülüyor... Buna
psikolojide "ÖĞRENİLMİŞ GÜÇSÜZLÜK" deniyor.
Deneydeki durumdan anlaşılabileceği gibi şimdilerde
kabahate konu olan fiillerden doğan mağduriyet, Kabahatler Kanunu öncesinde
istenmeyerek “kabul edilebilir” duruma
gelmişti.
Sarhoşluk eylemiyle mücadele hususunda, Kabahatler
Kanunu’nun etkin olarak uygulanması neticesinde sarhoş kişilerin verebileceği
rahatsızlıklar engellenmekte, vatandaşların rûh ve beden sağlıkları korunmakta
ve önlenemeyen sarhoşluk eylemleri sonucunda oluşan “darp, icrâ-i rezalet,
kasten yaralama, öldürme, mala zarar verme v.b. suçlar da spontane olarak
ortadan kalkmaktadır. Burada gözden kaçmaması gereken husus, “alkollü şahıs ile sarhoş şahıs” arasındaki
farka dikkat etmektir.
Her alkollü şahsa sarhoş işlemi yapılmamalı, alkollü
kişinin başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde davranışlarda bulunması
halinde sarhoşluk eyleminden işlem yapılmalıdır. Diğer bir ifâde ile etkisi
kendinden menkul ve zararı asâyişin değil tıbbın konusu olan münferit olaylar,
potansiyel “darp, icrâ-i rezâlet,ızrâr” fâillerinden ayrı mütalaa edilmelidir.
2-Dilencilik
ve Rahatsız Etme
Dilencilik ve rahatsız etme gibi eylemler ilk planda
asayiş bakımından “cılız” addedilebilir ve bunlarla mücâdele etmenin faydası
sorgulanabilir. Kanımızca bu fiillerle aktif mücâdele etmek “bataklığı
kurutmaya yönelik” bir tutumdur. Teorik
olarak tartışmaya müsâit kodları içeren bu engelleme faaliyeti, pratikte
oldukça farklı bir yer işgâl etmektedir. Nitekim, birçok hırsızlık suçunun
dilenci ve kapıdan satış yapan pazarlamacı görüntüsündeki kişiler tarafından
gerçekleştirilmesi bu iddiâmızın en belirgin göstergesidir.
Meselâ; ev hırsızlıklarında dilenci ve pazarlamacı
görüntüsüyle evde kimsenin olup olmadığı kontrol edilir; ayrıca iş yerlerine
para isteme bahanesiyle gelen dilenciler fırsat bulduklarında birçok “açıktan
hırsızlık” olayını gerçekleştirir. Görüldüğü gibi meseleye değişik boyutlarda
yaklaşmak, aynı amaca hizmet etmektedir. Daha vurgulu bir şekilde izâh edersek
şunu diyebiliriz:
Suç kavramı açısından basit görülen dilencilik ve rahatsız etme gibi kabahatler,
cana ve mala karşı işlenen suçların keşif kollarıdır ve bu keşif kollarının
kolluk kuvvetince tıkanması, muhtemel
suçların bertaraf edilmesi ile aktif huzur ortamı lehinde gerçekleşecektir.
4-Kumar
En küçük sosyal birim olan “âile”
den başlayarak toplumun her katmanında olumsuz, yaralayıcı, bunalım ve
yıkımlara sürükleyici tesirleri tartışılmaz olan “kumar” eylemi ile mücâdele
de Kabahatler Kanunu ile değişik bir
kulvara taşınmıştır. Polisin ânında müdahalesi ve akabinde hemen idâri yaptırım
uygulanması, kısa yoldan para kazanmak isteyenlerin kısa sürede para cezâsı
ödemesi anlamına geldiğinden suç-cezâ
dengesinde anlamlı bir noktaya yerleşmiştir.
5-Gürültü
Gürültü eylemi, sükûnet ve huzur gerektiren ve sosyal
hayatın işleyişini sağlıklı kılan her türlü ortamı zedelemekte ve bâzen onulmaz
yaralar açmaktadır. Okul ve dershânelerdeki ders atmosferini sabote eden,
vatandaşların istirahâtini engelleyen, gürültü yapan ile çıkan gürültüden
rahatsız olan arasında tartışmalara, kavgalara hattâ yaralama ve ölümlere
sebebiyet veren bu eylem de Kabahatler Kanunundaki 36. maddenin derhâl tatbik
edilmesi ile halk gözünde bir “kâbus” olmaktan çıkarılabilmektedir.
6-Kimliği
Bildirmeme
Kabahatler Kanunun 40. maddesi olan “Kimliği
bildirmeme” eylemi de, kanun öncesi problem teşkil eden önemli bir hususu
çözebilecek niteliktedir. Madde; “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde
yetkili kamu görevlisine kimliği veya adresi ile ilgili bilgi vermekten kaçınan
veya gerçeğe aykırı beyanda bulunanlara idari para cezası verilir” diyerek
polisin görevini yapmasında kolaylık sağlamakta, kimliği sorulacak kişiyi de
devlet otoritesine, görevi başındaki memura karşı sorumsuz ve saygısız
hareketlerde bulunmaktan alıkoymaktadır. Kimliğe dâir verilen beyanatın
sağlıklı olması ve işlemlerin süratli yürümesi de bu madde ile mümkündür.
D.Kabahatler
Kanunu ve Konya İlindeki Uygulamalar
Kabahatler Kanununu uygulama açısından ele aldığımızda
bâzı sıkıntılarla karşılaşmanın olası olduğunu göz ardı etmemek gerekir. İşte
bu noktada Konya İl Emniyet Müdürlüğü ,
Asayiş Şube müdürlüğü’nün Kabahatler Kanununu hayata geçirmesi ile ilgili
bilgiler vermek, hem uygulamaya dâir
somut örnekleri hem de muhtemel sorunların aşılabilirliğine dönük gerçek
verileri sunmak demek olacaktır.
*İdârî para
cezâsının tahsil edilmesi ile ilgili olarak, 2006 senesinde Konya Emniyet
Müdürlüğü Asayiş Şubesince yaklaşık 6000 kişiye Kabahatler Kanunu’na göre idari
para cezası kesilmiş, bunlardan 1300 tanesi peşin ödemede bulunmuştur. Daha
polis biriminde iken idari yaptırım kararı uygulanır uygulanmaz “idari para
cezasına karşı, itiraz süresi içinde ödeme yapması halinde kendisinden bunun
3/4’nün tahsil edileceği” hükmü şahıslara izah edildiğinde 1/5'den fazlasının
peşin olarak cezayı ödediği görülmektedir.
Uygulamada, bilhassa dilencilik eylemiyle ilgili
olarak polisin üst arama yetkisinin olmaması tartışılmaktadır. Bu sorun, “Adlî
ve Önleme Amaçlı Arama Yönetmeliği” ne
eklenecek “Kabahatler Kanunu’na göre
işlem yapılan kişiyle ilgili gerekli aramayı
yapmak için mahkeme kararı gerekmez”
şeklinde bir ibâre ile çözülebilir.
* Yine , yasanın 32.maddesinde yer alan “emre aykırı
davranış” maddesinin bilinçli bir tarzda uygulanması da asâyiş ortamının
hânesine artı olarak kaydedilecektir.
04 Temmuz 2006 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan:
Konya Valiliği Emniyet Müdürlüğünden;
“ Piroteknik mamullerinden oyun ve eğlence aracı olan
patlayıcı maddeler ile havai fişeklerin izinsiz ve usulüne aykırı kullanımında,
güvenlik önlemlerinin alınmaması gibi nedenlerle piroteknik maddelerden
kaynaklanan yaralanma olaylarında artış olduğu gözlemlenmektedir. Ayrıca bu
maddelerin izinsiz, zamansız veya uygunsuz yerlerde kullanımından ötürü
halkımız korku, heyecan ve panik yaşamakta, halkın can ve mal güvenliği
tehlikeye girmektedir.
Bu nedenle Konya İl hudutları dâhilinde havai fişek
olarak bilinen şenlik ve işaret fişeklerinin meskûn yerlerde izinsiz olarak,
havaalanı civarı ile uçuş paterni bölgesinde kullanılması ve 18 yaşından
küçüklere satılması, oyun ve eğlence aracı olan patlayıcı maddelerin ise 12
yaşından küçüklere satışı ve 12 yaşından küçüklerin kullanması, ayrıca bakkal,
market, pastane, kırtasiye, oyuncakçı gibi işyerlerinde oyun ve eğlence aracı
olan patlayıcı maddelerin satışının yapılması 5442 sayılı İl İdare Kanunun
11.maddesinin ( c ) bendi gereğince yasaklanmıştır.
Yasak kararına uymayanlar hakkında 5326 sayılı
Kabahatler Kanununun 32.maddesi “ emre aykırı davranış” 36.maddesi “ gürültü” ayrıca konunun suç
teşkil etmesi halinde ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 170. “genel güvenliğin
kasten tehlikeye sokulması” ve 174. “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak
bulundurulması veya el değiştirmesi” ve 82/12028 sayılı Tüzüğün ise 129. “
idari ve adli işlemler” ile 130.“zapt etme” maddelerine göre işlem
yapılacaktır.”
Kararı uyarınca kentimiz Konya’da yaklaşık 200 kişiye işlem yapılmış ve kazâen
yaralanma olayları ile gürültü yaparak çevrenin huzur ve sükûnunu bozma
eyleminin önüne geçilmiştir.
Konya İl genelinde Kabahatler Kanunu’nun etkin ve
yerinde uygulanması ile birlikte; suç odağı haline gelmiş yerlerin ıslah
edildiği, toplum içerisinde bireylerin
tutum ve davranışlarına daha fazla özen gösterdikleri, bilhassa açık alanlarda
kişilerin toplum huzurunu bozacak davranışlardan kaçındıkları, suç işleme
oranının büyük ölçüde düştüğü gözlenmiştir.
Adı “huzur” ile birlikte anılan Konya ilinde yaşayan
vatandaşlar da güvenlik hizmetlerindeki elle tutulur gözle görülür gelişmenin
farkında olduklarından, Konya Emniyeti’nin “Önleyici polislik” alanında
gerçekleştirdiği başarı, çok kısa bir sürede modern çağ polisliğinin diğer
ideal kavramlarından biri olan “Toplum Destekli Polislik” i berâberinde
getirmiştir. Polis, halk için yaptığı görevini “halk ile” yapar hâle gelmiştir.
Kabahatler Kanunu, güvenlik hizmetinin verilmesinde
ufuk açıcı olmuş ve yeni açılımları işâret etmiştir. Hâlen Cezâ Kanunları kapsamında yer alan değişik
türde eylemlerin Kabahatler Kanunu’na sokulması ile yukarıda somut örnekleri
verilen “önleyici polislik, Toplum Destekli Polislik” hizmetleri katlanarak
büyüyecektir. 6136 sayılı Kanunda sayılı fiiller, Suç tasnii…vb. eylemler bu
açıdan değerlendirilebilir.
Ayrıca kanûnî herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı ve
polisin iş gücü kaybına sebep olan bazı eylemlerin de ( dur ihtarına uymayan
şahıs ve oto sürücüleri, polise yalan ihbarda bulunmak…vb.) Kabahatler
Kanunu’na dahil edilmesi yararlı olacaktır.
Böylece hem adlî mercilerin yükü azalacak, hem suçun önlenmesiyle daha
etkin mücadele edilecek, hem de polisin etkinliği artacaktır. Bu etkinliğin
daha da nitelikli hale getirilmesi ise, mevcut personelin söz konusu kanun ile
ilgili olarak eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri yoluyla sağlanmalıdır.
Konya Emniyet Müdürlüğü emrindeki personelimize Asayiş
Şube Müdürlüğü Yönetmeliği Madde 6/k (Yapılan
görevler hakkında personeli düzenli olarak bilgilendirmek ve eğitmek) doğrultusunda
eğitim verilmektedir. Ayrıca İçişleri Bakanlığının 2005/94 sayılı konu ile
ilgili genelgesi kitapçık şeklinde 3600 adet bastırılarak personele
dağıtılmıştır.
Tüm bu gayretlerin sonucu olarak, Emniyet Genel
Müdürlüğü 11.12.2006 gün ve 205091 tarihli yazısıyla ülke genelinde Konya İl
Emniyet Müdürlüğünün, “Kabahatler Kanunu’nu en etkili uygulayan kent” olduğunu
belirterek taltif edilmek üzere emeği geçen personelin liste halinde
gönderilmesini istemiştir. Bu uygulama, personeli teşvik edici olmuştur ve
arttırılarak devam ettirilmesi yararlı olacaktır. Ülke genelinde meydana gelen
olaylara ilişkin istatistikî bilgilerin değerlendirildiği formlarda ise,
Kabahatler Kanunu ilk kez 2007 yılında yer almıştır. Bu da zaman içerisinde analiz çalışmalarının sağlıklı
yapılabilmesi için yerinde bir uygulamadır.