Üst Menu
Search
Generic filters

Ana Menu

Geçmiş Zaman Perspektifi

GEÇMİŞ ZAMAN PERSPEKTİFİ…

 

remzi koçöz

Remzi KOÇÖZ

1.Sınıf Emniyet Müdürü

Polis Başmüfettişi

 

“Geçmişle hesaplaşmak mı yoksa yüzleşmek mi, doğrusu hangisi? Hesaplaşma da bir karşı taraf yaratıp yolunuza devam edersiniz. Yüzleşme de ise kendinizi de sorgulamak zorunda kalırsınız. Günümüzde zorlanmak yerine, kolay ve de getirisi olanını seçmek cazip olan… Tercih size kalmış!

Yıllar yılları kovalıyor. Geriye dönüp bakınca farklı pencereler görüyorsunuz. Bir yandan doludizgin çalışma temposu nedeni ile kendine zaman ayıramayarak özel olamamak…

Verilen görevler ve de rutin işler nedeni ile kendi geleceğine yönelik yatırımlara zaman ayıramamak daha doğrusu ayırmamak. Her şeyi suyun akışına, doğallığına bırakmak…

Yorgunluk, izin, rapor, dinlenmek gibi kavramları bilememek!

Gençlik denilen dönemleri ağır sorumluluk alarak -örnek kişi, ideal amir görünmek gerektiği inancıyla- doyasıya, sorumsuzca yaşayamamak…

Sonuçta bazı olaylarla fazlasıyla bütünleşerek, görevi ve de sorumluluğu çok ciddiye almak…

Aşırı duyarlılık, önemsemek ve değer vermek…

Bugünlerden geçmişe baktığımızda pencereden görünen ya da aynaya yansıyanlar. Belki de görevin hakkını vermek uğruna kendini fazlasıyla parçalamak, meslekle bütünleşmek idi bizim ki!

Mesleğin özel konumlarından (yurtdışı görev ve gezileri, kurslar vb.) yararlanamamak da çabası!

Bizimkisi, taşra zihniyeti ile önüne bakarak kendi işimizi yapmaktı. Ondan ötesi kim ne yapıyor, nasıl yapıyor, ne tür ayrıcalıklardan yararlanıyor; pek ilgimizi çekmezdi. Kendi rotamızda yolumuza devam eder, prensip ya da ideal bir çizgi izlemeye çalışırdık. Ne için? Bizden sonrakilere olumlu görünmek, iyi örnek olabilmek, inisiyatif kullanabilmek, doğru kararlar verebilmek için…

1982-2003 yılları arası 21 yıllık kadro/taşra görevi sonrasında 2003-2005 yılları arası 2 yıllık -idari bir görev olarak nitelendirebileceğimiz- Karargah /Merkez görevi bana/benim gibilere en azından 180 derecelik bir bakış açısı sağlar. Bakmamızdan öte görmemizi de sağlarken tüm bunları görev koşturmacasın da görmemiz pek mümkün olmaz.

Daha yukarıdan -karargahtan- bakmak bize/size neyi gösterecektir: Tabiî ki öncelikli olarak kendinizi, sonrasında tepe noktasının erişilmez olmadığını, sizin üzerinizde görev yapanların -meslek büyüklerinin- sizden çok farklı olmadığını, onlarında sizin gibi biri olduğunu…

Taşradan büyük olarak gördüğünüz/gördüklerinizin merkezde yakından tanıyınca hiç de büyük olmadıklarını; acizlikleri, yetersizlikleri, beceriksizlikleri görecektiniz. Hatta siz almış olduğunuz mesleki terbiye gereği hala “büyüklerimiz” demeye devam ederken uyarılacak, gerçeği görmeniz önerilecekti! El tutma yerine ön kesmenin kural haline geldiğini, ben varsam her şey güzel, her şey mubah; ben yoksam her şey olumsuz, işler kötü kısır döngüsü gibi…

Burada -mesleki birikim, deneyim ve temsil yeteneği çok önem arz etmemekle birlikte- her şey kendini geliştirmeye/yetiştirmeye, hiyerarşik ilişkilere ve de diplomasiye bağlıydı. Diplomasiyi ve politik olmayı öğrenecektiniz. Bunları yerine getirmeniz sizin önünüzü açacak, gelecek için ideallerinize ulaşmanız kolaylaşacaktı. Bunun için gayret göstermek yanında kararlı ve hırslı olmak ve de çabalamak gerekti!           Bir yerde çabalayanlar/becerikli olanlar ve de öngörüleri yüksek olanlar su üzerinde yürüyebilecek, tökezlemeyeceklerdi!

Tüm meslek yaşamınızda tutarlı bir çizgi sürdürebilmek, vicdan muhasebesi yapabilmek, haksızlıklara boyun eğmemek, adalet ve hakkaniyete bağlı kalabilmek, kimsenin onuruyla oynamamak çok önemli şeyler. Bu süreçte kirli/karanlık işlere bulaşmamak ve ahlaklı kalabilmek insanı daha da yücelten şeyler…

İşte böyle bir perspektif çizme ihtiyacı duydum geçmişten, bugünlere. Gelecek ise belirsizliklerle çevrili, farklı konjonktürlerin gelişebileceği ucu kestirilemeyen bir zaman tüneli. Bizde o zaman tünelinin içersinde yürüyor, geleceğe yol alıyoruz…    [*]

[*] Bu yazı 10 yıl öncesinde –Mayıs 2005- 1. Sınıf Emniyet Müdürlüğüne terfi öncesi kaleme alınmıştır.