Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

GERÇEKTEN DE CENNETTİR GÜZEL TÜRKİYEM

 

 

Kemal ÇELEBİ[*]

 

            Bazı tipler var, bir yabancı ülke görürler, sabah akşam övgüyle anlatır dururlar, güzel Türkiye’de yaşarlar, anlatacak kadar görüp gezmezler. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere her ülkenin takdire değer yer ve yanlarına karşılık olumsuz izlenimlere müsait yer ve hususları da vardır. Yeter ki hep olumlu yönleri görüp bellemeye şartlanmamış olunsun.

            Uzak Doğu ve Amerika dışında birçok ülke gördüm, her gördüğüm ülkede güzel Türkiye’mi özletecek, aratacak duygulara kapıldım. Hayranlık ve takdir duyguları yanında olumsuzlukları da görmemezlik edemedim. Türkiye’de ise ne mutlu bana ki 81 ili (30 küsuru ilçeleri ile birlikte) görmek ve gezmek nasip oldu. Bir Polis Akademisi Öğrencisi seyyahlar konusunun konuşulduğu sınıfta hocasına “Osmanlılarda Evliya Çelebi, Katip Çelebi, günümüz de ise Kemal Çelebi” diye boşuna dememiş herhalde. Epey gezmişiz demek ki… Bilhassa uzun süreli yurt dışı gezilerinden dönüşümde hep yurdumu özlemişimdir. Her türlü seraite rağmen yurdumu yeğlemişimdir. Bugün bile sorsalar dünyanın hangi ülkesinde yaşamak istersin diye, cevabım Türkiye’dir.

            Bizde yerleşik bir dışarıya hayranlık, yurdumuzu da hor görme alışkanlığı vardır. Ülkelerin iyi yanları lanse edilirken, ülkemizin iyi yön ve yanları göz ardı edilir, hep olumsuzluklar serilir gözler önüne. Türkiye’nin askeri gücü Irak, Suriye, Yunanistan ve Bulgaristan ile karşılaştırılır, nerdeyse onlar yüceltilir, kendi gücümüzden kuşkulu söz edilir. Bu bir gaflettir ama öyle lanse edilir işte. 1976 yılında da Hora-1 Sismik Araştırma Gemisi Ege’ye açıldığında Yunanistan’la baya bir gerginlik yaşanmış, Fransa 15 savaş uçağını destekler mahiyette Yunanistan’a sattığını ilan etmişti. O gece ben Fransa’nın bir kentinde Rum asıllı birinin otelinde kalıyordum. Lobide akşam haberlerini dinliyordum, bir gazete muhabiri Fransa Dışişleri Bakanına; “Bu gergin durumda, Türkiye gibi askeri ve nüfus itibariyle güçlü devlete karşı, çok çok zayıf ve güçsüz Yunanistan’ı niçin destekliyor ve uçak satıyorsunuz?” sorusunu sormuştu. Lobide homurdanmalar olmuştu. Ben o denli heyecan ve gurur duydum ki, göz yaşlarımı tutamadım. O muhabirin gözünde nasıl telakki ediliyor, bizim işgüzar ve yabancı hayranlarınca nasıl algılanıyor bu güzelim ve güçlü Türkiye’m?

            Eğitim, kurs, seminer vs. için Almanya, Fransa ve diğer yabancı ülkelere gidip dönerler o ülke polisini öve öve bitiremezler, Ben Almanya’da 4 ay inceledim, emin olun mevcut yasal ve sosyal koşullarla onların bizden öğreneceği şeyler vardır. Biz daha iyiyiz. 1976 yılında Fransa’nın bir şehrinde saat 23.00’da Emniyet Müdürlüğü binasına gittim, ışık yanan zemin katta 2 oda vardı, içeri girdim, kapıda tedbir ve personel yoktu, komiser 3 sandalyeyi yan yana koymuş uzanmış uyuyordu. Yurda dönünce bu tespiti övgüyle mi anlatmalıydım. Emin olun bizde olmaz bu denli gaflet.

            Bir öğretim görevlisi, Fransa ve İngiltere de saray ve müzelerde 2 yıl araştırma yapıp Osmanlı tarihi yazdığını, fakat yeterli ilgi görmediğini üzülerek anlatmış, Türk Halkını okumaya lakayitlıkla suçlamıştı. Ben derhal cevap verdim ve dedim ki; “kardeşim sen İstanbul’da Osmanlı Arşivi dururken gider Paris’te, Londra’da Osmanlıyı ve Türk’ü takkir eden yabancı tarihlerin kalem ve ağızlarıyla kitap yazarsan elbette okumazlar, siz ve sizin gibi aydınlar, yabancı hayranı aydınlar, halkın seviyesine inmeyi beceremiyorsunuz, sizi anlayamıyorlar, hayvan bile yemi, otu, eti önce kokluyor, sonra beğenirse yiyor” Epey alınmıştı ama dediğimi de anlamıştı.

            Ben onu bunu bilmem, bir yabancı ülkeyi keyfi gezip görmek yerine 5-10 Türkiye vilayetini gezip görmek, bir kaymakamı İngiltere’ye 2 yıl göndermek yerine onu 20-30 değişik ilçelere gönderip gezdirmek ve tanıtmak daha yararlı olur diyorum. Bir sürü görevliyi astronomik harcama yapıp gönderirsiniz yurt dışına, dönüşünde oluşmamış alt yapıda neye yarayacak ihtisas ve görgüsü. Yaramıyor da. Yaramaz da. Önce Türkiye’yi sevdireceksin, dönünce de sevmeye devamını sağlayacaksın.

            Adam Artvin’i, Hakkari’yi, Sinop’u, Mersin’i, Muğla’yı, Kars’ı, Çemişgezek’i, Pötürge’yi, Pülümür’ü, Çanakkale, Dumlupınar, Afyon şehitliklerini görmemiş, merak edip bilgilenmemiş, yurdunun maddi ve manevi değerlerine ilgi duymamış ise nerden ve nasıl sevecek vatanını, ne bilecek cennet olduğunu?

            Dedim ya biz kendi vatanımızı tanımıyor ve bilmiyoruz değerini, dışardan gerçekten cennet görünüyor Türkiye…. Demirperde rejiminin cari olduğu dönemde, Bulgaristan’dan 1 aile komşuma misafir gelmişti. Birlikte Ankara sebze ve meyve haline gittik. Aldık alacağımız, dönerken misafir;”istediğiniz kadar sebze, meyve aldınız, ekmekte alabilir misiniz?” diye sordu. Evet cevabımıza “vallahi cennette yaşıyorsunuz, bizde domates taneyle, ekmek karneyle” demişti.

            Yine 1980 yılında Yabancılar Şube Müdürü iken, odaya bir ilçenin Belediye Başkanı, yaşlı bir zatla girdi ve oturdular. Adam Gürcistan’dan 1 aylık vize ile gelmiş, ertesi günü vizesi bitiyor, ancak kızı gelecek ertesi günü, kendi gitmek zorunda… İstiyor ki 1 ay daha kalsın, kızı ile beraber gezsin belki de ömrü bitsin Türkiye’de ölsün… Bunu istiyor 82 yaşındaki sefil ve zavallı Demirperde mahkumu adam. Hiç tereddüt etmeden, isterse kızı ile 2 ay beraber kalabileceklerini söyledim. Kendisine tercüme edildiğinde adamın bakışları gözüme sabitlendi, avundu, çenesi, el ve dizleri titremeye başladı. Ne olduğunu sordum adamın söylediklerini başkan bana aktardı. Şöyle diyordu adam “ 1 ay kaldım, doyamadım bu güzelliklere, 1 ay daha kalayım diye niyazda bulundum, eğer şaka değilse 2 ay daha müsaade ediliyor, ben ağlıyorum, ama bizim gözlerimizde yaş kalmadı ki aksın, bu neye benzer bilir misiniz? Allah cehennemdeki bir kuluna 1 aylığına cenneti bahşetse, o kul cennet çok güzel 1 ay daha kalayım diye dua etse Allah’ta kuluna 1 ay değil 2 ay müsaade ettim dese, o cehennemlik kul ne kadar sevinirse, ben de o kadar sevinçliyim. Türkiye bizim ülkeye göre tam bir cennettir.”

Evet Türkiye’nin kıymetini bilmeyenlere, güzelliklerine eremiyenlere, gücüne, kudretine inanmayanlara, halkı anlayamayan fakat yabancı hayranı olanlara, hele Demirperde çağında Lenin, Stalin, Mao hayranı olanlara bu iki örneklemeyi hediye ediyorum. Sağlıcakla kalın efendim.



[*] Emekli Emniyet Müdürü