TEŞEKKÜRLER GÜZİN ABLA

 

Fazlı ÖCAL*

 

Emniyet Teşkilatının bir ferdi olarak personelimizin, amirlerimizin, arkadaşlarımızın, dostlarımızın  intiharları hepimizi çok üzmektedir. Onlar için düzenlenen törenlerde yaşadığımız üzüntünün temelinde biraz da sorumluluk duygusu ile onların bu son eylemlerinin nedeni olan psikolojik sorunlarına bir çözüm bulamamanın, bir şeyler yapamamış olmanın burukluğu var içimizde. Bizi esas üzen şey ise; her intihar olayından sonra medyanın gündeminde teşkilat olarak yer almak, çaresizlik içerisinde suçlu aramak ve bir süre sonra da unutmak, unutulmak.

Polis İntiharları ile ilgili teşkilatımızda büyük emek harcanarak hazırlanan güzel çalışmalar olmakla birlikte, ne yazık ki bu güne kadar, birbirinden ayrı olarak farklı zamanlarda değişik komisyonlar tarafından yapılan çalışmaların bir araya getirilip bir eylem planı hazırlanması mümkün olamamıştır. Çalışmaların bir araya getirilerek intiharları engelleyecek birtakım önleyici ve iyileştirici tedbirlerin alınmaması halinde,  zaman zaman gürültü çıkararak pusuda bekleyen volkan gibi, korkulur ki polisin içinde bulunduğu sorunlar da patladığında çok geç kalınmış olacaktır. Volkanlar patlama öncesinde sinyaller verir, fakat kimseler duymaz, duyması gerekenler duysa da duyarsız kalır. Polisin psikolojik sorunlarının temelinde, adeta volkanlara duyarsız kalındığı gibi duyarsızlık vardır.

Teşkilat içerisinde sorunlarına çözüm bulunmadığına inanan bir mensubumuzun, belki bir çözüm bulunur ümidiyle “Güzin Abla” köşesini tercih etmesi ve yazdığı mektubun içeriğini oluşturan sorunlar, durumu çarpıcı bir şekilde  ortaya koymaktadır.

 

“Sayın Güzin Abla,

Bizim de bir ailemiz olduğu gerçeği hep göz ardı mı edilecek? Ben bir polis olarak bazı sorunlarımızı dile getirmek istiyorum. Belki inanmazsınız ama gerçek. Günde en az 16 saat görev yapıyorum, hafta sonu izni kullanmıyorum. Senelik izin haricinde görev istirahatı, bayram izni, hafta sonu izni diye bir iznimiz yok. Resmi yazışmalarla  belirleniyorsa da böyle bir izin kullanmıyoruz. İçişleri bakanımız bir genelge yayınlamış Avrupa birliği süreci ve İnsan Hakları kapsamında polisin günde 8 saatten fazla çalıştırılmaması, hatta haftalık görev süresi bildirilmiş. Emirleri eleştirmek için söylemiyorum, ama görev yoğunluğu yüzünden bu emri uygulamak imkansız. Bunu uygulamak atomu parçalamaya benzer. Yeni yasalar ve diğer uygulamalarla toplumda suç potansiyeli arttı, cezaların caydırıcı yönü de olmadığı için mağdur insanların bizleri ihtiyacı devamlı çoğalıyor. Bunun yanında sabit bekleme yapılarak korunan kamu kuruluşları ve özel kuruluşlar, büyük ve yabancı ortaklı şirketler, maçlar, okullar arası müsabakalar, konser, tiyatro, miting, konferans, şenlikler gibi görevler var. Bir de başka kamu kurumunun yapmakla görevli olduğu, ancak bu tür görevlerini valilik veya kaymakamlık vasıtasıyla bize havale ettirip üslenmek zorunda olduğumuz görevler var. Kaymakam bir arkadaşıma kaymakamlık kursunda söylenen “bir evrak geldi, çok zahmetli, bir çok kurumu ilgilendiriyor ve hangi kuruma göndereceğini bilemiyorsun. O zaman gönder emniyet müdürlüğüne, onlar gereğini yapar, üstelik, evrakın akıbeti ile ilgili rahatlıkla hesap sorabilirsin.” Sözleri anlatmak istediğime iyi bir örnek sanırım. Polis Akademisinde yapılan bir araştırmaya göre, polislerin diğer devlet memurlarıyla aynı haklara sahip olduğunda alacağı maaş 5 milyara yakın olacak neredeyse… Fakat bize fazla çalışma mesai tazminatı olarak toplam 150 milyon TL. maaşın içerisinde verilip, süresi gözetilmeksizin sınırsız görev yaptırılmakta. Bizlerin aldığı bu ücreti başka kuruluşlarda görevli memur 5-10 saatlik ek çalışma ücretiyle alırken, bizler ancak bir aylık sınırsız mesai sonrası toplam olarak alabilmekteyiz. Bunun eşitlik ilkesi ile bir alakası var mıdır?Diğer kamu görevlilerinin aldığı ikramiye, ders ücreti, elbise parası, tazminatlar, kurumun döner sermayesinden aldığı ücretler bizim aldığımız ücretin çok üzerinde. Tüm bunların yanında  bizlerle beraber eşimiz, çocuğumuz, anne ve babamız cezalandırılmakta, ailevi görevlerimizi yerine getirememekteyiz.Ailelerimizle ilgilenemediğimiz gibi diğer insani ihtiyaçlarını da gideremiyoruz. Yeri geldiğinde en yakın hayat arkadaşımız olan eşlerimiz bile bizi anlamıyor. Psikolojik durumlarımızın ne halde olabileceğini sanırım anlayabilirsiniz. Biz sadece ve sadece insan gibi yaşamak istiyoruz. Mesleğe girmeden önce bize söylenen ancak mantıksal olarak o an anlam veremediğim “cenazen olur gidemezsin, düğünün, derneğin, bayramın olur gidemezsin, katılamazsın” sözlerini şimdi çok iyi anlıyorum. Bu olayları tek tek çok iyi yaşadım ve yaşamaya da devam edeceğim. Lütfen bizim de insan olduğumuz bizim de ailelerimizin de maddi ve manevi ihtiyaçları olduğu göz ardı edilmesin. İnanın tüm bunları kendim için değil, ufacık oğlum için istiyorum. Onun günahı benim oğlum olmak mı? “Şartlarınızı biliyoruz, en yakın zamanda iyileştireceğiz” gibi açıklamaları senelerdir dinliyoruz. Sanık hakları ve şüpheli hakları, insan hakları yönünden örnek uygulamalara başladığımız günümüzde maruz kaldığımız uygulamaların insan haklarıyla bir ilgisi var mı? Biz de ailelerimiz de insan gibi yaşamak ve bazı haklara sahip olmak istiyoruz.”[1]

 

Mektubu yayınlayarak polis sorunlara gösterdiği duyarlılıktan dolayı Güzin Abla’ya  teşekkürler.

 

Mektupta da belirtildiği üzere, polislik, doğası gereği zor bir meslektir ve bu yüzden de intihar riskini içerisinde barındırır. Bu risk, farklı oranlarda olmakta birlikte, her ülkede görev yapan polisler için geçerlidir. Gelişmiş ülkelerden farklı olarak, ülkemizin genel, ekonomik, sosyal ve siyasi yapısı  polisimizin taşıdığı risk oranını birkaç kat daha artırmaktadır.

Yapılan araştırmalara göre, bir bireyin,  kendi yaşamına son vermesi olarak kısaca tanımlanabilen intihar yolculuğuna  çıkmasında farklı nedenler bulunmaktadır.

Bunların başında;

-Ulusal ya da Uluslar arası Sosyal, Siyasal, Ekonomik Krizler,

-Yerleşim Yeri,

-Dinsel İnançlar ve Gelenekler,

-Ekonomik Nedenler,

-Eğitim ve Meslek,

-Medeni Durum,

-Yaş,

-Cinsiyet

gibi faktörler belirleyici unsurları oluşturmaktadır.

Bireyin yaşadığı ülke ve meslek grubunun intihar oranlarına önemli ölçüde etkisi olduğu görülmektedir. Öyle meslek grupları vardır ki bunların intihar frekansları diğerlerine göre daha yüksektir. Bu ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumla da yakından alakalıdır. Örneğin Amerika’da, kadın doktorların diğer meslek gruplarına göre dört kat daha fazla intihar ettikleri, İngiltere’de ise, polislerin diğer meslek guruplarına oranla daha fazla intihar ettikleri bilinmektedir[2]

Toplum içerisinde yaşayan insanların düşünce yapılarını, davranışlarını, karakterlerini oluşturan özelliklerden pek çoğu mensubu olduğu ırkın karakteristik özelliğidir. Ayrıca, dini inançları, bireysel ve toplumsal değerleri, kültür birikimi gibi unsurlar da belirleyici etkenlerdir. Bazı araştırmacılar kültürleri “Bireyci Kültürler” ve “Toplulukçu Kültürler” olarak ikiye ayırmaktadırlar. Amerika, Kanada ve Kuzey Avrupa ülkeleri  bireyci kültürler gurubuna girerken Türkiye, Japonya, Latin Amerika ve birçok Asya ülkesi toplulukçu kültür gurubuna girmektedir. Bireyci kültürlerde bireylerin yalnızlaşmaları, toplumdan soyutlanmaları  diğer guruba göre daha yüksek oranda gerçekleşmektedir. Bu özellik, aşağıda açıklanacağı üzüre intihar öncesi önemli göstergelerden biridir.

Polis İntiharlarının Nedenleri

Polis İntiharlarına duyarlı davranan teşkilat yöneticilerinin önderliğinde, ülkemizde ve diğer ülke polis teşkilatlarında birtakım çalışmalar yapılmıştır. Bu sorun sadece ülkemiz polisi için değil, tüm dünya polisleri için ciddi tehlike oluşturmaktadır. Teşkilatımızdaki intihar sorunu üzerine Emniyet Genel müdürlüğü APK Daire Başkanlığı tarafından 2000 yılında gerçekleştirilen bir çalışma kapsamında hazırlanan “Polis ve İntihar” isimli araştırma raporu, bugüne kadar sorunu bilimsel yöntemlerle araştıran, temeline inebilen ve sonuçları paylaşılan tek somut çalışmadır.

Söz konusu çalışma kapsamında,  intihar nedenleri ile ilgili yapılan anket sonuçlarına göre, teşkilat personelimiz tarafından intihar nedeni  olarak görülen  ilk on faktör şunlardır:

1-Maddi Nedenler (ücret yetersizliği)

2-Ailevi Nedenler,

3-Çalışma Şartlarının Zorluğu,

4-Psikolojik Rahatsızlık,

5-Stres,

6-Çalışma Saatlerinin Düzensizliği,

7-Sosyal Faaliyetlerden Mahrumiyet,

8-Kız Arkadaş

9-Alkol

10-Tayin Sonucu Yeni Çevreye Uyum Sorunu[3]

olarak sıralanmaktadır.

Bizde olduğu gibi Amerika Birleşik Devletlerinin  New York şehrinde çalışan polislere de 1994 yılında bir anket uygulanmış ve polislerin verdiği cevaplara göre intihar nedenleri şu şekilde çıkmıştır.

1.      Depresyon

2.      Sosyal ilişkilerden kaynaklanan problemler

3.      Silaha kolayca erişme

4.      Sigara, alkol ve uyuşturucu kullanımında ölçülü davranmama

5.      Mali sorunlar

6.      Rüşvet ve benzeri suçlardan dolayı soruşturma geçirme

7.      İşyerinde uyum sağlayamama[4]

 

Görüldüğü üzere farklı iki merkezde (Ülkemizde ve Amerika’da) yapılan araştırmalar  sonucu ortaya çıkan intihar nedenleri birbirinden oldukça farklıdır:

 

Ø      Türk Polisinde “Ücret Yetersizliği ve Çalışma Şartlarının Zorluğu”, bu ikisinin yansıması olarak “Ailevi Nedenler” ilk sıralarda yer alırken  “Psikolojik Rahatsızlık ve Stres” daha sonra görülmektedir.

Ø      Amerikan Polisinde ise “Depresyon ve Bozuk Sosyal İlişkiler”  ön sırada yer alırken “Maddi nedenler ücret yetersizliği”, “Çalışma Şartlarının Zorluğu” gibi unsurlar intihar nedenleri arasında yer alamamaktadır.

Ø      Türk Polisinde intihar nedeni olarak görülmemekle birlikte, intihar olaylarının neredeyse tamamına yakını kişinin sahip olduğu silahla gerçekleşmektedir.

Ø      Amerikan Polisinde ise “Silaha Sahip Olma” intihar gerekçesi ve intiharın gerçekleşmesini kolaylaştırıcı bir unsur olarak görülmektedir. (Ancak buradan “silah olmaz ise intihar da olmaz” şeklinde bir kolaycılığa gidilmemelidir.)

 

Burada ortaya basit bir gerçek çıkıyor: Türk Polisinde  intiharların temelinde görev ile ilgili nedenler yatmaktadır.

 Güvenlik, yüksek hayati risklerini içerisinde barındıran bir hizmettir. Özellikle terör ve asayiş olaylarının yoğun olarak yaşandığı ülkemizde polisin sürekli hayati risk taşıdığını söylemek abartılı olmayacaktır. Bu aşamada görev gereği ve intihar nedeniyle hayatını kaybeden personel sayısına bakmakta yarar var.

 

YIL

1995

1996

1997

1998

1999

TOPLAM

GÖREV GEREĞİ (Şehit)

49

68

52

50

48

267

İNTİHAR

24

38

38

32

27

159

( 152 intihar, silahla meydana gelmiştir.)[5]

Çizelgede görüldüğü üzere  Şehit olan personel sayısı intihar edenlerin yaklaşık iki katıdır. Bu orantısal durum New York polisinde  ise tamamen tersinedir.

National P.O.L.I.C.E. Suicide Foundation (Ulusal Polis İntihar Kuruluşu) tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre, her yıl Amerika’da yaklaşık 300 polis intihar etmektedir.

New York şehrinde 1985 yılından 1994 yılına kadar 36 polis vazife başında öldürülmüş, aynı dönemde 87 polis intihar etmiştir. Sadece 1994 yılında New York’ta 11 polis memuru intihar ederken, aynı yıl içerisinde  iki memur görevi başında öldürülmüştür.

Los Angeles’ta ise, 1989 yılından 1994 yılına kadar 12 polis görev başında öldürülmüş, 22 polis ise intihar etmiştir”.[6]

Bu durumda “Amerikan polisleri kendi kendilerini katillerden daha fazla öldürüyorlar.” denilebilir.

Diğer gelişmiş ülkelerde de durum benzer bir yapı arz etmekte ve intihar edenlerin sayısının, görevi nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısından daha fazla olduğu görülmektedir.

Ülkemizde de, yukarıda verilen tarihler arasında intihar edenlerin sayısının, görevi nedeniyle hayatını kaybedenlerden  daha az olması üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.   Ancak, değerlendirmeye esas alınan yılların terörün zirvede olduğu yıllar olduğu düşünülürse, takip eden zaman içerisinde bu oranın tersine dönebileceği de düşünülmelidir. Umarız  2000 ve sonrası yıllar için  ilgili birimlerin kayıtları bu varsayımı yalanlar mahiyettedir.

Yukarıdaki veriler ışığında, ülkemizde bulunan alan uzmanlarının elbette yorumları ve önerileri olacaktır. New York Emniyet Müdürlüğünde polis intiharlarını önlemek ve  intihara sebep olan problemleri ortadan kaldırmak amacıyla öneriden öteye geçerek 1994 yılında bir proje hazırlanmıştır.

Bu proje, ana hatları ile önleyici tedbirleri ve bilgilendirme faaliyetlerini kapsamaktadır.

 

“Önleyici Tedbirler:

Psikolojik Değerlendirme: Polis alımlarında detaylı olarak psikolojik testten geçirilerek kalıtsal psikolojik rahatsızlıklar araştırılmalı, meslek içinde ise periyodik olarak kontroller yapılmalıdır.

Risk Grubundakileri Tanımlama:  İş, aile, sağlık, alkol gibi problemleri olanları tespit ederek intihar edebilecekler ile ilgili belli kriterler ortaya konulmalıdır.

Aileyi Bilgilendirme: Polisliğe başvuran ve adaylıkları kabul edilenlerin ailelerine de polisin görevi ve zorluğu ile ilgili bilgiler verilmelidir.

Eğitim: Eğitim yoluyla polisi intihara götürebilecek stres, depresyon gibi psikolojik faktörleri tanımlanıp başa çıkma yolları öğretilmelidir.

Amirlerin Eğitimi: Alt ve orta seviyede yöneticilik yapan amirler emri altındakilerin intihara meyli hususunda belirleme yapabilmelidirler. Bu belirlemeyi yapabilmek için intihar hassasiyeti eğitimi verilmeli, böylece amirler stres, aşırı alkol kullanımı ve intihara sebep olabilecek diğer faktörlere maruz polisleri ortaya çıkarabilmelidir.

Yönetim: Yukarıdan gelen destek ve yardım, polislere üstlerinin ve organizasyonun kendilerini önemsediğini izlenimini verecektir. Şunu unutmamak gerekir ki, üst seviye yöneticiler de polis görevinin verdiği sıkıntı ve strese maruz kalabilir, intihar potansiyeline sahip olabilirler.

Destek, Yardım ve Müdahale: Geleneksel olarak polisler problemleri ne olursa olsun yardım istemekten çekinirler. Bu isteksizliği engellemek için atılacak ilk adım polislerin özel hayatının mahremiyetini koruyacak şekilde gizli psikolojik yardım hizmeti sağlanmalıdır. Araştırma:  Her emniyet birimi kendine özgü bir sosyal yapısı mevcut olduğundan intiharın potansiyel sebeplerini kendi içerisinde araştırma yaparak bulmalıdır.

Risk Grupları:

İntihar riski  sinyallerinden bazılarını gösteren memurlara yardım edilmesi gerekir. Temel olarak potansiyel intihar kurbanını belirleyebilecek beş özellik vardır.

1. Yaş, etnik köken ve cinsiyet : 50 yaşın üzerindeki erkekler en yüksek riske sahipken, beyaz bayanlar her yaşta en düşük riske sahiptir. Beyaz erkeklerin her durumda intihar riski yüksektir.

2. Psikolojik belirtiler: Dağınıklık, kaos, halüsinasyon gibi şizofreni belirtilerini takip eden depresyon, intiharın en belirgin işaretidir. Astım ve ülser gibi hastalığı olanlarda bu risk faktörü önemlidir.

3. Stres: Yakın zamandaki ağız kavgaları,  yakın birisinin kaybı veya hastalığı gibi travmatik bir olayın yaşanması intihar olayını belirlemede önemli bir faktördür. Stresli ilişkilerin sayısı önemlidir; belirli bir zamanda meydana gelen olayların oranına göre intihar etme şansı da ona göre artmaktadır.

4. Daha önceki intihar düşüncesi ve denemeleri: Daha önce intihar girişiminde bulunmuş veya intiharı bir opsiyon olarak düşünen kişi eğer kolayca uygulayabileceği bir plan ve yol belirlemişse bu kişinin intihar etme olasılığı yüksektir.

5. İzole edilme :Arkadaşları ve ailesi tarafından dışlanan ve hiçbir sosyal desteği olmayan kişiler yüksek intihar riskine sahiptir.”[7]

 

Eğitim:

Ülkemizde polisi intiharın eşiğine getiren nedenlerin başında anket sonuçlarının da teyit ettiği gibi görev zorlukları gelmektedir. Ülkemizde polis olarak çalışmanın zorluğunu teşkilata yabancı kişilerin de kabul ettikleri bir gerçektir. Makalenin başında Güzin Abla’ya yazılan mektupta olduğu gibi, bu ülkede yaşayan sıradan insanların bile polisliğin güç olduğuna inanmasını gerektirecek yeterli deneyimleri vardır.

Görevin getirdiği fiziki yorgunluğun yanında asıl sorun oluşturan şey, psikolojik yorgunluk ve strestir. Polislik mesleği diğer ülkelerde de stres üreten bir yapıya sahiptir.  Polis, sosyal yaşamda güzelliklerin değil, acıların, yoksulluğun, üzüntünün, suçların ve mağduriyetlerin yaşandığı kesiminde görev yapar. Mantığına, vicdanına uymayan şeyleri istemese de görevi gereği olduğu için yapar. Bazen işlenen suçun ağırlığına rağmen verilen cezanın hafifliği, bazen de basit suçlara verilen cezanın ağırlığı, çocuklara karşı işlenen suçlar, yaralı, acılı insanlar ve onların yaşadıklarına şahit olmak polisin de farkına varamadığı stres kaynaklarıdır. Polisin çalıştığı organizasyonun ortamı da bir stres kaynağı olabilmektedir. Stres, eğer önlemi alınmaz ise depresyona dönüşmekte ve intiharla sonuçlanabilmektedir.

İntihar eylemlerini engellemek için kurum yönetimi tarafından çalışma şartlarının iyileştirilmesi yönünde yapılacak düzenlemeler yanında, stresi tanıma ve mücadele edebilme konusunda eğitimler de verilmelidir. Son yıllarda hizmet içi eğitimlerde bu konuya gerekli önem verilmekle birlikte, temel eğitimde stresle ilgili eğitimlerin verilmesi elbette daha önemlidir.

Bu konuda New York Polisi için hazırlanan proje, stres ve intiharla mücadelede farklı boyutları görmemizi sağlayacaktır.

 

“Mesleklerinin stresli yapısından dolayı bir çok polisin aile içi şiddete bulaştıklarına inanılmaktadır.Stresin memur üzerinde etkileri aşırı ise, aile üyeleri üzerinde de ciddi etkileri olabilir. Polis eşleri üzerinde yapılan bir ankette çok büyük bir yüzde, eşlerinin işlerinden dolayı beklenmedik aşırı bir stres deneyimleri olduğunu söylemiştir. Stres aileyi etkilediği için memurun yardıma ihtiyacı olduğunu ilk hisseden de onlardır ve aile üyeleri cesaretlendirilerek problem daha kötüye gitmeden yardım aramaları sağlanabilir. Teşkilata katılan ve yeni göreve başlayan polislerin eşlerine ve evdeki diğer yakınlarına eğitim verilmektedir. 10 saatlik kurs polis işinin doğasının tanıtımı ve polislik mesleğinin aileye ne gibi etkileri olacağını tartışmayı içeriyor.

Pek çok memur bir psikologun yardımına müracaat etmenin mesleklerini kaybetmek anlamına geldiğini düşünür. Polis amirlerinin de benzer bir değerlendirme sistemi vardır ve bu inançtan dolayı gerekli tedbirleri almazlar. Bir bütün olarak polis amir ve memurları depresyona giren arkadaşlarını korurlar ve böyle bir sorunun varlığını inkar ederler.

Tehlikede bulunan memurlardaki tehlike sinyallerini algılamak yardımda ilk adımdır. Teşkilatın her bir üyesi belli şartlar altında depresyona girip intihar edebilir. İntiharı düşünen pek çok kimse ölüm hakkında karışık hislere sahiptir ve kurtarılmayı ümit eder. Bu kişilerin yaklaşık  % 75’i niyetlerini şu veya bu şekilde ortaya koymaktadırlar. Bu işaretler tespit edilip ciddiye alındıklarında önleme ve müdahale mümkün olabilmektedir.

Memuru intihara sevk eden bir çok problem vardır. Bu işaretler; yakınların ölümü, üzüntü, bıkkınlık, hayal kırıklığı, yabancılık çekme, depresyon, yalnızlık, bedensel veya duygusal olarak acı çekme veya akıl hastalığı olabilir. Memurların uzun bir süre kendilerinden beklenen verimi gösterememeleri ciddi bir depresyon habercisi olabilir. Amirler ve idareciler sıkıntılı, üzgün, ümitsiz, cesareti kırılmış veya hayattan ümidini kesmiş gibi görünen memurlar ile görüşmelidirler. Ümitsizlik hissi ve kendisine asla yardım edilemeyeceği şeklindeki hissin birlikte bulunması intihar riskinin büyüklüğünü gösterir. İntihar etme ihtimali olan memurların şahsi hayatlarında da olumsuzlukları olabilir. Amirler intihara meyil, akıl hastalığı, kronik depresyon, çok sayıda boşanma ve alkolik olma gibi kişinin geçmişinde yaşamış olabileceği durumları araştırmalıdırlar.

Tüm rütbelerdeki memurlar polis intiharlarının mevcut olmadığı veya yakın zamanda ortadan kalkacağını söylemek suretiyle rol yapmayı bırakmalıdırlar. Birileri bu inkar sessizliğini kırmalı ve eyleme geçmelidir. Yapılacak araştırmalar, yenilikçi önleyici programlar ve önleyici eğitim sayesinde memurların hayatları kurtarılabilir.”[8]

 

Sonuç:

Polis intiharları konusunda bugüne kadar yapılanlara bakıldığında maalesef derli toplu ve yeterli bir çalışma yapıldığını söylemek mümkün değildir. Bir polis intihar ettiğinde iki şeyin yapıldığı görülmektedir: Birincisi mesleğe giriş aşamasında ve temel eğitim sürecinde gerekli sağlık kontrolleri ve testlerden geçip geçmediği sorgulanarak suçlu aranır. İkincisi stres ve intiharla ilgili konferanslar düzenlenir, düzenlenmesi için talimatlar yazılır ve eğiticiler koşuşturmaya başlar, komisyonlar oluşturulur. Ancak her ikisinin sonucunda ne yazık ki kalıcı çözümler ortaya çıkmamaktadır.

Belki bunun en büyük nedeni sıralamada başlarda yer alan intihar nedenlerinin çözümünün siyasi iradeye bağlı olması, yani çözümün büyük bölümünün teşkilatın Hiyerarşik yapısının  dışında  olduğunun görülmesidir. Her şeye rağmen yine de yapılabilecek bir şeyler olmalı…

 



* Eğitim Daire Başkanlığı, Şube Müdürü.

[1] Hürriyet Cumartesi Eki Sayfa-13  03 Ocak 2004

[2] Polis ve İntihar, APK Dairesi Başkanlığı, Ankara-2000

[3] Polis ve İntihar, APK Dairesi Başkanlığı, Ankara-2000

[4] Polis dergisi Sayı 29 sayfa.186, APK Dai. Ankara-2001

[5] Polis ve İntihar, APK Dairesi Başkanlığı, Ankara-2000

  Polis Şehitleri Albümü Temüh.Dai.Bşk, Ankara-2003

[6] Polis dergisi Sayı 29 sayfa.186, APK Dai. Ankara-2001

[7]Polis dergisi Sayı 29 sayfa.186, APK Dai. Ankara-2001

[8] Polis dergisi Sayı 29 sayfa.186, APK Dai. Ankara-2001