KAHRAMANLARIMIZ ve HAİNLERİMİZ
|
Akın HATİPOĞLU[*] |
Kuruluş tarihimiz olan 1845 ile cumhuriyetin ilânı 1923 arası tarihimizin en çalkantılı ve en fırtınalı dönemidir. Ünlü tarihçimiz Prof. Dr. İlber ORTAYLI o dönemi; “imparatorluğun en uzun asrı” olarak nitelemektedir. Tanzimat, Islahat Fermanları, 1854’de alınan ilk borç ve akabindeki malî kriz, 1856 Kırım Savaşı ve Paris Antlaşması, 1866-Girit İsyanı, 1875’den sonraki Balkan İsyanları, Meşrutiyetin İlânı (1876-80), 93-Harbi diye bilinen 1877-78 Rus Savaşı ve yaşattığı büyük travma, 1881-Muharrem Kararnamesi (düyûn-u umumiye), Mısır’ın elden çıkması, Ermeni Meselesi, 1913-Bab-ı Âli Baskını, 1. Dünya Harbi ve nihayet İzmir’in işgali(1915).
Görüldüğü gibi; toplumumuzun en dramatik travmalarının yaşandığı günler olmaktadır. Bu tarihlerdeki polis kayıtlarının önemi ortadadır. Kayıt demek de; arşiv ve eski yazı demektir. Bu kayıtları deşifre edecek “Türkiye Polis Tarihi Araştırma Merkezi”nden beklentilerimiz çok üst düzeydedir. Kendilerine çalışmalarında başarılar diliyoruz. Ancak onlar araştırmalarını sürdürürken ben de elimdekileri sizlerle paylaşmak istiyorum:
Rafael Çikurel Efendi (1869-1940)
Dergimizin 67.sayısında hakkında detaylı bilgi verdiğimiz Yahudi asıllı bu kahraman polis; daktiloskopi ve antropometri gibi akademik çalışmalarının yanında, operasyonel birçok başarıya da imza atmış bir polistir. İzmir’deki Credit Lyonnais Bankasının kasalarına, Ermeni’ler tarafından saklanan dinamit lokumları ve patlayıcıları, binbir güçlükle bulup ortaya çıkararak, İzmir’i kesin bir terör felâketinden kurtarmıştır. Ağustos-1905’deki İzmir-Fransız Konsolosluğu’nun resmî kayıtlarınca doğrulanan bu olaydan ötürü Rafael Çikurel Efendi’ye; padişah tarafından 4. Dereceden Mecidiye Nişanı ve “salise” unvanı, Fransız Makamları tarafından taltif, İtalyan Kralı III. Vittorıa Emanuel tarafından da takdirnameler ve ödüller verilmiştir.
P.M. Girit’li Hüseyin Avni Efendi
387 Sicil No.lu Tevfik oğlu,
Hüseyin Avni Efendi; İzmir’in işgal günü 15 Mayıs
Yine Karataş Polis Karakolu’nda (sonradan adı Şehit Fahrettin olmuştur), Yunan’lılar tarafından şehit edilen P.M. Fahrettin Efendi ve Narlıdere Polis Karakolu’ndaki polislerimiz, mücadelede şehit edilen meslekdaşlarımızdır.
P.M. Mehmet Cemil Efendi
Her gittiği yerde kendisini Türk Polisi Mehmet diye tanıtan bu meslekdaşımızın öyküsü ise hayli ilginçtir. İşgal yıllarında İstanbul’da devriye gezen üç Senegal’li (Fransız sömürgesi) asker, sokakta gördükleri kadınların feracelerini indirmeye kalkarlar. Bu hareket o devirde bir kadına yapılabilecek en büyük hakarettir. Kadınların feryad edip imdat istemeleri üzerine P.M. Cemil olay yerine yetişir ve Senegal’li askerleri uyarır. Ancak uyarıları dikkate almayıp meslekdaşımıza silâh tevcih etmeleri üzerine, çok iyi silâhşör olan Mehmet Cemil, üç askeri aynı anda yere serer ve kadınları kurtarır.
İşgal gücü Fransız makamlarınca yargılanıp, mahkûm edilen Mehmet Cemil Efendi, azılı suçluların hapsedildiği Fransız Guyanası (Kelebek Romanının geçen, nam-ı diğer Şeytan Adası)’na sürgün edilir. Ağır koşullar altında tuz madenlerinde çalıştırılır.
Ancak zaferden sonra Ata’mızın, Fransız Makamları nezdindeki ısrarlı girişimleri sonucu kurtarılır, 1 Nisan 1929’da bir gemiyle İstanbul’a gelir ve törenle karşılanır. Kaldığı yerden çok sevdiği mesleğine devam etmiştir.
Başkomiser Aslan Bey (Toğuzata)[†]
29 Ekim 1919’da Maraş’ın işgalini İngiliz’lerden devralan Fransız’lar, ağırlıklı Ermeni taburlarından oluşan askerlerle bu eylemi gerçekleştirirler. Ancak gelir-gelmez de olay çıkarmaya başlarlar.
Uzunoluk Hamamından çıkan kadınların peçelerini yırtan sarhoş Ermeni askerleri ile esnaf arasında çıkan arbedede; iki Türk öldürülüp iş büyüyünce, yakında bulunan ve Sütçü İmam lâkaplı kişi de kadınları taciz eden bir Ermeni askerini vurarak öldürür. Bunun üzerine hemşehrileri Sütçü İmam’ı süratle olay yerinden uzaklaştırıp, Maraş’ın dağlık bir bölgesi olan Bertiz’de Ağabeyli Köyüne götürerek, Beyazıtoğlu Muharrem’in evinde saklarlar. Böylelikle Maraş’a “kahraman” lâkabını kazandıran direnişin fitili Sütçü İmam tarafından ateşlenmiştir. Kendisini saygı ve rahmetle anıyoruz. Peki ya sonrası…
Beyrut’ta çok başarılı görev yaparken Maraş’ın işgali üzerine hemen istifa ederek Maraş’a gelen Aslan Bey, çalışmalara başlayarak Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurmuş ve Maraş Kalesindeki Türk Bayrağının indirilmesi üzerine iyice gerilen şehri, olası bir çatışmaya hazırlamak için kolları sıvamıştır. Bu amaçla; şehri on bölgeye ayırmış ve her bölgenin başına askerliğini yedek subay olarak yapan veya tahsilli sevilen kişileri görevlendirmiştir. Maraş’taki jandarma deposundaki tüfekler ile Elbistan’dan gönderilen toplam 2.500 kadar demode tüfek 2-3 makinalı tüfekle, 4.000 kişilik modern silâhlara sahip Fransız birlikleri ve 2.000 kadar silâhlı milis Ermeni’ye karşı Maraş’ı topyekûn ve inançlı bir şekilde savaşa hazırlamıştır. Bu arada Mustafa Kemal Paşa ve Şam’dan arkadaşı olan emekli hakim Ali Rıza Beyle sürekli irtibat halindeydi. O’na Elbistan Teşkilâtını kurdurmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas’tan, Maraş’a gönderdiği Yüzbaşı Kılıç Ali (önce Pazarcık’ta) ve Yüzbaşı Yörük Selim (önce Göksun’da) , çok değerli bir gerilla lideri ve Ermeni’lerin korkulu rüyası Evliya Efendi (bir çatışmada şehit olmuştur) ile genç yaşına rağmen önemli görevler üstlenen Doktor Mustafa (daha sonra şehit olmuştur), Aslan Bey’in en yakın yardımcıları olmuşlardır.
Aslan Bey 21 Ocak 1920 günü General Keret’in taarruz plânını bir saat önceden haber alarak, Fransız ve Ermeni’lere karşı 22 gün ve 22 gece devam edecek savaşı başlatmıştır. Bir saat içinde kritik kavşak ve yerleri kontrol altına alarak durum üstünlüğünü sağlamıştır. Küçük bir evden yönettiği savaşın sonuna kadar inisiyatifi elde tutmuş ve direniş başarıyla ve zaferle sonuçlanmıştır.
Maraş’ın madalyalı tek şehir olmasında başrol oynayan Aslan Bey, savaşı takiben ilk mecliste Maraş Milletvekili olarak görev yapmıştır.
Pandikyan Efendi
1. Dünya Harbinden yenik çıkıp, ülkemiz işgal edilme gerçeğiyle karşı-karşıya kalınca, refleks olarak yurt sathında hızla örgütlenilmeye başlanmıştır. İstanbul ve Güney Marmara’da şu örgütler teşekkül etmiştir:
1. Karakol Cemiyeti: Tâlât Paşa’nın direktifleriyle, Kara Vasıf ve Galatalı Şevket Bey tarafından kurulmuştur. Çok yönlü faaliyet gösteren ve istihbarat ağı kuran bu teşkilât, İstanbul’un 16 Mart 1920’deki işgali ile faaliyetleri son bulmuştur.
3. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: (Nisan-1919’da kurulmuştur.
Yukarıda belirttiğimiz gibi Felâh Grubu; Anadolu’ya silâh kaçırma işini Mustafa Razi adlı vatansever bir memurun, İngiliz Deniz İstihbarat Kısmının Âmiri Pandikyan Efendi’nin (aslen Bulgaristan Ermeni’si), katkı ve işbirliği sayesinde mümkün olmuştur. Mustafa Razi , Pandikyan Efendi aracılığıyla; önce basılacak ambardaki İngiliz gözlemlerini kaldırtır, İngiliz Deniz Komutanlığı aracılığıyla vapuru kontrolle görevli İngiliz Ajanı vapura çıkmazdı. İşin diğer bir ilginç yanı ise; İngiliz İstihbaratının diğer şefleri olan Ermeni Agopyan ve Çavuşyan Efendiler bütün bu gizli faaliyetlerden haberdar oldukları halde sessiz kalmayı tercih etmişlerdir.[‡]
“… ve bu Pandikyan Efendi, İngiliz memuru olmasına, İngiliz deniz istihbaratı kısmının âmiri olmasına rağmen emrindeki Türk asıllı İngiliz ajanlarının melanetini Türk İstihbarat servislerine haber vermekte, Kuvayı Milliyecilerin İstanbul’dan kaçırdıkları cephanenin Anadolu’ya ulaşması için yardımcı olmaktadır.” “ Keza Benliyan adlı İngiliz üniforması giyen bir Ermeni polis vardır ki, İngiliz istihbaratını Türk İstihbaratına aktararak vatanına hizmet eder.” [§]
Pandikyan Efendi ve diğer Ermeni istihbaratçılarına minnet borcumuz olduğu açıktır. Attilâ İlhan’ın aktardığına göre, İngiliz zırhlısıyla İstanbul’u terk etmeden önce ve henüz Ermeni Tehcir Olayının (1915), üzerinden de çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen, kendisini rizikoya atıp, ne için Türk’lere yardımcı olduğu sorulduğunda, cevaben: “- Ne varsa Türk’lerde var, -müttefikleri işaret ederek- bunlar da adam mı?” demiştir.
Hainlerimiz:
“İstanbul’da Tahsin, Müdür Muavini Kemal, Hafız Sait, Sakallı Cemil, Yolgeçenli Yusuf gibi polis şefleri Osmanlı Devleti adına elde ettikleri istihbaratı işgalcilere aktararak onlarla işbirliği yaparlar.
Dahası … Düpedüz İngiliz İstihbaratında görev alan polisler vardır…
Polis Cemal ile kardeşi Polis Nedim… Telgrafçı Yakup, Telgrafçı Basri, Haydar, Haçaturyan, Onnik bunlardan bazılarıdır.
Bu işbirlikçiler doğrudan İngiliz polisi olarak çalışmaktadırlar.
Başlarındaki âmir de Ermeni asıllı bir Osmanlı’dır, Pandikyan Efendi…”[**]
Son söz: Görüldüğü gibi konuyu sadece meslekî bir taassupla ele alıp, yalnızca kahramanlarımızı teşhir edip, işbirlikçileri göz ardı etmeyi ethik bulmadık.. Her toplulukta çürük elmalar olmuştur, olacaktır da… Bu bir sosyal gerçekliktir.
Objektiflik unsurunu kaybetmemek adına makalemizi, sırf milliyetçi dar bir açıdan ele almamaya özen gösterdim. Millî Mücadele esnasında, emekleri ve fedakârlıkları, hiç de Türk Polis ve İstihbaratçılarından geri ve aşağı kalmayan gayr-ı Müslim vatandaşlarımızın katkılarını da yad etmeyi bir vicdan borcu saydım. Kendilerine şükran borcumuz vardır. Keza karşılığı olmadığını bile-bile Millî Mücadelenin finansmanına katkıda bulunan Osmanlı Bankası Müdürü Berç Keresteciyan Efendi’nin (Atatürk tarafından İstanbul meb’usu seçilmiştir) yardımları ve riskleri küçümsenemez.
Bütün bunlara karşılık; Atatürk’ün karargâhından, Black Jumbo adlı bir örgüt bütün askerî plân ve bilgileri İngiliz’lere sızdırıyordu. Bu örgüt, 26-Ağustos taarruz plânını bile sızdırmıştır. İngiliz’ler tüm arşivleri açtıkları halde bu arşivlere yasak koyduklarından, bu hainleri deşifre etmek mümkün olmamıştır ancak Atatürk’ün çok yakınındaki insanlar olduğu da kesindir.
Vatanseverlik ve hainlik böyle bir şey herhalde…
[*] Emekli Emniyet Müdürü, hatipoglu14@yahoo.com
[†] GÖNEN, Cengiz; Ulusal Kurtuluş Savaşının İlk Kahramanı Maraş, Lazer Ofset; Ank-2005
[‡] ÇUKUROVA, Bülent; Kurtuluş Savaşı’nda İstanbul Gizli Grupları; Atatürk Araştırma Merkezi
[§] SOYSAL, İlhami; Kurtuluş Savaşında İşbirlikçiler; Bengi Yayınevi. (Aktaran. Melih Aşık; Milliyet Gazetesi;
1 Mart 2009)
[**] a.g.e.