Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

NEDEN POLİS OLMAK İSTEDİM? (İLK DEVRİYE GÖREVİM)


Dr.Kemal SARIDAĞLI

                                                                                                                  1.Sınıf Emniyet Müdürü

                                                                                                           APK Uzmanı

Başkentimiz Ankara ilinin Şereflikoçhisar ilçesinde 1943 yılında doğdum. İlk ve ortaokulu bu şirin Anadolu kasabasında okudum. Ortaokul yıllarımdayken, birçoğumuzun ailesi gibi çiftçilikle meşgul bir ailenin ortanca oğluydum. Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntıları her aile gibi bizzat yaşadığımızıdan daha o yıllarda kabuğumu kırmak ve devlet memuru olarak çalışmak istiyordum.        

Ortaokul yıllarımda oldukça zayıf ama bir o kadar hareketli, ekmeğini topraktan kazanan her Anadolu insanı gibi hırslı bir kişiliğe sahiptim. Hiç unutmam o yıllarda okula giderken ilk önceleri çarık daha sonraları ise “soğuk kuyu” denilen lastik ayakkabı giyer, yazın sıcaktan yanan ayaklarla, kışın ise çamurlara bata çıka ve lastik ayakkabılarımızın çamurda batıp kalmasından korkarak okula giderdik. Okuma isteği ve yaşımız gereği bütün bu zorlukları bir oyunmuş gibi algılar, bütün çetin şartlara rağmen okul ve öğretmenlerimizden vazgeçmeyi hiç düşünmezdik.

Bir ilkbahar günü hayatımızda çok önemli bir yere sahip olan öğretmenimiz, ilçemize Vali Beyin geleceğini ve bizim okul olarak Vali Beyi karşılayacağımızı söyleyerek, daha önce bayramlarda ve törenlerde olduğu gibi elimize bayraklar verip, karşılama anında bu bayrakları sallayarak Valimizi selamlamamızı öğütledi.

O gün Şereflikoçhisar ilçemiz bir bayram günü gibi Vali Beyi karşılamaya hazırlanmış, bütün ilçe bayraklarla süslenmiş, büyük bir heyecanla valimizin gelişini bekliyorduk. Nihayet beklenen an geldi. Vali Beyin makam aracı gözüktüğünde meydanda toplanan herkes valiyi görmeyi arzularken benim daha çok dikkatimi çeken valiye eskortluk görevi yapan resmi polis aracı ve içindeki polislerdi. Vali meydanda halkı selamlarken ben sadece o an için anlam veremediğim duygularla resmi polisleri izliyordum. Özellikle uzun boylu ve gözünde güneş gözlüğü bulunan Polis, görünümüyle benim dikkatimi çekmişti. Bugün gibi hatırımda üniformalı ve belinde silahı, ellerinde beyaz eldiven, başında beyaz şapkası, ayağında pırıl pırıl boyalı iskarpin ayakkabıları, ütülü pantolon ve ceketi, beyaz gömleği, kendinden emin vakur ve disiplinli hareketleri ile beni büyülemişti.

Ortaokulu bitirdikten sonra, liseyi okumak istiyordum. Babam benim bu okuma hırsımı anlayışla karşılıyor ancak ilçede lise olmadığı için beni Ankara’ya göndermesi gerektiği gerçeği onu düşündürüyordu. Fakat araya giren aile büyüklerimiz babamı ikna ettiler ve bir sonbahar günü ilk kez ailemden ve ilçemizden ayrılarak Ankara’ya geldim. Ankara’yı ilk kez görüyordum, çok büyük bir şehirdi benim için. Ama ilçeye geri dönemezdim, liseyi bitirip diplomamı alacak ve gururla dönecektim evime. Okul masrafları ailemin tamin ettiğinden çok daha fazla olduğu için ailem bana para göndermekte zorlanıyor hatta bazen gönderemiyorlardı. Onları daha fazla zorlamamak için çalışmaya karar verdim. Ama okulu bırakmayacaktım. Hem okuyacak hem de çalışacaktım. Günlerce iş aradım, Ankara’nın arka ve soğuk sokaklarında. Bütün uğraşlarıma rağmen iş bulamıyordum, param da umutlarım da gittikçe tükeniyordu. Sonunda okulda sınıf arkadaşımın durumumu babasına anlatması ve o arkadaşımın babasının bir tanıdığı vasıtasıyla bir avukatın yanında yarım günlük iş bulmuştum. Gündüzleri öğlene kadar okula devam ediyor öğleden sonra ise o avukatın yazıhanesini temizliyordum. Ayrıca avukatın diğer basit işlerini de takip ediyordum. Durumumu anlayışla karşılayan o kişi bana Ankara gibi büyük bir şehirde hem babalık hem de arkadaşlık ediyordu.

Lise son sınıfa geldiğimde ailevi ve maddi sorunlar sebebiyle okulu bırakmak ve askere gitmek zorunda kaldım. 24 ay Kars İli Sarıkamış İlçesinde vatani görevimi yapıp teskere aldıktan sonra memleketime döndüm. Bir an önce kendime bir iş bulmak ve gerçek hayata atılmak zorundaydım. Kısa bir iş arama sürecinden sonra Polislik sınavlarının açıldığını öğrendim. Çocukluğumdan bu yana derin bir sevgi beslediğim bu mesleğe girmek ve ortaokul yıllarımda gördüğüm, görünüşüyle beni çok etkilemiş olan O Polis gibi olmak istiyordum.

Bir dizi resmi işlem ve sınavdan sonra Ankara Emniyet Müdürlüğünde düzenlenen kursu başarı ile bitirerek aynı yıl yani 1968 yılında yine Ankara Emniyet Müdürlüğü Gülveren Polis Karakoluna atandım.

Büyük bir heyecanla Karakola gittim. Karakolun önünde büyük bir kalabalık görünce heyecanım biraz da meraka dönüştü. Karakoldan içeri girdiğimde daha sonra karakolun mukayyiti olduğunu öğrendiğim yaşlıca bir polis memuru karşıladı beni. Kendimi tanıttım ve bu karakola atandığımı söyledim. Elimdeki evrakları bir çırpıda alarak okudu. Bana dönerek; 

-“Bak kardeşim! Polisliğin okulu karakoldur. Karakolun ise en önemli görevi devriye gezerek mıntıkayı öğrenmektir. Bu yüzden şu görmüş olduğun önümüzde ki caddenin sonuna kadar devriye görevlisi olarak gezmeni istiyorum, Karakoldaki ilk görevin devriyedir.” Dedi. 

Ben o yaşlıca Polisin talimatı üzerine devriye görevimi ifa etmek üzere mıntıkaya çıktım. Caddeyi baştan başa dolaşmak kısa bir zamanımı aldı. Bu yüzden tekrar karakola geri döndüm. Aynı memura caddeyi dolaştığımı ve devriye görevimi ifa ettiğimi söylemem üzerine, bu sefer de bana hitaben aynı memur; 

-“Şimdi de caddenin ters istikametine doğru aynı görevi yapınız” dedi. Bunun üzerine ben caddenin diğer bölümünü de dolaşıp tekrar karakola geri döndüm. Aynı Polis memuru beni tekrar karşısında görünce, şaşırmış bir yüz ifadesiyle bana bakarak;

-“Mesleğinin ilk günü olan bugün ve ilk görevin olan devriye görevini başarıyla bitirdiğinden dolayı teşekkür ediyorum. Şimdi istirahata ayrılabilirsiniz.” Dedi.