|
AYIN KONUĞU Ünal Erkan |
Ulu Önder Atatürk’ün direktifleriyle kuruluş
çalışmalarına başlanan Polis Koleji 15 Haziran 1938 tarihinde Ankara Anıttepe’de
eğitim-öğretime açılmıştır.
1950
yılında kapatılan Polis Koleji 8 yıl aradan sonra 1958-1959 öğretim yılında
yeniden açılmış ve ilk kuruluşundan günümüze kadar 8.500 civarında mezun
vermiştir. Polis Kolejinin ikinci kez hizmete açılmasına müteakip iki yıllık
eğitim öğretim veren Polis Enstitüsü[*]
de üç yıla çıkartılarak yüksek öğrenim statüsüne kavuşturulmuştur.
Bu ayki
konuğumuz, polis kolejinin ikinci açılışından sonraki ilk devresinden biri.
1942 yılında Erzurum’da doğdu. Polis bir babanın altı çocuğundan dördüncüsü. Polislik
havasını çocukken teneffüs edenlerden. Belki de mesleki heves ve sorumluluğu oldukça genç yaşlarda idrak etmiş
olmanın avantajı ile hep başarıdan başarıya koştu. Hızla çıktı merdivenleri.
Polis Teşkilatında hep gıpta edilen kişi oldu.
En kritik
dönemlerde 1980-1988 yılları arasında Ankara ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü
görevlerinde bulundu.1991-1992’de Emniyet Genel Müdürlüğü görevinden sonra
1992-1995 yılları arasında Olağanüstü Hal Bölge Valisi oldu. Daha sonra
siyasete atıldı ve Devlet Bakanlığı görevine getirildi. Polis Kolejinden Devlet
Bakanlığına kadar uzanan bürokrasi ve siyaset çarkında oldukça bu yoğun
temponun
yorgun
sandığımız adamı sayın Ünal Erkan’ı dimdik ayakta, oldukça sağlıklı ve sevgili
eşleri Yıldız Hanımla mutlu bir aile tablosu içinde buluyoruz.
Bizleri
Ankara’daki evlerinde ağırlama lütfünde bulunan Sayın Erkan’a sorularımızı yöneltiyoruz.
Ç.P: Size
nasıl polis oldunuz diye sormaya gerek duymuyoruz. Çünkü polis bir aileden
geliyorsunuz. Polis olduğunuza hiç pişman olduğunuz zamanlar oldu mu?
Ü.E: Sizin de belirttiğiniz gibi polislik benim
baba mesleğim. Ben İlk ve Ortaokulu Ankara’da okudum. 1958-59 öğretim yılında Ankara’da
Polis Koleji ikinci kez açılıyordu. Babam Kolejin başvuru formlarını alarak
bana getirdi ve benim Koleje girmem için çok arzulu idi. Ben de onun arzusuna severek
uydum. Mesleğin bende bıraktığı son derece olumlu izlenimler dolaysıyla hiç
pişman olmadığım gibi halende meslek seçimi söz konusu olsa “polislik” derim.
Ç.P: Polis
Kolejine girişinizden mezuniyetinize kadar geçen 3 yılı özetlemek gerekirse neler
söylemek istersiniz?
Ü.E: 1958 yılında Polis Koleji sınavına girdim.
55 kişi olarak sınavı kazandık. Lise müfredatı uygulayan Kolej yatılı olduğu için
intibak kolay olmuyordu. Ancak daha önceki dönemlerde mezun olan ağabeylerimiz
bizleri koleje ısındırmak ve başarılı olmamız için bizleri hiç yalnız
bırakmıyor, mütalaa saatlerinde, yemeklerde ve spor faaliyetlerimizde sürekli
yanımızda bulunarak, bizleri motive ediyorlardı. Bunlardan; Rafet Erdoğan,
Mustafa Yiğit, Salih Urganaoğlu, Ali Tanrıkulu (rahmetli), Halit Elver
(rahmetli) ve Haşim Aytural (rahmetli) gibi büyüklerimizi rahmet ve minnetle
yad ediyorum.
Diğer
taraftan Polis Kolejindeki öğretmenlerimizin de bizim üzerimizdeki olumlu etkilerini
unutmam hiç mümkün değil. Hocalarımız hem derslerimizle hem de özel hayatımızla
oldukça yakından ilgilenerek, bize Polis Kolejini sevdirdiler ve meslek
hamurumuzun mayası oldular. Bu vesile ile çok sevdiğim Tarih öğretmenim Cahide
Savaşyar’ı burada rahmetle anmak istiyorum.
Ç.P: Kolejlerde
ve benzer yatılı okullarda pekişen ve gelişen en önemli bağ devre arkadaşlığıdır.
Üç yıl bir arada bulunduğunuz insanlarla aranızda mutlaka güzel anılar
olmuştur. Bunlardan birini anlatabilir misiniz?
Ü.E: Polis Koleji öğrenciliğimde biraz muzipce
olan bir anım var, onu anlatayım. Kolejde sigara konusunda idarenin müthiş bir
hassasiyeti vardı. Sigara içen öğrenci okuldan çıkarılma tehdidi ile karşı
karşıya idi. Ancak buna rağmen sigara içen öğrenciler bende dahil olmak üzere
gizli saklı şekilde bazen tuvaletlerde sigara içerdik.
Bir gün
ben sigara içmek için tuvalete girdim. Meğerki yan tuvalette de sigara
içmeyen devre
arkadaşım Halit Karabulut varmış. Ben bunu bilmiyordum. Ancak, kendimi sağlama
almak için içtiğim sigaranın dumanını aradaki altı açık bölmeden Halit’in
tarafına üflüyordum. Tuvaletten çıktığımda okulun idari kadrosunda görevli
Başkomiser Muhsin Cellek ile karşı karşıya geldim. Başkomiser tuvaletlerde sigara
içen öğrencileri yakalamak için ava çıkmış gibiydi. Bana sus işareti yaptıktan sonra
Halit’in kapısında beklemeye başladı. Benim üflediğim dumanlar Halit’i
yakmıştı. Sonunda Halit ceza almamakla birlikte Başkomiser’in Halit’i yakalayıp
hakkında işlem yapmak üzere alıp götürürken, onun çırpınışı hiç gözümün önünden
gitmeyen kolej anım olmuştur.
Ç.P:
1960-1961 eğitim-öğretim yılında Polis Kolejinden mezun olduktan sonra Polis
Enstitüsüne girdiniz. Burada nasıl bir eğitim aldınız?
Ü.E: Polis Kolejinden mezun olduğumuzda, Polis
Enstitüsü 2 yıllık meslek yüksek okulu
konumundaydı(1961). O yılın yaz mevsiminde enstitü, yürütülen çalışmalar sonunda
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı yüksekokul statüsüne kavuşturuldu. Polis
Enstitüsünün müfredat programı oldukça ağır olarak hazırlanmıştı. Meslek derslerinin
yanında Hukuk Fakültelerinde okutulan bütün temel hukuk dersleri olduğu gibi
konulmuştu. Nitekim, hocalarımız, Hukuk Fakültelerinin gözde hocaları olan
Prof. Dr. Faruk EREM, Prof. Dr. Uğur ALACAKAPTAN, Prof. Dr. İlhan ARSEL, Prof.
Dr. Adnan ÖZTÜREL ve Prof. Dr. Kemal GÜRSOY gibi Türkiye’nin çok kıymetli isimleriydi.
Ayrıca bizim zamanımızda sınıf geçmek için öğrenci oldukça zorlanırdı. Çünkü
üssü mizan denilen sınıf geçme baraj notu (7) olarak belirlenmişti. 1964
yılında Polis Enstitüsünden mezun olduktan sonra kadro hayatım başladı.
Ç.P:
Emniyet Teşkilatındaki fiili kadro hayatınızdan bazı satırbaşlarını aktarır mısınız?
Ü.E: Mezuniyetimizle birlikte çekilen kura
sonucu Bursa il emrine atandım. Henüz komiser
yardımcısı olmama rağmen İnegöl İlçesine emniyet amir vekili olarak görevlendirildim.
İnegöl’de geçen çok kısa sürenin meslek geleceğim açısından hayırlı olduğuna
inanıyorum. Daha sonra askerlik görevi (2 yıl) tamamlayıp 1966 yılında Emniyet
Genel Müdürlüğüne döndüğümde, devre arkadaşlarım olan Yahya SOY, Ali AKAN ve
Necdet ADIBELLİ ile birlikte Emniyet Genel Müdürü Hayrettin NAKİPOĞLU’ nun
huzuruna çıkarıldık. Emniyet Genel Müdürü bize nerede çalışmak istediğimizi
sordu. Benim dışımdaki arkadaşlar Ankara’da kalmak istediklerini söylediler, ben
ise yer tefrik etmemekle beraber kadroya çıkmak istediğimi belirttim. Çünkü
babamın, polislikte iyi yetişmek için mutlaka karakolda çalışmak gerektiği şeklindeki
fi kri sürekli aklımda idi. Ancak, Emniyet Genel Müdürü, dördümüzün de Emniyet
Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulu olan önemli işler Müdürlüğünde (şimdiki
İstihbarat Daire Başkanlığı) görevlendirilmemizi tensip etti. Böylece şube müdürü
rütbesine kadar istihbarat hizmetlerinde görev aldım.
Ç.P:1966
yılında Polens’i (Polis Enstitüsü mezunları Derneği) kurduğunuzu ve
başkanlığını yürüttüğünüzü biliyoruz. Polens’in faaliyetleri hakkında neler
söyleyeceksiniz?
Ü.E: Polis Enstitüsü mezunu olduktan sonra
gerek mezunlar, gerek Polis Koleji mezunu ağabeylerimiz ve gerekse
kardeşlerimizin genel istekleri doğrultusunda mesleğe hizmet gündeme gelince
Polis Enstitü Mezunları Derneğini bütün mensuplarımızın tasvibi ile kurduk. Uzun
yıllar başkanlığını yaptığım dernek vasıtasıyla mesleki konularda araştırma yapmak, meslektaşlar arasında birlik beraberliği
sağlamak, milletimize daha iyi ve ileri hizmet sunabilmek, tespit ettiğimiz eksiklikleri
üst makamlara ileterek çözümüne katkıda bulunmak gibi faaliyetlerde bulunduk. O
gün için önemli bir yapıydı. Bütün meslektaşlarımız ilgi göstererek çalışmalara katkıda bulundu. Daha sonra
kapatılınca bu yararlı faaliyetler akim kaldı.
Ç.P:
Söyleşimizin başında da belirttiğimiz gibi en kritik dönemlerde Ankara ve İstanbul
Emniyet Müdürlüğü görevlerinde bulundunuz. Daha sonra Edirne Valiliği ve
Emniyet Genel Müdürlüğü yaptınız. Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinden sonra siyasete
atılıp Devlet Bakanlığı görevine getirildiniz. Sizinle konuşulacak o kadar çok
konu var ki ne zamanımız ne de derginin sayfaları buna elvermeyecek. Ancak OHAL
uygulaması ve bölge ile ilgili görüşlerinizi almak istersek neler
söyleyeceksiniz?
Ü.E: Daha önce Polis Koleji mezunları mesleğin
belli derecelerine yükselebiliyorlardı. Polis
Enstitüsü Yüksek öğrenim (Polis Akademisi) kurulduktan sonra Polis Koleji mezunu olarak ilk Ankara,
İstanbul emniyet müdürü, ilk fi ili vali, ilk emniyet genel müdürlüğü ve ilk
bakanlık makamlarını yüce Allah’ımın bana nasip etmesinden dolayı da mutluluk
ve gurur duyuyorum. Daha sonraki yıllarda Polis Koleji ve Polis Akademisi
mezunları da bu makamlarda başarılı görevlerde bulundular. Bilindiği gibi
sıkıyönetim ve OHAL Anayasal bir uygulamadır. Tabii afet, ekonomik bunalım
dışında, yaygın terör ve şiddet eylemleri ile kamu düzeninin bozulması olaylarında
anayasamız, bu uygulamalara geçilmesine imkan vermektedir. 1987 yılına kadar,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerimizin bir bölümünde uygulanan sıkıyönetimi yüce
Parlamento OHAL’e çevirmiştir. OHAL bölgede giderek alanı daraltmak suretiyle
15 yıla yakın yürürlükte kalmıştır. 1994 yılından itibaren, terör örgütü
başının da yargılandığı sırada ifade ettiği gibi terör örgütü marjinal hale
getirilmiş ve bölgede devlet otoritesi hakim kılınarak, huzur ve güven ortamı
yeniden tesis edilmiş. Mehmetçik, Polis, Geçici Köy Koruyucuları ve İstihbarat
elemanlarının yürüttükleri cansiperane mücadele ile terör örgütü önemli ölçüde
etkisizleştirilmiştir.
Olağanüstü
Hal Bölge Valisi Ünal ERKAN
Hakkari’deki
vatandaşlarla birliktedir.
Irak’ın
ABD tarafından işgali olayından sonra Kuzey Irak’taki varlığını devam ettiren terör
örgütü, yeniden toparlanma sürecine girmiştir. Bu 7-8 yıllık dönem içerisinde daha
önce de destek aldığı ülkelerden destek alma ortamını sağlamış ve son birkaç yıldır
ülkemize yönelik terör eylemlerini tırmandırmıştır.
Bölücü
terör örgütünün etkisiz kılınmasında hiç
şüphe yok ki yurt çapında birlik ve beraberlik büyük önem arz etmektedir. Mücadele
hiçbir yönüyle iç politika aracı haline getirilmemelidir.
Bölge
valiliğim döneminde, bölge insanın mal ve can güvenliğinin sağlanması ve terörle
mücadelede gösterdiğimiz kararlılığın yanı sıra, günlük hayatın akışına ilişkin
olarak halkımızın ihtiyaçlarıyla da yakın planda ilgilenme ve bunları karşılama
gayreti içinde olduk. Şüphe yok ki bunun için halkın içinde olmak gerekir.
Şahsen ben mümkün olduğunca masa yerine sokağı, mezrayı tercih etmişimdir.
Çünkü, hangi konu olursa olsun ve hangi kamu görevi olursa olsun halkın
sorunlarına vakıf olunmadıkça hizmette başarı sağlamak asla mümkün olamaz.
Göç
olayının yarattığı yerleşim sorununu ivedilikle gündeme alarak bütün yerleşim alanlarında 4500 civarında konut
yapılması, oturulmayacak halde bulunan 3000 konutun onarılması, ulaşılması güç mezralara
asfalt yol yapımı, maddi yönden sıkıntı içerisinde bulunan ailelere gıda
yardımı, öğrencilerin giysi ve kırtasiye yönünden desteklenmesi kampanyalarının
yürütülmesi, diğer taraftan bölgede vatandaşlarımıza sağlık hizmetlerinin
ulaştırılması gibi asli hizmetler OHAL valiliğinin temel hedefleri arasında yer
almıştır.
Ç.P:
Son olarak geçmiş dönem ile günümüzde polis teşkilatının imkan ve kabiliyetleri
bakımından karşılaştırdığınızda nasıl görüyorsunuz? Mesaj içeren kısa bir değerlendirme
yapar mısınız?
Ü.E: Günümüzün polisini geçmiş dönemlere nazaran
daha iyi ve daha geniş
imkanlara ve
özellikle daha ileri teknolojiye sahip diye değerlendiriyoruz. Geçmişte
imkanların
daha kısıtlı olmasına rağmen günümüzün polisi gibi dünün polisi de vatan ve
millet sevgisi ile milletimize büyük hizmetler vermiştir. Mesleğimiz her geçen gün
daha başarılı hizmetlere imza atmaktadır. Dileğim o ki bu gelişme mesleğin
mevzuat ile ilgili noksanlıklarının
giderilmesinde ve özlük haklarının daha da iyileştirmesinde söz konusu olmalıdır. Meslek mensubu
kardeşlerime başarılarının devamı dileğimin yanında meslektaşlar arasındaki sevgi,
saygı ve mesleki dayanışmanın daha da kuvvetlendirilmesi gerektiğini bir ağabey
olarak ifade etmek istiyorum. Ayrıca meslektaşlar arasında usta, çırak
ilişkilerinin önemsenerek sürdürülmesinde başarıyı getiren unsurlar arasında
yer aldığını ifade etmek istiyorum.
Bu
duygularla son günlerde kaybettiğimiz şehit güvenlik görevlilerini, terörün kurban
seçtiği vatandaşlarımızı ve Van depreminde hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle
anıyorum. Yaralılara acil şifalar ve yüce milletimize de başsağlığı diliyorum.
Tüm
meslektaşlarıma saygılar sunuyorum.
[*]1984te Polis Enstitüsü 4 yıllık eğitim veren Polis Akademisine
dönüştürülmüş ve daha önceki mezunlar yasal olarak Polis Akademisi mezunu
sayılmıştır.