Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

YABANCILAR HUDUT İLTİCA DAİRESİ BAŞKANLIĞI

 

                                                                      

                                                                                                                    Mehmet TERZİOĞLU

                                                                                                                Yabancılar Hudut İltica Daire Başkanı

 

09 EKİM 2002 TARİHİNDE AÇIKLANAN AB 2002 RAPORUNUN DAİRE BAŞKANLIĞIMIZ GÖREV ALANIYLA İLGİLİ BÖLÜMLERİ İNCELENMİŞ VE GÖRÜŞLERİMİZ İLE DÜZELTMELER AŞAĞIDA SUNULMUŞTUR

 

 

            –Vakıflar, Din Özgürlüğü, Azınlıkların Korunması: 2/K Maddesinin “ Eksiklik ve Beklenti Olarak Belirtilen Hususlar” başlığı altındaki Türk olmayan Ruhban sınıfı vize ve ikamet izni sorunları çekmektedir ifadesine yer verilmiştir.

Ülkemizde çalışma amacıyla bulunan yabancıların sırası ile çalışma izni, çalışma vizesi ve son olarak da emniyet makamlarından çalışma meşruhatlı ikamet tezkeresi almaları gerekmektedir. Uygulama bu şekilde olmasına rağmen kilise, hastane gibi dini kuruluşlarda görev alan din görevlilerinden icra ettikleri hizmetlerin özelliği göz önünde bulundurularak kendilerinden çalışma vizesi şartı aranmaksızın, müracaatları süratle sonuçlandırılarak çalışma meşruhatlı ikamet tezkeresi verilmektedir. Bu kapsamda 2001 yılında 103, 2002 yılında 165 olmak üzere son iki yılda toplam 268 yabancı uyruklu din görevlisine ikamet izni verilmiştir.

 

Ancak kısa süreli vize veya vize muafiyetinden istifade ederek turistik amaçla ülkemize geldikten sonra ikamet tezkeresi almaksızın bu tür dini mekânlarda çalışmaya başlayan yabancılar da olabilmektedir. Bu tarz bir çalışma prosedürü yasalarımıza aykırıdır.

Nitekim, Adana Katolik Kilisesinde çalışmak üzere ikamet izni talebinde bulunan İtalyan uyruklu Luca PEDRETTİ ile Pier Giorgio BELLONİ isimli rahipler, aynı kilisede daha önce izinsiz olarak çalıştıklarından ve kiliseye gelen genç kızlara tacizde bulunduklarından kendi cemaatlerinin tepkilerine neden olmuş ve bu rahipler herhangi bir uyarı veya işleme gerek kalmadan kendiliklerinden ülkemizi terkederek İtalya’ya dönmüşlerdir.

Halen 268 yabancıya bu görevlerini icra edebilmeleri için diğer yabancılarda aranan şartlardan muaf tutularak çalışma amaçlı ikamet tezkeresi verildiği dikkate alındığında, İlerleme Raporunda belirtilen eleştirinin ön yargılı ve haksız olduğu ortaya çıkmakta olup, bu eleştirinin doğrudan Adana ilinde meydana gelen olayla bağantılı olduğu kanaatine varılmaktadır.

 

 

            Vize :

Raporda “Sınır ve havaalanlarındaki bazı vize uygulamaları müktesebatla uyum içinde değildir. Türkiye, AB standartlarına uygun bir şekilde yeni vize etiketleme sistemi hazırlıklarına devam etmelidir” denmektedir.            

Türkiye, “AB Müktesebatının Kabulüne İlişkin Ulusal Program”da, AB’nin vize uyguladığı ülkelerin yer aldığı sadece Negatif Listeye uyum taahhüdünde bulunduğundan, 2004 yılına kadar orta vadede AB’nin vize uyguladığı ülkelere vize uygulamasına  geçeceği malumlarıdır. Bu çerçevede, aşamalı olarak 6 ülkeye 1 Eylül 2002 tarihten itibaren vize uygulamasına başlanmıştır. Bugün itibariyle Türkiye’nin vize uygulamadığı, AB’nin vize uyguladığı toplam 21 ülke ile de negatif listeye uyum taahhüdü konusunda yeni vize rejimi programı yapması gerekmektedir.

Konunun Dışişleri Bakanlığı konuları içinde ağırlıklı olarak yer alması nedeniyle, ilgili Bakanlıkta bu yöndeki çalışmalar sürmektedir. Kazakistan ve Bosna-Hersek ile ilgili çalışmalar son aşamaya gelmiştir.

Sınır kapılarımızda acil ve zorunlu haller dışında bandrolle vize verilmesi uygulamasına son verilmesi yönündeki çalışmalar sürmektedir.

 

Ayrıca AB standartlarına uygun filigranlı vize etiketleri uyumu konusunda Dışişleri Bakanlığınca çalışmalar yürütülmektedir.

 

Ancak, bu anlaşmalara ilave olarak teknik altyapı çalışmalarının da (vize ita edecek dış temsilcilikler ve Dışişleri Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı üzerinden hudut kapılarının online dijital iletişim kanalları üzerinden bağlantısının) gerçekleşmesi gerekmekte olup, Ulusal programda bu konunun orta vadede sonuçlar doğuracağı öngörülmüş, Avrupa Birliğince diğer adaylara yapıldığı gibi teknik ve mali destek sağlandığı takdirde bu süre kısaltılabilecektir.

 

            Dış Sınırlar:

            Sınır yönetimi stratejisi oluşturmaya yönelik son gelişmeler önemli bir adımdır. Bu stratejide Schengen Kataloğu’nun da dikkate alınması ihtiyacı bulunmaktadır.

 

            Schengen’e uyum amacıyla bazı eğitim faaliyetleri dışında bu konuda kayda değer bir gelişme olmamıştır.” denmektedir.

 

Schengen’e uyum ve ilgili tüm çalışmalar, Dışişleri Bakanlığımızca yürütülmektedir.

1999 yılı Aralık ayında Türkiye’nin AB adaylığının tescil edilmesinin ardından, AB’nin dış sınırları olmaya aday olan Ülkemiz sınırlarının güvenliği ayrı bir öncelik olarak ele alınmaktadır. Sınır yönetiminin güçlendirilmesi amacıyla Türkiye’de birçok çalışmaya başlanmış ve sürdürülmektedir.

Türkiye, 2875 km.si kara sınırı, 6808 km. ise deniz sınırı olmak üzere  toplam 9683 km sınır uzunluğuna sahiptir.

Türkiye’nin dış ülkelere açılan toplam 104 hudut kapısı mevcut olup, bunların, 41’i deniz, 6’sı  demiryolu, 19’u kara, 38’i hava hudut kapısıdır.

Türkiye’nin dünyaya açılan en büyük kapısı olan İstanbul Atatürk Havalimanı, 2000 yılında yenilenerek modern bir görünüm kazanmış, ileri derecede güvenlik önlemleri ile donatılmıştır. 18-29 Eylül 2000 tarihlerinde Ülkemizde incelemelerde bulunan AB Adalet ve İçişleri Heyeti, bu havalimanında da incelemelerde bulunmuş ve havalimanını “Genel organizasyonu yeterli olan ve profesyonel incelemeler yapılan bir hudut kapısı” olarak nitelendirmiştir.

 

Avrupa Birliğinin Adalet ve İçişleri Müktesebatına uyum çalışmaları çerçevesinde iltica, göç ve dış sınırların korunması konularının birbiriyle irtibatlı olarak değerlendirilerek kapsamlı bir uyum stratejisi belirlenmesi için Bakanlığımız Dışilişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi koordinatörlüğünde, Sekreteryasını Genel Müdürlüğümüz Yabancılar Hudut İltica Dairesi Başkanlığı’nın yaptığı Genel Kurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve  Bakanlığımız Dışilişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi ve Genel Müdürlüğümüz görevlilerinden oluşan İltica, Göç ve Dış Sınırların Korunması Görev Gücü Haziran 2002’de çalışmalarına başlamıştır.

 

İltica, Göç ve Dış Sınırların Korunması Görev Gücü’nün çalışmalarını desteklemek ve stratejinin belirlenmesi amacıyla ilgili kurum ve kuruluşlardan oluşan İltica, Göç ve Dış Sınırların Korunması konularında üç ayrı çalışma grubu oluşturulmuştur.

 

İltica, Göç ve Dış Sınırlar Görev gücünün çalışmalarını yürütmekte olan alt çalışma gruplarına yardımcı olmak amacıyla Eylül ayından itibaren her ay bir AB Uzmanının gelerek kısa süreli teknik yardım sağlaması kararlaştırılmıştır.

 

Bu çerçevede ilk olarak;

 

–        23-26 Eylül 2002 tarihleri arasında Dış Sınırlar Çalışma Grubu,

–        24-27 Eylül 2002 tarihleri arasında Göç Çalışma Grubu,

–        30 Eylül-3 Ekim 2002 tarihleri arasında İltica Çalışma Grubu,

AB uzmanları ile birer çalışma toplantısı gerçekleştirmiştir. 2002 Kasım ayında bu toplantılara devam edilmesi için gerekli hazırlık ve düzenlemeler yapılmıştır. 

 

Personelimizin başta, yasadışı göç, sahtecilik, göçmen kaçakçılığı ve bununla ilgili konularda eğitimi için 2002 yılı içinde hudut kapılarımızda görevli 683 personele eğitim verilmiştir.

 

Ayrıca, hudut kapılarımızda mevcut 156 optik okuyucu cihaza, 2002 yılı içerisinde 250 adet cihazın alımı yapılarak takviye yapılmış olup, bu cihazlar 2002 yılı sonuna kadar hudut kapılarına yerleştirilecektir.

 

Schengen Kataloğu, Dış Sınırlar Çalışma Grubunun çalışmalarında dikkate aldığı önemli belgelerden birisidir. Bu konuda, AB’nin tüm belgeleri incelemeye tabi tutulmakta, bunlardan yararlanılmaktadır. Bunun ayrıca tavsiye edilmesi veya dikkate sunulması gereksiz görülmüştür.

 

           

            Göç:

            “Eksiklik ve Beklenti olarak Belirtilen Hususlar” başlığı altında;

 

            -“Türk-Yunan Anlaşması’nın uygulanmasındaki tecrübe eksikliği,

            -Geri kabul konusunda uygulamada güçlüklerle karşılaşılabileceği hususunda AB ülkelerinin endişeleri,

            -Sınır güvenliği, kontrol noktaları, yasadışı göç ve diğer organize suçlarla mücadele konularında Birleşmiş Milletler belgeleri imzalanmış, ancak henüz onaylanmamıştır,

            -Ceza Yasası’nda yapılan değişikliklere rağmen insan kaçakçılığının ortadan kaldırılmasında minimum bir seviyeye dahi ulaşılamamıştır.

            -Türkiye: İnsan kaçakçılığı, yasadışı göçle mücadele etkinliğini ve diğer ülkeler ve üçüncü ülkelerle işbirliğini artırmalıdır.

            -Geri kabul konusunda diğer ülkelere tevdi edilen taslak anlaşmaların hayata geçirilmesi hususuna hazırlık mahiyetinde kapasite artırılmalıdır.” denmektedir.

            Ülkemiz, az gelişmiş Afganistan, Pakistan, Irak, İran, Bangladeş gibi ülke vatandaşlarının Avrupa ülkelerine geçişi için transit güzergah; Eski Doğu Bloku ülkeleri vatandaşlarının Ülkemizde kaçak çalışması için hedef ülke; vatandaşlarımızın Avrupa ülkelerine yasadışı geçişleri bakımından da bir kaynak ülke olarak yasadışı göç gerçeği ile karşı karşıyadır.

 

Avrupa ülkelerine yönelik gerçekleştirilen yasadışı göç olaylarında çeşitli güzergahların kullanıldığı tespit edilmiştir. Ülkemiz, kullanılan bu güzergahlardan birkaçının konusu olmakta (15 güzergahtan 3’ü), bunun yanı sıra çeşitli ülkelerden Avrupa ülkelerine doğru seyreden geçiş yolları da bulunmaktadır. Yasadışı göçmenler, Ülkemiz dışında,

 

-İran-Kafkasya-Doğu Avrupa-Batı Avrupa Ülkeleri,

-Afrika-Güney Avrupa Ülkeleri,

-Rusya Federasyonu-Polonya-Avrupa Ülkeleri,

-Ukrayna-Avrupa Ülkeleri,

-Balkan Ülkeleri-Bosna-Hersek-İtalya-Almanya

gibi farklı birçok güzergahı kullanmaktadır.

 

Özellikle, 2000 ve 2001 yılında Ülkemiz güvenlik güçlerinin kararlı tutumunun sonucunda, göçmen kaçakçılarının geçiş yolları;

-Güney rotasına (Irak-Suriye-Lübnan); ayrıca

-Kuzey rotasına (İran-Kafkaslar-Ukrayna) doğru kaymıştır.

Bunun yanı sıra yasadışı göçmen taşıyan gemilerin de güzergahlarında değişiklik olmuş, son dönemde yoğunlukla Afrika ülkelerinden İtalya ve Fransa’ya; ayrıca;

Özellikle son yıllarda tespit edilen ve İtalya tarafından da teyit edilen yeni bir güzergah da; Sri Lanka, Hindistan tarafından gelen gemilerin Süveyş Kanalı’nı takip ederek GKRY, Yunanistan ve İtalya yolunu tercih ettikleri yoldur.

 

Aynı zamanda, AB tarafından ülkemizin kaynak ve hedef ve transit ülkelerle Geri Kabul Anlaşmaları imzalaması beklenmektedir. AB’ne adaylık sürecine kadar olumsuz olarak bakılan bu konuya, adaylık süreci ile birlikte farklı bir ivme kazandırılmıştır. Bu çerçevede, öncelikle kaynak ülkelerle, daha sonra da aşamalı olarak transit ve hedef ülkelerle geri kabul anlaşmaları imzalanması politikası güdülmektedir. Ülkemiz, kaynak ülke pozisyonunda olan İran, Pakistan, Bangladeş, Afganistan, Irak, Hindistan, Suriye, Çin H.C. ve Sri Lanka’ya, transit ve hedef ülke olan Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya’ya  2001 yılı başında geri kabul anlaşması teklif etmiştir.

 

Bunun üzerine,

–     Suriye ile yapılan görüşmeler sonucunda 10 Eylül 2001 tarihinde Geri Kabul Anlaşması, Yunanistan ile 8 Kasım 2001 tarihinde Geri Kabul Protokolü imzalanmıştır.

–     Bulgaristan ve Romanya ile müzakereler halen sürdürülmektedir. 

–     Irak ve Afganistan’ın mevcut siyasi yapısı itibariyle ilerleme sağlanamamıştır.

–     Bangladeş, bu anlaşmayı kabul edemeyeceğini belirtmişse de, Bangladeş’le görüşme kanalları açık tutulmaktadır.

–     İran, Pakistan, Hindistan, Sri Lanka, Çin H.C., henüz bir cevap alınamamıştır.  

–     Ayrıca, Ürdün, Rusya Federasyonu, Tunus, Özbekistan, Moğolistan, Mısır, Kırgızistan, İsrail, Gürcisten, Etyopya, Belarus, Sudan, Cezayir, Libya, Fas, Lübnan, Nijerya ve Kazakistan’a 2002 yılında geri kabul anlaşmaları teklif edilmiştir. 

 

08.11.2001 tarihinde  imzalanan “Yasadışı Göçmenlerin Geri Kabulüne İlişkin Protokol”, Bakanlar Kurulu’nun 12.03.2002 tarih ve 2002/3914 sayılı kararı ile onaylanarak 24.04.2002 tarih ve 24735 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bununla birlikte, söz konusu protokol henüz Hükümetimizce resmen onaylanmamışken, Ülkemizin de önemli ölçüde zarar gördüğü yasadışı göç sorununa karşı Yunanistan’la işbirliğinin somut bir göstergesi olarak, 2002 yılı başlarından itibaren tarafımızca tek taraflı uygulanmaya başlanmıştır.

 

            Ayrıca; ülkemizle Yunanistan arasında 1971 yılında imzalanmış, Hudut Olaylarının Halli ile İlgili Protokol mevcuttu. Ancak; Protokol’e kadar dahi Yunanistan’dan ülkemize mevcut mutabakata aykırı olarak atılan yasadışı göçmenlerin geri alınması ile ilgili olarak Türk sınır makamlarınca yapılan görüşme taleplerine dahi, Yunanistan tarafından hiç cevap verilmemek suretiyle olumsuz bir tutum sergilenmiştir.

 

            Ülkemiz, Türkiye’den kaçak olarak gitmiş olsalar dahi, yasadışı göçmenler ile ilgili olarak daima uluslararası hukuk ve ikili/çoklu anlaşmalara mutlak riayet etme niyetinde olmuş, bu anlayışın en somut göstergesi, Yunanistan’la yapılan geri kabul protokolü için de, yukarıda belirtildiği üzere, Hükümetimiz tarafından resmen onaylanmamış olmasına rağmen 2002 yılı başlarından itibaren tek taraflı olarak uygulanmış olmasıdır.

 

            Bununla birlikte; Yunan makamlarınca Protokol’e aykırı olarak gerçekleştirilen Türkiye’ye yasadışı göçmen atma olaylarından bazıları aşağıda belirtilmiştir:

 

1) 05.04.2002 tarihinde Muğla/Bodrum ilçesi Akyarlar Köyü sahilinde, Jandarma birimlerince Yunanistan’ın Kos Adası’ndan Yunan Sahil güvenlik botlarınca orta kara sularında denize bırakıldıktan sonra yüzerek karaya çıkan Eritre uyruklu 3  şahıs yakalanmış ve boğularak ölmüş olduğu anlaşılan bir ceset (Nijerya uyruklu 1 şahıs) bulunmuştur.

 

Söz konusu Afrikalı şahıslar olayla ilgili ifadelerinde;

 

Türkiye’ye pasaportlu olarak 2002 yılının ocak ayında geldiklerini, 3 Nisan 2002 günü bir tekne ile Kos Adasına geçtiklerini, Yunan polisi tarafından yakalanarak kimliklerine el konulduktan sonra karakola götürüldüklerini ve kötü muameleye maruz kaldıklarını,

Yunan makamlarından Türkiye’ye iade edilme veya Atina’ya götürülme taleplerine rağmen 05.04.2002 günü saat 01.00 sıralarında Atina’ya götürülme bahanesiyle Yunan Sahil Güvenlik botları tarafından kendilerine can yeleği giydirildiği ve açık denizde denize atıldıklarını beyan etmişlerdir.

 

Protokol’e aykırı şekilde denize bırakılmak suretiyle Türkiye kıyılarına atılan bu 3 yasadışı göçmen için Yunan makamlarına 3 kez talepte bulunulmasına rağmen olumsuz yanıt alınmıştır.

 

            2) 21/06/2002 tarihinde Muğla ilinde yakalanan 17 Somali uyruklu yasadışı göçmenin alınan ifadelerinde;

 

            Ülkelerinde mevcut savaş nedeniyle deniz yolu ile doğrudan Yunanistan’ın Rodos Adası’na geldikleri, burada Yunan makamlarınca yakalanmalarının ardından kısa bir süre göz altında tutulduktan sonra biri yeşil diğeri beyaz renkli iki gemi ile içerisinde,  Yunan askeri ve polisi olduklarını tahmin ettikleri silahlı ve sivil giyimli şahıslar nezaretinde ülkemiz kıyılarında kırsal bölgeye atıldıkları ve ardından Türk makamlarınca yakalandıklarını belirttikleri anlaşılmıştır.

 

Konu 17.05.2002 tarihli mesajımızla, Ankara’daki yabancı irtibat görevlileri ile yurt dışındaki irtibat görevlilerimize duyurulmuştur. 

 

3)Yunanistan’ın Ankara Büyükelçiliği’nden alınan ve 10.04.2002 tarihinde Türk Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen 26.03.2002 tarihli bir notada, Kos Adası Liman makamları tarafından, 10.04.2002 tarihinde 38 10,5 enlem ve 026 14, 07 E boylam koordinatlarında “METE” isimli ahşap bir teknenin tespit edildiği ve içerisinde sayısı belirlenemeyen yasadışı göçmen bulunduğu belirtilerek, tekne ve içindeki yasadışı göçmenlerin geri alınmasının istendiği ifade edilmiş,

Konuyla ilgili olarak çalışmalar hemen başlatılmış, METE isimli teknenin 11.04.2002 tarihinde Çeşme Jandarma TCJ-01 Bot Komutanlığı tarafından Çeşme-Ovacık Azmak Koyu mevkiinde, karada ise ticari yat ile bağlantılı 64 yasadışı göçmenin yakalandığı ve adı geçen yatın Çeşme Limanı içerisine çekilerek Çeşme Belediyesi görevlilerine yeddi-emin olarak teslim edildiği ve yat üzerinde yakalanan personelinin Çeşme Cumhuriyet Başsavcılığı’na, yasadışı göçmenlerin ise Çeşme Emniyet Müdürlüğü’ne sevk edildikleri, Kaptan Ahmet METE’nin tutuklanarak cezaevine konduğu, diğer personelin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı bildirilmiştir.

 

Görüleceği üzere; söz konusu teknenin Yunan Sahil Güvenlik birimlerince karasularımız çıkışında durdurularak Türk karasularına geri dönmeye zorlandığı; ancak, ilgili birimlerimizle temasa geçilerek teslim edildiği ya da gözlem altına alındığına ilişkin bir bulgunun bulunmadığı, yapılan araştırmalar neticesinde tespit edilmiştir

 

Bunun yanı sıra; Yunan makamlarınca teknenin geri alınmasına dair diplomatik kanaldan yapılan talepte dahi, Yunanistan notası üzerindeki tarihi 26.03.2002 olmasına rağmen, olayın 10.04.2002 günü tespit edildiğinden bahisle diplomatik girişimin ancak 11.04.2002 günü yapılması, bu mizansenin daha önceden hazırlandığı ve METE isimli tekne kullanılarak, farklı yollarla doğrudan Yunanistan’a gelmiş olan 3.ülke uyruklu yasadışı göçmenlerin Türkiye’ye gönderilmiş olduğu değerlendirilmektedir.

4) Yunan makamlarınca yapılan 10.06.2002 tarih ve 4666/3-437278 sayılı geri kabul talebine göre, İsmail YİĞİT adlı bir Türk göçmen kaçakçısı tarafından organize edildiği ifade edilen bir olayda, büyük olasılıkla, doğrudan Yunanistan’a gelmiş Burundi uyruklu 3, Somali uyruklu 2, Sierra Leone uyruklu 2, Ruanda uyruklu 2, Kongo uyruklu 1 ve Eritre uyruklu 1 olmak üzere, toplam 11 Afrikalı yasadışı göçmenin Protokol kapsamında geri kabulünün talep edilmesi üzerine, söz konusu Türk yasadışı göç organizatörü ile birlikte Afrika ülkeleri uyruklu değil, Afgan uyruklu 16 yasadışı göçmenin yakalandığı Yunanistan İnterpolü kanalıyla edinilen bilgilerden anlaşılmıştır.

Görülmektedir ki; tarafımızdan karşı ülke makamlarının Protokolün uygulanmasındaki iyi niyetlerinin tespitine yönelik olarak yapılan araştırmalar sonucunda; karşı ülke irtibat noktası olan Yunanistan Kamu Düzeni Bakanlığı yetkilileri ile Yunanistan İnterpolü yetkililerinin aynı olay için farklı bilgi gönderdiği tespit edilmiştir.

 

Diğer yandan, bugüne kadar Yunanistan’dan Türkiye’ye yasadışı yollardan geçen değişik uyruklardan toplam 386 yasadışı göçmen için Yunan makamlarına geri kabul talebimiz iletilmiş ve bunlardan 342 tanesi için “RED” cevabı alınmış, 44 yasadışı göçmeni kapsayan 3 talebimize ise henüz cevap alınamamıştır.

Bütün bunlara rağmen, Türkiye’nin bu Protokolü uygulamaktaki iyi niyetinin bir sonucu olarak;

  1. 16-17 Ekim 2002 tarihlerinde Ankara’da Türk ve Yunan heyetleri arasında Protokolün işleyişi ve sorunlarla ilgili bir toplantı yapılmış ve bu toplantı sonucunda;

Türk tarafının iyi niyetinin bir işareti olarak yine, 22 ve 24 Ekim 2002 tarihlerinde 109 ve 1145 kişilik 2 ayrı grup halinde toplam 254 yasadışı göçmenin geri alınması kararlaştırılmış ve geri kabulleri gerçekleştirilmiştir.

 

  1.  29.10.2002 tarihinde Yunanistan Kamu Düzeni Bakanlığı’nca Irak uyrklu 270 ve İran uyruklu 65 olmak üzere toplam 335 yasadışı göçmenin protokol kapsamında geri alınması talep edilmesi üzerine, bu talep uygun bulunarak 12, 14 ve 19 Kasım tarihlerinde geri alınmaları hususunda gerekli düzenlemeler yapılmıştır.
  2. Geri Kabul Protokolünün Yunanistan tarafından onaylanmasından önce, Türkiye ile Yunanistan arasındaki Hudut Olaylarının Halli Hakkında 1971 Protokolü hükümleri uygulanmış ve 68 yasadışı göçmen kabul edilmiştir. Protokol, henüz Yunan tarafınca onaylanmamış ve Parlamentomuzca onaylanmış iken 58 yasadışı göçmenin alınacağı bildirilmiş, 3.ülke uyruklu 19 yasadışı göçmenin kabulü sağlanmıştır. Protokolün Yunan Hükümetince onaylanmasının ardından da 79 yasadışı göçmenin kabul edileceği bildirilmiş, 21 yasadışı göçmenin geri kabulü gerçekleşmiştir.

 

Sürecek…