Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Feridun Hoca ile Ceza Muhakemesi Hukuku – 17

(C) VII – İFADE ALMADA YASAK USULLER.

     1. Yasak sorgu yöntemleri.

    İfade veren veya sorguya çekilen sanığın iradesinin baskı altında olmaması ve beyanının özgür iradesine dayanması şarttır (CMK 148/1). Şüpheli ve sanığın irade özgürlüğünü engelleyici nitelikte; kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi, bedensel ve ruhsal müdahalelerin yapılması yasaktır.

Şüpheli veya sanığa kanuna aykırı bir yarar vaat edilmesi de yasaklanmıştır (CMK 148/2).

Özgür iradeye dayanmayan ve yasak usullerle elde edilen ifadeler, “rıza ile verilmiş olsa da”, delil olarak değerlendirilemez.

2004 kanun koyucusu sadece değiştirmek amacıyla bazı temel maddelerde kelime değişiklikleri yapmıştır. Bunun bir örneğini, CMK 148’in karşılığı olan CMUK 135a ile yapılan karşılaştırmadan görmek mümkündür. CMUK (135a/3) “yukarıdaki fıkralarda belirtilen yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler rıza olsa dahi delil olarak değerlendirilemez” hükmünü içermekte iken; CMK 148/3 “yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da, delil olarak değerlendirilemez” demektedir.

“Rıza ile ifade vermek” ayrı şeydir  “yasak yöntemlerle elde edilen ifadelerin rıza olsa dahi değerlendirilememesi” başka bir şeydir. CMK 148/3 deki yazım şekli, maksadı ifade etmekten uzaktır.

 

      2. Yeniden ifade alma yasağı.

    Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem “ancak” Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir (CMK 148/5).

Kanun, “yasak ifade alma” usullerinden biri olarak, şüphelinin kolluk tarafından ikinci kez ifadesine başvurulmasını göstermiştir.

Bu demektir ki, kolluk Cumhuriyet savcısının emri ile bir kez ifade alabilecektir. İlk kez alınan ifade için de, kolluğun kendiliğinden ifade alma yetkisini ortadan kaldırıldığı için (CMUK 156’nın kaldırılması yolu ile), ifade almak için, kolluğun C. savcısından emir alması zorunlu hale gelmiştir (CMK 161/1, 2; YakalamaY 24/4).

Eğer kolluk gözaltındaki şüphelinin savcı emri ile ilk kez ifadesini aldıktan sonra, bir kaç saat sonra yeni bir gelişme olduğunda, tekrar ifadesine başvurmak isterse, bu ikinci ifade alma işlemi, “yasak sorgu” usullerine sokulmuştur.

Cumhuriyet savcılarının bu kadar yoğun bir iş yükünün altından kalkmaları, pek mümkün görülmemektedir.

 

     (C) VIII. İFADE ALMA VE KANUNA AYKIRI DELİL

    Hakların bildirilmesi ve kullandırılması veya iradenin serbestliği ile ilgili kurallar ihlal edilirse, bu şekilde elde edilen deliller hukuka aykırı nitelik alırlar. Bilgi toplamada sorulan sorulardan alınan bilgiler, duruşmada kullanılabilir.

 

     1. “İfade alma” sayılmayan konuşmalar.

    İfade alma sayılmayan aşağıdaki hallerde, kolluğun ileride “şüpheli” konumuna girse bile, ilgiliden aldığı bilgiler, hukuka uygun delil olarak kullanılabilir.

 

a) Bilgi toplama sırasında sorulan sorulara verilen cevaplar. Savcılık veya zabıta basit bir başlangıç şüphesi (blosse Vermutung) üzerine, ilgilinin suç işlemiş olup olmadığını araştırmaya başlarsa, buna ‘bilgi toplama’ (informatorische Befragung) denilir. ‘Bilgi toplama’ fert haklarını kısıtlayan bir işlem sayılmaz. Burada suçun iz ve eserleri henüz net bir şekilde ortada değildir.  Sadece suç işlendiği konusunda olayla bağlantılı, fakat tecrübe kuralına dayanan bir tahmin vardır. Tahmine dayalı basit şüphe, ceza muhakemesi hukukunda sadece arama türünden koruma tedbirleri açısından önem kazanırsa da, ilgili kişiyi sanık statüsüne sokmak için yeterli kuvvette değildir.

Belli bir kişi hakkında hazırlık soruşturması yapıp yapmama konusunda bir karar vermek açısından, yürütülen bilgi toplama kapsamı içindeki ifade alma işlemleri sırasında ilgiliye haklarının öğretilmesi mecburiyeti yoktur. CMK 147 bu alanda uygulanmaz.

Teknik anlamda “sanığın sorgusu” ile “ön bilgi edinme” faaliyeti (informatorische Befragung) ayrım yapılmaktadır. Bu ayrım yasalarda açıkça yer almamakla birlikte, uygulana gelmektedir.

 

b) Durdurma, kimlik sorma ve kontrol. Başlangıç şüphesi üzerine, bir kişinin yolda durdurulması ve üzerinin sıvazlanması suretiyle silâh araması yapılması sırasında sorulan sorularda da, CMK 147 geçerli değildir.

Geçerli olmamasının sebebi şudur; susma hakkı ve müdafi ile görüşme hakkı, gözaltına alınarak günlerce, haftalarca veya aylarca hiçkimseyle görüştürülmeden yapılan sorgulamaları önlemek amacıyla kabul edilmiştir. Bu amaçla, yakalanan kişiye ifade vermezden evvel müdafii ile görüşme hakkı sağlanmıştır. Oysa, sokakta polis tarafından durdurulan (PVSK 4A) ve üzerinde silâh araması yapılan kişi, teknik anlamda “yakalanmış ve gözaltına alınmış bir kişi” değildir (AramaY 27).

İlgili şahsın suç işlediği konusunda poliste makûl bir başlangıç şüphesi meydana gelmiş değil ise, durdurulan kişiye susma hakkının bildirilmesi gerekmez. Polisin sorduğu sorulara cevap vermek mecburiyetinde de değildir. Bu gibi sorulara Alman hukukunda ‘informatorische Befragung’ adı verilmektedir.  Nasıl herkes toplumda yaşayan diğer insanlara çeşitli konularda sorular sorabiliyorsa, polis de fertlere bu tür sorular sorabilir. Ancak ferdin cevap vermek mecburiyeti yoktur. Tabiatıyla polis tarafından sorulan soruların başlangıç şüphesi çerçevesinde kalmış olması şarttır.

Fakat suç işlendiği izlenimi ortaya çıkmışsa (CMK 160/1), yani şüphe somutlaşmış ise veya kuvvetli ise ve ilgilinin polis tarafından yakalanması için gereken yoğunluğa ulaşmışsa, yakalama işlemi sırasında Polisin ilgiliye haklarını öğretmesi gerekecektir.

Bununla birlikte, yakalanan kişinin olay yerinde haklarını öğrendikten sonra söyleyeceği sözler açısından, müdafiin hazır bulunması şartı aranmaz.

 

c) Kendiliğinden yapılan açıklamalar. Bu bakımından da hakların bildirilmesi kuralı geçerli değildir. Meselâ, kıskançlık nedeniyle karısını öldürdükten sonra karakola giderek teslim olan şahsın, kendiliğinden yaptığı açıklamalardan önce onun susturulması, müdafiin getirtilmesi söz konusu olmaz (exception ofspontaneous declaration).

d) Takip edilen kişinin söyledikleri. Susma hakkının bildirilmesi kuralının diğer bir istisnası da, suç üstü halinde iken takip edilen kişinin söylediği sözler bakımındandır. Mesela, suç işledikten hemen sonra takip edilerek yakalanan sanığa, suç aleti olan silâhı nereye koyduğu sorulduğunda, sanık bunun yerini söylerse, avukatı olmadan konuştuğu ileri sürülerek, elde edilen silâhın hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş bir delil sayılacağı ileri sürülemez. Bu istisna toplumun güvenliği gerekçesi ile kabul edilmiştir.

Karakola çağrılan kişiler. Olaya ilişkin bilgi almak üzere, polis insanlara sorular sorabilir. Doğal olarak insanlar konuşarak anlaşırlar. Kanunlarımızın kabul ettiği sisteme göre, zabıtanın “tanık dinleme” ve “sanığı sorguya çekme” yetkisi yoktur: Zabıta sadece “ifade” alır. Başlangıç soruşturmasında ortada henüz sanık olmadığından ifade alma bakımından sanık ve tanık ayrımı zaten söz konusu değildir: Zabıta “lüzum gördüğü kimse” lerin ifadesine müracaat eder, bunları çağırır, gerekli şeyleri sorar (PVSK 15). Bu kimseler ifade vermekten çekinebilirler. Zira hukukî açıdan “tanıklık statüsü” yoktur.