İNTİHARLA MÜCADELE

 

Murat TEZCAN[*]

1.    İNTİHAR NEDİR?

     Dünya Sağlık Örgütü (WHO) intiharı, intihar eylemi ve intihar girişimi olarak iki grupta ele almaktadır. İntihar, bireyin bilinçli olarak ve kendi isteği ile yaşamına son vermesidir. İntihar eyleminde, birey kendi ölümünü istemekte ve bunu kararlılıkla yapmaktadır. İntihar girişimi ise, bireyin kendisini yok etmek, zarar vermek amacıyla gerçekleştirdiği, intihara yönelik ölümcül olmayan tüm istemli girişimleri içermektedir.

     İntihar dünyanın pek çok ülkesinde önemli bir halk sağlığı sorunudur. Dünya genelinde, tüm cinayet ve savaşların neden olduğu ölümlerin toplamından daha fazla sayıda intihar nedeniyle ölüm gerçekleşmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, her yıl yaklaşık 873.000 kişi intihar ederek ölmektedir. 2000 yılı verilerine göre yaklaşık 1.000.000 kişi intihar ederek ölmüştür. Örgüt, 2020 yılında bu ölümlerin 1.500.000'a ulaşacağını tahmin etmektedir.

     Ülkemizde intihar ve intihara teşebbüsün yaygınlığına ilişkin veriler oldukça sınırlı olmakla birlikte, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye genelinde, 1974 yılından beri hesaplanan intihar oranı 100.000'de 3'tür. Her yıl 15 yaşın üzerinde 600–1300 kişi intihar etmektedir.

     TÜİK Verilerine Göre İntiharların Yıllara ve Cinsiyetlere Göre Dağılımı;

YIL

ERKEK

KADIN

1987

663

435

1988

665

434

1989

717

455

1990

865

492

1991

778

450

1992

726

441

1993

732

497

1994

949

587

1995

907

553

1996

1122

683

1997

1156

834

1998

1125

765

1999

1111

742

2000

1114

688

2001

1677

907

2002

1392

909

2003

1574

1131

2004

1681

1026

2005

1740

963

     Emniyet Genel Müdürlüğü APK Daire Başkanlığı tarafından 2000 yılında gerçekleştirilen bir çalışma kapsamında,  intihar nedenleri ile ilgili yapılan anket sonuçlarına göre, teşkilat personelimiz tarafından intihar nedeni olarak görülen ilk on faktör şunlardır (Yaşar, 2000):

1.      Ücret yetersizliği,

2.      Ailevi nedenler,

3.      Çalışma şartlarının zorluğu,

4.      Psikolojik rahatsızlık,

5.      Stres,

6.      Çalışma saatlerinin düzensizliği,

7.      Sosyal faaliyetlerden mahrumiyet,

8.      Kız arkadaş,

9.      Alkol,

10.  Tayin sonucu yeni çevreye uyum sorunu olarak sıralanmaktadır.

     Bizde olduğu gibi Amerika Birleşik Devletlerinin New York şehrinde çalışan polislere 1994 yılında bir anket uygulanmış ve polislerin verdiği cevaplara göre intihar nedenleri şu şekilde çıkmıştır (Yaşar, 2000).

1.      Depresyon,

2.      Sosyal ilişkilerden kaynaklanan problemler,

3.      Silaha kolayca erişme,

4.      Sigara, alkol ve uyuşturucu kullanımında ölçülü davranmama,

5.      Mali sorunlar,

6.      Rüşvet ve benzeri suçlardan dolayı soruşturma geçirme,

7.      İşyerinde uyum sağlayamama…

     Görüldüğü üzere farklı iki ülkede yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan intihar nedenleri birbirinden oldukça farklıdır:

*      Türk Polisinde 'Ücret Yetersizliği ve Çalışma Şartlarının Zorluğu' ve bu ikisinin yansıması olan 'Ailevi Nedenler' ilk sıralarda yer alırken  'Psikolojik Rahatsızlık ve Stres' daha sonra gelmektedir (Yaşar, 2000).

*      Amerikan Polisinde ise 'Depresyon ve Sosyal İlişkilerdeki Bozulmalar' ön sırada yer alırken 'Çalışma Şartlarının Zorluğu' gibi unsurlar intihar nedenleri arasında yer almamaktadır (Yaşar, 2000).

     Burada ortaya basit bir gerçek çıkmaktadır; Türk Polisinde intiharların temelinde, görev ile ilgili nedenler yatmaktadır.

     İntiharın ailelerde ve toplum içindeki psikolojik ve sosyal etkileri ölçülememektedir. Tek bir intihar olayının, en az diğer altı kişiyi etkilediği tahmin edilmektedir. Bununla birlikte eğer intihar, çalışma ortamında gerçekleşirse yüzlerce kişi etkilenmektedir.

     İntihar Hakkındaki Klişe ve Gerçekler;

     İntiharla ilgili yanlış inanışlar ve önyargılar vardır. Aşağıda bu konudaki yanlış algılamalar ve karşılarında da doğruları verilmiştir (Sayıl & Aşkın, 2004):

YANLIŞ

DOĞRU

İntihar hakkında konuşanlar intihar etmez.

İntihar eden kişilerin % 80'i daha önce bundan söz etmişlerdir.

Bir kişi kendini gerçekten öldürmek istiyorsa bunu engelleyemeyiz.

İntiharların çoğu kriz dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Etkili bir krize müdahale ile intihar önlenebilir.

İntiharı bir kere deneyen bunu sık sık tekrarlar.

İntihar girişiminde bulunmuş kişilerin % 80'i bunu hayatlarında tek bir kez yapmışlardır.

Bir kişi ile intihar düşünce ve planları hakkında konuşmak, o kişiye kendini öldürme fikrini verebilir.

İntihar fikirlerini birisi ile konuşma fırsatı bulan kişi rahatlamış ve intihar olayının kısır döngüsünden kurtulmuş olur.

İntihar girişimi sadece bir şantaj aracıdır.

İntihar sadece o kişinin çevresindekilere ne kadar çok ihtiyacı olduğunun kanıtıdır.

'İntihar kalıtsal bir olaydır'. O halde bu kişilere yapılacak her türlü yardım gereksizdir.

İntiharın kalıtsal olduğu kanıtlanmamıştır.

'Çok iyi' veya 'çok kötü' zamanlarda intihar oranları özellikle yüksektir.

İyi veya kötü zamanlardan çok iyiden kötüye veya kötüden iyiye geçiş dönemlerinde intihar oranları yükselir.

Havanın kapalı, güneşsiz olduğu aylarda intiharlar artar.

İntihar sıklığında ilkbaharda daha fazla olmak üzere bahar aylarında daha anlamlı bir artış olduğu saptanmıştır.

2.    RİSK FAKTÖRLERİ

     İntiharla ilgili düşünceler ve girişimler kişinin kontrolünü kaybedecek kadar travmatik veya rahatsız edici bulduğu olaylar zinciri karşısında başaçıkma becerilerinin artık bir işe yaramadığına yönelik belirtilerdir. İntihar çoğunlukla bir yardım çığlığıdır ve intihar etme niyetinde olan kişilerin bazı ortak özellikleri vardır. Bu özellikleri üç açıdan inceleyebiliriz;

1.      Duygusal açıdan;

Ø      Kendini dayanılmaz acılar içinde hissetmektedir.

Ø      Psikolojik ihtiyaçlarının doyurulmadığını hissetmektedir.

Ø      Girişimde bulunup bulunmama konusunda ikilemli duygular yaşamaktadır.

Ø      Umutsuzluk ve çaresizlik yaşamaktadır.

Ø      Başarısızlık, işe yaramama, değersizlik, karamsarlık duyguları yaşamaktadır.

2.      Düşünsel açıdan;

Ø      Düşünce içeriği daralmıştır.

Ø      Başka bir alternatifi fark edemeyecek kadar dar bir bakış açısı vardır.

Ø      Hiçbir şey bilmek, görmek ve düşünmek istememektedir.

3.      Davranışsal açıdan;

Ø      Gündelik aktiviteleri azalmıştır.

Ø      Risk alma (hızlı araç kullanma, tehlikeli hobiler edinme vb.) davranışı görülmektedir.

Ø      İş performansında göze çarpan azalma olmaktadır.

Ø      Disiplin sorunu yaratan uygunsuz davranışlar sergilemektedir.

Ø      Kendisi hakkında olumsuz sözler söylemektedir.

Ø      Arkadaşlarından ve ailesinden uzaklaşmakta, ilişki kuramamaktadır.

Ø      Bir şeyler iletmeye veya anlatmaya çalışmaktadır.

3.    İNTİHAR YÖNTEMLERİ

     İntihar olgusu incelendiğinde, üzerinde durulması gereken en önemli konulardan biri de kuşkusuz intihar yöntemleridir.

     Başlıca İntihar Yöntemleri;

Ø      Asılarak,

Ø      Kimyevi madde kullanarak,

Ø      Ateşli silah kullanarak,

Ø      Yüksekten atlayarak,

Ø      Kesici alet kullanarak,

Ø      Suya atlayarak,

Ø      Motorlu bir araç altına atlayarak,

Ø      Doğalgaz, tüp gaz vb. kullanarak,

Ø      Diğer yöntemler.

     Tarihsel sürece baktığımızda, intihar yöntemlerinin çağdan çağa değiştiği görülür. 'Evrensel olarak, yüksekten atlayarak ölmek ilk ve en doğal intihar yöntemi olmuştur.' Asılmak, boğulmak, yüksekten atlamak intiharın kendisi kadar eskidir (Sayıl & Aşkın, 2004).

     Teknolojik gelişim bu yöntemlerin ortadan kalkmasını sağlayamamıştır, sadece oranlarının belirli ölçüde düşmesine sebep olmuştur. 18. yüzyılda ateşli silahlar, 19. yüzyılda evlerde kullanılan gazlar ve 20. yüzyılda ise uyku ilaçları teknolojik gelişmenin etkisiyle intihar yöntemleri arasına girmiştir. Erkeklerle kadınlar arasındaki yöntem farklılığının nedeni toplumsal değerler ve normlardır. Sosyalleşmesi sırasında bireyce kabul edilen bu davranış kalıpları, intihar için seçilen yöntemlerde de etkili olmaktadır (Sayıl & Aşkın, 2004).

     Cinsiyet kadar, intihar yönteminin seçiminde etkili olan faktörlerden biri de yaştır. Değişik yaşlarda farklı yöntemler daha çok tercih edilmektedir. Yaş ile intihar yöntemleri arasındaki ilişkiyi ise girişim ve gerçek intihar arasındaki farklı dinamikleri ele alarak incelemek gerekir (Sayıl & Aşkın, 2004).

     İntihar olayları ile ilişkili kitap ya da filmlerin intiharı özendireceği yolunda geniş tartışmalar yapılmaktadır. Bu türden araçların intiharı özendirmekten çok, yöntemini belirleyici olduğu, intihar oranını artırmadığı düşünülmektedir (Sayıl & Aşkın, 2004).

3.1.  TÜRKİYE'DE İNTİHAR YÖNTEMLERİ

     Ülkemizdeki intiharların yarıya yakın kısmı kendini asma yoluyla gerçekleştirilmektedir. İkinci sırada, kadınlarda kimyasal madde ile erkeklerde ise ateşli silah kullanarak intihar etme gelmektedir. Üçüncü intihar yöntemi ise kadınlarda yüksekten atlayarak, erkeklerde de kimyasal madde kullanarak olmaktadır (Sayıl & Aşkın, 2004).

     Kimyasal madde kullanarak intihar etmek, kadınlarda daha çoktur. Çoğunlukla ilaçla 'özellikle antideprasanlarla' intihar edilmektedir. Kırsal kesimde ise tarım ilaçları kullanılmaktadır (Sayıl & Aşkın, 2004).

     Havagazı, tüp gazla, kesici aletle, bir motorlu araç altına atlayarak yapılan intiharlar da az görülmelerine rağmen, daha çok şehirdeki intihar yöntemi olarak dikkati çekmektedir. İntihar yöntemleri dikkate alındığında bölgeler arasında farklılıklar görülmektedir. Bunun temelinde pek çok etken yatmaktadır. Sosyokültürel farklılıklar, göç unsuru, yöntemde kullanılan araçlara kolay ulaşılabilme, kentleşmenin beraberinde getirdiği zorluklar vb.

     Polis teşkilatında intiharların tamamına yakını tabanca ile gerçekleştirilmektedir. Kriz anında tabancaya daha rahat ulaşma imkânının olması ve bu yöntemin daha az acı vereceği düşüncesi bunda etkili olabilmektedir.

     Normal intiharlar sıklıkla gündüz gerçekleşirken, polis intiharları daha çok akşam 20.00 ve 01.30 saatleri arasında gerçekleşmektedir. Bunda, polislerin bu saatlerde sorunları ile daha çok baş başa kalmaları ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkların alevlenmesi etkilidir.

4.    İNTİHARI TETİKLEYEN UNSURLAR

     İntihar davranışı, ruhsal rahatsızlıkların (ağır depresyon, madde kullanımı, psikotik bozukluklar vb.) sonucunda görülebileceği gibi, bireyin çok yoğun olarak hissettiği herhangi bir zorlanma, kriz durumu sonucunda da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca kişi, yaşanan sorunlara ve umutsuzluklara alternatif çözümler bulamaması ve mevcut başetme mekanizmalarının yetersiz kalması sonucunda da ölümü tercih etmektedir.

4.1.            KRİZ DURUMU

     Hayat, birçok iniş çıkışlarla ve yaşamı tehdit eden olaylarla doludur. Her insan, yaşamı boyunca hastalık, boşanma, sevilen birinin ölümü gibi çeşitli fırtınalı dönemler yaşar. Bazen bu dönemlerde birey kendini yetersiz hisseder, büyük bir çaresizlik ve sıkıntı yaşar ve hiçbir şeyin iyi yönde değişemeyeceğini düşünür. Birey, içinde olduğu bu durumu 'çıkmaz bir sokakta hissediyorum, hiçbir çıkış yolu bulamıyorum' diye tanımlar. Alışageldiği problem çözme yollarını burada kullanamadığını, bildiği yollarla işin içinden çıkamadığını görür. Süregelen yaşamında bir altüst olma hali ortaya çıkar. İşte bu hal kriz durumudur.

     Krizdeki birey ruh hastası değildir. Kriz öncesinde uyumlu bir yaşamı olan kişi, kriz anında içinde bulunduğu koşullara bağlı geçici bir gerginlik yaşamaktadır. Her insan, yaşamının belirli dönemlerinde böyle bir durumla karşılaşabilir. Hepimizin sorunları ve bu sorunların bizi aştığı ve kriz durumlarına dönüştüğü dönemler vardır.

     Bu dönemde verilecek yardımın bireyin kendisi, ailesi ve sosyal çevresi için değer ve önemi yadsınamaz. Uygun müdahale ile bu dönem kişinin kendini tanıması, değiştirmesi ve olgunlaşması yolunda dönüm noktası olabilir.

     Krizin Özellikleri;

Ø      Aniden ortaya çıkan bir durumdur.

Ø      Katlanılamaz bir stres durumu söz konusudur.

Ø      Karar vermeyi gerektiren bir durum vardır.

Ø      Fırtınanın merkezinde olan bir birey söz konusudur.

Ø      Süresi istisnalar hariç bir kaç saatten bir kaç haftaya kadar değişir.

1.      Krizin Aşamaları:

Krizde 4 ayrı dönem tanımlamaktadır.

1. Dönem: İhtiyaçlarının karşılanması konusunda sorunlar yaşayan her birey gerginlik yaşar. Gerginlik yaşayan birey duygusal dengesini yeniden kurmak için alışageldiği sorun çözme teknikleri kullanır (Sözer, 1992).

2. Dönem: Alışılagelen yöntemlerin başarısız olduğu, tehdidin sürdüğü, gerginliğin daha da artarak yetersizlik duygularının ortaya çıktığı dönemdir. Birey bu dönemde sorunu çözmek için deneme yanılma yollarına başvurur (Sözer, 1992).

3. Dönem: Sorunu çözme konusunda başarısızlık sürmektedir. Gerginlik artmıştır. Bu ise acil ve yeni problem çözme yollarının harekete geçirilmesi için bir uyarı oluşturur. Bütün iç ve dış kaynaklar harekete geçirilir. Bunun sonucunda birey kendini soruna göre yeniden ayarlar, ulaşılmaz görünen amaçların bir kısmından vazgeçer ve bazen sorunu çözer (Sözer, 1992).

4. Dönem: Sorun devam ediyor, çözülemiyor, giderek artıyorsa dördüncü aşamaya ulaşılır. Bu aşamada depresyon, gerginlik, intiharlar kendini gösterir (Sözer, 1992).

     Bazı kişilik özellikleri (düşük özgüvenli olma, içedönük olma, çabuk demoralize olma vb.), psikolojik gelişim sürecinde alınan yaralar (çocukluk döneminde yaşanan olumsuzluklar, fiziksel-cinsel istismar, aile içi huzurun olmaması, ağır rahatsızlıklar geçirme vb.), kriz durumuna benzer yaşam olayı ile daha önce karşılaşmamış olmak, sosyal destek bulamamak (göç, askerlik, vb.) krize neden olan olayla başetmede zorluk yaratabilir.

     Bazen de kriz sonucu elde edilen faydalar nedeniyle kişi bu durumu kullanabilir. Bu faydalar sosyal veya psikolojik olabilir;

(1)   Sosyal Faydalar: Hastalığın getirebileceği maddi kazançlar (erken emeklilik, iş yükü az olan bir yerde görevlendirilme gibi) ve sosyal kazançlar (hasta olarak sosyal kabul görme gibi).

(2)   Psikolojik Faydalar: Hastalığın getirdiği psikolojik kazançlardır (hastalık kişiyi çeşitli sorumluluklardan kurtarır).

     Kriz vakalarının birçoğu, kriz yaşantısını kendi kişilik gelişimleri için bir avantaj haline getirebilirken, bir bölümü bu durumda psikiyatrik patolojiler geliştirebilmekte ve/veya intihar girişimlerinde bulunabilmektedir.

Kriz Reaksiyonu Diyagramı (Sayıl, 1992)

            Yukarıdaki diyagramda krizden sonra bir zihinsel dağılma (dezorganizasyon) döneminin olduğu görülmektedir. Fakat bireyin krizle nasıl başa çıktığına bağlı olarak sonuçta birey, öncekinden daha iyi bir işlevsellik düzeyine bile kavuşabilmektedir. Sonucun ne yönde olacağı, bireyin bu dönemde ne tür bir yardım alacağına bağlıdır. İyi uygulanan krize müdahale teknikleri bireyi en azından kriz öncesi işlevsellik düzeyine kavuşturmayı, hatta daha iyiye götürmeyi hedefler.

2.      Krize Nasıl Müdahale Edilir? 

     'Krize Müdahale' kısa dönemli yardım sürecidir. Krize müdahalede temel kural, kişinin stres veren olay karşısındaki çaresizliğini dinlemek, paylaşmak, çözüm yollarını tartışmak ve yeni çözüm yolları bulmasında kişiye destek olmaktır. Buradaki amaç tüm kaynakları kullanarak en kısa sürede sorunu çözmektir.

     İntihar teşebbüsü ile karşı karşıya kalma gibi bir kriz durumundaki uygun davranış usulleri şu şekilde açıklanabilir;

(1)         Gerekli birimlere (sağlık, itfaiye vb.) haber verdirin.

(2)         Kişiyi birden fazla kişi ile ikna etmeye çalışmayın, o anda kişiyi ikna edebilecek en uygun kişi siz iseniz, bir uzman gelene kadar görüşmeyi siz sürdürün. Ancak tehdit edildiğinizi hisseder veya kişisel huzursuzluğunuz artarsa görüşmeyi derhal kesin.

(3)         Kendinizi ve çevrenizi kontrol altında tutun. Mümkünse tehlikeden uzak sakin bir yer seçin. Kapalı mekândaysanız kapıyı kesinlikle açık bırakın.

(4)         Kişinin kapıyla sizin aranızda durmasına izin vermeyin, kendinize kaçış yolu ayarlayın.

(5)         Asla kişiye sırtınızı dönmeyin.

(6)         Herhangi bir olumsuz durumda veya kişi yardım talep ettiğinde nasıl müdahale edileceğini planlayın, ancak şahıs istemedikçe fiziksel temasta bulunmaktan kaçının.

(7)         Silah ve benzeri bir alet taşıyıp taşımadığını sorun. Varsa bunu doğrudan almaya çalışmayın. Gönüllü teslim etmesi için girişimde bulunun.

(8)         Açık ve net konuşarak güvene dayalı bir ortam yaratın. Sesiniz sıcak ve içten olsun. Kişinin konuşma ve düşünme hızına saygı duyun ve sabırlı olun.

(9)         Asıl amacın, kişiyi hayatta tutmak olduğunu unutmayın ve kişiyi hemen ikna olmaya zorlamayın, anlamsız pazarlıklara girişmeyin.

(10)     Destek vereceğinizi ve onunla ilgili olduğunuzu hissettirin.

(11)     Yiyecek veya içecek ikram edin. Ancak size karşı silah olarak kullanabileceği sıcak içeceklerden kaçının.

(12)     Eğer kişi yakınları ile görüşmek isterse, bunu sağlamaya çalışın, ancak kişinin görüşmek istediği kişiye zarar verme ihtimalinin olabileceğini gözardı etmeyin.

(13)     Bazen ilişki kurmak zor olabilir. Kişi alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ağlayıp bağırabilir. Sabırlı olup bekleyin! Eğer vaktiniz yoksa bir başkasından yardım isteyin fakat aceleci davranmayın.

(14)     Olaya dair kişisel duygu ve düşüncelerinizi işe karıştırmayın. Yorum yapmaktan ve yargılamaktan kaçının. Kişiyi azarlayıp kötü söz söylemeyin.

(15)     Olabildiğince az soru sorun. Kesin bilgi istiyorsanız sorularınız da kesin ve net olsun. Bir konuyu açıklığa kavuşturmak için açık uçlu sorular sorun.

(16)     'Neden ve Niçin' sorularından uzak durun.

(17)     Gereksiz yere konuyu değiştirmeyin veya karşınızdaki kişinin sözünü kesmeyin. Çabuk sonuca gitmeye çalışmaktan, çok sık veya çok uzun konuşmaktan kaçının. Tasdik anlamına gelen 'Hı hı' veya 'Tamam' gibi sözcükleri mümkün olduğunca az kullanmaya çalışın ve konuşmanızı bitirdikten hemen sonra yeniden dinleme durumuna geçin.

(18)     Kişiyi dinledikten sonra problemlerinin önem sırasını belirleyin. En acil ve en yoğun problemden başlayarak üzerinde çalışın. İlk olarak kişinin o sorunu çözmek için neler yaptığını ve sonuçlarının neler olduğunu öğrenin. Burada en önemli amacın, kişiyi sağ tutmak olduğunu unutmayın.

(19)     Geçmişte yaşanan sorunlara değil, şu anki sorunlar üzerine odaklanın.

(20)     Krizin aciliyeti arttıkça kişinin uzun vadeli çözümleri bekleme tahammülü azalır. Öncelikli sorunlar için sorunu hafifletecek veya çözecek kısa vadeli çıkış yolları bulunmaya çalışın.

(21)     Kişinin kendisi için önemli olan bireyleri devreye sokun. Eğer kişi psikolojik tedavi görüyorsa, bunu yürüten terapisti ile temas kurun. Eğer yoksa en kısa zamanda kişinin bir uzmanla (psikolog veya psikiyatrist) görüşmesini sağlayın.

(22)     Bir uzman (psikolog veya psikiyatrist) devreye girip kişi ile görüşmeye başladıktan sonra kişi ile yapılacak görüşmeye uzmanın isteği dışında tekrar müdahil olmayın.

(23)     Hiçbir zaman tek başınıza kişiyi zaptetmeye çalışmayın.

5.    KURUM İÇİ KORUYUCU FAKTÖRLER

     İntihar davranışının ortaya çıkma olasılığını asgariye indiren koruyucu faktörlerin üzerinde durulması, risk faktörlerini azaltmak ve etkin müdahale etmek kadar önem taşımaktadır.

     Koruyucu Faktörler;

(1)   Risk Grubundakileri Tanımlama:  İntihara götürebilecek kriterler (aileden birinin vefatı, ölümcül hastalıklar, alkol ve madde kullanımı gibi) ortaya konulmalı ve bu kriterlere göre problemi bulunan personel tespit edilerek destek sağlanmalıdır.

(2)   Aileyi Bilgilendirme: Polis ailelerine, polislik mesleğinin zorlukları ve personel üzerindeki etkileri anlatılarak aile içi empati geliştirilmelidir. Ayrıca kurum içinde verilen psikolojik destek konusunda aileler bilgilendirilerek, psikolojik sorunu bulunan personelin aileler aracılığı ile müracaatı sağlanmalıdır.

(3)   Genel Eğitim: Eğitim yoluyla polisi intihara götürebilecek stres, depresyon, anksiyete, alkol ve madde bağımlılığı gibi konularda bilgilendirici faaliyetlerde bulunulmalıdır.

(4)   Rütbeli Personelin Eğitimi: Alt ve orta seviyede yöneticilik yapan rütbeli personeller, emri altındaki personelin intihara eğilimi hususunda belirleme yapabilmelidirler. Bu amaçla intihar eğilimi bulunan personelin ortaya çıkartılabilmesi için rütbeli personellere yönelik olarak 'İntihar ve İntiharla Mücadele' eğitimi verilmelidir. Şunu unutmamak gerekir ki, üst seviye yöneticiler de polislik görevinin verdiği sıkıntı ve strese maruz kalabilir ve intihar potansiyeline sahip olabilirler.

(5)   Yönetim: Yukarıdan gelecek her türlü destek ve yardım, çalışanlarda kurumun ve üstlerinin kendilerini önemsediği algısını oluşturacaktır. Bu da psikososyal kaygıların azalmasını sağlayacaktır.

(6)   Yardım ve Müdahale: Türk insanında yaygın olarak görülen psikolojik destek alma konusundaki isteksizlik, Emniyet Teşkilatında da yoğun olarak görülmektedir. Teşkilat çalışanları problemleri ne olursa olsun yardım istemekten çekinmektedirler.

Bu isteksizliği engellemek için psikolojik rahatsızlıkların olduğundan daha büyük algılanmaması, her insanın psikolojik sorun yaşayabileceğinin kabul edilmesi, psikolojik yardım talep eden personelin gerekmedikçe negatif ayrıma maruz bırakılmaması ve psikolojik yardım hizmetinin personelin mahremiyetini koruyacak şekilde gizli verilmesi gerekmektedir.

(7)   Araştırma: Her emniyet birimi, kendine özgü bir sosyal yapısı olduğundan, intiharın potansiyel sebeplerini kendi içerisinde araştırma yaparak bulmalıdır.

 

KAYNAKLAR

 

1.      Aycan Sefer, Tümay Şehnaz & Şimşek Zeynep, (2000), İntiharın Önlenmesi, TC. Sağlık Bakanlığı, Ankara

2.      Dilbaz Nesrin & Seber Gülten, (1993) Umutsuzluk Kavramı: Depresyon ve İntiharda Önemi, Kriz Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, Güz Dönemi, Ankara

3.      Meltem İ.A. & Gündoğar D., (2004), İntihar Davranışında Risk Faktörleri: Bir Gözden Geçirme, Kriz Dergisi, Cilt 12, Sayı 3, Ankara

4.      Özden Aykut, (1993), Krize Müdahalenin Psikiyatrideki Yeri, Kriz Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, Güz Dönemi, Ankara

5.      Sayıl Işık, (1992), Olağanüstü Koşullarda Krize Müdahalenin Yeri ve Önemi, Kriz Dergisi, Cilt 1/Sayı 1-Güz Dönemi, Ankara

6.      Sayıl Işıl, Rüstem Aşkın, (2004), İntiharın Olgusu ve Önlenmesi, TC. Sağlık Bakanlığı, Ankara,

7.      Sözer Y. (1992), Psikiyatride Kriz Kavramı ve Krize Müdahale, Kriz Dergisi, Cilt 1/Sayı 1-Güz Dönemi, Ankara

8.      Yaşar Yılmaz, (2000), Polis ve İntihar, AKP Daire Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Basımevi, Ankara

 

 



[*] Psikolog, Afyonkarahisar Polis Meslek Yüksek Okulu, Rehberlik ve Psikolojik Danışma Büro Amirliği