KAPI
Feyzullah ARSLAN[*]
“Kapılar hiç kapanmasın, hep açık
kalsın,
gönül kapınız açık
olsun”
Sabah evden çıkarken ve iş yerine girerken
ilk karşımıza çıkan bir nesnedir kapı. Kelime anlamını açıklayacak olursak, bir
mekana ya da bir taşıta girip çıkarken mafsallı, menteşeli, sürgülü ya da
şimdilerde elektronik düzenekli açılıp kapanabilen, kimi zaman başlangıcı, kimi
zaman da bitişi ifade eden bir nesnedir. Kilitli olduğunda açmak, kilitsiz
olduğunda kapamak isteriz. Çoğu zaman dış kapılarda isimler, lakaplar, işaret
veya numaralar olur. Bu belirginliklere göre de kapıları buluruz. Şehir
yaşamında kapılar, cadde veya sokak adı ile birlikte numarasıyla bulunur.
Ancak, köy veya çok eski dönemlerde kapıdaki isim, lakap veya işaretler bulmaya
yardımcı olurdu. Kapılara ilk numara verme işleminin 1463 yılında Paris’te
uygulanmaya başlandığı söylenir. Çoğumuzun duyduğu ve bildiği “postacı kapıyı
iki kere çalar” söylemi, her söyleniş zamanı ve söylenen kişi açısından çok
anlamlar ifade edebilir. Sözün söylendiği ortam, mekân ve kişi önemlidir.
Kapılar; tutulmak, düşünsel veya maddesel
olarak girilmek amaçlı bariyerlerdir. Açılabilir, kapanabilir ve geçilebilir
olması kapıya duvardan farklı anlam vermektedir. Çağımızda birde akıllı kapılar
var ki, onlar daha da farklı, şifreli, parmak izi tanımalı, fotoğraf çekmeli
olmaları kapının anlamını daha da değiştirdi. Ancak “kapı gibi” deyimi cümlenin
başına geldiğinde anlamı her zaman sağlam ve iyi demektir. Demek ki kapılar
sağlamlık belirtisi olarak da kullanılmaktadır. Hele “devlet kapısı” tabiri
Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyetinde devlete olan güvenin belirtisi olarak
kullanılmakta ve sağlamlığın belirtisi olmaktadır. En çok kullanılan anlamı
geçit olup günde kaç kez geçtiğimizi hatırlamayız bile. Ancak her geçiş bir
karar, bir sonuç, bir değişiklik, bir eylem belirtisidir. Hele hele gönül
kapısından girmek çok daha anlamlı ve farklı bir duygudur. Kısacası kapı
denildiğinde durup düşünmemiz gereken bir durumdur. Bu sihirli kelime her dilde
aynı anlamı ifade edip bir eylem, bir karar, bir niyet, kısacası bir fiildir. Kullanıldığında
mutlaka önceki durumdan bir farklılık olduğu ve olacağı kesindir.
Kapılar sözün hiç bitmediği ve bitmeyeceği
yerlerdir. Özellikle ve sahibi hanımlar için veya evdeki ebeveynler için sokağa
açılan ana kapılarda kap ıönü sohbetlerinin anlamı ve tadı da bir başkadır.
Kapı önü bazen umutların başladığı, bazen bittiği, hoş geldin, güle güle
denilen, karşılanılan ve uğrulanılan yerlerdir. Gelenek ve göreneklerde kapıyı
vurmadan çalmadan giremezsin. Hele bir de bilmecelere geçen yönü vardır ki
“hırsız neyi çalmaz?” sorusunun cevabı, “kapıyı çalmazdır” Ancak çalmadan
vurmadan girebileceğin kapılar vardır ki bunlar; gönül kapısı, cami kapısı,
mescit kapısıdır. Bir de irade dışı, kendi kararın dışı girebileceğin kapılar
da vardır ki bunlar; bu dünya kapısı, öteki dünya (ahiret) kapısı, cennet
kapısı ki dileğimiz kimse girmesin cehennem kapısı. Ünlü halk ozanı Aşık
Veysel, irade dışı girdiğimiz dünya kapısı ve hayat için “iki kapılı bir handa
gidiyorum gündüz gece” deyişiyle oldukça güzel ifade etmiştir. Ünlü şair Yahya
Kemal Beyatlı’nın ahiret kapısı tarifi ise “Birçok gidenin her biri memnun ki
yerinden, Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden” şeklindedir.
Kapılar kullanıldığı yerlerde güvenliği,
gizliliği, mahremiyeti ve masumiyeti ifade ederler. Genel olarak bir kapıda
kullanılabilecek mütemmim cüzler; kapı kolu, kapı tokmağı, kapı zili, anahtar deliği,
kapı kilidi, eşik, sundurma, pervazdır. Bazen de kişinin olayın durumun, hiç
bir şey olmadığını ifade eden dış kapının mandalıdır. Hani derler ya dış kapının
mandalı bile olamazsın, değilsin deyişi, olumsuzluğu işe yaramazlığı ve
gereksizliği özlüce ifade etmektir.
Bir başka açıdan, kapı denince özgürlük,
mülkiyet, güvenlik dolayısıyla emniyet akla geliyor. Emniyet dediğimizde bizce,
bu dergiyi okuyanlarca, Emniyet Teşkilatı mensuplarınca ve de vatandaşlarca ilk
akla gelen birim, kurum, kuruluş Emniyet Teşkilatı yani Polis olmaktadır. İşte
kapı bir yerde bizler için vatandaş için polisi ifade ediyor ya da çağrıştırıyor.
“Karakol kapısı, adalete açılan ilk kapıdır” cümlesi de polisi huzur kapısı
olarak ifade etmektedir. Hani atalarımız demiş ya “kapının önünü temiz tut,
kapını açık bırakma, kapını sağlam kilitle, komşunu hırsız tutma, gönül kapını
açık tut, dost kapısı eksik olmasın, kapıkulu, kapıdan içeri adım at-ma, her
kapının ardında o vardır” deyimleri oldukça farklı anlamlar ifade etmektedir.
Ancak, her zaman anlı anlamı ifade eden deyişlerde vardır ki bunlarda
belirtildiği gibi “devlet kapısı, kapı gibi vb.” söylemlerdir.
Aslında kapı, çoğu zaman önemini anlamını
fark ettirmez veya fark etmeyiz. İşte bu durumlar rahat, huzurlu ve güvende
olduğumuz zamanlardır. Kapının çok anlam ifade etmediği zamanlarda polise çok
iş düşmez Emniyet Teşkilatı sosyal görevlerini yaparlar. Kapının anlam ifade
etmediği veya çok gerekli olduğu zamanlarda polis devreye girer ve üzerine
düşen güvenlik ve huzuru sağlama görevi getirir. Sözün özü, mutlu, güvenli ve huzurlu hallerde
kapının açık veya kapalı olması çok anlam ifade eden bir şey değildir. Toplumun
ve güvenlik teşkilatlarının ana isteği kapılara güvenlik için çok gerek
duyulmaması, kapının güvenliği için çelik kapıya, özel güvenliğe, bekçiye ve
diğer korumalara ihtiyaç duyulmaması geçmiş dönemlerde kapıyı kilitlemek bile
akla gelmediği söylenmektedir. Geçmiş dönemlerde komşular arası ilişkilerin iyi
olduğunda ve “komşu koşunun külüne muhtaç” atasözünden de anlaşılacağı üzere,
bu girift ilişkiler kapıların kilitlenmemesini gerektiriyordu. Hatta evde
olmayan komşu kapısını kilitlemiyordu ki, komşusunun bir ihtiyacı olduğunda
girip içeri alsın diye. Bugün ise bırakın kapıyı açık bırakmayı birkaç kilitli
çelik kapılar, kanatlı kapıların ve ahşap kapıların yerini aldı. Hele hele kapalı kapılar ardındaki gizlilik
ve masumiyet başkaları tarafından kapı sahibinin rızası hilafına gizliliği yok
edilir aşikâr hale getirilirse hiç de arzu edilmeyen durumlar ortaya çıkıyor ve
özgürlükler kişi hak ve hürriyetleri özellikle haberleşme hürriyeti yok
ediliyor. Son zamanlarda üzerinde çok tartışmalar yapılan birçok yazılar
yazılan ve gündemde devamlı üst sıralarda bulunan bu konu ayrıca bir yazı ile
ele alınabilir. İnsan hak ve hürriyetlerine çok önem verilen çağımızda
özellikle haberleşme hürriyetinde oldukça çok ihlaller yapılıyor, buradaki
kapılar yok sayılıyor ve insanlar bu hürriyetini sağlamak için oldukça farklı
önlemler almaya, zaman ve emek israfı yapmak zorunda kalıyorlar. Geçmişi
düşündüğümüzde kilide bile gerek olmayan ahşap kapılar bugün oldukça sağlam 3–4
tane şifreli kilidi olan çelik kapılar şekline getirilse de eski güveni
vermiyor, teknik geliştikçe insanların lehine olduğu kadar aleyhine de
kullanılabiliyor. Oysaki ilimin, bilimin ve teknolojinin gelişmesi insanlığın
lehine kullanmak içindir. Ne kadar önlem alınırsa alınsın, kapılar ne kadar sağlam
kilitlenirse kilitlensin eski tadı ve güveni vermediği bir gerçek olarak
ortadadır.
Her gün girip çıktığımız, günde kaç kez
kullandığımızı bilmediğimiz, ömrümüz boyunca ne kadar kullandığımızı da hiç
hesap etmediğimiz kapı; bir gün kapıdan çıkarken aklıma geliverdi ve bu yazıyı
yazmak durumunda kaldım. Sizlerde bu yazıyı okuduğunuzda kapı hakkındaki
düşüncelerinizi ve kapının soyut ve somut anlamlarını bir kez daha düşünerek
zihninizi yoklayın ve her zor durumda nasıl bir çıkış kapısı bulduğunuzu düşünerek
kendinize saygı duyun.
Dost kapısının eksik olmaması, hiçbir kapının
yüzümüze kapanmaması, bir kapının kapandığında diğer kapının açılması ve hep
gönül kapılarının açık kalması ve kapımızı kapattığımızda her şeyin güvende
olduğu inancının çok daha fazla olduğu günler dileğiyle.