Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

ÖVGÜ MÜ, SÖVGÜ MÜ?

 

 

 

Kemal ÇELEBİ

Emekli Emniyet Müdürü

 

1983-1985 yıllarında 2 yıl 1 ay Artvin, 1987-1989 yıllarında da 2 yıl 2 ay Erzurum İl Emniyet Müdürlüğü görevini deruhte ettim. 1985-1987 yıllarında 2 yıl, 1989-2003 yıllarında 13 yıl olmak üzere toplam 15 yıl Polis Teftiş Kurulunda Polis Başmüfettişi olarak görev yaptım. Başmüfettişlik döneminde hiç sıkılmadan, isteyerek ve severek hizmet verdim. Gerek mesleki tecrübem ve gerekse meslekteki kıdemim nedeniyle verilen görevleri bihakkın, tarafsız ve zorlanmadan ifa ettim. Yerine göre hoşgörülü oldum, bazen katı tutumlu telakki edildim, hizmetin özelliğini dikkate alarak mümkün oldukça olaylara yüzeysel bakıp, fazla eşelemeden pratik çözüm yoluna gittim.

Değişik başkanlarla çalıştım, uyumlu oldum, birçok arkadaşlarla müşterek görev ifa ettim, herhangi bir uyuşmazlık yaşamadım. Daima çıkan talep, teklif ve fırsatlarda başmüfettişliği, özel statülü iller dışındaki İl Emniyet Müdürlükleri ile Daire Başkanlıklarına tercih ettim.

Hizmet ifasında zorlandığım anlar oldu, üzüldüğüm zamanlar oldu, ama çoğunlukla haz duyarak çalıştım. Grup başkanı olarak gittiğim gerek teftiş ve gerekse soruşturma görevlerinde mesai arkadaşlarımla uyumlu çalıştım. Hiçbir arkadaşın ne şikayetini, ne de bir serzenişini duymadım ve de muhatap olmadım.

Gittiğim görev mahallerinde yerel görevlilerle mevzuat çerçevesinde uyum sağlayarak karşılıklı anlayış içinde görev yapmaya aşırı özen gösterdiğim gibi beraberimdeki arkadaşlarımın da bu hususa riayetlerine aşırı titizlik gösterdim.

Bilhassa teftişlerde tenkit ve kusur bulmayı itiyat yerine, yerinde eğitici olmayı şiar edindim. Yerinde hata ve eksiklik tespit edip görevlileri ikaz ettim, yerli yersiz kusurları rapora yazmadım. Uzun yılların verdiği deneyimler sonucu, nerelerde hata olabileceği tahminle anında bularak yerinde ikazlarım çok etkili olduğundan birimlerin çok duyarlı olduklarını memnuniyetle gördüm.

Polis Akademisinde uzun yıllar öğretmenlik yapmanın verdiği tecrübeden istifade ederek karşıma dizdiğim 20-30 personele değişik mesleki sorular sorar mesleki bilgilerini gerçek anlamıyla ölçer, değerlendirir, rapora geçerdim. İlk sorduğum birim tüm il ve ilçe birimlerine sorulan soruları bildirir, bir anda tüm il birimleri personeli mesleki bilgilerini pekiştirmiş olurdu. Şu kadar ki Genel Müdürlükten gönderilen hizmet içi programlarının uygulamasından kat ve kat fazla etkili olduğuna şahit olmuşumdur.

Kim ne derse desin, her şeye rağmen müfettişin adı da, yüzü de soşuk oluyor. Ne kadar tanıdık olursa olsun müfettişe güvenmiyor ve mümkün olduğunca uzak duruyor. Bu birçok görevde beni üzmüştür. Konuşacak kimse bulamadığım yerlerde olmuştur.

Bilhassa teftiş için gittiğim illerde İl Emniyet Müdürleri uygun göreceği birim amirlerinin iştirakiyle yemek organize eder ve ilk tanışmayı sağlarlardı. Ben kendilerine misafir olarak bir yemeklerini severek yediğimi, müteakip yemeklerini borç olarak telakki edeceğimi ve karşılık vereceğimi hatırlatırdım.

İlçe ve merkez karakollarının teftişinde bazen birim amirlerini aşırı heyecanlı ve telaşlı gördüğümde sadece onları rahatlatmak bakımından onlara misafir olduğumu, öğlen yemeğini kendileriyle yiyeceğimi, ancak yemeğin mevsim şartlarına uygun kavun, karpuz, domates, peynir vs. gibi piknikvari olmasını söylerdim ve rahatladıklarını görürdüm.

Bu uzun girişgahtan sonra konuya giriyorum. 2 arkadaşımlar bir ilin teftişine gitmiştik. İlçe teftişleri bitmiş, müdüriyet şube ve birimleri de teftiş edildikten sonra sıra merkez karakol teftişine gelmişti. 2 arkadaşa karakolları taksim etmiş ve bende son olarak sakin bir mıntıka karakoluna gitmiştim. Karakol bağlık ve bahçelik bir mıntıkada kurulu, mıntıkasında birkaç bakkal ve manav ile 2 kenar kıraathane mevcut.Karakol binasıda konuma müsait tek katlı köy evi gibi bir bina. Ancak temiz ve bakımlı.

Gelişimde güzel bir tekmil verildi. Her şey yerli yerinde, temiz ve bakımlı. Ancak başkomiseri bir türlü oturtturamıyorum, daima ayakta ve dizlerinin titrediğini görüyorum. Bir mana veremedim, rahatlatmak için “Başkomiserim, ne kadar temiz ve düzenli karakol, personelde temiz kıyafetli, inşallah hizmet ve dökümanlar da düzenli olur. Bak hele,maltepe sigarasıda hazır, bravo bu sigarayı içtiğimi nerden bildiniz? Size misafirim, öğlen bir karpuz, biraz kaşar ve lavaş ekmeği yedirirseniz, hep beraber yersek bundan alası can sağlığı” dedim. Hemen etkisin gösterdi ve rahatladığını gördüm.

Öğlen mütevazi yemeğimizi yedik, saat 16.00 sıralarında 3 sayfalık raporu kendisine teslim ettim, okumasını söyledim, dikkatlice okudu ve ayağı kalkarak hazırola geçerek, yine dizleri titrer bir şekilde “ Sayın Müfettişim, teveccühünüz, layık olmadığımız bir rapor yazmışsınız, çok teşekkür ediyorum, ancak bir hissiyatımı söylemek istiyorum ama kızarsınız diye çekiniyorum.” Dedi. Bende söylemesini, her halükarda kızmayacağım teminatını verince bir iki yutkundu ve cesaretini toplayarak “Efendim İlimizde bulunduğunuz süre içinde, gittiğiniz birimlerinden soruyoruz ve takip ediyoruz, …….. müdürüm ile ……….. müdürümün gittiği birimler onların çok güler yüzlü ve mülayim olduklarını, sizin ise her hatayı bulup, yüzünüz asık yetkilileri azarladığınız söylerlerdi. Onun için 3 gecedir gece namazlarına kalkıp, namaz kılarak hep Allah’a dua ettim, diğer iki müfettişin gelmesini, sizi bana göndermemesini diledim. Sabah sizi görünce Allah’ın dualarımı kabul etmediğini, beni sevmediğine inandım ve üzüldüm. Ancak davranışlarınızı görüp raporunuzu okuduktan sonra yanıldığımı anladım, bilakis Allah’ın beni sevdiğini ve dualarımın kabul gördüğüne inandım. Çok mutluyum” dedi.

Adama şapşal şapşal baka kaldım. Bu laflarıyla bana övgü mü yağdırdı yoksa davranışlarımla meymenetsiz bir kişi olduğumu mu ifade etmek istedi hala düşünür dururum, adamın dilinin altında ÖVGÜ MÜ yatıyor yoksa SÖVGÜ MÜ?