Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Konuğumuz ULUSAL AYDINLIK

 

 

 

Yekta Güngör ÖZDEN

Anasaya Mahkemesi Önceki Başkanlarından

 

Ulusal Kurtuluş Savaşı utkusunu siyasal, ekonomik, hukuksal atılımlarla dokuyan Büyük Atatürk, amaçladığı çağdaşlaşma olgusuyla ulusal şamamızın düzeyini her yönden yüceltmeyi öngörmüştü. Bu nedenle öncüsü ve önderi olduğu Türk Devrimi’yle Türkiye aydınlanmasını gerçekleştirmeye koyulmuştu. Atatürk ilkeleri adını verdiğimiz değerler dizgesiyle kazandırdıkları “Türkiye Mucizesi” olarak tanımlanabilir. Her alanda tam bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik ve uygarlık temelinde yüceliş ve yükseliş. Yoktan var ettiği, ölüm-kalım savaşı vererek demokrasinin yönetimde uygulaması olan cumhuriyetle gönendirdiği insanımızı kul-kölelikten kişilikli bireyliğe, ümmet düzenindeki toplumu da ulus yapısına kavuşturarak gerçek halk demokrasisini kurdu. Bilgiye, bilime, insanlığa verdiği değeri her alandaki atılımlarla kanıtladı. Özellikle düşünce ve inanç özgürlüğünün güvencesi lâiklikle toplumsal barışı, bu yolla da ulusal dayanışmayı sağladı. Gerçek ve sonsuz aydınlık aklı ve bilimi yol gösterici sayan anlayıştadır.

İnanç sömürüsüyle desteklenen halk dalkavukluğunun başladığı biçimsel demokrasi uygulamasında 1950’den sonra hızlanan bölücü ve yıkıcı girişimler Çorum, Kahramanmaraş, Sivas olaylarıyla tırmandı. Şeriat düzeni özleyenlerin neden olduğu kıyımlar, insanlık dışı olaylar yurt severlerin yüreklerini yaktı. Son aylarda Batı kaynaklı Sevr’i yenileme, Türkiye’yi yıpratma ve kuşatma çabaları “Sözde Ermeni Soykırım Tasarısı” ile AB üyeliği sürecinde Kıbrıs, Ege ve Kürtleri azınlık kılma oyunlarıyla sürmektedir. Kürt kökenli yurttaşlarımız çoğunluğun öğesi olmalarına karşın ileride Türkiye’yi bölenin bir evresi olarak azınlık yapılmak istenmekte, bunun için de kışkırtılmaktadır. PKK terör örgütü sanki Kürtçe eğitim ve yayın için cinayetlere kalkışmış gibi bu isteklere ağırlık verilmekte, AB yetkililerince tanınma biçiminde uygulamalara girilmekte ve siyasallaşması için ayrıcalıklı işlemlere bağlı tutulmaktadır. Bu olumsuzlukları yeterince karşılayıp yanıtlamakta bocalayan iktidar ortakları ekonomik alandaki başarısızlıklarını gerçek dışı açıklamalar ve rakam oyunlarıyla örtmeye çalışırken Batı’dan yardım istemekte de sakınca görmemektedir. Başarı ve yardım zorunluluğu birbiriyle çelişmektedir. Kimi yolsuzlukların üzerine gidilirken asıl tehlike olan irtica konusunda tüm uyarılara ilgisiz kalınarak duraksama ötesi bir tutuluk gözlenmektedir. Bu, bir tür koruma ve kollamadır.

Öbür yanda aydınlar bölünmüş, kimilerinin birbirine karşı tutumları üzüntü ve endişe yaratmıştır. Atatürk karşıtlarıyla sahte Atatürkçüler, numaracı dönekler, eski faşist yeni şeriat destekçileri, çıkarcılar, partilerini ve kişisel konumlarını devletten üstün tutan aymazlar, sözde ilerici ve sözde demokratlar, inanç sömürücüsü din düşmanları alanı boş bulmuşlardır. Geleceği gözeterek yerleşip yerleştirildikleri medya birimlerinden düzenli bir saldırıyı başlatmışlardır. İnsan hakları ve demokrasi sözünü ederek bu kavram ve kurumları zarar veren düzenbazlara her yerde rastlanmaktadır. Atatürk’ün lâik cumhuriyetini sosyal bir hukuk devleti olarak güçlendirip yaşatmanın demokrasiyi her alanda yaşama geçirmek olduğunu unutan bilinçsizler ulusal kimliklerini de yadsımaktadır. Aydınlık, yurttaş niteliğini en çağdaş, en iyi düzeye getirmektedir. Eğitim, her sorunun kaynağıdır.

Ekonomik sorunlarla, hukuksuzluklarla, yolsuzluklara sarsılan toplumun dayanağı Atatürk ilkelerinde, Atatürkçülüktedir. Patrona isyanı, 31 Mart Derviş Vahdeti olayı, Ulusal Kurtuluş Savaşı sürecindeki karşıtlıklar, Şeyh Sait İsyanı, Menemen-Kubilây Olayı, Dersim İsyanı, said-i kürdî yakınlıkları, Çorum, Kahramanmaraş, Sivas olayları ile Hizbullah, İbda-Ca, Kudüs ve Vahdet örgütleriyle daha niceleri inancın, Allah ve dinin ne olduğunu bilmeyenlerle bu değerleri kötüye kullanmaların sapkınlıklarıdır.

Ülkemizin ortamını, koşullarını, Devletimizin yeniliğini, yüzyıllardır çektiklerimizi, Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerdeki yaşamı unutup Türkiye’mizi karalayıp kötüleyenler Cumhuriyetle kazandıklarımıza yaraşır olmayanlardır. Demokrasisiyle diktatörlükler, lâikliğiyle dinci rejimler için kötü örnek olan Türkiyemiz, dünyada müslümanlığın en iyi yaşandığı,müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeler içinde demokrasinin en az kötü durumda olduğu bir doğa müzesidir.

Sorunlarımızı yabancıların siyasal oyunlarıyla, yalanlarıyla, bağımsızlığımızı gölgeleyen yardımlarıyla değil, birbirimize inanarak, güvenerek, karşılıklı sevgi ve saygıyla, çalışmakla, Atatürk ilkelerine ödünsüz sahip çıkmakla çözeceğiz. Bu umut ve inancı yitirirsek geleceğimiz karanlıktır. Ulusal varlığımızı ulusal değerlerimize gölge düşürmeden koruyabiliriz. Gerçek aydınlık, soylu ve onurlu yaşam Atatürk’ün aydınlığıdır. Kimlerin ne olduklarını ibretle izlerken bu kanıyı paylaşanların giderek arttığını görmek gücümüzü artırmaktadır. Bu yolda çalışan kişilere ve kuruluşlara yardımcı olmak insanlık ve yurttaşlık görevi bilinmelidir.