Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Kamu Düzeni ve İdari Kolluk

 image002

Birlikte yaşayan topluluklar, ortak yaşamlarını sürdürebilmek için belli bir düzene ve disipline gereksinim gösterirler. Bu nedenle, ilkellik ve gelişmişlik ayrımı yapılmaksızın yönetenlerin birinci ve yaygın görevi toplum düzenini (kamu düzenini) korumak ve böylece bireylerin ve toplulukların güvenlik ve huzur içinde yaşamalarını sağlamaktır.

Kamu düzeni kamu yararı düşüncesi ile konulmuş özel hukuk düzenidir. Bu kavramının kesin olarak tanımlanması ve sınırlandırılması mümkün olmamakla birlikte; toplumsal yaşamın gerekli kıldığı zorunlu temel kurallar olarak ifade edilebilir. İçeriği siyasal rejimlere, ülkelere, bölgelere, zamana ve somut durumlara göre değişmekle birlikte, bazı temel öğeleri vardır. Bunların başlıcaları; toplumu oluşturan bireylerin mal ve canlarının korunması demek olan Kamu Güvenliği, toplumun salgın hastalıklara ve sağlığa zarar verici etkenlere karşı korunması anlamına gelen Kamu Sağlığı ve toplumda asayişin sağlanması ve korunmasının gereğini anlatan Kamu Huzuru gibi kavramlardır.

Yönetenlerin, kamu düzenini korumak ve sağlamak için giriştiği tüm faaliyetlere kolluk faaliyetleri denilmektedir. Yönetenler, kolluk faaliyetleri ile bireylerin ve topluluklarının toplum içindeki tutum ve davranışlarını, uğraş ve faaliyetlerini denetlemekte ve onların temel hak ve özgürlüklerini gerektiğinde sınırlayabilmektedir. Bir başka anlatımla yönetenler kamu düzenini; bireylere ve topluluklarına yönelik birtakım emir ve yasaklar vazederek ve onları da kolluk marifetiyle uygulayarak sağlamaktadır. Bu nedenle kolluk faaliyetleri; bireyler ve topluluklar ile idareyi, temel hak ve özgürlükler konusunda karşı karşıya getiren bir idari faaliyet türüdür.

Demokratik ülkelerde bireylerin temel hak ve özgürlükleri anayasal güvence altındadır. Anayasa’nın güvencesi altında bulunan temel hak ve özgürlükler ancak, bireylerin temsilcilerinden oluşan yasama organının yapacağı kanunlarla sınırlanabilir.

Örneğin toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını, basın hak ve özgürlüklerini, kamu düzeninin korunması ve sağlanması için sınırlayan pek çok kanun vardır ki, bu kanunlara kolluk kanunları denilmektedir. İşte idare; bu kolluk kanunlarının genel ve objektif biçimde koyduğu kuralları, idari kararlarla belli ve somut durumlara ve kişilere uygulamak suretiyle, kolluk faaliyetlerinde bulunmakta ve kamu düzenini koruyup sağlamaktadır.

Sosyal ve genel düzenle ilgili kanun, nizam ve emirleri; anayasal güvence altında bulunan temel hak ve özgürlüklere zarar vermeden, görev ve yetki sınırları içinde, idari talimatlarla uygulayan, suçu oluşundan evvel önleyici tedbirler alan kolluğa İdari Kolluk denir.

İdari kolluğun en belirgin özelliği, suçu önleyici nitelikte çalışmasıdır. İdare, kanunların suç saydığı fiillerin oluşmaması için önceden bazı önlemler alır ve uygular, emir ve yasaklar koyar, gerektiğinde kuvvet kullanarak bu faaliyetleri engeller. Eğer olmuşsa devamına mani olucu tedbirler alır. Bu faaliyetleri ile; kamu düzenini sağlamış olur ve düzenin devamlı olmasını temin eder. İdari kolluk, kural olarak suçluları izleyici, delilleri toplayıcı değil, düzenleyici, önleyici ve durdurucudur.

İdari kolluk, idari emirlerin uygulanmasına yönelik müdahalelerinde; anayasa ve yasalarla desteklenen, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan insan hak ve özgürlüklerine saygılı davranmak, kabul edilebilir müdahale usul ve tekniklerini kullanmak, müdahalenin şiddetinin “karşıdan gelen güç oranında ve onu engellemeye yetecek seviyede” olmasına özen göstermek zorundadır.

Son olaylar değerlendirildiğinde; hizmetin yoğunluğu nedeni ile motivasyonları bozulmuş, moral seviyeleri düşük, yorgun ve ekonomik darboğazda olan polisin, toplumsal olaylara müdahalede toleranslı, insancıl ve kurallar içinde müdahalelerde bulunma olasılığın, travmanın şiddetine göre olumsuzlaşacağının, başta mülki idare amirleri olmak üzere diğer üst düzey yetkililerce bilinmesi gerekmektedir. Bu olumsuzlukların izlenerek; görev personelinin rehabilitasyonunu sağlayacak önlemlerin öncesinden alınması, hizmetin olmazsa olmazlarından olduğu gerçeğine uygun hareket edilmesi düşünülmelidir.

Olağanüstü durumlarda mahalli kolluğa, diğer illerden takviye olarak gönderilen personelin iaşe, ibade ve konaklama standartlarının düşük olması, ilgisizlik ve yeteri kadar dinlenme ve rehabilitasyon imkanı yaratılamaması gibi olumsuzluklara, ailelerinden ayrı kalışın verdiği üzüntü ve tedirginlik de eklenince; topluluklardan gördükleri ufak bir tahrik, müdahale personeli üzerinde ciddi hınç hareketine dönüşebilmektedir. Bu ise devlet görevlisine yakışmayacak müdahale usullerinin oluşmasına katkı vermektedir. Üst amirler, birlikte hizmet verdikleri personellerini bu açıdan gözlem altında tutmalı ve karşı önlemleri de mutlaka almalıdır.

Toplumsal olaya müdahalede görevli personel genelde, üst amirlerinin yakın takibinden uzak, topluluğa daha yakın noktalarda konuşlanırlar. Gelişmeler, muhabere cihazları ile teati edilir. Beklenmedik gelişmelerde zaman zaman, yetkili amire ulaşmakta güçlük çekilir. Bu nedenle de görev inisiyatifi, topluluğa en yakın tim amirine geçer. Ancak, tim amirini “zor kullanım emri” verme durumunda bırakmanın, sorumluluktan kaçan, zayıf bir yönetim anlayışı olduğunu unutmamak gerekir.

Zor kullanma emrinin, yasaların emrettiği şartlara uygun olarak yetkili amirlerce verilmesi toplumsal olaya müdahalenin en önemli unsurudur. Yetkilendirilmiş kolluk amiri zor kullanma emirlerini, mülki idare amiri adına verir.

Olayların içinde sosyal yaşamdan veya hizmetin ağırlığından kaynaklanan psikolojik sıkıntılar yaşayabilecek olan tim amirlerinin ve zaman zaman da ellerinde zor kullanım aracı bulunan polis memurlarının,  “ zor kullanma kararı”  verme durumunda bırakılmalarının isabet derecesi takdir edilebilir. “Gecikmesinde sakınca olan haller” şartının istisnai durumlarda kullanılması, “zor kullanımı” emirlerinin her kademesinde üst düzey yetkililerin bulunması; hizmetin anayasa, yasa ve uluslararası hukuk kurallarına uygun yapılmasına katkıda bulunacaktır.

Zor kullanma; kanunsuz toplu hareket haline gelen bir toplumsal olayın; etkisiz hale getirilmesi veya önlenmesi veya dağıtılması için, toplu hareketin niteliğine veya dağıtma sırasında meydana gelen cebir, şiddet, saldırı veya direnişin derecesine ve gereğine göre kademeli şekilde artan ölçüde bedeni kuvvet, maddi güç ve silah kullanılması halini,

Silah ve araç ise;  cop, sis ve gaz bombaları, tabanca, makinalı tabanca, tüfek, gaz ve bomba tüfeği, dürbünlü tüfek ve benzeri vurucu, önleyici etkisiz hale getirici savunmaya elverişli aletleri, gaz, boyalı veya boyasız tazyikli su püskürten zırhlı veya zırhsız araçları, helikopterleri ve uçakları kapsamaktadır.

Toplumsal olaylara müdahalede kullanılacak silahların kullanım emrinin; yeterli eğitim almadan, bilinçsiz, kin veya nefret unsurlarından birinin etkisi altında verilmesi durumunda, müdahale edilen topluluğun beden ve ruh sağlığını olumsuz yönden etkileyeceği kaçınılmazdır.

Polis Çevik kuvvet yönetmeliğine göre kademeli ve artan bir şekilde kullanılacak “zor kullanma yetkisinin” , artan her kademesinde mülki idare amirinin veya yetkilendirdiği kolluk amirinin müdahil olması gerektiği düşünülmelidir. Görev personelinin de; bu toplumun içinden geldiğini ve onun ayrılmaz bir parçası olduğunu unutmaması ve her şeye rağmen sakin, sağduyulu ve kurallar içinde görevini ifaya çalışması gerekir.   

Zor kullanma araçlarını kullanacak personelin, görevin hassasiyeti ve kullanılabilecek silahların etkinliğini göz önünde bulundurularak; iyi eğitilmiş, olayları yorumlama kabiliyeti yüksek, tahriklerden etkilenmeyecek kadar tecrübeli ve sakin, yetkili amirden emir almadan kullanmayacak kadar itaatli olması ve kullanım hatası yapmaması için de önceden uyarılmış olması zorunluluktur.

Toplumsal olaya müdahalede kullanılabilecek silahlar ve yaşanmış gerçekler göz önüne alınırsa; eğitim ve emir eksikliği sonucu oluşabilecek taksirli bir fiilin, görevli personeli zor durumda bırakacağı ortadadır. Kolluk amirinin öncelikli görevi, emrindeki personeli koruyup kollamaktır.

Toplumsal olaylara müdahale, “olağan üstü hal” uygulamalarına dönüşmemelidir. Bu nedenle de, toplumsal olaylara müdahalede görevlendirilen kolluğun silah ve teçhizatının toplum sağlığı, kişi hak özgürlükleri ve görev personelinin istem dışı mağduriyetlerinin önlenmesi açısından yeniden gündeme getirilmesi ve tasnife tabi tutulmasının, önem arz ettiğini düşünüyoruz.